İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi

Fıkhî Sorulara Cevap

  • TAKLİT HÜKÜMLERİ
  • TAHARET HÜKÜMLERİ
    • Suların Hükmü
    • Helaya Gitmenin Hükümleri
    • Abdest Hükümleri
    • Allah'ın İsimlerine ve Kur'ân Ayetlerine Dokunmak
    • Cenabet Guslü Hükümleri
    • Batıl Gusüllerle İlgili Hükümler
    • Teyemmüm Hükümleri
    • Kadınlarla İlgili Hükümler
    • Ölülerle İlgili Hükümler
      Yazdır  ;  PDF
       
      Ölülerle İlgili Hükümler

       

      Soru 226: Ölülerin; gusül, kefen ve defin gibi işlerini kendi cinslerinden birinin üstlenmesi şart mıdır? Yoksa bunlardan her hangi birisi üstlenebilir mi?
      Cevap: Ölüyle aynı cinsten [erkek veya kadın olma açısından] olmak sadece ona gusül verirken şarttır. Ölüye aynı cinsten olan birinin gusül verme imkânı olduğu takdirde karşı cinsten birinin gusül vermesi doğru değildir ve guslü batıl eder. Ama kefen ve defin işlemlerinde ölüyle aynı cinsten olmak şart değildir.

       

      Soru 227: Günümüzde köylerde genelde ölülere evlerin içerisinde gusül veriyorlar. Bazen ölünün bir vasisi olmuyor ve sadece bir kaç küçük çocuk oluyor. Bu gibi durumlar hakkında görüşünüz nedir?
      Cevap: Ölünün gusül, kefen ve defniyle ilgili herkesçe bilinen ve gerekli olan normal ölçüdeki tasarruflar için çocuğun velisinin izni gerekmez. Dolayısıyla, küçük çocukların olması sorun çıkarmaz.

       

      Soru 228: Trafik kazası veya yüksek bir yerden düşme sonucu ölen ve cesedinden sürekli kan gelen birini defnetmek için kanın kendiliğinden veya tıbbî yollarla kesilmesi beklenmeli midir? Yoksa kan gelmesine rağmen defnetmek caiz midir?
      Cevap: İmkân dâhilinde gusülden önce ölünün bedeninin temizlenmesi vaciptir. Eğer kanın akması engellenebiliyorsa veya kendiliğinden durmasını beklemek mümkünse, beklemek farzdır.

       

      Soru 229: Halk meydanı haline gelmiş bir yeri kanal açmak için kazdıklarında yaklaşık 40-50 yıl önce defnedilmiş olup mezarının izleri kaybolan bir ölüye ait kemikler bulunmuştur. Acaba bakmak için bu kemiklere el sürmenin bir sakıncası var mıdır? Ve bu kemikler necis midir?
      Cevap: Gusül verilmiş olan ölü bir Müslümanın kemikleri necis değildir; ancak onları yeniden toprağa defnetmek farzdır.

       

      Soru 230: İnsanın kendisi için satın almış olduğu kefen ile babasını, annesini veya yakın bir akrabasını kefenlemesi caiz midir?
      Cevap: Sakıncası yoktur.

       

      Soru 231: Doktorlardan oluşan bir tim, bazı tıbbî inceleme ve deneyler yapmak için ölünün kalp ve diğer bazı uzuvlarını bedeninden çıkarıp bir gün sonra defnediyorlar. Buna bağlı olarak şu soruları cevaplandırmanızı rica ediyoruz:
      a) Üzerinde deney ve inceleme yapılan cenazelerin Müslümanlara ait olduğu dikkate alındığında, bizim bu işi yapmamız caiz midir?
      b) Bu kalp ve cesede ait ölünün bedeninden ayrı defnetmek caiz midir?
      c) Bu kalp ve bazı organları ayrı defnetmenin bizim için birçok zorlukları bulunduğundan onları başka bir ölünün bedeniyle birlikte defnetmek caiz midir?
      Cevap: Korunması gereken bir canı kurtarmanın veya toplumun muhtaç olduğu tıbbî bilgi ve tecrübeleri elde etmenin ya da halkın hayatını tehdit eden bir hastalığı tanımlamanın gerekli olduğu durumlarda, bir cesede otopsi yapmak gerekiyorsa bu iş caizdir. Ama bu amaç için gayri Müslümlerin cesedi kullanılabildiği müddetçe Müslüman ölünün bedeni kullanılmamalıdır. Müslümanın cesedinden koparılan uzuvların şer’i hükümleri ise onların aynı beden ile birlikte defnedilmeleridir; ancak eğer mümkün değilse, ayrı olarak veya başka bedenler ile birlikte defnedilmesinin sakıncası yoktur.

