İndirin:
NAMAZ, ORUÇ VE İTİKÂF HÜKÜMLERİ
- BİRİNCİ BÖLÜM NAMAZ
- Farz Namazlar
Farz Namazlar
Mesele 1: Farz namazlar şunlardan ibarettir:
Günlük namazlar;
Allah’ın evi Kâbe’nin farz tavafından sonra kılınan tavaf namazı;
Güneş tutulması, ay tutulması, deprem vb. zamanlarda kılınan âyât namazı;
Vefat eden bir Müslüman için kılınan cenaze namazı;
En büyük erkek çocuğa kılması farz olan, babanın ve farz ihtiyat gereği annenin[1] kaza namazı;
Ahit, nezir, yemin veya ücret karşılığı (icâre)[2] vasıtasıyla kılınan farz[3] namaz.
[1] - “Vacip ihtiyat” ve diğer fıkıh ıstılahlarının anlamı için kitabın sonundaki Kavramlar Dizini bölümüne müracaat ediniz.
[2] - Namazı isticarinin (ücret karşılığında kılınan namaz) tanımı ve hükmü için 643. mesele ve sonrasına müracaat ediniz.
[3] - Gerçekte farz olan nezir, ahit, yemin ve icareye amel etmek olup müstehap namaz, farz namazına dönüşmez.
- Günlük Namazlar
Günlük Namazlar
Mesele 2: Günlük namazlar İslam şeriatının son derece önemli farzlarındandır ve hatta dinin direğidir ve hiçbir halde terk edilmemelidir.
Mesele 3: Günlük farz namazlar on yedi rekât olup şunlardan ibarettir:
Sabah namazı (iki rekât)
Öğle namazı (dört rekât)
İkindi namazı (dört rekât)
Akşam namazı (üç rekât)
Yatsı namazı (dört rekât)
- Sabah Namazının Vakti
Sabah Namazının Vakti
Mesele 4: Sabah namazının vakti, fecrin (fercr-i sadık) doğuş anından güneşin doğuşuna kadardır.
Mesele 5: Fecrin doğuşunun gerçekleşmesinde (sabah namazının başlangıcında) gecelerin mehtaplı ve mehtapsız olması arasında fark yoktur, ancak namaz kılan şahsın mehtaplı gecelerde sabah aydınlığının mehtap aydınlığına baskın çıkana kadar bekleyip sonra namazını kılması daha iyidir.
- Öğle ve İkindi Namazının Vakti
Öğle ve İkindi Namazının Vakti
Mesele 6: Öğle namazının vakti, öğlenin başından (güneşin zevalinden) güneşin batmasına yalnızca ikindi namazını kılacak vaktin kalmasına kadardır.
Mesele 7: İkindi namazının vakti, öğlenin başından, öğle namazı kılınacak miktarın geçmesinden güneşin batışına kadardır.
Mesele 8: Öğle ve ikindi namazının her birinin kendisine has özel zamanı ve her ikisinin ortak zamanı vardır; öğle namazının özel vakti, öğlenin başından öğle namazı kılınacak ölçüde öğle üzerinden geçmesine kadardır ve ikindinin özel vakti, güneşin batışına ikindi namazı kılınacak miktarda bir zamanın kalması anına kadardır. Öğle namazının özel vaktiyle ikindi namazının özel vakti arasında kalan vakit, öğle ile ikindi namazının ortak vaktidir.
Mesele 9: Bir kimse ikindi namazının özel vaktine kadar öğle namazını kılmazsa öğle namazı kaza olur ve o vakitte ikindi namazını kılması gerekir.
- Akşam ve Yatsı Namazının Vakti
Akşam ve Yatsı Namazının Vakti
Mesele 10: Akşam namazının vakti, gökyüzünde oluşan (gün batımından sonra doğudan yükselen) kızıllığın kaybolduğu andan, yatsı namazı için gece yarısına kadar kalan süreye kadardır.
Mesele 11: Yatsı namazının vakti, akşam namazı kılınacak ölçüde vaktin geçmesinden gece yarısına kadardır.
Mesele 12: Gece yarısı (akşam ve yatsı için) gün batımından fecr-i sadık arasındaki zamanın yarısıdır.
Mesele 13: Akşam ve yatsı namazının her birinin kendisine has özel zamanı ve her ikisinin ortak zamanı vardır; akşam namazının özel vakti, gün batımından üç rekât akşam namazı kılınacak ölçüde geçmesine kadardır ve yatsının özel vakti, gece yarısına kadar yatsı namazı kılınacak miktarda bir zamanın kalması kadardır. Akşam namazının özel vaktiyle yatsı namazının özel vakti arasında kalan vakit akşam ile yatsı namazının ortak vaktidir.
