Soru 1. Humus ve zekât gibi şer'i vucuhatla (gelirlerle) geçinen kimse, kendisine verilen humus veya zekât parasından hacca gitmenin giderlerini karşılayacak ölçüde geride para kalırsa müstati/ yeterli olmanın diğer şartlarına da haiz olur mu?
Cevap 1. Şer'i vucuhatı almaya müstahaksa, geride kalan para hac masrafları için yeterliyse ve haccın diğer şartları da hazırsa, söz konusu şahıs müstati (mali yeterli) sayılacaktır.
Soru 2. Doktor muayenesinden sonra hacca gidilmesi ve bedensel gücü olmayanların muayene esnasında kabul edilmedikleri göz önünde bulundurulursa, doktor muayenesinde kabul edilmeyen ve şimdiye kadar da kendisine hac yolu açık olmayan kimse, henüz şer'i yeterliliğe sahip midir? Yoksa doktor muayenesinde kabul edilmemekle şer'i yeterlilik ortadan kalkar mı?
Cevap 2. Soruda belirtilen şahsın mali yeterliliği yoktur.
Soru 3. Eşine ödeme imkânına sahip olunca ödemesi farz olan uzun sureli mihriye meselesinde henüz mihriyesini istemeyen ve ihtiyacı da olmayan kadın hakkında görüşünüz nedir. Farz haccının yerine getirilmesi için uzun sureli mihriyenin ödenmesi öncelikli farz mıdır?
Cevap 3. Erkeğin eşi istemeksizin mihriyenin ödenmesi farz değildir ve soruda geldiği şekliyle haccın edası mihriyenin önünde gelir.
Soru 4. Aylarca arttırılıp bir kenara konulan parayla müsteti olunur mu (mali yeterliliğe sahip olur mu)? Özellikle para arttırmanın dışında müstedi olamayacağını bilen birisi mali yeterliliğe sahip sayılır mı?
Cevap 4. Bu yolla mali yeterliliğe sahip olmak farz değildir, ancak Haccetü'l İslam'ı yerine getirecek miktarda para arttırmış ve müsteti olmuşsa Haccetü'l İslam söz konusu şahsa farzdır. Aynı şekilde Haccetü'l İslam görevine yapmak isteyen birisi, meşru olan yollardan mal kazanabilir.
Soru 5. Baba ve annenin ziyaret edilmesi toplumsal veya şer'i ya da şahsi bir zorunluluk sayılır mı? Böyle olması durumunda maddi yeterliliğe sahip olan birisi haccı erteleyerek (baba ve anneyi ziyaret etmeye gitmenin yol ve benzeri masraflarını da gerektireceği dikkate alınarak) malını baba ve annesinin ziyareti için harcayabilir mi?
Cevap 5. Mali yeterliliğe sahip olan birisi (müstati) için hacca gitmesi farzdır ve her hangi bir şeyle, hatta sıla-i rahim yoluysa bile kendisini mali yeterliliğin dışına çıkartamaz. Sıla-i rahim yalnızca görüşmekle sınırlandırılamaz, bilakis mektup yazmakla veya telefonda görüşmekle de sıla-i rahim yapılabilir. Ancak başka bir şehirde onların konumları ya da şahsın kendi konumu, baba ve anneyle görüşmeyi gerekli kılıyor da söz konusu görüşme, örfi ihtiyaçlardan sayılıyorsa ve baba ve anneyle görüşmek ve hac giderlerini karşılayamayacak kadar parası yoksa, bu konuma sahip olan birisi mali yeterliliğe sahip değildir.
Soru 6. Kendi bebeğini emziren kadın mali yeterliliğe sahip olurda hacca gitmesi, süt emen çocuğuna zarar verirse hacca gitmeyebilir mi?
Cevap 6. Çocuğunu emziren kadının, çocuğunun yanında kalmasını gerektirecek veya hacca gitmekle zorluk ve sıkıntıya duçar olunacak bir zarar söz konusuyla hacca gitmesi farz değildir.
Soru 7. Ziynet için bir miktar altın takısı olan, satması durumunda mali yeterliliğe ulaşan ve altın takıları dışında da bir şeye sahip olmayan kadının takıları mali yeterliliğin dışında mı kalır? Yoksa bunları satıp mali yeterliliğe sahip olması mı gerekir?
Cevap 7. Altın takılarına ihtiyacı varsa ve kendi toplumsal konumunun üstünde değilse, bu takılara sahip olmakla mali yeterlilik oluşmaz ve bunları hac giderleri için satması farz değildir.
Soru 8. Hac için kendisini mali yeterlilik konumuna getiren, ancak eşinin izni olmayan kadının vazifesi nedir?
Cevap 8. Farz haccı için kadının eşinin izni şart değildir, ancak kocasının iznini almadan hacca gitmesi kadını zor duruma sokacaksa, mali yeterliliğe sahip olmayacaktır ve hacca da gitmesi farz değildir.
Soru 9. Nikâh esnasında eşim beni hacca götürmeye söz verdi. Acaba bana hacca gitmek farz mıdır? Hacca gitmekle sorumlu muyum?
Cevap 9. Böyle bir sözün verilmesiyle sizin üzerinize hac farz olmaz.
Soru 10. Mali yeterliliğe sahip olmak için insanın yaşamın zorunlu ihtiyaçlarından kısıtlaması caiz midir?
Cevap 10. Caizdir, ancak farz değildir. Elbette insanın bizzat kendisinin zorunlu ihtiyaçlarını kısıtlaması durumunda caizdir, ne var ki bakmakla yükümlü olduğu ailesinin zorunlu ihtiyaçlarını alışılmışın dışında kısıtlaması caiz değildir.
Soru 11. Ben geçmişte dini konulara o kadar bağlı birisi değildim ve hacca gidecek kadar da mala sahiptim (mali yeterliliğim vardı). Ne var ki o dönemin şartlarında hacca gitmedim. Hali hazırda benim görevim nedir? Hatırlatılması gerekir ki şimdi hacca gitmek için yeterli param yok ve diğer taraftan bu işin yapılması için iki yol var; birisi Hac Organizasyon Kurumuna isim yazdırmak ve diğeri daha çok masraf yapılarak hacca gitmek. Acaba Hac Organizasyon Kurumuna isim yazdırmak yeterli midir?
Cevap 11. Geçmişte şer'i yeterliliğin tamamına sahipseniz hac sizin için farz olmuştur ve şer'i imkânlar dâhilinde ne şekilde olursa olsun, zorluk ve sıkıntıya düşülmemesi şartıyla, hacca gitmeniz gerekir. Bununlar birlikte geçmişte tüm yönleriyle yeterliliğe sahip olmamışsanız, bu durumda hac size farz değildir.
Soru 12. Son zamanlarda Hac ve Ziyaret Kurumuyla, İran Milli Bankasının yaptığı anlaşmaya göre temettu haccına gitmek isteyenler muza-rebe kastıyla Milli Bankaya bir milyon Tümen yatırıyorlar ve bu para hacca gidinceye kadar şahsın hesabında kalıyor. Yapılan anlaşmaya göre her yılsonu bankada hesabı olan şahsın hesabına muzarebe hesabıyla kar payı veriliyor. Hac ve Ziyaret Kurumu yalnızca adını daha çabuk yazdıran kimselere öncelik tanıyor ve yaklaşık üç yıl sonra hacca gidecek şahısların ismini sırasıyla açıklayarak gitmek isteyenleri hacca götürüyor. Hacca gitme zamanı gelince muzarebe kastıyla para yatıran kimse bankadan parasını çekip üzerini tamamlayarak Hac ve Ziyaret Kurumunun hesabına yatırıyor ve hacca gidiyor. Söz konusu anlaşmanın yazılı olması ve para sahibiyle banka arasında karşılıklı sözlü konuşmanın olmaması dikkate alındığında, muzarebe unvanıyla yatırılan paradan alınan yüzdelik kar oranının durumu nedir? Lütfen beni bilgilendiriniz.
Cevap 12. Banka işlemlerinin yukarıda açıklandığı şekliyle yazılı anlaşma suretinde olmasının sakıncası yoktur ve para yatıran şahsın muzarebeden aldığı kar helaldir, ancak yatırılan paranın humusu verilmemişse humusunu vermesi gerekir. Elde edilen kara hac yolculuğundan önce ulaşılmamışsa yılın gelirinden sayılır ki bu durumda aynı yılın hac yolculuğu giderinden hesap edilir ve humusu yoktur.
Soru 13. Bir kimse vefat edenin hac makbuzuyla diğer mirasçıların iznini alsa hacca gidebilir mi? Farzın ön hazırlığının da farz olması unvanıyla (isim yazdırılması, bilet alınması ve benzeri gibi) diğer mirasçıların iznini alması farz mıdır? Aynı şekilde söz konusu şahsa elindeki makbuzla hacca gitme izninin verilmemesi, ancak haccın diğer şartlarına haiz olması durumunda yapılan hac sahih midir? Haccetü'l-İslam için yeterli midir?
Cevap 13. Vefat eden kimsenin makbuzundan yararlanmak için mirasçıların izni gereklidir ve mirasçıların izni olmaksızın makbuzdan yararlanır ve bu makbuz mikat ve mikattan sonraki ameller için yeterli olursa, yapılan hac Haccetü'l-İslam hesap edilmez. Ancak mikattan sonrası için şahsın kendisi haccın giderlerini karşılayabiliyorsa ve diğer şartları da gerçekleştirmesi durumunda söz konusu şahsın haccı Haccetü'l-İslam için yeterli olacaktır.
Soru 14. Hacca ismini yazdırıp makbuz alan kimse, kendisinden sonra bu makbuzla oğlunun Mekke'ye gitmesini ve babasının adına hac görevini yerine getirmesini vasiyet ederse ve babasının ölümünden sonra oğlu, mali yeterliliğe ulaşsa, ancak hacca gitme yolu babasının makbuzuyla mümkün olursa, acaba makbuzdan yararlanıp mikata ulaşmasıyla babasının adına mı hac yapması gerekir? Yoksa kendisi yeterliliğe ulaştığı için kendi adına mı hac yapması gerekir?
Cevap 14. Soruda geldiği şekliyle hacca gitmenin yolu babadan kalan makbuzla açılmış ve hac masrafları da ölünün mal varlığının üçte birinden çok değilse veya mirasçılar izin vermişlerse, oğlun, babasının yerine vekâleten hac amelini yerine getirmesi gerekir.
Soru 15. Önceki meselede vasiyet edilmemiş olsa, ancak mirasçısı hac makbuzunu hac için yeterliliğe ulaşan oğullarından birisine kendi adına hac yapması için verse, acaba oğlun makbuzdan yararlanarak mikata ulaşmasıyla babasının adına mı hac yapması gerekir? Yoksa kendisi mali yeterliliğe ulaştığı için kendi adına mı hac yapması gerekir?
Cevap 15. Bu durumda da niyabet haccı önceliklidir (babasının yerine hac yapmalıdır).
Soru 16. Önceki iki meselede oğlun görevi babasının yerine hac yapmaksa ve buna rağmen kendi yerine hac yapsa, acaba bu hac, Haccetü'l İslam için yeterli olur mu?
Cevap 16. Söz konusu bu şahsın haccının Hacce-tü'l-İslam'ın yerine geçmesi sakıncalı ve sorunludur.