       

      Soru 232: İnsanın kendisi için kefen alıp farz ve müstehap namaz vakitlerinde onu yere serip üzerinde namaz kılması, Kur'ân okuması ve ölürken onu kendine kefen yapması caiz midir? Yine, İslâm dininde, insanın kendisi için kefen alıp onun üzerine Kur'ân ayetlerini yazması ve onu yalnızca kefen zamanı kullanması caiz midir?
      Cevap: Mezkûr şeylerin hiçbirisinin sakıncası yoktur.

       

      Soru 233: Son zamanlarda yaklaşık yedi yüz yıl öncesine ait eski bir mezarda, kafatasında çok az saç bulunan, büyük ve kâmil bir iskelete sahip kadın cenazesi bulunmuştur. Arkeologlar onun Müslüman bir kadının iskeleti olduğunu söylüyorlar. Acaba ibret olsun diye bu iskeletin mezar şeklinde yapılan bir yere konarak, ahireti hatırlatan bazı ayet ve hadislerin de yazılarak tarihî eserler müzesi tarafından sergilenmesi caiz midir?
      Cevap: Eğer bu kemik iskeletin Müslüman bir ölüye ait olduğu tespit edilirse, onun bir an evvel defnedilmesi farzdır.

       

      Soru 234: Bir köyde kimsenin malı, mülkü veya vakfı olmayan bir mezarlık var. Acaba o köy halkının, şehirden veya başka bir köyden olan cenazelerin ya da o mezarlığa defnedilmeyi vasiyet etmiş olan birisinin oraya defnedilmesini önlemeleri caiz midir?
      Cevap: Eğer bahsettiğiniz mezarlık birinin özel mülkü değilse veya sadece o köyün halkı için vakfedilmemişse, başkalarının ölülerini oraya defnetmelerini engellemeye hakları yoktur. Ayrıca eğer birisi orada defnedilmeyi vasiyet etmişse, tıpkı vasiyete göre amel edilmesi farzdır.

       

      Soru 235: Leali'l-Ahbar kitabında da yer aldığı gibi, mezarların üzerine su dökmenin müstehap olduğunu gösteren hadisler vardır. Acaba bu, ölünün defnedildiği güne mi özeldir, yoksa Leali'l-Ahbar kitabının müellifinin görüşünde belirtildiği gibi her zaman için geçerli midir? Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
      Cevap: Mezarın üzerine cenazenin defnedildiği gün su dökmek müstehaptır ve diğer günlerde de sevap ümidiyle sakıncası yoktur.

       

      Soru 236: Niçin ölüyü geceleyin defnetmiyorlar? Ölüyü geceleyin defnetmek haram mıdır?
      Cevap: Ölüyü geceleyin defnetmenin bir mahzuru yoktur.

       

      Soru 237: Trafik kazasında ölen birini, gusül verip kefenledikten sonra defnetmek için mezarlığa getirdiklerinde tabut ve kefeninin ölüden akmakta olan kana bulaşmış olduğunu görüyorlar; bu durumda kefeni değiştirmeleri farz mıdır?
      Cevap: Eğer kefenin kana bulaşan bölümünü yıkamak veya kesmek ya da kefenin tamamını değiştirmek mümkünse [hangisi mümkünse onun] yapılması farzdır; ama eğer imkân yoksa ölüyü o halde defnetmeleri caizdir.

       

      Soru 238: Bir ölüyü kanlı bir kefenle defnettikten üç ay sonra, [kefenini değiştirmek için] kabrini açmak caiz midir?
      Cevap: Bahsi geçen soruda kabri açmak caiz değildir.

