Filistin İslami Kıyamını Desteklemek Vacib-i ayni’dir Dakik olarak bugün Müslümanların hayatında ve İslami beldelerde Filistin meselesi kadar önem taşıyan diğer her hangi bir mesele yoktur. Bu mesele, son dönemlerde Tüm Müslüman fertlerin karşılaştığı en büyük beladır. İslam dünyası düşmanları Müslümanların evlerinin bir bölümünü kendi heves ve arzularını tahakkuk ettirmek için siper edinmiş ve bu siperden Müslümanların safını hedef almaktadır. Filistin İslami kıyam ve direnişini savunmak “Vacib’i ayni” ve müdafaa cihadının en açık örneği olup tüm İslam fakihleri aynı görüşü savunmaktalar. Filistin topraklarının her bir karışı Müslümanların evlerinin bir karışı demektir ve bu topraklar üzerinde Müslüman Filistin halkı ve İslam hâkimiyetinin dışında var olacak her türlü egemenlik ve hâkimiyet, işgalci, gasıp bir hâkimiyettir. Sizin meseleniz Yahudi düşmanlığı değildir, bilakis Müslümanların işgal edilmiş ev (ve toprakları) meselesidir. Bu ilahi nimetin şükrü ise ancak Müslümanların oldukları bölgelerde tüm varlıkları ve yönüyle birlikte, İslam adına mücadele eden Filistinlileri siyasi, propaganda, ahlaki ve askeri açıdan desteklemekle mümkün olabilecektir. Bu meseleyi kendi şer’i, dini vazifeleri olarak bilmeliler. Filistin işgalcilerinin arkasında yer alan ve onlara destek veren kimselerle dostluk etmek ise Siyonist İsrail rejimine düşmanlıkla çelişmektedir. Nitekim bu rejimin hamilerine yaslanmak kesinlikle sapma olup büyük bir hatadır. Siyonistlere ve İsrail’e arka çıkanlar edenler veya bir nevi ona yardım ulaştıranlar, onunla görüşmelerde bulunanlar İsrail’in cephesinde yer almışlardır. Filistin topraklarının kurtarılması amacıyla mücadele etmek gerçek manada olmalıdır. Mücadele uzlaşmanın karşı ucunda bulunuyor ve Filistin meselesinde mücadele etmek bir vazife olurken uzlaşma hıyanettir. İslam âleminin Aydınları, yazarları, sanatçıları ve propaganda sorumluları Filistin meselesine karşı sorumluluk duygusu içinde olmalılar, dünya kamuoyunu bugün Filistin halkına karşı uygulanan akıl almaz zulüm ve cinayetler karşısında uyarmalı ve bu doğrultuda mevcut tüm imkân ve potansiyellerini kullanmalıdırlar.
İslam İnkılâbı Rehberi’nin Birinci Filistin İslam Konferansına katılanlara yaptı konuşmadan bir parça (1369/9/13)
Lübnan Hizbullah’ının Siyonist İsrail rejimi karşısındaki zaferi, HAMAS’ın Filistin’deki başarısı, İran İslam Cumhuriyeti nizamının muhtelif alanlardaki önemli gelişmeleri ilahi vaadin tahakkukudur ve dünya Müslümanları içerisinde umut ve direnci daha bir artırmıştır.
