İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi

Fıkhî Sorulara Cevap

  • TAKLİT HÜKÜMLERİ
  • TAHARET HÜKÜMLERİ
  • NAMAZ HÜKÜMLERİ
  • ORUÇ HÜKÜMLERİ
  • HUMUS HÜKÜMLERİ
  • CİHAD
  • MARUFU EMRETMEK VE MÜNKERDEN SAKINDIRMAK
  • HARAM KAZANÇLAR
  • SATRANÇ VE KUMAR ALETLERİ
  • MÜZİK VE TEGANNİ
  • DANS
  • ALKIŞ
  • FOTOĞRAF VE FİLMLER
  • UYDU ANTENLERİ
  • TİYATRO VE SİNEMA
  • RESSAMLIK VE HEYKELTIRAŞLIK
  • SİHİRBAZLIK, BÜYÜCÜLÜK, MEDYUMLUK VE CİNCİLİK
  • HİPNOTİZMA
  • TALİH OYUNLARI
  • RÜŞVET
  • TIBBÎ KONULAR
  • EĞİTİM, ÖĞRETİM VE ADABI
  • BASIM, TELİF VE SANAT ESERLERİ HAKLARI
  • GAYRİMÜSLİMLERLE MUAMELE
  • ZALİM DEVLETTE ÇALIŞMAK
  • ŞÖHRET ELBİSESİ VE GİYİMLE İLGİLİ HÜKÜMLER
  • BATI KÜLTÜRÜNÜ TAKLİT ETMEK
  • TECESSÜS, HABER AKTARMA VE SIRLARI İFŞA ETMEK
  • SİGARA VE UYUŞTURUCU KULLANMAK
  • SAKAL TIRAŞI
  • GÜNAH TOPLANTILARINDA BULUNMAK
  • DUA YAZMAK VE İSTİHARE
  • DİNÎ PROGRAMLAR DÜZENLEMEK
  • VURGUNCULUK VE İSRAF
  • ALIŞ VERİŞ HÜKÜMLERİ
  • FAİZ HÜKÜMLERİ
  • ŞUFA (ÖN ALIM) HAKKI
  • KİRA
  • MALÎ KEFALET
  • REHİN (İPOTEK)
  • ORTAKLIK
  • HİBE
  • BORÇ
  • SULH
  • VEKÂLET
  • HAVALE
  • SADAKA
  • ARİYET VE EMANET
  • VASİYET
  • GASP
  • KISITLILIK VE BALİĞ OLMA ALÂMETLERİ
  • MUDAREBE
    Yazdır  ;  PDF
     
    MUDAREBE

     

    Soru 1896: Altın ve gümüş dışındaki şeylerle mudarebe yapmak caiz midir?
    Cevap: Günümüzde tedavülde olan kâğıt paralarla mudarebe yapmanın sakıncası yoktur; fakat eşya ile mudarebe yapmak sahih değildir.

     

    Soru 1897: Üretim, hizmet, dağıtım ve ticaret alanlarında mudarebe akdinden yararlanmak sahih midir? Acaba günümüzde ticarî alanlar dışında mudarebe adı altında yaygın olarak yapılan akitler şer'an sahih midir?
    Cevap: Mudarebe akdi, sermayenin sadece alım satım yoluyla ticaret yapmakta kullanılmasıyla ilgili olup, sermayenin üretim, dağıtım, hizmet vb. alanlarda mudarebe adına kullanılması sahih değildir. Ancak bu gibi faaliyetleri cüâle (mükâfat vaat etmek) ve sulh gibi diğer şer’i akitlerin biriyle yapmanın sakıncası yoktur.

     

    Soru 1898: Arkadaşlarımdan birinden, mudarebe adı altında bir süre sonra aynı miktarı ve fazlasını geri ödemek koşuluyla bir miktar para aldım. Bu paranın bir bölümünü, paraya ihtiyacı olan başka bir arkadaşıma verdim ve o da para sahibine ödeyeceğim kârın üçte birini üstlendi; acaba bu iş sahih midir?
    Cevap: Bir süre sonra aynı parayı fazlasıyla birlikte geri ödemek şartıyla bir kimseden para almak, mudarebe akdinin kapsamına girmez; bu iş haram olan faizli borçtur. Mudarebe olarak alınan para da borç değildir ve çalıştıranın mülküne geçmez; tersine sahibinin mülkiyetinde kalır. Çalıştıran kişi ise sadece anlaşmalarına göre kârda ortak olmak kaydıyla parayla ticaret yapabilir. Parayı çalıştırmak için alan kişi, sahibinin izni olmaksızın onun bir bölümünü borç olarak veya mudarebe unvanıyla başkasına veremez.