Soru 17. Mali yeterliliğe ulaşmış olduğu halde babası ölen ve babasının hac makbuzuyla onun adına hac kastıyla yola çıkıp mikata ulaşan kimse, kendisi de mali yeterliliğe sahipse ne yapmalıdır? Açıklama: Ne vasiyet söz konusudur ve ne de kendisine hac yapması için vasiyet edilmiştir, ancak hacca gitmesi yalnızca babasından kalan hac makbuzuyla mümkündür.
Cevap 17. Soruda sözü geçen kimse kendisi için haccetmelidir ve babası için de naip tutmalıdır.
Soru 18. Müvekkilin yapmaktan aciz olduğu - tavaf veya Cemerelerin taşlanması ya da kurban kesilmesi gibi - bazı hac amellerini yerine getirilmesi için naip tuttuğu şahsın (vekil) ihram giymesi gerekir mi? İhram haccın kısım veya şartlarından mıdır?
Cevap 18. Zikri geçen amellerin naip tarafından yerine getirilmesinin sıhhatinde -ne cüz ve ne de şart suretinde- ihram muteber değildir.
Soru 19. Mikat'da belirli şahısların niyetiyle ihrama giren, ancak amellerin yerine getirilmesi için başka bir şahsa veya daha az ya da daha çok şahıslara niyet eden naibin (vekilin) hükmü nedir? Bilinmemesi veya kasten yapılması durumunda bu meselenin hükmü nedir?
Cevap 19. Naibin ihram giyme esnasında nasıl niyet etmişse naip olmakla yükümlü olduğu amelleri de yerine getirmesi farzdır.
Soru 20. Umre veya hac amelleri ya da tavaf konusunda başkası tarafından naip tutulan kimse, naibi olduğu kimsenin dışında başkalarının adına sevap için ya da ücret karşılığında Kurân tilavet edebilir mi?
Cevap 20. Sakıncası yoktur.
Soru 21. Kasten gündüz taşlamayı terk eden naibin hükmü nedir? Mina'ya gideceği düşüncesiyle Mekke'ye gelen ve on ikinci gün taşlama amelini yapmak için Mina'ya gidemeyen naibin hükmü nedir? Ne yapması gerekir?
Cevap 21. Cemerelerin taşlanması hac amellerindendir ve doğru şekilde yapılmaması durumunda, özellikle Zilhicce ayının on ikinci günün de yapmaması halinde, naibin niyabetinin sıhhati sakıncalıdır.
Soru 22. Naibin hac amelini yerine getirme esnasında kendisi için naip olduğu kimsenin (müvekkil) özrü ortadan kalksa, naibin yaptığı hac, müvekkil için yeterli olur mu? Vekilin (naib tutan kimsenin) kâmil hacı yerine getirmesi için gücü yerinde olmasıyla olmaması arasında fark var mıdır?
Cevap 22. Soruda geçen naibin (vekilin) kendisinin yerine yaptığı (müvekkil) hac yeterli değildir.
Soru 23. Naib, haccın tüm amelleri için ücretlendirilmiş olsa (ne mükellefin hac görevinin boynundan kalkması ve ne mükellefin hac amellerinin yerine getirilmesi, bilakis genel anlamda bir ücretlendirme) ve naib hareme girdikten sonra ölse, acaba naib kararlaştırılan ücretin tamamını almaya müstahak mıdır? Yoksa naibin alacağı ücret takside mi bağlanır?
Cevap 23. Mükellefin üzerine farz olan haccın yerine getirilmesi için naib ücretlendirilmişse -ki zahiren başkasının yerine ücretli hac yapılması bunu kapsar- naib ücretin tamamını almaya müstahaktır.
Soru 24. Naibin hac amellerini yerine getirmesi için az bir vakti kalmış ve vaktin genişliğinde de görevini yapmamıştır. Bununla birlikte hac amelini yerine getirmesi mümkün değildir. Söz konusu naibin ne yapması gerekir? Örneğin on ikinci günün öğle vaktinden önce Cemereleri taşlaması gerekirken ertelemiş ve öğleden sonra da izdiham veya hastalık ya da başka sebeplerden dolayı Cemereleri taşlayamamıştır. Aynı şekilde hac amellerini birkaç gün ertelemiş, ancak hastalık ya da başka sebeplerden dolayı ertelediği amelleri yerine getirmemiştir. Söz konusu naibin niyabetlik hükmü nedir?
Cevap 24. Eğer belirlenmiş o yıl içinde naib ücretlendirilmişse, farz ihtiyat gereği naibin haccı batıldır ve daha fazla ihtiyat edilerek yerine getirilmemiş ameller için naib tutması ve ücret konusunda da ücretlendirilenle anlaşma yapılması gerekir. Eğer hacca gidilecek yıl tam olarak belirlenmemişse, farz ihtiyat gereği naib, sonraki yıl haccı yerine getirmelidir.
Soru 25. Naib, temettu haccı için ücretlendirildiğini bilir de Haccetü'l-İslam veya nezri hac ya da müstehap hac için mi naib olduğunu bilmezse ve "Temettu haccı için kendisine naib olduğum şahıs için niyet ediyorum" veya "Hacca gitmem için bana ücret veren kimsenin haccına niyet ediyorum" şeklinde niyet ederse yapılan hac sahih midir?
Cevap 25. Naib olduğu kimsenin yerine kısaca niyet etmesi yeterli olacaktır.
Soru 26. Doktor muayenesinde reddedilen kimse, kendisi hayatta iken başka birisini naib unvanıyla hacca gönderebilir mi?
Soru 27. Mükellef kameri aylarının birisinin son gününde ihram için Mekke-i Mükerreme'ye girse, ancak müfrede umresinin diğer amellerini bir sonraki kameri ayının gecesinde veya ilk gününde ya da yeni ayın diğer günlerinde yerine getirse, acaba bu umre önceki kameri ayının umresi mi sayılır? Yoksa bir sonraki ayın umresi mi hesap edilir? Bir sonraki kameri ayının sonuna kadar Mekke-i Mükerreme'den çıkar ve tekrar Mekke-i Mükerreme'ye girerse, acaba yeniden ihram giymeksizin Mekke'ye girebilir mi? İlk ay olması veya yeni giren Recep ayında olması ya da diğer kameri aylarında olması arasında fark var mıdır?
Cevap 27. Kameri aylarının birisinde ihramsız olarak Mekke'ye girmek isteyen kimseler için ölçü, kameri ayının hesaplanmasıdır ve umrenin gerçekleşmesi de o ay içerisindedir. O halde ayın son gününde ihram giyen ve tavaf ve umrenin diğer amellerini bir sonraki ay yapan kimsenin umresi, yeni ayın hesabına bırakılır ve o ay boyunca Mekke'den dışarı çıkarsa, ihramsız olarak Mekke'ye girmesi caizdir. Recep ayının son gününde ihram giyilirse bu umre Recebiye umresi sayılır. O halde farz ihtiyat gereği söz konusu şahıs, Şaban ayı boyunca Mekke'den çıkarsa, Mekke'ye girmesi için ihrama girmelidir ve diğer aylarda da bu ihtiyata riayet edilirse iyi olur.
Soru 28. Hac aylarının birisinde örneğin, Şevval'de temettu umresi yapan ve sonraki ay Mekke'den dışarı çıkan kimsenin temettu umresini yeniden yap-ması gerekir. Buna binaen aşağıdaki meseleler soru konusu olacaktır:
1-Yeni temettu umresinin yapılması suretinde, acaba önceki umre müfrede umresine dönecek ve müfrede umresi için nisa tavafı gerekli olacak mıdır?
Cevap: Önceki umrenin müfredeye dönmesinin sabit olmaması hasebiyle nisa tavafı yapılmasının bir anlamı yoktur, ancak ihtiyat gereği terk edilmemesi gerekir.
2-Temettu umresi yeniden yapılmazsa önceki te-mettu umresi batıl mı olmuştur? Acaba mükellef temettu haccını yapamaz mı?
Cevap: Önceki umre temettu haccı sayılmaz ve dolayısıyla temettu haccı sahih değildir.
3-Yeni temettu umresinin ihrama girme mikatı da beş mikatlardan birisi midir? Veya Edne'l Hill'de ihrama girebilir mi?
Cevap: Zahiren beş mikattan birisinde ihrama girilmesi gerekir.
Soru 29. Şevval veya Zilkade ayında temettu umresini yerine getirerek Medine'ye dönen ve yeni ayda tekrar Mekke'ye giden kimsenin Şecere Mescidi'ndeki ihram görevi nedir? Müfrede, temettu veya başka bir umre mi yapmalıdır?
Cevap 29. Soruda farz edildiği şekliyle mikatta temettu umresi için ihram giymelidir ve bu şahsın temettu umresi haccı, bu son umredir.
Soru 30. Bir aydan fazla Mekke'de kalıp bu sürede, önceki umresinin vakti geçen ve bir iş için Cidde'ye gidip gelen kimse ihramsız olarak Mekke'ye girerse, söz konusu şahsın vazifesi nedir?
Cevap 30. Hali hazırda özel bir vazifesi yoktur, ancak kasten ihramsız Mekke'ye girmişse haram işlemiştir ve tevbe etmesi gerekir.
Soru 31. Haccı batıl olan ve bir sonraki yıl haccını kaza etmek için Mekke'ye gelen şahıs, hac görevi boynundayken müfrede umresi yapabilir mi?
Cevap 31. Sakıncası yoktur.
Soru 32. Adetinin müfrede umresinin amellerini yapmasına izin vermeyeceğini, amelleri yerine getirene kadar yanındakilerin beklemeyeceklerini, tavaf ve tavaf namazı için naib tutmak zorunda kalacağını ve yalnızca sa'y ve taksiri kendisi yapabileceğini bilen hayızlı kadın, müfrede umresi için ihram giyebilir mi?
Cevap 32. İhram giymesinin sakıncası yoktur ve farz edilen surette tavaf ve tavaf namazı için naib tutmalıdır.
Soru 33. Kadın mikatta hayız olsa ve temettu umresini zamanında yapamayacağına yakin etse, hangi niyetle ihrama girmesi gerekir?
Cevap 33. İfrad haccı niyetiyle ihram giyebilir ve aynı şekilde sorumlu olduğu ameli yerine getirmek için de niyet edebilir, ancak birinci surette, zamanından önce temizlenirse temettu umresi için tekrar ihram giymesi gerekir ve zamanından önce temizlenmezse söz konusu kadının ihramı hac ihramı olacaktır. Zamanından önce temizlenirse aynı ihramla temettu umresini yapabilir.
Soru 34. Farz ifrad haccını veya müstehap haccını yapan ve daha önce defalarca umre görevini yerine getiren kimsenin ifrad haccı için başka bir umre yapması farz mıdır?
Cevap 34. Söz konusu şahsın temettu haccı ifrada dönüşmemişse, umre yapması farz değildir.
Soru 35. Mekke ve Mina'dan çıkmak örneğin, Cidde, Medine veya Taif gibi şehirlere gitmenin aşağıdaki konulardaki hükmü nedir? A: Kurban bayramı amellerinden sonra ve Mekke amellerinden önce çıkmanın hükmü nedir? B: On birinci gün Cemerelerin taşlanmasından sonra çıkmanın hükmü nedir? C: On birinci veya on ikinci günün gecesinde konaklanmasından sonra çıkmanın hükmü nedir? D: Zilhicce ayının on birinci, on ikinci ve on üçüncü günlerinin amellerinden sonra ve Mekke amellerinin yapılmasından önce çıkmanın hükmü nedir?
Cevap 35. Zikri geçen konuların tamamında geride kalan amellerin vaktinde yerine getirilmesi şartıyla Mekke dışına çıkmanın sakıncası yoktur.