Mesele 14: Bir kimse yatsı namazının özel vaktine kadar akşam namazını kılmazsa o vakitte önce yatsı namazını kılmalı daha sonra akşam namazını kılmalıdır.
Mesele 15: Bir kimse günah işleme veya özür vasıtasıyla akşam ve yatsı namazını gece yarısına kadar kılmazsa farz ihtiyat gereği iki namazını, sabah namazının ezanından önceye kadar, eda veya kaza niyeti olmaksızın (mükellefin teklifini boynundan kaldırması niyetiyle) yerine getirmelidir.
- Namaz Vakitlerinin Hükümleri
Namaz Vakitlerinin Hükümleri
Mesele 16: İnsanın namazını ilk vaktinde kılması müstehaptır ve İslami desturlarda bu konu hakkında özel tekitte bulunulmuştur. İnsan namazını ilk vaktinde kılamazsa, cemaatle kılması gibi geciktirilmesi için bir sebep yoksa ilk vakte en yakın bir vakitte kılması çok daha iyidir.
Mesele 17: Namaz kılan kimse günlük namazların vakitlerini belirlemek için hatta kutba yakın bölgelerde bile kendi yaşadığı bölgenin ufkuna riayet etmelidir.
Mesele 18: Namaz kılmak için, mükellefin namaz vaktinin girdiğine yakîn veya itminan etmesi veya iki adil şahsın vaktin girdiğini kendisine haber vermesi veya güvenilir (muvassak) ve vakti tanıyan bir müezzinin ezan okuması gerekir.
Mesele 19: Vaktin girdiğine yakîn eder ve namazla meşgul olursa ve namaz içinde vaktin girip girmediğine şek ederse namazı batıl olur, ama namaz esnasında [a1] namaz vaktinin girdiğine yakîn ederse ve kıldığı namazın bir miktarının vaktinde olup olmadığından kuşku duyarsa namazı sahihtir.
Mesele 20: Bir kimse (şerî vakitleri bildiren) sosyal iletişim vb. yoluyla vaktin girdiğine itminan ederse namazını kılabilir.
Mesele 21: Bir kimse için ezanın okunmaya başlaması namaz vaktinin girdiğine dair itminan (güven) oluşturursa ezanın sonuna kadar beklemesi lazım değildir ve namazını kılabilir.[1]
Mesele 22: Namaz vaktinde alacaklı alacağını isterse insanın onu verme gücü olması durumunda önce borcunu vermeli ve sonra namazını kılmalıdır. Keza başka acil ve zaruri bir durumun öne çıkması da böyledir. Elbette namaz vaktinin daralması durumunda önce namazını kılması gerekir.
Mesele 23: [a1] Eğer namazın vakti, o denli darsa ve müstahap bazı amellerin yapılması, namazın bir kısmının vaktinin dışında yerine getirilmesine sebep olursa, o müstahap amel yapılmamalıdır; örneğin eğer konutun okunması, namazın bir kısmının vaktinin dışında kılınmasına sebep olacaksa, okunmamalıdır.
Mesele 24: Bir kimsenin namazın bir rekâtını kılacak ölçüde vakti varsa namazını eda niyetiyle kılmalıdır, ama namazını kasten o zamana kadar geciktirmemelidir.
Mesele 25: Gün batımına beş rekât namaz miktarınca vakit varsa öğle ve ikindi namazı kılınmalı, bundan daha azsa ikindi namazı kılınıp öğle namazı kaza edilmelidir. Gece yarısına kadar beş rekât namaz kılacak kadar vakit varsa akşam ve yatsı namazı kılınmalı ve vakit bundan daha azsa yalnız yatsı namazı kılınmalı ve sonra farz ihtiyat gereği akşam namazı kılınmalı ve eda ve kaza niyeti yapılmamalı, aksine teklifin kaldırılması kastedilerek namaz kılınmalıdır.