     

    Soru 1899: Her ay yaklaşık yüzde dört veya beş kâr almak şartıyla mudarebe adı altında borç veren kişilerden, mudarebe adı altında para almanın hükmü nedir?
    Cevap: Bahsettiğiniz şekilde borç almak, mudarebe değildir; bilakis, her ne kadar borcun kendisi sahih ve borç alan kişi de borç aldığı malın maliki olsa da yükümlülük bakımından haram olan ve formalite icabı sözleşmenin isminin değiştirilmesiyle helal olmayan faizli borcun aynısıdır.

     

    Soru 1900: Birisi, ticaret yapması ve her ay kâr olarak kendisine belli bir miktar para ödemesi ve zararını da kendisi karşılaması şartıyla birisine bir miktar para verse, acaba bu muamele sahih midir?
    Cevap: Eğer onun malı üzerinde şer'an sahih olan bir şekilde mudarebe yapılması için sözleşme yapsa ve parayı çalıştırana sermaye sahibine, hissesine düşen kârdan alelhesap olarak her ay bir miktar para vermesi ve zarar ettiği takdirde zararı kendisinin karşılaması şartını koşarsa, böyle bir muamelenin sakıncası yoktur.

     

    Soru 1901: Birine, elde edilen kârı aramızda eşit olarak bölüştürmek şartıyla birkaç tane nakliye aracını ithal edip satması için bir miktar para verdim. Bir süre sonra bana bir miktar para vererek, "Bu, kârdan senin hissene düşendir." dedi; acaba benim bu parayı almam caiz midir?
    Cevap: Eğer sermayeyi mudarebe sözleşmesi çerçevesinde ona vermişseniz, o da o sermaye ile nakliye araçları satın alıp sattıktan sonra kârdan sizin payınıza düşeni vermişse, bu para size helâldir.

     

    Soru 1902: Bir kimse, ticaret yapması için başka birine bir miktar para vermiş ve yılsonunda kâr ve zararı hesaplamak üzere her ay kendisinden alelhesap bir miktar para alıyormuş. Eğer yılsonunda para sahibiyle bu adam kendi rızalarıyla kâr ve zararı birbirlerine bağışlarlarsa, acaba onların bu işi sahih midir?
    Cevap: Eğer parayı sahih bir şekilde mudarebe yapması için ona vermişse, para sahibinin her ay paranın kârından o kişiden alelhesap bir miktar almasının sakıncası yoktur. Yine yılsonunda her birinin ötekinden şer’an almayı hak ettiği şey üzerinde sulh etmesinin (uzlaşmasının) sakıncası yoktur. Fakat eğer borç olarak verir ve borçlunun her ay borç verene kâr olarak bir miktar para vermesini şart koşar ve daha sonra yılsonunda her birinin diğerinden almayı hak ettiği şey üzerinde sulh ederlerse, bu iş haram olan faizli borcun ta kendisidir. Bu durumda her ne kadar borcun kendisi sahihse de akit zımnında ileri sürülen şart batıldır ve sırf kâr ve zararı birbirlerine bağışlamaya razı olmalarıyla bu iş helâl olmaz. Dolayısıyla, borç verenin zarar konusunda hiçbir sorumluluğu olmadığı gibi, kâr olarak da hiçbir şey alamaz.

     

    Soru 1903: Bir kimse, kârın üçte ikisinin kendisine, üçte birinin ise sermaye sahibine ait olması şartıyla birisinden mudarebe unvanıyla para almış. Bu parayla mal alıp kendi şehrine göndermiş; ancak mal yolda çalınmış. Bu durumda zarardan kim sorumludur?
    Cevap: Sermayenin veya ticaret malının tamamının veya bir bölümünün telef olmasına, parayı çalıştıran kişinin veya başkasının ifrat veya tefriti (ihmali) neden olmamışsa ve sözleşmede parayı çalıştıran kişinin para sahibinin zararını karşılaması şart koşulmamışsa, zarar sermaye sahibine aittir ve kârla telâfi edilir. [Aksi durumda zararı parayı çalıştıran veya ihmalkâr davranan insan karşılar.]