       

      Soru 239: Aşağıdaki üç soruya cevap verir misiniz?
      1- Hamile bir kadın doğum esnasında ölürse, karnındaki çocuğun aşağıdaki durumlarda hükmü nedir:
      a) Eğer çocuğa yeni ruh verilmişse (üç aylık veya daha fazla olabilir), anne rahminden çıkarıldığı takdirde ölme ihtimali çok yüksek ise.
      b) Eğer çocuk yedi aylık veya daha fazla olursa.
      c) Eğer çocuk anne rahminde ölmüşse.
      2- Eğer hamile kadın doğum esnasında ölürse ölümünü ve karnındaki çocuğun durumunu tam olarak araştırmaları diğerlerine farz mıdır?
      3- Eğer hamile kadın doğum esnasında ölür ama karnındaki çocuk sağ kalırsa ve normalin aksine çocuk sağ olmasına rağmen birisi annenin karnındaki çocukla birlikte defnedilmesini emrederse, bu konudaki görüşünüz nedir?
      Cevap: Çocuk annesiyle birlikte ölmüşse veya çocuğa ruh verilmeden önce anne ölürse, çocuğun çıkarılması farz olmadığı gibi caiz de değildir. Ama eğer çocuğa ruh verilmişse ve ölen annesinin rahminde sağ kalmış ve annesinin karnından çıkarılana kadar hayatta kalma ihtimali varsa, onu bir an evvel annesinin karnından çıkarmak farzdır. Çocuğun anne rahminde öldüğü doğrulanmadıkça anneyi karnındaki çocukla birlikte defnetmek caiz değildir. Eğer çocuk sağ olarak annesiyle birlikte defnedilirse, hatta defnettikten sonra bile hayatta olma ihtimali varsa, kabrin açılıp çocuğun anne rahminden sağ olarak çıkarılması farzdır. Nitekim eğer annesinin rahminde çocuğun hayatını korumak, annenin defninin geciktirilmesine bağlı olursa, çocuğu kurtarmak için defnin geciktirilmesi farzdır. Eğer birisi, "Ölmüş hamile kadını rahmindeki sağ çocuğuyla birlikte defnetmek caizdir." der, diğerleri de onun görüşünün doğru olduğunu sanarak anneyi öylece defneder ve bu, çocuğun da mezarda ölmesine sebep olursa, çocuğun diyetini ödemek bizzat defin işleriyle sorumlu olan kimseye farzdır. Ancak çocuğun ölümü bu görüşü ileri süren kimseye dayanırsa bu durumda diyeti ödemek ona farzdır.

       

      Soru 240: Belediye, mezar yerlerinden daha iyi yararlanılması için mezarların iki kat halinde yapılmasına karar vermiştir. Bu konudaki şer'î hükmü açıklamanızı rica ederiz?
      Cevap: Bir Müslümanın mezarının açılmasına ve saygınlığının yitirilmesine sebep olmadıkça Müslümanların mezarlarını birkaç kat yapmak caizdir.

       

      Soru 241: Bir çocuk su kuyusuna düşerek orada ölmüştür. Kuyuda bulunan su, çocuğun bedeninin çıkarılmasına engel oluyor bu durumda ne yapmak gerekir?
      Cevap: Çocuğun cesedi kuyuda o halde bırakılır ve kuyu onun mezarı olur. Eğer kuyu başkasının şahsi mülkü değilse veya sahibi oranın kapatılmasına razı olursa, o kuyunun kullanılmayarak kapatılması farzdır.

       

      Soru 242: Bölgemizde sine ve zincir vurma törenleri sadece Ehlibeyt İmamları (a.s), şehitler ve din büyüklerinin matem merasimlerinde yapılmaktadır. Acaba besic [gönüllü sivil askerler] kuvvetlerine bağlı fertlerin veya İslâm Cumhuriyetine ve bu Müslüman halka önemli hizmetlerde bulunan şahsiyetlerin vefatında da bu tür matem merasimlerinin yapılması caiz midir?
      Cevap: Bu işin bir sakıncası yoktur.

       

      Soru 243: Geceleyin mezarlığa gitmenin mekruh olduğunu dikkate alarak, eğer birisi geceleyin mezarlığa gitmenin İslâmî terbiyede etkili olduğuna inanarak geceleri mezarlığa giderse hükmü nedir?
      Cevap: Bunun bir sakıncası yoktur.

       

      Soru 244: Kadınların cenaze merasimine katılmaları ve cenazeyi taşımaları caiz midir?
      Cevap: Sakıncası yoktur.

       

      Soru 245: Bazı aşiretler arasında biri ölünce matem törenlerine katılanların hepsine yemek vermek için borç alarak çok sayıda koyun kesmek bir gelenek halini almıştır. Bu iş onlara [borç altına girdikleri için] büyük boyutta zararlar vermektedir. Acaba bu âdet ve gelenekleri yaşatmak için bu zararları üstlenmek caiz midir?
      Cevap: Eğer verilen yemeğin masrafları, yaşı büyük varislerin malından ve onların rızası ile olursa caizdir; ancak eğer bu iş bazı zorlukların ve mali zararların ortaya çıkmasına sebep oluyorsa ondan kaçınılmalıdır. Ayrıca ihsan yemeğini ölünün kendi malından vermek isterlerse bu onun vasiyetinin keyfiyetine bağlıdır. Her halükarda bu gibi durumlarda, israftan ve ilahi nimetlerin zayi olmasına sebep olacak kadar aşırıya gitmekten kaçınılmalıdır.