Mesele 26: Bir kimse yolcuysa, gün batımına kadar üç rekât kılacak kadar vakti varsa öğle ve ikindi namazını kılmalıdır ve vakti bundan azsa ikindi namazını kılmalı ve öğle namazını kaza etmelidir. Gece yarısına kadar dört rekât kılacak miktarınca vakti varsa akşam ve yatsı namazını kılmalı ve vakit bundan daha azsa önce yatsı namazını kılmalı ve sonra farz ihtiyat gereği eda ve kaza niyeti olmaksızın (teklifin kaldırılması kastıyla) akşam namazını kılmalıdır. Eğer akşam namazını kıldıktan sonra gece yarısına bir veya daha çok rekât ölçüsünce vaktin olduğu anlaşılırsa zaman geçirmeden eda niyetiyle akşam namazını kılmalıdır.
[1] - Elbette önceden açıklandığı gibi sabah namazı konusunda ihtiyatın gözetilmesi için yaklaşık ezandan on dakika sonra kılınmalıdır.
- Namazlar Arasında Sıralama
Namazlar Arasında Sıralama
Mesele 27: İkindi namazı öğleden sonra ve yatsı namazı akşamdan sonra kılınmalıdır ve kasten bu sıralama bozulursa namaz batıl olur.
Mesele 28: Bir kimse yanlışlık veya gafletin etkisiyle ikindi namazını öğle namazından önce kılarsa veya yatsı namazını akşam namazından önce kılarsa ve namaz bittikten sonra fark ederse namazı sahihtir.
Mesele 29: Öğle namazını kıldığını düşünerek ikindi namazını kılmakla meşgul olursa ve namaz esnasında öğle namazını kılmadığını anlarsa vakit geçirmeksizin niyetini öğle namazına çevirmeli ve namazını bitirmeli ve sonra ikindi namazını kılmalıdır ve öğle namazının özel vaktinde olması durumunda farz ihtiyat gereği niyetini öğle namazına çevirmeli, namazını bitirmeli, ancak sonra her iki namazını (öğle ve ikindi) sırasınca kılmalıdır.
Mesele 30: Akşam namazını kıldığını düşünerek yatsı namazını kılmakla meşgul olurda namaz esnasına yanlış yaptığını ve akşam ve yatsı namazının ortak vaktinde olduğunu anlarsa dördüncü rekâta gitmemişse niyetini akşam namazına çevirmeli, namazını bitirmeli ve sonra yatsı namazını kılmalı, ama dördüncü rekâtın rükûuna gitmişse ihtiyat gereği namazını bitirmeli ve sonra sırasınca akşam ve yatsı namazını kılmalıdır. Keza akşam namazının özel vaktindeyse ve dördüncü rekâtın rükûuna gitmemişse farz ihtiyat gereği niyetini akşam namazına çevirmeli, namazını bitirmelidir ve sonra sırasınca her iki namazı kılmalıdır.
Mesele 31: Öğle namazı niyetiyle namazla meşgul olursa ve namaz esnasında önceden öğle namazını kıldığını hatırlarsa niyetini ikindi namazına çeviremez, aksine bu namazı bırakır ve ikindi namazını kılar. Keza akşam namazını kılmakla meşgul olursa ve namaz arasında akşam namazını kıldığını hatırlarsa durum aynı şekildedir.
- Müstehap Namazlar
Müstehap Namazlar
Mesele 32: Müstehap (nafile) namazlar pek çoktur. Nafile namazları arasında günlük namazların nafilelerinin kılınması ve özellikle gece namazı daha çok tavsiye edilmiştir.
Mesele 33: Günlük namazların nafileleri müstehap namazlar olup her gece ve gündüz kılınır. Bu nafilelerin kılınması son derece önemlidir ve bunlar için pek çok sevap zikredilmiştir. Bu nafileler arasında gece yarısından itibaren kılınan namaz, gece namazıdır ve müstehap namazların tamamı arasında bu namazın kendine özgü bir önemi vardır. Bu namaz son derece manevi özelliğe sahiptir ve Müslümanların bu namazın kılınmasına önem vermeleri çok uygundur.
Mesele 34: Günlük nafileler şunlardan ibarettir:
Öğle namazının nafilesi: Öğle namazından önce sekiz rekât (iki rekâtlı dört namaz);
İkindi namazının nafilesi: İkindi namazından önce sekiz rekât (iki rekâtlı dört namaz);
Akşam namazının nafilesi: Akşam namazından sonra dört rekât (iki rekâtlı iki namaz);
Yatsı namazının nafilesi: Yatsı namazından sonra iki rekât (oturur halde);[1]
Sabah namazının nafilesi: Sabah namazından önce iki rekât;
Gece namazının nafilesi: Gece yarısından sabah ezanına kadar (gecenin son üçte birinde kılınması daha iyidir ve fecre ne kadar yakınsa sevabı o kadar artar.)