     

    Soru 1904: Faiz olmayacak şekilde, kârını kendi rızalarıyla aralarında bölüşmek şartıyla ticaret yapmak ve kazanç sağlamak için birinden mal almak veya birine mal vermek caiz midir?
    Cevap: Eğer ticaret amacıyla alınan veya verilen mal borç unvanıyla olursa, bu malın kârının hepsi borç alana aittir; nitekim zarar ve ziyanı da ona aittir. Mal sahibi ise borçludan sadece o malın bedelini isteyebilir ve kâr olarak bir şey istemesi caiz değildir. Ama eğer mudarebe unvanıyla olursa, mudarebe akdinin sonuçlarının elde edilebilmesi için aralarında usulüne uygun akdedilmiş olması ve ayrıca şer’i açıdan geçerli olması için gerekli olan şartlara uyulması gerekir ki bunlar arasında her birinin kârdan olan payının yüzdelik olarak belirlenmesi vardır. Aksi durumda malın ve ticaret kârının hepsi mal sahibinindir; onu çalıştıran kişi ise sadece işinin emsalinin ücretini alabilir.

     

    Soru 1905: Bankalar yaptıkları muamelelerde zararı hiçbir şekilde kabul etmedikleri için banka muameleleri gerçekten mudarebe sayılmayacağından, acaba para sahiplerinin yatırdıkları paraların kârı olarak her ay bankadan aldıkları miktar helâl sayılır mı?
    Cevap: Sırf bankanın zararı üstlenmeyi kabul etmemesi, mudarebenin batıl olmasına sebep olmaz ve bu iş mudarebe akdinin formalite icabı yapılmış bir muamele olduğunu göstermez; çünkü şer'an para sahibi veya vekilinin (burada banka), mudarebe akdinde parayı çalıştıran kişiye, zarar ve ziyanı üstlenmesini şart koşmasının sakıncası yoktur. Dolayısıyla, formalite gereği yapıldığı ve herhangi bir nedenle batıl olduğu anlaşılmadıkça, para sahipleri tarafından vekil olan bankanın yaptığı işlemin mudarebe olduğunu iddia etmesi durumunda onun sahih olduğuna hükmedilir; bankanın kâr olarak para sahiplerine verdiği paralar da onlara helâldir.

     

    Soru 1906: Bir kuyumcuya belli bir miktar parayı alım-satımda kullansın diye verdim. O her zaman kâr ettiği ve zarar görmediği için ondan her ay belli bir miktar elde ettiği kârdan istemem caiz midir? Eğer bir sakıncası varsa onun yerine ziynet eşyası almam caiz midir? Acaba bu meblağ eğer aramızda aracı olan bir kişi tarafından ödenirse, sorun çözülür mü? O para karşılığında eğer bana bir meblağ hediye etse, yine de sakıncası olur mu?
    Cevap: Mudarebede sermaye sahibi ve onu çalıştıran kişinin her birinin kâr hissesinin üçte bir, dörtte bir ve yarı gibi kesirlerin biriyle belirtilmesi şarttır. Dolayısıyla, sermaye sahibi için belli bir meblağın aylık kâr olarak belirlenmesi, sahih [doğru] mudarebe değildir. Bu konuda belirtilen aylık kârın nakit para, eşya ve mücevher olması arasında ve yine o kârı şahsen kendisinin almasıyla başka birisinin vasıtasıyla alması arasında fark yoktur. Yine onu payına düşen kâr olarak veya parasıyla ticaret etmesi karşılığında parasını çalıştıran kişiden hediye olarak alması arasında hiçbir fark yoktur. Evet, sermaye sahibinin, kâr gerçekleştikten sonra mudarebe sözleşmesinin süresi sona erdiğinde hesaplaşmak üzere kârdan her ay alelhesap belli bir meblağ almasını şart koşabilirler.