       

      Soru 246: Eğer içinde bulunduğumuz [ve savaşta olmadığımız] bu zamanda bir bölgede mayın patlaması sonucu ölen birine şehit hükmü uygulanır mı?
      Cevap: Şehitlerin özel hükümlerinden olan kefensiz ve gusülsüz olarak defnedilmek, sadece savaş meydanında öldürülen şehide mahsustur.

       

      Soru 247: İslam Devrim Muhafızları ordusunda görev yapan kardeşler sınır bölgelerinde devriye gezerken İran İslâm Cumhuriyeti'ne karşı savaşan düşman çetelerinin kurdukları tuzaklarla karşılaşıyorlar ve bazen şehit düşenler oluyor. Acaba bu aziz şehitlere gusül veya teyemmüm vermek farz mıdır? Yoksa bu bölgeler de savaş meydanı sayılmakta mıdır?
      Cevap: Eğer bahsi geçen bölgeler, hak ve batıl ordusu arasında savaş meydanı olursa, hak ordusundan orada ölenler şehit hükmündedirler.

       

      Soru 248: Cemaat namazı imamlığı şartlarına sahip olmayan biri, müminlerden birinin cenaze namazına imamlık edebilir mi?
      Cevap: Cemaat namazlarında ve diğer namazlarda cemaat imamlarında gerekli olan şartların, cenaze namazında şart olmadığı uzak bir ihtimal değildir. Gerçi o şartlara cenaze namazında da riayet etmek ihtiyata daha uygundur.

       

      Soru 249: Eğer Mümin biri dünyanın herhangi bir yerinde İslâm hükümlerini icra etmek yolunda veya gösteri sırasında ya da Caferî fıkhını uygulama yolunda öldürülürse şehit sayılır mı?
      Cevap: Böyle bir şehit için şehit sevabı vardır; ama şehidin defniyle ilgili hükümler, savaşta, savaş alanında, çatışma sırasında şehit edilen kimseye mahsustur.

       

      Soru 250: Eğer bir Müslüman, uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan kanun gereği idama mahkûm olup yüksek divan yetkililerinin onayı ile idam edilirse:
      1- Acaba ona cenaze namazı kılınır mı?
      2- Onun için düzenlenen, Kur’an ve Ehlibeyt mersiyelerinin okunduğu matem merasimlerine katılmanın hükmü nedir?
      Cevap: İdam hükmü infaz edilen bir Müslüman da aynen diğer Müslümanlar gibidir; ölülere uygulanan bütün İslami hüküm ve kurallar onun hakkında da uygulanır.

       

      Soru 251: Canlı insanın bedeninden kopmuş [ve henüz] üzerinde et bulunan bir kemiğe dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi?
      Cevap: Canlı insanın bedeninden kopmuş bir uzva dokunmak gusül gerektirmez.

       

      Soru 252: Ölü insanın bedeninden kopmuş bir uzva dokunmakla, meyyite dokunma guslü farz olur mu?
      Cevap: Ölüden kopmuş bir uzva dokunmak, eğer beden soğuduktan sonra ve ölüye gusül verilmeden önce gerçekleşirse, ölüye dokunma hükmündedir [ve gusül gerektirir].

       

      Soru 253: Ölmek üzere olan Müslümanı kıbleye doğru yatırmak gerekli midir?
      Cevap: Ölmek üzere olan bir Müslümanın, ayakaltları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü kıbleye doğru yatırmak uygundur. Birçok fakih, muhtazarın gücü [ve imkânı] olduğu takdirde kendisine ve [onun yanında bulunan] diğerlerine bu ameli farz bilmişlerdir. Dolayısıyla ihtiyata uygun olan, bu amelin terk edilmemesidir.

       

      Soru 254: Çekilen dişin üzerinde gelen diş etine dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi?
      Cevap: Ona dokunmak gusül gerektirmez.