Soru 36. Mükellef kameri aylarının birisinde müfrede umresi yapar ve bir sonraki ayda Mekke-i Mü-kerreme'den çıkarda harem sınırlarının dışına çıkmazsa (örneğin Mina'ya giderse) yeniden ihram giymeksizin Mekke-i Mükerreme'ye girebilir mi? Önceki soru göz önünde bulundurularak eğer yalnızca Arafat'a giderse, acaba Mekke-i Mükerreme-'ye girmek için yeni bir müfrede umresi farz mıdır?
Cevap 36. Harem sınırlarının dışına çıkılmasa bile ölçü, Mekke şehrinden dışarı çıkılmasıdır. O halde Mekke dışında nereye giderse gitsin, eğer o ayda umre yapmazsa, Mekke'ye girmek için ihram giyilmelidir. Mekke şehrinden hali hazırdaki şehrin alanının tamamı kastedilmektedir.
Soru 37. Şoförlerin bazıları Mekke caddelerinin izdiham ve kalabalığından kurtulmak doğrultusunda Mina ve Müzdelife'ye gitmek için yapılan cadde ve tünelleri Mekke yolları unvanıyla kullanıyorlar ve Mekke içerisinde bir yerden bir yere gitmek için Mina'dan geçen yollardan istifade ediyorlar. Acaba şoförlerin yaptığı bu iş, Mekke'nin dışına çıkmak sayılır mı?
Cevap 37. Görünüşe göre Mekke dışına çıkılmasının yasak olması, zikri geçen konuları kapsamaz ve her halükarda bu iş, umre ve haccın sıhhatine zarar vermez.
Soru 38. Güvenlik güçleriyle çalışan ve bazen gelişen olaylardan ötürü Mekke'ye girme emri alınması gibi zorunlu durumlarda kaçınılmaz olarak itaat eden kimseler, umre yapmaksızın ve vaktin darlığı sebebiyle ihram giymeksizin Mekke'ye giriyorlar. Acaba söz konusu şahısların, ihram giymeksizin Mekke'ye girmeleri haram sayılır mı ve kefaret vermeleri gerekir mi?
Cevap 38. Zikri geçen şahısların ihramsız olarak Mekke'ye girmeleri sakıncasızdır ve kefareti de yoktur.
Soru 39. Müfrede umresi için Zilkade ayında Mekke'ye giren ve Zilhicce ayında da bir kez daha Mekke'ye girmek isteyen kimse, umrenin vaktinden on gün geçmiş olsa, yeniden ihram giymek zorunda mıdır? Veya İhramsız Mekke'ye girebilir mi?
Cevap 39. Bir sonraki ay umre yapmak için tekrar Mekke'ye geleceği için ihram giymesi gerekir.
Soru 40. İş yeri Mekke'de olup Cidde'de oturan ve tatil günlerinin dışında sürekli veya haftanın günlerinin yarısında, yani üç gün Mekke'ye giden ve dört gün Cidde'de kalan kimse, umre yaptığı ay sona erse acaba tekrar umre yapması gerekir mi?
Cevap 40. Söz konusu durumda umre farz değildir.
Soru 41. Önceki meselede umre sona ererse ve kendisi Mekke'de kalırsa, acaba umresini tekrarlaması gerekir mi? Tekrarlaması halinde umreye nereden başlamalıdır; harem sınırından mı yoksa Ten’im mescidi sınırından mı?
Cevap 41. Mekke'de olduğu sürece tekrarlaması farz değildir ve tekrarlamak isterse harem sınırlarının dışında kalan en yakın nokta, örneğin, Ten'im'de ihram giyebilir.
Soru 42. Mesleği taksi şoförlüğü olan birisine, yolcular kendilerini Mekke'ye götürmesini isteseler ve şoförün kendisi de daha önce umre yapmamış olsa Mekke'ye ihramlı mı girmesi gerekir? O haldeyken (yolcuları getirme anında) ihramsız olarak Mekke'ye girmenin hükmü nedir?
Cevap 42. Söz konusu durumda Mekke'ye girmesi için ihramlı olması ve müfrede umresini yapması gerekir. İhramsız Mekke'ye girerse günah işlemiştir, ancak kefaret vermekle yükümlü değildir.
Soru 43. Müfrede haccı için ihram giyen kimse, hac tavafı ve sa'yden sonra kendi ihtiyarıyla Mekke'den Cidde'ye gidip oradan da doğruca Arafat'taki hacılara karışabilir mi?
Cevap 43. İfrad haccı ihramından sonra Arafat ve Müzdelife vakfesine yetişmek şartıyla Cidde veya başka bir yere -ister hac tavafı ve namazından önce olsun isterse sonra olsun- gitmenin sakıncacı yoktur.
Soru 44. Temettu umresinden sonra ve temettu haccından önce Arafat çadırlarına gelenlerin karşılanması ve Taif ve Cidde hacılarına kılavuzluk yapılması için Mekke'den çıkmak zorunda kalan kimseler (örneğin müdür ve hac kervanında çalışanlar), Mekke ihramı ve Arafat'ta ihtiyari konaklama vaktine yetecek kadar zamanın olduğuna ve Mekke'ye döneceğine eminse Mekke'den dışarı çıkabilir mi?
Cevap 44. O yılda haccının elinden çıkmasından korkmazsa, temettu umresinden sonra kendi ihtiyarıyla Mekke-i Mükerreme'den çıkabilir. Ancak Mekke'den çıkıp temettu umresini yaptığı o ayda Mekke içindeyse, ameli sahihtir ve başka bir şeyle mükellef değildir.
Soru 45. Mekke'de olup temettu umresini yapan ve özrü dolayısıyla mikata gidemeyen kimsenin, Edne'l-Hill'de ihram giymesi yeterlimidir?
Cevap 45. Edne'l-Hill'de ihram giymelidir.
Soru 46. İster temettu umresi, ister müfrede umresi için olsun, mikattan ihramsız geçen kimsenin görevi nedir? Geçtiği mikattan sonra başka bir mikat varsa ne yapmalıdır?
Cevap 46. Vaktin dar olmaması durumunda önünde başka bir mikat olsun ya da olmasın, geçtiği mikata dönüp ihram giymesi farzdır.
Soru 47. Mekke'ye on altı fersah uzaklıkta oturan kimse, kendi evinde mi ihrama girmelidir? Yoksa kendi şehrinin her hangi bir noktasında ihrama girebilir mi?
Cevap 47. Kendi evinde ihrama girmesinin en uygun olmasıyla birlikte şehrinin her hangi bir noktasında da ihrama girebilir.
Soru 48. Hayız olduğunu zannederek mikatta ihrama giren ve hayızlı kadının üzerine düşen vazifeyi yaparak temettu umresini yerine getirdikten sonra hayız olduğunu fark eden kadının umre ve hac görevleri nedir?
Cevap 48. Umre amellerini yerine getirmesinin yanında hac ihramına giremezse ve mikat ihramından önce adet olmuşsa, söz konusu kadının haccı, ifrad haccına dönüşür ki bu durumda hac amellerinden sonra müfrede umresini yapmak zorundadır. Ancak mikat ihramından sonra aylık âdetine girmişse temettu umresi doğrudur ve sadece tavafı ve tavaf namazının batıl olması hasebiyle Arafat, Müzdelife ve Mina amellerini yapıp döndükten sonra umre tavafı ve tavaf namazını yerine getirmelidir.
Soru 49. İhtiyari olarak ihram nezri, mikattan önce yapılıp nezrin edası için mikattan önce ihrama girilebilir mi? Şöyle ki; kendi şehrinde ihrama girmeyi nezreden ve sonra uçağa binen kimselerin yaptığı gibi, hareket halinde tavanı olan bir şeyin altında kalmak zorunda olduğunu bilmektedir.
Cevap 49. Mikattan önce nezir ihramı ve nezrin edası için mikattan önce ihrama girilmesi sahihtir ve gündüz bir tavanın altına girilmesi haramdır; her meselenin hükmü başka meseleye uygulanamaz.
Soru 50. Medine-i Münevvere'de veya Medine'nin etrafında oturan ve umre yapmak isteyen birisi, Mekke yolunda Cidde'ye gidip oradan haremin dışına en yakın noktalardan birisinde -Ten'im Mescidi gibi- ihrama girebilir mi?
Cevap 50. Medine'den çıkarken umre yapma kastı varsa, Şecere mescidinde ihrama girmesi gerekir ve Mekke yolunda ilk önce Cidde'ye gitmek istese bile ihramsız mikattan geçemez. Medine'den Cidde'ye gitme kastıyla ihramsız mikattan geçmişse ve Cidde'de umre yapmayı kastetmişse, umre ihramı için mikatların birisine gitmelidir ve Cidde veya Edne'l Hill'de ihrama girmesi yeterli olmayacaktır.
Soru 51. Mekke'den Medine'ye gitmenin iki yolu vardır: Birisi karşısının mikat olduğu sabit olmuş Cuhfe ve diğeri yüz kilometreden fazla olup yolu düzgün olmayan Cuhfe'den geçen çevre yoludur. Acaba söz konusu bu yol da mikatın hizasına tekabül eder mi?
Cevap 51. Tekabül etmek veya hizasına düşmekten, Mekke-i Mükerreme'ye doğru giden kimse için mikatın sol ya da sağına düşmesi kastedilmektedir, dolayısıyla yukarıda zikri geçen iki yolun tekabül noktası ya da hizası olması arasında bir fark yoktur.
Soru 52. Önceki soruda ikinci yolun karşısının olmadığını farz etsek, bu yoldan gelen kimsenin haremin dışına en yakın noktalardan birisine giderek orada umre veya hac için ihrama girmesi caiz midir?
Cevap 52. Mikattan veya mikatın karşı noktasından ihramsız geçemez.
Soru 53. Kendisi veya ailesinin başına bir şeyin gelmesinden korkması hasebiyle mikatta ihrama girmeyen kimse, mikatı geçerek haremin dışına en yakın noktalardan birisinde ihrama girebilir mi?
Cevap 53. Mikatta ihrama girmemek için özür sahibiyle ve özrü mikattan geçmekle ortadan kalkacaksa imkân dâhilinde ihram için mikata dönmesi farzdır. Aksi halde yolu üzerinde başka mikat yoksa mikatlardan birisine gidemez ve hali hazırda bulunduğu miktta ihrama girmelidir.
Soru 54. Şecere mescidinin açık alanı ihrama girmek için mescit hükmünde midir? Yoksa mescitten, namaz kılınan yer mi kastedilmektedir? Hayızlı kadın Şecere mescidinin alanına girip mescidin sağ veya sol tarafında ihrama girebilir mi? Şecere mescidinin arkasındaki alanda ihrama girmenin hükmü nedir?
Cevap 54. Şecere mescidinin mikatı, son zamanlarda yeni bölümler eklenmiş olsa da yalnızca mescidin içidir. Şer'i özrü olan kadın, mescidin alanında ihrama giremez. Ancak mescidin bir kapısından girip diğer kapısından çıkarken mescidin içerisinden geçme esnasında veya nezir etmek suretiyle mescitten önce veya Cuhfe mikatının karşısında ya da Cuhfe mikatın-da ihram giymelidir.
Soru 55. İhram elbisesini telbiye söyledikten sonra giyen kimseye tekrar telbiye söylemesi farz mıdır?
Cevap 55. Telbiyenin her ne kadar ihtiyaten kaza edilmesi gerekirse de tekrar edilmesi farz değildir. Ancak niyet ve telbiye esnasında kasten dikilmiş elbise çıkarılmaması halinde, elbisenin çıkartılmasından sonra farz ihtiyat gereği niyet ve telbiyenin tekrarlanması gerekir.