     

    Soru 1907: Bir kimse, ticaret yapmak için mudarebe unvanıyla birkaç kişiden bir miktar parayı, elde edilen kârın onunla mal sahipleri arasında sermayedeki payları oranında taksim edilmesi şartıyla alırsa, bunun hükmü nedir?
    Cevap: Ticaret yapmak için paraları birleştirmek, sahiplerinin izni ile yapılırsa sakıncası yoktur.

     

    Soru 1908: Lazım [tarafların, akitten kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmeye mecbur oldukları] akitte, parayı çalıştıran kişinin, her ay para sahibinin kârdan hissesine düşen para karşılığında ona belli bir meblağ ödemesi ve fazlalık ve noksanlık konusunda sulh etmelerinin şart koşulması sahih midir? Başka bir değişle, acaba lazım akitte mudarebe hükümlerine ters düşen bir şartın koşulması sahih midir?
    Cevap: Eğer koşulan şart, kâr ortaya çıktıktan sonra sermaye sahibinin yüzdelik olarak belirlenen kâr payını, parayı çalıştıranın aylık olarak ona ödeyeceği meblağ ile sulh etmesi ise, bunun sakıncası yoktur. Fakat koşulan şart, sermaye sahibinin kârdan olan payının, parayı çalıştıranın kendisine aylık olarak ödemek istediği meblağ olarak belirlenmesiyse, bu şart mudarebe akdinin gereklerine aykırıdır ve dolayısıyla geçersizdir.

     

    Soru 1909: Bir tüccar, yapacağı ticaretin kârından belli bir yüzdeliği sermaye sahibine vermek şartıyla birinden mudarebe olarak bir miktar para alır ve onların toplamıyla ticaret yapmak için kendi sermayesiyle birleştirir. Her ikisi de işin başında bu paranın getireceği aylık kârı teşhis etmenin zor olduğunu bildikleri için sulh etmeye karar verirler; acaba bu durumda mudarebe akdi şer'an sahih midir?
    Cevap: Sermaye sahibinin aylık kâr oranını teşhis etmesinin imkânsız oluşu, mudarebenin sıhhati için gerekli olan öteki şartlara uyulması şartıyla mudarebe akdinin sıhhatine halel getirmez. Dolayısıyla eğer mudarebe sözleşmesini şer’i şartlarına uygun olarak yaptıktan sonra elde edilen kârın aralarında paylaştırılması konusunda uzlaşmaya karar verirlerse, şöyle ki sermaye sahibi, elde edilen kârdan kendi payına düşeni belli bir meblağ karşılığında uzlaşırsa sakıncası yoktur.

     

    Soru 1910: Bir kimse, üçüncü bir kişinin kefil olması şartıyla mudarebe olarak birine bir miktar para vermiş. Bu durumda eğer adam parayla birlikte kaçarsa, para sahibi onu almak için kefile müracaat edebilir mi?
    Cevap: Söz konusu durumda mudarebeye konu olan malın garanti altına alınması şartında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Dolayısıyla eğer parayı çalıştıran kişi mudarebe sermayesi olarak aldığı parayla birlikte kaçarsa ya da ifrat veya tefritle onu zayi ederse, para sahibi onun karşılığını almak için kefile müracaat edebilir.

     

    Soru 1911: Eğer parayı çalıştıran kişi, ticaret yapmak için birkaç kişiden aldığı mudarebe sermayesinin tümünden veya belli bir kişinin sermayesinden bir miktarını sahibinden izin almaksızın başka birine borç verirse, bu durumda mudarebe için kendisine verilen paralara karşı yed-i damân (kaybı karşılamakla yükümlü) sayılır mı?
    Cevap: Sahibinden izin almadan birisine borç verdiği miktarda, onun yed-i emaneti yed-i damâna dönüşür ve sonuç olarak o miktara kefildir; ancak diğer mallar konusunda ifrat ve tefrit etmemişse, onun yed-i, yed-i emanet [güvenilir] olarak kalır.

     

  • BANKA İŞLEMLERİ
  • SİGORTA
  • DEVLET KANUNLARI
  • VAKIF
  • MEZARLIK HÜKÜMLERİ
700 /