       

      Soru 255: Acaba elbisesiyle birlikte defnolunan Müslüman bir şehide dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirir mi?
      Cevap: Üzerinden gusül ve kefenin kalktığı bir şehide dokunmak meyyite dokunma guslünü gerektirmez.

       

      Soru 256: Ben Tıp Fakültesi'nde okuyan bir öğrenciyim. Otopsi esnasında bazen ölünün bedenine dokunmak zorunda kalıyoruz. Elbette, Müslüman ölüler olup olmadıklarını bilmiyoruz. Fakat yetkili kişiler onların gusül verilmiş olduğunu söylüyorlar. Bunlara atfen bu ölülere dokunduktan sonra namaz ve diğer ibadetler için görevimizin ne olduğunu ve üzerimize meyyite dokunma guslünün farz olup olmadığını açıklamanızı rica ediyoruz.
      Cevap: Eğer ölüye gusül verildiği doğrulanmazsa ve siz de bu hususta şüphe ederseniz, o ölünün bedenine veya uzuvlarına dokunmakla gusül size farz olur ve meyyite dokunma guslü almadıkça namaz sahih olmaz. Ancak ölüye gusül verildiği doğrulandıktan sonra onun guslünün doğru verilip verilmediğinde şüphe edilse bile onun bedenine veya uzuvlarına dokunmak guslü gerektirmez.

       

      Soru 257: İsmi ve nereli olduğu bilinmeyen bir şehit, birkaç çocukla birlikte aynı mezara defnedilmiştir. Bir müddet sonra bu şehidin, defnedildiği şehrin halkından olmadığını kanıtlayacak bazı deliller ele geçmiştir. Acaba şehidin cesedini kendi şehrine taşımak için o mezarı açmak caiz midir?
      Cevap: Eğer şer'î hükümlere uygun olarak defnedilmişse, artık mezarı açmak caiz değildir.

       

      Soru 258: Eğer mezarı kazmadan ve üzerindeki toprağı açmadan, bazı özel kameralarla kabrin içerisinden bilgi ve filim elde etmek mümkün olursa, buna da mezarı açmak denir mi?
      Cevap: Mezarı kazmadan ve üzerindeki toprağı açıp ölünün bedenini açığa çıkarmadan, kabrin içindeki ölünün bedenini kameraya almaya mezarı açmak denmez.

       

      Soru 259: Belediye, sokakları genişletmek amacıyla mezarlığın etrafındaki kabirleri yıkmak istiyor, bunu yapması caiz midir? İkinci olarak da bu ölülerin kemiklerini oradan çıkarıp ayrı bir yerde defnetmenin hükmü nedir?
      Cevap: Müminlerin mezarlarını yıkmak ve açmak, yolları genişletme ve yenileme kastıyla bile olsa caiz değildir. Mezarların açılması ve Müslüman bir ölünün bedeninin veya çürümemiş kemiklerinin ortaya çıkması durumunda, onu yeniden defnetmek farzdır.

       

      Soru 260: Şer'î ölçülere riayet etmeksizin Müslümanların mezarlarını yıkmağa kalkışan birine karşı diğer Müslümanların görevi nedir?
      Cevap: Diğerlerinin bu konudaki görevi şart ve derecelerine riayet ederek onları kötülükten sakındırmaktır. Ayrıca eğer kabirlerin tahrip edilmesi sonucu Müslüman ölülerin kemikleri ortaya çıkarsa, onları yeniden gömmek farzdır.

       

      Soru 261: Babam yaklaşık 36 yıldır bir mezarda gömülüdür. Vakıflar idaresinden izin alarak kendim o mezardan yararlanmak istiyorum. Mezarlık vakıf olduğuna göre kardeşlerimden de bu konuda izin almam gerekir mi?
      Cevap: Ölülerin defnedilmesi için genel olarak vakfedilen bir mezar yeri için oradaki cenazenin vârislerinden izin almak şart değildir. Ancak ölünün kemikleri toprak olmadan önce, oraya başka bir cenazeyi defnetmek için mezarı açmak caiz değildir.

       

      Soru 262: Müslümanların mezarlığını yıkıp yerine başka merkezler yapmanın [şer'î bir] yolu varsa açıklar mısınız?
      Cevap: Müslümanların ölülerinin defnedilmesi için vakfedilmiş olan bir Müslüman mezarlığını başka bir şeye çevirmek ve değiştirmek caiz değildir.