Soru 56. Mescidü'l Haram'a girerken gusledilmesi yalnızca ilk kez giren ve umre amellerini yerine getirenler için mi müstehaptır? Yoksa Mescidü'l Haram'a her girişte mi gusül almak müstehaptır?
Cevap 56. İlk girişe has kılınmamıştır.
Soru 57. Vatanına döndükten sonra hac amellerini yerine getirirken ihram elbisesinin necis olduğunu fark eden kimse ihramın dışına mı çıkmıştır?
Cevap 57. Amellerin yapılması esnasında necasetin varlığından haberi olmaksızın ihramdan dışarı çıkmışsa tavafı ve haccı sahihtir.
Soru 58. İhrama girerken hac amellerinin tamamı için mi niyet edilmelidir? Temettu haccının kapsadığı tavaf ve sa'yin, temettu umresinin tavaf ve sa'yin-den farklı olduğunu bilmeyen ve bundan dolayı ihram esnasında temettu haccının tavaf ve sa'yine niyet etmeyen ve sadece genel olarak haccı kasteden kimsenin hükmü nedir?
Cevap 58. Amellerin yerine getirilmesi için ihram giyme esnasında tüm ayrıntıların dikkate alınarak ihram giyilmesi farz değildir. Aksine -her amelin doğru ve yerinde yapılması şartıyla -kısaca umre ve hac için niyet edilmesi yeterlidir.
Soru 59. Erkek ve kadın ihramlıyken birbirlerinin yüzlerini havluyla kurutabilirler mi?
Cevap 59. Erkek için bu işi yapmasının sakıncası yoktur, ancak kadının yüzünün örtülmesine sebep olmayacaksa sakıncasızdır ve bunun dışında caiz olmayacaktır. Her halükarda yüzün örtülmesi kefareti gerektirmez.
Soru 60. Kadının yüzünü havluyla kurutmasının hükmü nedir?
Cevap 60. Havluyla yüzünün tamamını örterse sakıncalıdır ve böyle olmaması suretinde sakıncası yoktur.
Soru 61. Erkeğin havlu ve havlu benzeri şeylerle başını kurutulmasının hükmü nedir?
Cevap 61. Başının tamamını örtmemesi halinde sakıncası yoktur ve başını havluyla kurutabilir.
Soru 62. İhrama giren kimse, başının tamamı veya bir kısmını suya sokabilir mi?
Cevap 62. Başın tamamının suya sokulması caiz değildir, ancak başın bazı kısımları için haram oluşu belli değildir.
Cevap 63. İhtiyat gereği bir koyun kesmesi gerekir ve başın bazı yerlerinin örtülmesi, yalnızca başın ortasını örten küçük bir takke örneğinde olduğu gibi örfi olarak başın tamamının örtülmesine ıtlak olmaması suretinde tamamının örtülmesi hükmünü taşımaz.
Soru 64. Koklama duyusu olmayan veya nezle ve soğuk algınlığından dolayı koku hissetmeyen kimse için beden ve elbisesine güzel koku sürmesi ya da kötü kokudan burnunu tutması haram mıdır?
Cevap 64. Her halükarda burna ulaşmasa bile güzel koku sürülmesi caiz değildir ve burnun tutulmasının hükmü diğer haramlar gibidir.
Soru 65. Aynı anda ya da çeşitli zamanlarda güzel koku kullanmayı tekrar etmenin hükmü nedir?
Cevap 65. Aynı anda koku kullanımının tekrarlanması, örfün tek bir defa kullanıldı olarak bilmesi suretinde bir den fazla kefareti yoktur ve aksi takdirde her kullanımın kefareti vardır.
Soru 66. İhramlıyken övünmek mutlak surette haram mıdır? Yoksa başkalarına ihaneti akabinde getirmesi suretinde mi haramdır?
Cevap 66. Başkalarına ihanet ve küfretmeyi kapsamasa bile ihramlıyken övünmek haramdır.
Soru 67. Baş ağrısı sebebiyle başa mendil bağlanmasının hükmü nedir?
Cevap 67. Sakıncası yoktur.
Soru 68. İhramlı olmayan kimsenin, ihram giymiş birisinin başını bir şeyle örtmesi caiz midir? Örneğin uyuyan ihramlı birisinin kafasına battaniye örtülmesinin hükmü nedir? Başkasının başını örten kimsenin kendisi de ihramlı olursa hükmü nedir?
Cevap 68. İhramlının kendi başını örmesi haramdır, ister kendisi örtsün isterse örtmesi için başkasına emir versin fark etmez. Ancak ihramlı olsa da başkasının başını örtmesi, ihramın haramlarından sayılmaz.
Soru 69. İhramlı birisi ihramlı olmayan kimseye: "Uyuduğum zaman battaniyeyi başıma ört" demesinin hükmü nedir? Kendisine battaniye örtmesi söylenen şahsın bu işi yapması durumunda kefaret farz olur mu? Kefaretin farz olması durumunda kefareti kim verecektir?
Cevap 69. İhramlı kimsenin başkasından böyle bir istekte bulunmaya hakkı yoktur ve ihramlının bu isteğine amel eden şahıs için kefaretin varlığı belli değildir. Her halükarda ihramlının isteğini yerine getiren kimse için kefaret yoktur.
Soru 70. İhramlıya gece hareket halindeyken yağmur sebebiyle tavanı olan araba ve benzeri şeylere sığınması caiz midir?
Cevap 70. Farz ihtiyat gereği terk edilmelidir, ancak ihramlının zor durumda kalması durumunda caizdir ve farz ihtiyat gereği (gölgelik altına girmesi durumunda) kefaret vermelidir.
Soru 71. Bazen yağmur ince ve çiseler şeklinde yağıyor ve birkaç dakikadan fazla sürmüyor. Acaba böyle yağan yağmurda gölgelik altına girilmesinin caiz olmadığı konulardan birisi de bu mudur?
Cevap 71. Yağan yağmurun sert topraktan akacağı ölçüde olmaması durumunda hükmü yoktur. Bununla birlikte ihtiyat gereği örfün yağmur olarak değerlendirmesi - sert topraktan akacağı ölçüde olmaması - suretinde yağmurdan korunmak için bir şeylerin altına girilmemelidir.
Soru 72. Başın örtülmesinin tekrar edilmesi durumunda her bir örtünme için kefaret var mıdır?
Cevap 72. İthiyat gereği (mutlak surette) başın örtülmesi tekrar edildiği zaman her bir örtünmenin kefareti vardır.
Soru 73. Kendi hanımıyla oynaşan ve menisi gelen ihramlı kimsenin kefareti nedir?
Cevap 73. Meni gelmesiyle sonuçlanan oynaşmanın kefareti bir devedir.
Soru 74. Kefaretin farz olması için şehvetle ya da şehvetsiz öpme arasında fark var mıdır? Meninin gelmesi şart mıdır?
Cevap 74. Erkeğin eşini şehvetle öpmesinin kefareti bir deve ve şehvetsiz öpmesinin kefareti bir koyundur. Ne var ki zahiren ihramlı kimsenin şehvet olmaksızın öpmesi tıpkı anne ve çocukların öpülmesinde olduğu gibi haram değildir ve kefareti de yoktur.
Soru 75. İki vakfeden sonra ve nisa tavafından önce cima eden hacının hükmü nedir?
Cevap 75. Meş'ar'la nisa tavafının bitmesi arasında cinsi münasebette bulunan kimsenin haccı sahihtir ve yalnızca kefaret vermesi gerekir, ancak nisa tavafından sonra olursa kefaret de gerekmez. Nisa tavafı esnasında ve nisa tavafının yarısını geçtikten sonraki hükmün, tavafın tamamı hükmünde mi veya beşinci şavtı geçtikten sonraki hükmünü mü taşıdığı konusu fakihler arasında tartışma meselesidir.
Soru 76. Fars Körfezi bölgesinde adet gereği kadınların "Puşiye(Yaşmak veya Peçe)" denilen bir bezle yüzlerini örttükleri dikkate alındığında aşağıdaki soruların hükmünü açıklar mısınız? A. İhramlıyken söz konusu edildiği şekilde yüzün örtülmesinin hükmü nedir? B. Peçe veya yaşmağın çarşafa dikilmiş olması ve çarşafın bir parçası sayılması durumunda hüküm fark eder mi? C. İhramlıyken çarşafla veya peçe ile kadının yüzünü örtmesi caiz olursa peçeyi yüzünden uzaklaştırması ve yüzünü örtmesinin önünü alması farz mıdır? D. Peçe çarşafa dikilmeksizin ve çarşafla birlikte dikilmiş olsa kadın, çarşafın bu fazlalık kısmını yüzüne kapatabilir mi?
Cevap 76. İster peçe veya yaşmak çarşafa dikilmiş olsun ister çarşafa dikilmeksizin ve çarşafla birlikte dikilmiş ya da sonradan eklenmiş olsun ve aynı şekilde çarşafla aynı kumaştan ya da farklı bir kumaştan olsun, bunlar arasında hiçbir fark yoktur ve ihramlı kadına yüzünü örtmesi caiz değildir. Elbette kadınlar çarşaf, peçe, başörtüsü ya da her hangi bir örtüyü burnun yukarı hizasına kadar alın ve yüzlerinin bir kısmını örtecek şekilde başları üzerine atabilirler. Ancak ihtiyat gereği söz konusu bu örtünün, yüzü kapatmasına izin vermemelidirler.
Soru 77. Alışıla geldiği şekliyle ev ve cep telefonundan yararlanmak kulağı kapatmak sayılmaktadır ki -ihramlıyken yasaktır- yapılan bu iş, kafayı örtmek hesap edilir mi? Cep telefonu için kullanılan kulaklığın hükmü nedir?
Cevap 77. Cep veya ev telefonu ya da kulaklık kullanmanın sakıncası yoktur.
Soru 78. İhramlıyken soğuk hava ve benzeri durumlarda doktorun tavsiyesiyle baş veya kulağı örtmenin hükmü nedir? Kefaret verilmesi gerekir mi?
Cevap 78. Zorunluluk yalnızca mükelleften istenen teklifin hükmünü kaldırır -yani başı örtmenin haramlığını- ancak başı örtmenin kefareti gerektirdiği durumlarda zorunluluk, söz konusu kefareti ortadan kaldırmaz.
Soru 79. Gece başı gölgelemenin caiz olduğu esasınca size göre gecenin kapsadığı zaman diliminin ölçüleri nedir? Gecenin kapsadığı zaman dilimi, güneşin batmasından şafağın sökmesine kadar mıdır? Yoksa güneşin batmasından güneşin doğmasına kadar mı?
Cevap 79. Başı gölgelemenin hükmüyle alakalı olan gece miktarı güneşin doğuşuna kadardır.
Soru 80. İhramlı bir mükellef caddenin en sol şeridindeki hız bandında veya caddenin orta şeridini kullanan üzeri kapalı bir araçla hareket etmekte, aynı zamanda yağmur yağmakta ve Araba kullandığı için kaza tehlikesinden dolayı da duramamaktadır. Dolayısıyla durabileceği şeride geçmeye ihtiyacı vardır ki bu hareketiyle yağmurdan başını gölgelemesine sebep olacaktır. Şu halde caddenin sağına ulaşana kadar birkaç dakikalık süre içerisindeki hareketi kefarete sebep olur mu?