Mesele 35: Cuma günü öğle ve ikindinin nafilesi yirmi rekâttır, yani öğle ve ikindinin nafilesine dört rekât eklenir ve yirmi rekâtın tamamının zeval vaktine kadar kılınması daha iyidir, ama zeval vaktinden gün batımına kadar kılınmasının da bir sakıncası yoktur.
Mesele 36: Öğle ve ikindinin nafilesi nafile vaktinde,[2] ama öğle ve ikindi namazının edasından sonra kılınırsa farz ihtiyat gereği eda ve kaza kastı olmaksızın (teklifin yerine getirilmesi amacıyla) kılınmalıdır.
Mesele 37: Gece namazının kılınışı şöyledir: Önce “gece namazı” niyetiyle tıpkı sabah namazı gibi iki rekâtlı dört namaz kılınır ve sonra “şef’ namazı” niyetiyle iki rekât ve “vitir namazı” niyetiyle bir rekât kılınır ki bu namazın kunutunda, dua kitaplarında zikredilen sıralama esasınca müminler için bağışlanma dileyip dua etmek ve Allah Teâla’dan hacetlerin yerine getirilmesini istemek müstehaptır.
Mesele 38: Yolcu veya gece namazını vaktinde kılması zor olan bir genç veya ihtiyarlık veya hastalık gibi özrü olan kimse gece namazını gece yarısından önce [a1] kılabilir.
Mesele 39: Nafile namazlarında surenin okunması farz değildir, bilakis her ne kadar sure okunması müstehap olsa da her rekâtta Hamd suresini okuması yeterlidir.
Mesele 40: Nafileler (bir rekât olan vitir dışında) ikişer rekâttır ve bunların ayakta kılınması daha iyi olsa da oturarak da kılınabilir. Oturarak kılınması durumunda her iki rekâtın bir rekât sayılması gerekir. İhtiyat gereğince ayakta değil oturarak kılınması gereken Vuteyre (yatsının nafilesi) bundan müstesna edilmiştir.
[1] - Yatsı namazının nafilesinin oturarak iki rekât kılındığı dikkate alınırsa bir rekât sayılır. Günlük nafile namazlarının toplamı 34 rekâttır (farz namazlarının rekâtlarının sayısının iki katı).
[2] - Öğlenin nafilesi öğlenin başından gölge ölçüm çubuğunun gölgesinin yedide ikisinin belirme zamanına kadardır. Örneğin gölge ölçüm çubuğunun uzunluğu yedi karış olursa bu çubuğun öğleden sonra beliren gölgesi iki karışa ulaşırsa öğlenin nafilesinin son vaktidir. İkindinin nafilesini ölçüm çubuğun öğleden sonra beliren gölgesinin yedide dörde ulaşmasına kadardır.
- Kıble
Kıble
Mesele 41: Namaz kılan kimsenin namazını Kâbe’ye doğru kılması gerekir ki bu itibarla Kâbe’ye, “kıble” derler. Elbette Kâbe’den uzak olan ve gerçekte Kâbe’nin karşısında yer alması mümkün olmayan kimseler için, kıbleye doğru namaz kılıyor denilmesi yeterlidir.
Mesele 42: Müstehap namazlar yürüme halinde veya bir nakliye aracı üzerindeyken kılınabilir ve bu durumda kıbleye karşı olmanın gözetilmesi gerekmez.
Mesele 43: İhtiyat namazı ve unutulmuş secde ve teşehhüt kıbleye doğru yerine getirilmelidir ve sehiv secdesinde de müstehap ihtiyat gereği kıbleye doğru olunmalıdır.
Mesele 44: Namaz kılan kimsenin ister doğru ve muteber bir pusula yoluyla veya güneşin ve yıldızların (bunlardan yararlanmayı bilmesi durumunda) doğuşu[1] yoluyla veya başka yollarla kıble yönüne yakini veya itminanı olmalıdır ve itminana ulaşamazsa hangi tarafın kıble olduğuna daha çok zan ederse o tarafa kılmalıdır;caminin mihrabından ulaşılan kıble ihtimali gibi.
Mesele 45: Kıble yönünü bulmak için hiçbir yolu olmayan ve hiçbir tarafa ihtimal vermeyen kimse farz ihtiyat gereği dört tarafa namaz kılmalı ve dört namaza vakti yoksa vakti olduğu ölçüde namazı tekrarlamalıdır.