Filistin İslami Cihad Genel sekreterini Kabulünde… (1385/11/18)
Filistin Filistinlilere Aittir Filistin toprakları İslam âlemi coğrafyasının kalbidir. Müstekbirlik dünyası bu bölgeden hareket ederek İslam’ı sindirmeye, Müslümanları baskı altına almaya ve İslami hareketleri akamete uğratmaya çalışıyor. Siyonist İsrail rejimi dünya müstekbirliğinin bölgedeki temsilcisi, Amerikanın çıkarlarının koruyucusudur. Ancak onların iğrenç ve gerçek dışı propagandaları halkları aldatmaya yeterli olmayacaktır. Bizler, Filistin ülküsü uğrunda mücadele eden bir teşkilatı Filistin halkının gerçek temsilcisi olarak kabul ediyoruz. Kendi özel çıkarları kaygısı içinde olan ve Filistin ülküsünü Siyonist düşmanla masaya yatıran uzlaşmacı gruplar Müslümanların himaye ve yardımlarından mahrumdurlar ve Müslüman halklar, işgal altındaki Müslüman Filistin halkının İslami kıyamı ve intifadasına yardım ulaştırmayı kendileri için dini, ilahi ve insani bir vazife olarak bilemelidirler. Asıl büyük komplo şudur ki Filistin meselsinde gerçekleri çarpıttılar. Filistin meselesi için ( yani kendi evinin kurtarılması, kendi insani ve milli haklarının ihyası için) girişimde bulunan kimse ve teşkilatlar, dünyanın müstekbir medyası ve istikbar’a ve siyonizm’e bağımlı propaganda araçları tarafından terörist!! Olarak tanıtılmaktalar. Bundan daha büyük bir musibet, bu musibetlerin uygar, gelişmiş ve modern dünyanın da teyit ve desteğiyle bir halkın üzerinde uygulanmasıdır! Sözde uygar dünya, sözde insan hakları taraftarı dünya, bir halkın bunca ilahi ve insani haklarını çiğneyen ve görmezlikten gelen kesimin yanında yer almasıdır. Filistin Filistinlilere aittir. Eğer Filistin halkı, Filistin toprakları içerisinde, yani bölünmemiş tüm Filistin sınırları içerisinde bağımsız bir devlet kuracak olurlarsa işte o zaman barış olacaktır. Eğer sizler gerçek söylüyor iseniz, eğer gerçekten Filistin halkı, Müslüman halklar ve İslam aleyhinde kurgu ve komplo peşinde değil iseniz tek çözüm yolunun bu olduğunu kabul etmeniz gerekir. Fakat eğer bu çözüm yolunu kabul etmez iseniz, müstekbirlik kampı bilmelidir ki bunca toplantılar ve girişimlerle, bunca alınan kararlarla Filistin meselesi çözüme kavuşturulamayacaktır. Filistin mücadelesi yok edilemeyecektir. Ve yok edilmemesi de gerekir. Bugün bir grub fedakâr Müslüman, Filistin halkının seçkinleri genciyle, yaşlısıyla, kadın ve erkeğiyle kutsal Filistin topraklarında mücadele etmekteler, onlara yardımda bulununuz, asıl yol da budur zaten. Filistin’e yardım, mücadelede bulunan kimselere yardım demektir. Filistin’e yardım etmek, Filistin çıkarları uğruna değil de kendi çıkarları uğruna çaba harcayan uzlaşmacı kimselere yardım demek değildir. Filistin davası uğruna, Filistin ülküsü uğruna mücadele veren teşkilat gerçekte Filistin halkının temsilcisidir ve kabul görmektedir!. Filistin halkı İslam İnkılâbını desteklemek amacıyla düzenlenen uluslar arası konferansa katılanları kabulünde konuşan İslam İnkılâbı rehberinin konuşmasından bir bölüm…( 1370/07/27)