Cevap 80. Arabanın durma süresi yağmurdan başı gölgelenmesini doğrularsa söz konusu mükellefe kefaret farzdır ve yağmurdan başı gölgelemenin zorunluluğu kefareti ortadan kaldırmaz. Bu örnekte başı yağmurdan gölgelemenin ihtiyari bir hareket olmaması hiç de uzak bir ihtimal değildir.
Soru 81. Kirli havanın teneffüs edilmemesi için kenarları kafanın arkasında birleşen maskelerden yararlanılmaktır ve bu maskeler, kafanın küçük bir kısmını örtmektedir. Erkek ve kadınların söz konusu bu maskeleri kullanmasının hükmü nedir?
Cevap 81. Alışılmış ölçüyü geçmemesi halinde kadınların maske kullanması sakıncasızdır ve erkeklerin başın küçük kısmını örten maskenin iki tarafını başlarının arkalarına geçirmeleri caizdir.
Soru 82. Mescidü'l-Haram'ın izdihamının son haddine ulaştığı zamanda farz tavafı yapan hacıları zahmete sokarak müstehap tavafını yapan ve özellikle başka zamanlarda da müstehap tavafını yapması için gerekli fırsatı olan kimsenin tavafının sakıncası var mıdır?
Cevap 82. Sakıncası yoktur, ancak çok kalabalık olduğu zaman müstehap tavafını yapmaması ihtiyata daha uygundur.
Soru 83. Müfrede umresi ve temettu haccı için bir kez nisa tavafı yeterli midir?
Cevap 83. Müfrede umresi ve temettu haccının her birisinin ayrı ayrı nisa tavafı vardır ve ikisinin yerine bir tane tavaf yapması yeterli değildir. Elbette erkek için kadının ve kadın içinde erkeğin helal olması için bir nisa tavafının yeterli olması hiç de uzak bir ihtimal değildir.
Soru 84. Müstehap tavaf namazı hareket halinde ve yürüme esnasında kılınabilir mi?
Cevap 84. Müstehap tavaf namazı olsa bile tavaf namazının yürüme esnasında kılınması sakıncalıdır ve müstehap tavaf namazının durarak ve hareket etmeksizin kılınması ihtiyata daha yakındır.
Soru 85. Tavaf halindeyken müstehap namazı kılmanın hükmü nedir?
Cevap 85. Tavaf halinde tavaf kastı ve müstehap namaz kastını birleştirebilirse sakıncası yoktur.
Soru 86. Hac tavafı ve tavaf namazı veya nisa tavafı ve nisa tavafı namazı bir şekilde batıl olsa, Zilhicce ayında mı kaza edilmelidir? Yoksa vakitlerin tamamında kaza yapılması yeterli olur mu?
Cevap 86. Hac tavafı ve namazının vakti Zilhicce ayıdır, ancak nisa tavafı ve namazının belirlenmiş bir vakti yoktur.
Soru 87. Tavaf namazının, tavaf edenler için zorluk ve sıkıntı sebebi olsa da Makam-ı İbrahim'e (a.s) en yakın yerde kılınması farz mıdır? Yoksa daha çok yakınlığın hâsıl olması için tavaf edenlerin ortasında mı kılmalıdır?
Cevap 87. Soruda geldiği şekliyle Makam-ı İbrahim'e (a.s) yakın olmak farz değildir.
Soru 88. Müslüman bir kadının tavaf ve tavaf na-mazını vaktinde eda edebilmesi doğrultusunda aylık adetini geciktirmesi için ilaç kullanması caiz midir?
Cevap 88. Dikkate değer ölçüde zararı olmaması halinde ilaç kullanmak caizdir.
Soru 89. İhtiyat etmek için tavafına bir şavt ekleyen kimsenin hükmü nedir? Tavafa başlamadan önce veya tavaf esnasında tavafa şavt eklemeye niyet edilebilir mi?
Cevap 89. İlk etapta yedi şavtla tavaf etmeye niyet etmesi halinde fazla şavt yapması tavafına zarar vermez.
Soru 90. 1. Niyetin yalnızca dille söylenmesi gerektiğine inanan ve bu inançla tavaf eden, ancak kalpten niyet ederek dille söylemeyen; dille niyet edilmeyen tavafın batıl olduğuna inandığı için şav-tını iptal edip dille niyet ederek yeni bir şavta başlayan kimsenin hükmü nedir? Yalnızca şavttan yüz çevirmesi yeterli midir? Yoksa tavafı batıl edecek şeylerden birisini mi yapmalıdır? 2. Meseleyi bilmemesi veya şer'i hükümde yanlışlığa düşmesinden dolayı bir şavtı yapmayan kimsenin hükmü nedir? 3. Yalnızca bir şavtın terk edilmesiyle tavafın batıl olacağına inanan kimse için yeniden şavt yapması yeterli midir? Veya şavtı terk etmeye niyet etmenin farz olduğuna inanan kimse için tavaf ve sa'yin batıl olması tek başına yeterli midir?
Cevap 90. 1. Yalnızca bir şavttan vazgeçilmesinin caizliği sakıncalıdır. Ancak tavafın yapılan her miktarından vaz geçilip tavafın yeniden yapılmasının sakıncası yoktur. Tavafın terk edilmesinde bir sürenin geçmesini beklemek veya tavafı batıl eden şeyleri yapmak şart değil, bilakis tavafı terk etmeye niyet etmenin kendisiyle tavafın dışına çıkılmış olur. Her halükarda soruda geldiği şekliyle böyle bir kimsenin tavafı doğrudur ve bir şavttan vaz geçip bunun yerine başka bir şavtı yapmaya kastetmek tavafı batıl etmez. 2. Bu işin tavafı batıl etmesine sebep olmayacağını söylemiştik. 3. Daha önce söylendiği, gibi her ne kadar itikattan dolayı şavt batıldır, ancak tek başına terk etmeye kast etmenin kendisi terk etmek için yeterlidir.
Soru 91. 1. Gerçekte tavaf ve sa'yi bozan amellerden olmamasına karşın söz konusu bu amellerin tavaf ve sa'yi batıl ettiğine inanan kimsenin hükmü nedir? Örneğin tavaf arasında - cemaat namazı veya birkaç dakikalık bir istirahatın - tavafı batıl edeceğine veya dille niyet edilmesi gerektiğine ya da tavaf ve sa'yi bozmayacak bir amelin tavafı bozacağına inanan kimsenin hükmü nedir? 2. Önceki tavafın doğru olmadığına inanmasından dolayı yeniden tavafa başlamanın hükmü nedir? 3. Yalnızca bir şavtın terk edilmesiyle tavafın batıl olacağına inanan ve batıl olan şavtı yeniden yapan kimsenin hükmü nedir?
Cevap 91. 1. Tavafın batıl olduğu inancıyla tavafını bırakılıp yeniden tavaf yapması tavafın sahih olması için yeterlidir. 2. Yaptığı yeni tavafı sahihtir ve bundan dolayı her hangi bir şeyle yükümlü değildir. 3. Tek başına bir şavtın terk edilmesinin caiz olması sakıncalıdır, ancak asıl itibariyle tavafı sahihtir ve bu tavafıyla yetinebilir.
Soru 92. Tavaf esnasında mükellefin ihtiyarı dışında başkaları tarafından birkaç adım sürüklenmesinin hükmü nedir?
Cevap 92. Kendi ihtiyarıyla gidiyorsa, kalabalığın baskısıyla gâh gâhî bir adım öne veya sağa sola gitmesinin sakıncası yoktur, ancak mükellefin ihtiyarı dışında başkaları tarafından birkaç adım sürüklenmesi sakıncalıdır.
Soru 93. Safa ve Merve arasında sa'y esnasında Safa ve Merve dağlarının kenarında sa'y yapanları zor durumda bırakacak şekilde toplanıyorlar. Sa'y yapan kimsenin her turunda tam olarak dağın bizzat kendisine mi ulaşması gerekir yoksa ilk taş yükseltisine -gücü kudreti olmayan ve yürüme takati olmayan kimselerin sa'ye başlama yeri- ulaşmaları yeterli midir?
Cevap 93. Safa ve Merve dağlarının üstüne çıkmak "dağa ulaşmak" ve "iki dağ arasındaki mesafeyi kat etmek" tabirlerini doğrulayacak ölçüdeyse yeterli olacaktır.
Soru 94. Sa'y alanının genişletilmesiyle sa'y için önceki yerin tamamının bir taraftan genişletilmeye tabi tutulması dikkate alındığında, diğer tarafının da genişletilen kısmın ölçüsünde genişletilmesi gerekir. Şu halde sa'y yapan şahıs genişletilen alanın Safa ve Merve arasında yer alıp almadığını bilmese ve iki dağın veya iki dağdan birisinin daha ilerisinde kaldığı ihtimalini verirse ne yapılması gerekir?
Cevap 94. Söz konusu yerde sa'y edilmesi doğru ve yeterlidir.
Soru 95. Özürlüler ve gaziler gibi giriş katında sa'y yapma imkânına sahip olmayan kimselerin hali hazırdaki iki dağdan daha yüksekte olan üst katta sa'y yapmalarının hükmü nedir?
Cevap 95. Safa ve Merve'den yüksek yerde sa'y yapılması yeterli değildir ve tekerlekli sandalyede olsa dahi, sa'y yapmaktan aciz olan kimse naib tutmakla sorumludur.
Soru 96. Sa'yden sonra tavaf namazında doğru okuduğunu sandığı sureyi yanlış okuduğunu fark eden kimsenin hükmü nedir? Yeniden tavaf yapıp tavaf namazı mı kılmalıdır? Yoksa yalnızca tavaf namazını mı iade etmelidir? Ya da hiç bir şey yapmasına gerek yok mudur?
Cevap 96. Bir şey yapmasına gerek yoktur, daha ötesi tavaf namazında okuduğu sureyi kasten yanlış okumamışsa, yaptığı amelin doğru olduğuna hükmetmelidir.
Soru 97. Tekerlekli sandalyeyle kendisi sa'y yapabilecekken başkasının tekerlekli sandalyeyi itmesiyle sa'y yapan kimsenin hükmü nedir?
Cevap 97. Kendisi tekerlekli sandalyeyi kullanabiliyorsa başkasının sürmesi yeterli değildir.
Soru 98. Hükmü bilmemesi veya unutkanlık sebebiyle on dört şavt yapan kimsenin hükmü nedir?
Cevap 98. Başlarken yedi şavtla sa'y yapmayı kastetmişse sa'yi sahihtir.
Soru 99. 1. Kurban bayramı gecesi kadın ve aciz kimselerle birlikte hareket eden ve havanın ağarmasından önce Mina'ya ulaşan kervan hizmetlileri, kendilerinin istemeleri durumunda şafağın sökmesinden önce Müzdelife'ye dönebilir ve ihtiyari olarak vakfe yapabilirler. Acaba söz konusu kimselerin böyle yapmaları gerekir mi? 2. Söz konusu kimselerin kadınlar ve acizlerin eşliğinde gece taşlama yapmaları yeterli midir? Yoksa taşlamayı gündüz mü yapmalıdırlar? 3. İhtiyari olarak vakfe için dönülmesi durumunda bu kimselerin naib olma imkânları var mıdır? Yoksa gece Müzdelife'den dışarı çıkılması, tıpkı özürlüler de olduğu gibi, bu kimseler için de naib olmalarını caiz kılmayacak mıdır?