Mesele 46: Kıble yönü konusunda araştırmaya rağmen yanlış yaparsa kıblenin sağ veya sol tarafından kıbleden sapma (yaklaşık 90 derece) olursa namazı sahihtir ve namaz esnasında yanlışını anlarsa vakit genişliğinin olup olmaması fark etmeksizin geri kalan namazına kıbleye doğru devam etmelidir.
Mesele 47: Kıble yönüne yakini olmayan kimse hayvan kesimi vb. gibi kıbleye doğru yapması gereken diğer işlerini kendi tahminine amel ederek yerine getirmelidir ve hiçbir tarafa ihtimal veremiyorsa her dört taraf onun için eşittir ve hangi tarafa yönelir de amel ederse sahihtir.Namazda
[1] - Mayıs’ın 28 ve Temmuz’un 16’sındande Mekke ufku öğlesinde güneşin Kâbe’ye dikey olarak doğduğu söylenir; öyle ki düz bir çubuk veya mili toprağa uzunlamasına çakalım; bu çubuğun gölgesi öğle vakti Mekke’nin ufkunu gösterir ki bu da kıblenin aksi yönünü gösterecektir (yani gölge boyunca kıble yönü göstergenin gölgesi olmayan tarafındadır). Böyle bir iş kıble yönünün bulunmasında itminana sebep olursa buna amel edilmesi caizdir.
- Namazda ÖrtünmeMesele
- Namaz Kılan Kimsenin Mekânının Şartları
- Mescit Hükümleri
Mescit Hükümleri
Mesele 115: Mescidin zemini, tavanı, duvarı ve çatısının necis edilmesi haramdır ve necis olursa çabucak temizlenmesi farzdır.
Mesele 116: Mescidin temizlenmesi farz-ı kifayedir ve temizleme işi mescidi necis yapan veya necis olmasına sebep olan kimseye has değildir, bilakis mescidi temizleyebilecek fertlerin tamamına farzdır.
Mesele 117: İmamların (a.s) haremlerinin necis edilmesi haramdır ve necis olması durumunda mekânın necis kalması saygısızlık sayılıyorsa temizlenmesi farzdır ve saygısızlık sayılmıyorsa temizlenmesi güzel bir ameldir.
Mesele 118: Mescidin altınla süslenmesi israf sayılması durumunda haramdır ve bunun dışında mekruhtur.
Mesele 119: Mescidin şan, konum ve statüsünün gözetilmesi farzdır ve mescidin şan, konum ve statüsüyle uyuşmayan işlerden sakınılmalıdır.
Mesele 120: Eğitim ve öğretim sınıfları düzenlenmesi, mescidin şanıyla uyuşması veya cemaat namazına ve namaz kılanlara eziyet olmaması durumunda sakıncasızdır.
Mesele 121: Önem vermeme ve dikkate almamanın mümkün olmayacağı bir maslahatın varlığı dışında mescidin tamamı veya bir kısmını yıkmak caiz değildir.
Mesele 122: Gasp edilmiş veya yıkılmış ve yerine başka bir bina yapılmış veya terkedilmiş, mescitlik izleri kaybolmuş ve yeniden yapılması ümidi kalmamış bir mescidin necis edilmesinin haram olması belli değildir, ama bununla birlikte müstehap ihtiyat gereği necis edilmemelidir.
Mesele 123: Belediyenin imar planında bir mescit caddeye düşmüşse ve acil bir durum nedeniyle bir bölümü yıkılırsa ve eski haline dönme ihtimali yoksa o mescidin şerî hükümleri yoktur.
Mesele 124: Mescidin şebistanının (gece ibadeti ve birtakım programlara has olan yer) bir köşesine müze, kütüphane ve benzeri şeyler yapılması, mescidin şebistan vakfı keyfiyetiyle çelişirse veya mescit binasının değişmesine sebep olursa, caiz değildir.
Mesele 125: Nakliye vesilesi gibi hareketli bir mekân mescit unvanıyla vakfedilmişse farz ihtiyat gereği o yere şerî mescit söylemi doğrudur ve orası için mescit hükümleri geçerlidir.
Mesele 126: Mescidin temizlenmesi ve yapılandırılması müstehaptır. Mescide giden kimsenin güzel koku sürmesi, temiz ve güzel elbise giymesi, ayakkabı veya ayağına necaset veya pisliğin bulaşmamasına dikkat etmesi, herkesten önce gidip herkesten sonra çıkması, mescide girdiği zaman,dilinde zikir ve kalbinde huşu olmalı, her ne kadar farz veya başka müstehap namazları kılması yeterli olsa da, mescidin saygınlığı kastıyla iki rekât namaz kılması müstehaptır.