İslami Uyanış Dönemi Asrımız, İslami uyanış ve diriliş dönemidir ve Filistin bu uyanışın merkezinde bulunuyor. Filistin’in işgalinden 60 yıllık bir zaman dilimi geçmiştir ve mazlum Filistin halkı çok zor aşamalı muhtelif sınavlarla geride bırakmıştır. Olayın ilk başında mazlumane direnişten, avare olup gurbet ellere düşmek, kendi ev ve barklarının yıkılmasına seyirci kalmak, kendi azizlerinin ve yakınlarının katliam edilmesine tanık olmaktan uluslar arası kuruluşlara sığınmak, sonuç vermeyen ve baştanbaşa kaybetmek olan siyasi oyun ve kumara yönelmek ve kendileri bunca musibetin oluşmasında asıl suçlu konumda olan güçleri aracı kılmaya kadar tüm bunlar bu tarihi tecrübenin ürünü ise yeni bir neslin ortaya çıkması ve o özgürlükçü halkı hürriyet ve uyanışın zirvesine çıkarmak ve intifada yanardağını oluşturmaktı. Filistin cihad’ı ve İslam dünyası cihad’ında başarının ana şartı ilkeler üzerinde diretmektir. Düşman her zaman temel ilkeleri yok etmeyi hedefliyor, hile, tehdit ve vaadle bu ilkelerden vazgeçilmesini sağlamak istemektedir. İlke ve temel prensiplerin yok edilmesi veya renk kaybetmesiyle de İslam dünyası yol gösterici özelliklerini kaybetmekte ve düşman tarafından belirlenen oyun kurallarına mahkûm olmaktadır. Sonuç ise bellidir. Genellikle kendi halklarımız ve kendi içimizden de bazıları düşmana uyarak kendi ilkelerimizden vazgeçmeyi tavsiye etmekteler ve bunu da bir nevi taktik ve tedbir olarak isimlendirmekteler. Onları gayeleri her ne olursa olsun ( gaflet, tamah veya hıyanet) o Allah Taala’nın şu buyruğunun asıl mısdakıdırlar ki Allah buyuruyor: «فترى الذين فى قلوبهم مرض يسارعون فيهم يقولون نخشى ان تصيبنا دائرة فعسى اللَّه ان يأتى بالفتح او امر من عنده فيصبحوا على ما اسرّوا فى انفسهم نادمين».
Yüreklerinde bir hastalık olanları ve bir felâkete uğramamızdan korkuyoruz, diyerek onların içine katılan, onlara koşanları görürsün. Fakat belki de Allah bir fetih verir yahut kendi katından bir iş çıkarır meydana da onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı nâdim oluverirler. (Maide – 52)
Onlar düşmana yardım etmekle hiçbir yarar sağlayamazlar, Amerika ve batı defalarca hatta kendilerine teslim olanlara dahi acımadıklarını göstermişlerdir. Çünkü işbirlikçilerin de belli tüketim tarihleri var ve tüketim tarihleri tamamlandığında çok kolay bir şekilde onları çöplüğe atmaktalar. Bazıları da düşman’ın gücünü gündeme getirerek ve hak talepleri onlarla çatışmaktan sakındırmaktalar. Bu İfadede çok korkunç bir abartı söz konusudur. Birincisi; akıllı insanın çatışmaktan kaçındığı düşman, bizzat onun kendi hayatını, kimliğini, hüviyetini, hayati çıkarlarını ve hayat hakkını hedef alan bir düşmandır, böyle bir düşman karşısında direnmek, insan aklının kesin hükmüdür, zira düşman karşısında teslim olmaktan kaynaklanacak kesin hasar, onun karşısında direnmekten kaynaklanacak hasarla eşittir artı teslimiyete zillet ve aşağılanma da söz konusudur. Kahraman ve yiğit Filistin halkına sözüm şu ki: Bu büyük musibet, sizin sırtınızı yere getiremedi ve şehitlerinizin mutahhar kanı, sizlerin azim ve direnişinizi daha da kökleştirdi, düşmanınız, tüm acımasızlık ve merhametsizliğine rağmen, tüm katliam, cinayet, korsanlık ve vahşiliğine rağmen sizleri geri püskürtemedi ve bugün siz her zamandan daha güçlü konumdasınız. “Şeyh Ahmed Yasin”, “Fethi Şıkaki”, “Rantisi” gibi büyük şehitler ve öteki şehidlerin kanları şimdiye kadar düşmanın kılıncına galebe çalmıştır ve bundan sonra da Allah Taala’nın inayet ve lütfu sayesinde daha da güçleneceksiniz, Bizler İran İslam Cumhuriyetinde ve kuşkusuz tüm Müslüman halklar ve dünyanın özgürlükçü insanları sizlerin musibet ve ızdırabınızda kendimizi ortak biliyoruz, Şeditleriniz, bizim şehitlerimizdir, ızdırab ve kederiniz, bizim ızdırab ve kederimizdir, zaferiniz bizim zaferimizdir. İslam İnkılabı Rehberi’nin 3. Uluslar arası Kudüs konferansında yaptığı konuşmadan ( 1385/1/25)