Cevap 99. 1. Vakfe etti denecek miktarı yerine getirdikten sonra kadınlar ve acizlerle Müzdelife’den çıkmışlarsa ihtiyari vakfeye erişmek için dönmeleri farz değildir. 2. Bunlar için gündüz taşlamak konusunda özürlü değillerse gece taşlamak yeterli değildir. 3. Farz ihtiyat gereği ihtiyari vakfe için Müzdeli-fe'ye dönebilse de naibin gece Müzdelife'den çıkmaması gerekir. Ancak özür sahibi olmasa ve kendi ihtiyarı olmaksızın Müzdelife'den dışarı çıkmamış olsa, ihtiyari vakfeyi yapmak için dönebilmesi durumunda naib olmasının sakıncası yoktur.
Soru 100. Zorluklar ve güvenlik güçlerinin giriş çıkış kanunlarına göre amel etmeleri göz önünde bulundurulduğu zaman kurban bayramı gecesi ve Müz-delife vakfesinden sonra kadın ve hastaları Mina'ya götüren kimselerin, şafağın sökmesinden önce Müzdelife'ye dönmeleri farz mıdır? Yoksa şafağın sökmesiyle güneşin doğması arasındaki vakfeyle yetinmeleri mi gerekir? Veya örfen vakfeyi derk etmeleri yeterli midir? Başkasının yerine niyabeten hacceden kimse, bu konuda diğerleriyle farklı mıdır?
Cevap 100. Şafağın sökmesiyle güneşin doğması arasındaki vakfe, özürlü kimselere bakıcılık yapmakla sorumlu olanlar için farz değildir ve gece zorunlu vakfeyle yetinebilirler. Ancak bu iş, başkasının yerine hacceden kimseye caiz değildir ve amelleri ihtiyari olarak yapması gerekir.
Soru 101. Mükellefin Arafat'ta vakfeden sonra bayram gecesi Müzdelife'ye gitmemesi caiz midir? Örneğin birkaç saat Mekke'ye gidip sabah ezanından önce veya gece yarısından önce Müz-delife'ye yetişmesi mi gerekir yoksa direk Müz-delife'ye mi gitmelidir?
Cevap 101. Direk Müzdelife'ye gitmesi gerekmez. Birkaç saat Mekke'de veya başka yerde kalabilir ve şafağın sökmesinden önce kendisini Müzdeli-fe'ye ulaştırabilir.
Soru 102. Özrü olan kimse, Müzdelife'de zorunlu vakfeden sonra Müzdelife'nin dışına çıksa ve şafağın sökmesinden önce özrü bertaraf olsa, ihtiyari vakfeyi yapması için Müzdelife'ye dönmesi gerekir mi?
Cevap 102. Müzdelife'de zorunlu vakfeyle yetinmesi özründen dolayı olmuşsa ve sonra özrü olmadığı anlaşılsa, vaktin elverdiği ölçüde ihtiyari vakfeyi yerine getirmesi için Müzdelife'ye gitmelidir.
Soru 103. Farz İslam haccını yapmaya niyetlenen kimse o yılın Zilkade ayında saç ve sakalını kısaltabilir mi?
Cevap 103. Şer'i açıdan terk edilmesi daha iyi olsa da böyle yapması caizdir.
Soru 104. Kadınların kurban bayramı gecesi Akabe Cemeresi'ni taşladıktan sonra taksir yapmaları caiz midir? Bayram gününde güneşin doğmasından sonra kurban kesilmesi veya nahredilmesi (devenin kesilmesi için kullanılan özel ıstılah) için kadının naib tutmasıyla tutmaması arasında fark var mıdır?
Cevap 104. Üzerine kurban düşmeyen kadının gece Mina'de taksir yapması ve istemesi durumunda hac amelleri için Mekke'ye gitmesi caizdir. Ancak kurban kesmekle yükümlü kadının bayram günü kurbanının kesilmesine kadar sabretmesi farzdır ve bayram günü kurban kesilmesi için sırfen vekil tutulması gece taksir yapılması için yeterli olmayacaktır.
Soru 105. Kurban kesimi için naib tutan kimse, naibin dönmesinden ve kurban kesildiği haberinin ulaşmasından önce halk ve taksir yapabilir mi?
Cevap 105. Tuttuğu naibi tarafından kurbanının kesildiği haberinin gelmesine kadar beklemelidir, ancak halk ve taksirin yapılmasında acele etse ve naibinin kurban kesmesinden önce halk ve taksir yapsa, ameli sahihtir ve iade etmesi gerekmez.
Soru 106. Yanlışlıkla veya hükmü bilmemesinden dolayı Mina'nın dışında taksir yapan kimsenin hükmü nedir? Tekrar Mina'ya dönüp taksir yapması farz mıdır?
Cevap 106. Yanlışlık veya cehaletten dolayı olsa da Mina dışında taksir yapılması yeterli değildir.
Soru 107. Müfrede umresinin taksirini unutup nisa tavafını yapan kimsenin hükmü nedir? Acaba taksir yaparak tekrar nisa tavafı yapması farz mıdır? Yoksa nisa tavafını iade etmeye gerek duyulmaksızın yalnızca taksir yapması mı farzdır?
Cevap 107. Taksirden sonra nisa tavafı ve nisa namazını tekrarlaması farzdır.
Soru 108. Kurban kesilmesi için naib tutan kimse, naibinin kurban kesiminden dönmeden önce yatabilir mi?
Cevap 108. Sakıncası yoktur.
Soru 109. Hali hazırda Mina'da kurban kesilmesi mümkün değildir, bilakis Mina yakınında belirlenen yerde kesilmektedir. Diğer taraftan pek çok fakir ülke insanlarının ihtiyacı olmasına rağmen masraflar yapılarak kesilen kurban etinin atılıp heder olduğu söylenilmektedir. Hacı kendi ülkesinde kurban kesebilir ya da kurban bayramı günü kendi ülkesinden birisiyle ya da başka yerlerdeki insanlarla telefonlaşarak kurban etinin ihtiyaç sahiplerine verilmesi için başkalarını görevlendirebilir m? Yoksa kurban kesinlikle belirlenen yerde mi kesilmelidir? Bu konuda bu işin caiz olduğuna inanan taklit merciinin -böyle yapılması bazı âlimlerden nakledilmiştir- fetvasına müracaat edebilir mi?
Cevap 109. Bu iş caiz değildir ve kurbanın Mina'-da kesilmesi gerekir ve Mina'da kesilmesinin mümkün olmaması durumunda Allah'ın şiarlarının yüceltilmesine riayet edilmesi için hali hazırda belirlenen yerde kesilmesi gerekir.
Soru 110. Hali hazırda söz konusu işleri yürüten kimselerin Mina'da kurban kesilmesini yasakladıklarını dikkate alarak hacı, harem dışında kurban kesebilir mi? Mekke'de kurban kesilmesi yeterli olur mu?
Cevap 110. Mina'nın dışında kurban kesilmesi caiz değildir, ancak Mina'da yasaklanmışsa Mina yakınında bu iş için belirlenmiş yerde kesilmesi yeterlidir.
Soru 111. Arabistan'da hacıların adına kurban kesen hayır kuruluşları vardır ve kesilen kurban etlerini ihtiyaç sahiplerine veriyorlar. Ancak Müslümanların emirinin (Veliyi Emri Müslimin) bu konudaki görüşü nedir ve hangi şartları gerekli görüyor?
Cevap 111. Kurban kesme şartlarının, açıklanan amellerden çıkartılması (elde edilmesi) gerekir.
Soru 112. Kurbanın kesilmesinden sonra ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaları için hayır kurumlarına verilmesi caiz midir?
Cevap 112. Sakıncası yoktur.
Soru 113. Bir grup kurbanlarının Mekke'de Mina yakınında kesti ve şimdi Mekke'de kestikleri kurbanların yeterli ve sahih olup olmadığı hakkında şüphe ediyorlar. Söz konusu grubun Zilhicce ayına kadar Mina veya mezbaha haneye gidip kurbanlarını iade etmeleri gerekiyor mu?
Cevap 113. Mina'da kurban kesme imkânı yoksa ihtiyaten Mina'ya yakın noktaların birisinde kurban kesmelidir. Ancak Mina'ya gitme imkânı varsa Mina'-da belirlenen yerde kurban kesilmesi yeterli olacaktır.
Soru 114. Mekke'de kurban kesilmesi yeterli olmazsa (yani Mina'da kesilmesi gereken kurban Mina'da değil, Mekke'de kesilmesinden dolayı mükellefin boynundan teklifi düşürmeyecektir anlamında) Mekke'de yapılan ameller (hac tavafı, tavaf namazı, sa'y, nisa tavafı ve nisa tavafı namazı gibi) sahih midir? Veya söz konusu amellerin iade edilmesi mi gerekir?
Cevap 114. Her ne kadar ihtiyat edilmesi daha iyi olsa da zahiren meseleyi bilmemesinden dolayı kurban kesmeyi erteleyen kimsenin amelleri sahihtir.
Mina'da Konaklamak (Beytute) ve Mina'dan Göç Etmek
Mina'da Konaklamak (Beytute) ve Mina'dan Göç Etmek
Soru 115. Hac amellerinde hacıların Mina'da konaklama yerine geceyi Mekke-i Mükerreme'de ibadetle geçirebilecekleri göz önünde bulundurularak yemek, gusletmek, abdest almak, ihtiyaç gidermek veya müminlerin teşyii cenazesine katılmak gibi bir kesinti ve boşluk hesap edilen ibadetler "Gece boyunca ibadet yapmak" anlamına zarar verir mi?
Cevap 115. İhtiyaç oranında yemek ve içmek ve ihtiyaç gidermek, abdest tazelemek veya farz gusül abdesti almak, ibadetle meşgul olmaya zarar vermez.
Soru 116. Önceki soruda ibadetle meşgul olmakla uyuşmayan bir amel yapılsa, bu amele mürtekip olan mükellefin kefaret vermesi farz mıdır?
Cevap 116. Mina'da konaklama ve hatta Mekke'de ibadetin yerine bir amel yapılırsa ve bu amel (yeme, içme ve ihtiyaç giderme gibi) zorunlu amellerden olmazsa, bu amele mürtekip olan mükellefe kefaret vermesi farzdır.
Soru 117. Mina'da on ikinci gece konaklayan ve gece yarısından sonra Mina'dan çıkan kimsenin zeval vaktinden sonra -ki Mina'da bulunanlar için farzdır- göç etme zamanına kadar zeval vaktinden önce Mina-'ya dönmesi gerekir mi? On ikinci günün sabahı Mina'ya gidip Ceme-releri taşladıktan sonra Mekke'ye dönülmesinin sakıncası var mı? Yoksa Mina'da mı kalınmalıdır? Özellikle ihtiyari olarak Cemerelerin taşlanmasını öğlenden sonra yapabilen ve gün batımından önce Mina'dan çıkabilen mükellefin göz önünde bulundurulmasıyla cevap ne olacaktır?
Cevap 117. On ikinci gün Mina'da kalan kimsenin zeval vaktinden sonra Mina'dan göç etmesi farzdır, ancak soruda geldiği şekliyle Cemere-lerin taşlanması için Mekke'den Mina'ya zeval vaktinden sonra gidebilir ve taşlamadan sonra ve gün batımından öce Mina'dan hareket edebilir. Dolayısıyla on ikinci günün gece yarısından sonra Mekke'ye gitmek caizdir, ne var ki taşlama amelinin yapılabilmesi için on ikinci günün gündüz vaktinde Mina'ya dönmesi ve zeval vaktinden sonra da oradan göç etmesi gerekir. Ancak on ikinci günün gündüzünde Cemereleri taşlamakla görevli olmayan kimse (örneğin gece taşlama yapmakla sorumlu olan) gece yarısına kadar konakladıktan ve Cemereleri taşladıktan sonra gece Mina'dan çıkarsa, öğleden sonra Mina'dan göç etmenin gerçekleşmesi için Mina'ya dönmesi gerekmez.