       

      Soru 263: Dinî merciden izin aldıktan sonra mezarları açıp ölülerin defni için vakfedilmiş olan mezarlığı başka bir şeye çevirmek caiz midir?
      Cevap: Mezarı açmanın caiz olmadığı ve ölülerin defni için vakfedilmiş olan mezarlığın tahrip edilmesinin caiz olmadığı yerlerde taklit merciinin izni geçersizdir. Ancak eğer istisna edilen yerlerden birisi olursa sakıncası yoktur.

       

      Soru 264: Yirmi yıl önce ölmüş olan bir kişinin mezarına, yanlışlıkla aynı köyden yeni ölen bir hanımın cenazesini defnetmişler. Elbette, söz konusu kişiye ait mezarda hiçbir kalıntıya rastlanmamıştır. [bu konudaki] görevimiz nedir?
      Cevap: Hâlihazırda sormuş olduğunuz soruya göre diğerlerinin hiç bir görevi yoktur. Cenazenin sırf başka bir meyyitin kabrine defnedilmesi, cenazeyi başka bir yere nakletmek için o mezarın açılmasını caiz kılmaz.

       

      Soru 265: Caddenin birisinin ortasında dört tane mezar bulunmaktadır. Bu mezarlar caddelerin yapımına engel oluyor. Öte yandan, mezarları açmak da şer'î açıdan caiz değildir. Bu konuda belediyenin şer'î hükümlerin dışına çıkmaması için ne yapmamız gerektiği hususunda bizleri aydınlatmanızı rica ediyoruz.
      Cevap: Eğer caddenin yapımı mezarların açılmasına bağlı değilse ve caddeyi onların üzerinden geçirmek mümkünse veya tıpkı kanun gereği mezarlara rağmen caddenin yapılması zaruri ve gerekliyse caddeleri yapmanın sakıncası yoktur.

       

    • Necaset Hükümleri
    • Sarhoş Edici Şeyler
    • Vesvese ve Çaresi
    • Ehl-i Kitap Ve Diğer Fırkaların Hükmü
  • NAMAZ HÜKÜMLERİ
  • ORUÇ HÜKÜMLERİ
  • HUMUS HÜKÜMLERİ
  • CİHAD
  • MARUFU EMRETMEK VE MÜNKERDEN SAKINDIRMAK
  • HARAM KAZANÇLAR
  • SATRANÇ VE KUMAR ALETLERİ
  • MÜZİK VE TEGANNİ
  • DANS
  • ALKIŞ
  • FOTOĞRAF VE FİLMLER
  • UYDU ANTENLERİ
  • TİYATRO VE SİNEMA
  • RESSAMLIK VE HEYKELTIRAŞLIK
  • SİHİRBAZLIK, BÜYÜCÜLÜK, MEDYUMLUK VE CİNCİLİK
  • HİPNOTİZMA
  • TALİH OYUNLARI
  • RÜŞVET
  • TIBBÎ KONULAR
  • EĞİTİM, ÖĞRETİM VE ADABI
  • BASIM, TELİF VE SANAT ESERLERİ HAKLARI
  • GAYRİMÜSLİMLERLE MUAMELE
  • ZALİM DEVLETTE ÇALIŞMAK
  • ŞÖHRET ELBİSESİ VE GİYİMLE İLGİLİ HÜKÜMLER
  • BATI KÜLTÜRÜNÜ TAKLİT ETMEK
  • TECESSÜS, HABER AKTARMA VE SIRLARI İFŞA ETMEK
  • SİGARA VE UYUŞTURUCU KULLANMAK
  • SAKAL TIRAŞI
  • GÜNAH TOPLANTILARINDA BULUNMAK
  • DUA YAZMAK VE İSTİHARE
  • DİNÎ PROGRAMLAR DÜZENLEMEK
  • VURGUNCULUK VE İSRAF
  • ALIŞ VERİŞ HÜKÜMLERİ
  • FAİZ HÜKÜMLERİ
  • ŞUFA (ÖN ALIM) HAKKI
  • KİRA
  • MALÎ KEFALET
  • REHİN (İPOTEK)
  • ORTAKLIK
  • HİBE
  • BORÇ
  • SULH
  • VEKÂLET
  • HAVALE
  • SADAKA
  • ARİYET VE EMANET
  • VASİYET
  • GASP
  • KISITLILIK VE BALİĞ OLMA ALÂMETLERİ
  • MUDAREBE
  • BANKA İŞLEMLERİ
  • SİGORTA
  • DEVLET KANUNLARI
  • VAKIF
  • MEZARLIK HÜKÜMLERİ
700 /