Soru 118. Muhterem hacıların çokluğu ve Mina bölgesinin kapasitesinin sınırlı olduğu dikkate alınarak Mina'da konaklanması için çadırların bir kısmı Mina tarafındaki dağın yükseltilerine kurulmuştur. Acaba burada kurulan çadırlarda geceyi geçirmekle Mina'da konaklama görevi yerine getirilmiş olur mu?
Cevap 118. Mina'da konaklama imkânı yoksa söz konusu çadırlarda konaklanması yeterlidir ve kefaret verilmesine de gerek yoktur.
Soru 119. Mina'da gece konaklanma vaktinin ve gece yarısı akşam ve yatsı namazının vaktinin sınırları nedir?
Cevap 119. Mina'da gece yarısı konaklamanın ölçüsü, güneşin batmasından şafağın sökmesi arasındaki vaktin yarısıdır ve akşam ve yatsı namazı için gece yarısının ölçüsü de aynıdır.
Soru 120. On ikinci günün gündüz vakti Mina'dan göç eden ve her hangi bir sebepten dolayı tekrar dönen ve unutarak veya bilmeyerek ya da bilerek on üçüncü günün gün batımını Mina'da geçiren kimseye o geceyi Mina'da geçirmesi veya on üçüncü gün Cemereleri taşlaması farz olur mu?
Cevap 120. Hangi sebepten olursa olsun on ikinci günün gün batımı Mina'da olan kimsenin, on üçüncü günün gecesini Mina'da geçirmesi ve on üçüncü günde Cemereleri taşlaması gerekir.
Soru 121. Mina'nın sınırı Akabe Cemeresi midir? Yoksa dağ geçidi olan Akabe'nin kendisi midir?
Cevap 121. Bilirkişiden sorulup öğrenilmesi gerekir, ancak genel olarak Arafat, Müzdelife ve Mina gibi ibadet yerlerinin incelikle araştırılmasına gerek yoktur ve örfün nazarında ibadet yerleri hesap edilmesi yeterlidir. Muaviyetibni Ammar'dan nakledilen sahih rivayetin zahirine göre Muhassir ve Akabe vadisinin çıkışı Mina'dan sayılır ki Mina, Akabe ve Muhassir vadisinin arasındadır.
Soru 122. Mina'da ikinci konaklama esnasında Mina'nın sınırlarını bilmemekten ötürü Mina'nın dışına çıkan kimsenin hükmü nedir? Çabucak yanlışını telafi edip Mina'ya giren kimsenin hükmüyle yanlışını çabucak telafi etmeyen kimsenin hükmü nedir?
Cevap 122. Birinci veya ikinci gece yarısının tamamında Mina'da konaklasa hiçbir yükümlülüğü yoktur. Böyle olmaması durumunda kefaret unvanında bir kurban vermesi gerekir; Mina dışına çıkması örfün gece yarısının tamamını Mina'da geçirdi sözünün doğruluğuna zarar vermeyecek şekilde birkaç dakika gibi son derece kısa süreli olması durumunda -örneğin iki dakikadan beş dakikaya kadar- kefaret vermesine gerek yoktur.
Soru 123. On ikinci günün öğle vaktinden önce Mina'dan çıkan ve tekrar Mina'ya dönmeye niyet etmeksizin Mina'dan göç etmeyi kasteden kimse için teklifini yerine getirmemesinden ötürü haram işlemesinin dışında başka bir hükmü var mıdır?
Cevap 123. Zeval vaktinden önce göç ettiğinden dolayı günah işlemiştir ve her hangi bir şeyle sorumlu değildir.
Soru 124. Taşlama esnasında veya taşlama öncesinde taş torbamızın içine kullanılmış bir taş düşmesi ve kullanılmamış taşlarla karışması halinde birisinin kullanılmış olmasına karşın sekiz taşla Cemerenin taşlanması yeterli olur mu (mükellefin boynundan teklif düşer mi)?
Cevap 124. Kullanılmamış taşlarla taşlama yapıldığına dair yakin hâsıl olursa taşlama sahih ve yeterlidir.
Soru 125. Kurban bayramı gününün öğle vaktinden sonra - ki bu vakitte Akabe Cemeresi sakindir - taşlamaya gücü yeten kimse, bayram sabahı taşlama yapması için naib tutabilir mi? İkindi vakti taşlama yapmak isteyen, ancak bayram günü kurban kesemeyen kimse, bayram günü kurban kesebilmesi için sabah Cemerenin taşlanması doğrultusunda naib tutabilir mi? İkindi vakti kendisi taşlayacak durumdayken yine de naib tutmasının hükmü nedir? Aynı şekilde ikindi vakti kendisi taşlama yapabilecekken yıllarca bayram sabahı Cemerenin taşlanması için naib tutan kimsenin hali hazırdaki vazifesi nedir?
Cevap 125. İkindi vakti saatlerinde olsa dahi gündüz saatlerinde taşlama gücü olan kimsenin naib tutması doğru değildir. Ancak günün sonuna kadar özrünün ortadan kalkmasından ümitsiz olarak taşlama için naib tutan ve naibin taşlama amelini yerine getirmesinden sonra özrü bertaraf olan kimse için naibin taşlama amelini yapması yeterlidir ve iade edilmesine gerek yoktur. Geçmiş yıllarda doğru bir şekilde naib tutulmamışsa söz konusu amel iade edilmelidir.
Soru 126. Son zamanlarda Cemerelerin (şeytan taşlama yerleri) genişletilmesiyle Akabe Cemeresi'-nin (24 metrelik duvar) sütununun bir kısmı Mina'nın dışında kalır da duvarın tamamı Cemere söylemini doğrularsa söz konusu sütunun bir kısmının taşlanmasıyla teklife amel edilmiş olunur mu?
Cevap 126. Genişletilme dolayısıyla söz konusu sütunun bir kısmının Mina’nın dışında kaldığına yakin edilmesi durumunda Cemere'den sayılan noktanın taşlanması ihtiyata daha yakındır.
Soru 127. Son zamanlarda Cemerelerdeki genişletilme faaliyetini göz önünde bulundurarak Cemere'-nin asli bölümünü bilmeyen kimsenin görevi nedir?
Cevap 127. Zorluk ve meşakkate düşmeden sütunun önceki yerini taşlama imkânı varsa, orasının taşlanması farzdır. Asli yerinin araştırılıp taşlanması zorluk ve meşakkati beraberinde getirecekse, duvarın her hangi bir noktasının taşlanması inşallah yeterli olacaktır.
Soru 128. Kadınların onuncu günün taşlamasını gece yapabilecekleri dikkate alındığında taşlamanın kesinlikle bayram gecesi mi yapılması gerekir yoksa on birinci günün gecesi yapılması da caiz midir? Caiz olduğunu kabul edersek hac amelleri için başkasının naibi olan kadının durumu ne olacaktır?
Cevap 128. Gücü yetiyorsa Akabe Cemeresi'ni bayram gecesi yapmalıdır, özellikle başkasının yerine haccediyorsa on birinci geceye kadar ertelenmesi sahih değildir. Ancak onuncu günde -yani bayram günü- Akabe Cemeresi'ni taşlarsa sakıncası yoktur.
Soru 129. Gündüzün kalabalığının korkusundan kadınlar üç Cemereyi gece taşlayabilirler mi? Kadınların taşlama yapmaları için belirlenmiş zaman yalnızca gece midir yoksa geceyi beklemeksizin gündüz taşlama yapması için naib tutabilirler mi?
Cevap 129. Gece taşlama yapabilirlerse -bir sonraki gece olsa da- naib tutmaları doğru değildir.
Soru 130. Mescidü'l-Haram'ın tabanına döşenen mermerler az suyla (az su fıkhî bir ıstılah olup kür suyun karşısında kullanılır) temizleniyor ve az su, necasetin üzerine dökülerek gideriliyor, ancak necasetin gitmesine karşın genellikle yıkanan bölgede nesacet kalıyor. Şu halde Mescidü'l-Haram'ın tabanına döşenen mermerine secde etmek doğru mudur?
Cevap 130. Farz edilen surette genellikle Mesci-dü'l-Haram'ın her yerinin necis olduğu söylenemez ve araştırılması da farz değildir. Dolayısıyla Mesci-dü'l-Haram'ın tabanına döşenen mermere secde edilmesi sahihtir.
Soru 131. Mescidü'l-Haram kan veya idrar ya da başka necasetlerle necis olduğu zaman hizmetliler bize göre temiz olmayan bir yöntemi kullanarak mescidi temizliyorlar. O halde Mescidü'l-Haram'ın zemini üzerinde (rutubetli olsun ya da olmasın) kılınan namazın hükmü nedir?
Cevap 131. Secde edilen yerin necis olduğuna dair yakin edilmediği sürece namaz sahihtir.
Soru 132. Kâbe etrafında daire şeklinde cemaat namazı kılınması sahih ve teklifin yerine getirilmesi için yeterli midir?
Cevap 132. İmamın arkasında veya imamın sağ ve soluna duran kimsenin arkasında namaz kılanın namazı sahihtir ve müstehap ihtiyat gereği imamın iki tarafının birisinde namaz kılan kimsenin, cemaat imamıyla Kâbe arasındaki mesafeye riayet etmesi ve Kâbe'ye, imamdan daha yakın olmamalıdır. Ancak Kâbe'nin diğer tarafında imamın karşısına düşen kimsenin namazı sahih değildir.
Soru 133. Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Mü-nevvere'de Sünni imamın arkasında cemaat namazı kılınması teklifin yerine getirilmesi için yeterli midir?
Cevap 133. İnşallah yeterlidir.
Soru 134. Ehlisünnet imamına tabi olmanın caiz oluşu eda namazına mı hastır yoksa kaza namazı da kılınabilir mi?
Cevap 134. Ortak payda eda namazının kılınmasıdır ve kaza namazı için tabi olunması sakıncalı ve hatta daha ötesi men edilmiştir.
Soru 135. Ezan ve ikame esnasında Ehlisünnetin mescide girmeleri ve bizim dışarı çıkışımız hakkında konuşup bizi ayıplamaları dikkate alındığında ezan ve ikame esnasında Mescidü'l Haram'dan ve Mesci-dü'n-Nebi'den (s.a.a) çıkılmasının hükmü nedir?
Cevap 135. Yapılan bu iş başkalarına göre namazın vaktinde kılınmasının hafife alınmasına ve özellikle mezhebi sanıların (sui zan ve kötümser düşünme) oluşmasına sebep oluyorsa caiz değildir.
Soru 136. Bazı fetvalarda geldiği kadarıyla siz Mekke-i Mükerreme'nin otellerinde kılınan cemaat namazını caiz bilmiyorsunuz. Hac kervanlarının evlerde ve ikamet ettikleri yerlerde cemaat namazı kılmaları caiz midir? Hatırlatılması gerekir ki söz konusu yerler, yalnızca kervanlara özel olup hacıların Mesci-dü'l-Haram'da namazı terk etmeleri için bahane uydurma sebepleri değildir.
Cevap 136. Başkalarının dikkatini çekmesi ve Mescidü'l-Haram'da Müslümanlarla birlikte namaz kılınmamasından ötürü başka hacıların ayıplamasına sebep olması durumunda evlerde de kılınan cemaat namazı caiz olmayacaktır.
Soru 137. Mekke-i Mükerreme'de on gün kalmaya niyet eden; Arafat, Mina ve Müzdelife'de ve aynı şekilde bunların arasındaki güzergâhlarda namaz kılanın kimsenin hükmü nedir?
Cevap 137. Arafat'ta gitmeden önce Mekke'de on gün kalmayı niyet etmişse ve bu niyetle en azından dört rekâtlık bir namazı tam kılmışsa, yeni bir yolculuğa çıkmayana kadar Mekke'de on gün kalma hükmü bakidir ve ikametin şartı yerine geldikten sonra Arafat, Müzdelife ve Mina'ya gidilmesi seferden sayılmayacaktır.
Soru 139. Mekke ve Medine'nin her yerinde namazın seferi kılınmasıyla tam kılınması ihtiyari midir? Yoksa sadece Mescidü'l Haram ve Mescidü'n-Nebi'ye (s.a.a) mi hastır? Mekke ve Medine şehrinin eski ve yeni bölgeleri arasında fark var mıdır?
Cevap 139. Bu iki mukaddes şehrin her yerinde namazın seferi veya tam kılınması ihtiyaridir ve zahir gereğince bu şehirlerin eski ve yeni bölgeleri arasında fark yoktur. Bununla birlikte müstehap ihtiyat gereği namazın seferi veya tam kılınması arasında seçim yapılması bu iki şehrin eski bölgelerine ve hatta söz konusu iki mescide hastır ve on gün kalmaya niyet etmenin dışında Mekke ve Medine'nin diğer yerlerinde seferi kılınması gerekir.
Soru 139. Müşriklerden beri ve uzak olma merasimine (Beraetü'l-Müşrikin) katılmaktan kaçınan kimsenin haccının hükmü nedir?
Cevap 139. Her ne kadar müşriklerden beri ve uzak olma merasimine katılmanın faziletinden mahrum kalsa da bu iş haccın sıhhatine zarar vermez.
Soru 140. Kadın hayız veya nifas zamanında Mescidü'l Haram'ın revakıyla say yapılan yerin ortak duvarı üzerine oturabilir mi?
Cevap 140. Duvarın Mescidü'l-Haram'ın bir bölümü olduğu ispat edilmesi dışında sakıncası yoktur (yani duvarın mescidin bir bölümü olduğu ispat edilmişse sakıncalı olacaktır).
Soru 141. Annem Peygamber Ekrem'in (s.a.a) zürriyetindendir. Acaba ben de seyitlerden sayılır mıyım? Aylık âdetimi altmış yaşına kadar hayız olarak değerlendirip adet günlerimde namaz kılmayabilir ve oruç tutmayabilir miyim?
Cevap 141. Yaiseliğin (adetten kesilme yaşı) belirlenmesi, üzerinde titizlikle düşünülüp ihtiyat edilmesi gereken bir konudur ve bu mesele hakkında şartların tamamına haiz olan başka bir müçtehide müracaat edebilirsiniz.
Soru 142. Hilalin görülmesindeki ihtilaf sebebiyle vakfelerin yapılması ve bayram günü hakkında şek eden kimsenin haccının hükmü nedir? Haccını iade etmesi gerekir mi?
Cevap 142. Zilhicce ayının görülmesinin ispat edilmesi hususunda Ehlisünnet müftüsünün görüş ve fetvasına uygun şekilde amel etmesi yeterlidir. O halde diğer hacı adaylarının eşliğinde vakfelerin yapılması yeterli olacaktır.
Soru 143. İfrad haccını yapacak kimseler için şer'i uzaklık ölçüsü 16 fersahtır, buna göre: 1. Bu mesafe nereden hesap edilmelidir? Ölçü Cidde evleriyle Mekke evlerinin görülmesi arasındaki mesafeyse, Mekke şehrinin sınırları sürekli genişleme halindedir ve örfün Mekke'den saydığı her bölgesi size göre Mekke'nin bir bölümü sayılabilir mi? 2. Size göre mesafenin başlangıç noktası konusunda şehrin sonunda oturan kimseler mükellef midir?
Cevap 143. 1. Mekke yakınındaki şehir veya köyde oturan mükellef için mesafe hesap edilmesinin ölçüsü, mükellefin şehir veya köyünün son noktasından Mekke'nin başlangıcıdır. Mekke şehri genişleme halinde olup mesafenin belirlenme ölçüsü için Mekke tarafında hali hazırda örfün Mekke'den saydığı noktalar vardır. 2. Söylendiği gibi mesafenin belirlenme ölçüsü mükellefin şehrinden hali hazırdaki Mekke şehrine kadar olan mesafeden ibarettir. Bununla birlikte mesafeyi kendi evinden başlatması ihtiyata daha yakındır.
Soru 144. Makam-ı İbrahim'in (a.s) arkasında Kurân okumak veya dua ya da müstehap namazıyla meşgul olmak isteyen kimsenin, makamın arkasında farz tavaf namazını kılanların izdihamı esnasında Kurân okuması veya dua ve müstehap namazla meşgul olması caiz midir? Yoksa Makam-ı İbrahim'in (a.s) arkasında kalan yeri müstehap namazı kılmakla farz tavaf namazını kılanlar için daraltabilir mi?
Cevap 144. En güzeli ve hatta daha ötesi ihtiyata daha yakın olanı, söz konusu müstehap ibadetlerin kalabalık olmayan yerde yapılmasıdır.
Soru 145. Kâğıt veya hasır seccade gibi üzerine secde edilmesi caiz olan şeylerin kullanılması durumunda dikkat çekmesi, diğer namaz kılanların kasıtlı bakışlarına ve muhaliflerin küçültme bahanesine sebep olması dikkate alındığında Mescidü'n-Nebi'de (s.a.a) halı üzerine secde etmek sahih midir?
Cevap 145. Takiye edilmesi gereken yerlerde halı ve benzeri şeylerin üzerine secde edebilir ve namaz kılmak için başka bir yere gitmeye gerek yoktur. Ancak söz konusu edilen yerde zahmete düşmeyecek şekilde hasır veya taş ya da benzeri şeylerin üzerine secde edebilirse, farz ihtiyat gereği bu şeylerin üzerine secde etmelidir.
Soru 146. Mescidü'l-Haram ve Mescidü'n-Nebi'-nin (s.a.a) mermerleri üzerine secde etmek caiz midir? Genel olarak hangi tür taşlara secde edilebilir? Çömlek, pişmiş tuğla ve pişmiş kiremit üzerine secde etmenin hükmü nedir?
Cevap 146. Mermer taşı ve binaların yapımı ve süslenilmesi için kullanılan diğer mermer taşları üzerine secde edilmesi caizdir. Aynı şekilde Akik, Türkuaz, İnci ve benzeri taşların üzerine de secde edilebilir, ne var ki ihtiyat gereği bu taşlar üzerine secde edilmemelidir. Keza pişmiş tuğla, çömlek, alçı ve kireç üzerine secde edilmesi de caizdir.
Soru 147. Şia birisi Ehlisünnet camisinde cemaat namazından önce iki rekât "Tahiyatü'l-Mescit Namazı" kılsa, secde edilmesi caiz olmayan bir şeyin üzerine secde etmesi caiz midir?
Cevap 147. İslam vahdetinin korunması için üzerine secde edilmesi sahih olan bir şeyi kullanmaması caizdir.
Soru 148. Ayetullah Gülpeygani'nin (r.a) hac ilmihalinde hac amellerinin pek çok müstehapları zikredilmiştir. Veliyi Emr-i Müslimin'in söz konusu ilmihalde geçen müstehap ameller konusundaki görüşü nedir?
Cevap 148. Sevap kastıyla söz konusu müs-tehaplara amel edilmesinin sakıncası yoktur.
Soru 149. Mescidü'l-Haram'da ve mescidin etrafındaki serin sularla abdest alınmasının - ki su sebilleri ve muslukları da kapsayacak şekilde, içmek için konulmuştur - hükmü nedir?
Cevap 149. Abdest alınan suyun mübahlığında şek edilmesi halinde sakıncalı ve hatta men edilmiştir.
Soru 150. Halk arasında alışıla geldiği üzere ziyaret veya tavaf ya da müfrede umresi gibi müstehap amelleri yapan kimseler, hem kendileri hem de başkaları için yapıyorlar. Tek bir ameli asıl itibariyle kişinin kendisi ve başkalarının adına yapması caiz midir?
Cevap 150. Kişinin kendi müstehap hac veya müstehap umresine başkalarını ortak etmesi caizdir.
Soru 151. En bilgili müçtehidin birisi bir mesele hakkında fetva vermese ve yalnızca ihtiyat ederek farz olduğunu söylese ve başka bir en bilgin müçtehit de söz konusu fetva hakkında ihtiyat etmezse, ihtiyat gereği farz kılan müçtehidin mukallidi, ihtiyat etmeyen diğer müçtehide kendi müçtehidinden sonra en bilgili birisi unvanıyla müracaat edebilir mi? Yoksa şer'i görevini yerine getirme konumundaki uygulaması, tıpkı kendi müçtehidinin değil, diğer müçtehidin fetvasına uygun olması yeterli midir? Başka bir tabirle örneğin mükellefin kendi müçtehidi eski Mekke sınırları içinde ihram giyilmesini ihtiyat gereği farz bilse, ancak diğer müçtehit böyle bir ihtiyatı gözetmese ve mukallit ihtiyatı gözetmeyen müçtehidin fetvasına amel etse, yapılan bu amel sahih midir? Hali hazırda söz konusu mukallidin görevi nedir?
Cevap 151. Mükellefin ameli şer'i olarak taklit edebileceği müçtehidin fetvasına uygunsa ve o müçtehidi taklit etme esasına göre niyet etse, ameli sahihtir ve teklifini yerine getirmiş olur.
Soru 152. Bazen hacı adayları veya diğer yolcular, namaz vaktinde uçaktadırlar. Genellikle uçağın namaz halinde hareketsizlik ve dinginliğe engel olmadığı dikkate alındığında kıyam, kıble, rükû ve secde gibi namazın diğer şartlarına da riayet etmek suretiyle acaba namazın vakti çıkmadan uçağın yere ineceği ve indikten sonra namazın kılınabileceğinin bilinmesi ya da ihtimal verilmesine rağmen, uçakta namaz kılınması yeterli olur mu? Yoksa ertelemeli midir? Ya da kılınmışsa, uçaktan indikten sonra namazın vakti bitmeden iade mi etmelidir?
Cevap 152. Hareket etmeden ve kıbleye dönülmek suretiyle kılınan namaz sahihtir ve hatta fazileti derk etme yönünde vaktinde kılınması daha faziletlidir.
Soru 153. Medine-i Münevvere'de üç gün müstehap orucu tutmak yolcunun hacetinin yerine getirilmesi için mi has kılınmıştır yoksa Medine halkı ve on gün kalmayı niyet eden kimse için de müstehap mıdır?
Cevap 153. Yolcuya has değildir ve yolculuk halinde oruçtan istisna edilmesi yönüyle yolcu kelimesi zikredilmiştir.
Soru 154. Müstehap temettu umresini yapan kimse, özrü olmaksızın ve kendi isteğiyle temettu umresini bırakıp temettu haccı yapabilir mi? Yapmasının caiz olması durumunda nisa tavafını da yapması gerekir mi?
Cevap 154. Müstehap temettu umresini terk edebilir ve her hangi bir yükümlülüğü de yoktur, ancak müstehap ihtiyat gereği nisa tavafı yapmalıdır.