Mesele 127: Mescitte uyumanın keraheti vardır.
Mesele 128: Tekke ve hüseyniyelerin mescit hükmü yoktur.
- Ezan ve Kamet
Ezan ve Kamet
Mesele 129: Günlük farz namazlardan önce ezan okunması ve kamet getirilmesi müstehaptır ve özellikle cemaat namazı başta olmak üzere, sabah namazı ve akşam namazında ezan okunup kamet getirilmesinin müstehaplığı tekit edilmiştir. Ama âyât namazı gibi diğer farz namazlarında ezan ve kamet zikredilmemiştir.
Mesele 130: On sekiz cümleyi kapsayan ezan cümlelerinin sıralaması aşağıda geldiği üzeredir:
Dört defa: “Ellahu ekber”........................................... اَللَّهُ اَکْبَرُ
İki defa: “Eşhedu en la ilâhe illellah”…. اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللَّهُ
İki defa: “Eşhedu enne Muhemmeden resûlullah”………………. اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً رَسُولُ اللَّهُ
İki defa: “Hayye ‘ale's-selâh” ……………….. حَیَّ عَلَی الصَّلوةِ
İki defa: “Hayye ‘ale'l-felâh” ……………….. حَیَّ عَلَی الْفَلاَحِ
İki defa: "Hayye ‘ala hayr'il-‘amel" ……... حَیَّ عَلَی خَیْرِ الْعَمَلِ
İki defa: “Ellahu ekber” ……………………………... اَللَّهُ اَکْبَرُ
İki defa: “La ilâhe illellah” ………………………. لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ
Kamet ezan gibidir ve ezandan farkı ilk başta “Allahu ekber” iki kez söylenir ve “Hayye ‘ala heyr'il-‘emel” söylendikten sonra iki defa “Kad kâmet'is-selâh” denilir ve kametin sonundaki “La ilahe illellah” bir kez söylenir.
Mesele 131: Teşeyyü’nün şiarı unvanıyla “Eşhedu enne aliyyen veliyyullah” söylenmesi çok güzel ve önemlidir ve bu cümle ezanın bir parçası değildir. Bu cümlenin Allah’a mutlak yakınlık kastıyla söylenmesi gerekir.
Mesele 132: Namaz vaktinin ilan edilmesi olan ezanın, işitenler tarafından tekrarlanması tekit edilen müstehaplardandır.
Mesele 133: Mescit ve başka mekânlarda namaz vaktinin girdiğinin ilan edilmesi için mikrofon vb. vesilelerle alışıla geldiği şekilde ezanın yayınlanmasında bir sakınca yoktur, ama Kur’an ayetlerinin, duanın ve vb. yayınlanması, komşuların eziyetine sebep olursa caiz değildir.
Mesele 134: Cemaat namazı için ezan ve kamet söylemişlerse, cemaat namazı kılanlar namaz için ezan ve kamet söylememelidirler.
Mesele 135: İnsanın ezan okuyacağı zaman kıbleye dönmesi, abdestli veya gusüllü olması, ellerini kulağının kenarına koyması, sesini uzatarak yükseltmesi, ezan cümleleri arasını bir miktar ayırması ve bu esnada konuşmaması müstehaptır.
Mesele 136: Kamet söyleyeceği zaman insanın bedeninin dingin olması, kameti ezandan daha yavaş söylemesi, kamet cümlelerini birbirine birleştirmemesi ve ezan cümlelerinin arasını açtığı gibi kametin cümlelerinin arasını açmaması müstehaptır.
Mesele 137: Ezan ve kamet arasında bir süre oturulması veya secde yapılması veya tespih çekilmesi veya bir süre sessiz kalınması ve konuşulmaması veya iki rekât namaz kılınması müstehaptır.
- Namazın Farzları
- Kunût
Kunût
Mesele 306: Farz ve müstehap namazların tamamının ikinci rekâtında Fatiha ve suresin okunmasından sonra ve rükûdan önce elleri açıp dua okumak müstehaptır ki bu amele kunut denilir.
Mesele 307: Cuma namazının her rekâtında kunut vardır ve birinci rekâtta rükûdan önce ve ikinci rekatta rükûdan sonra kunut okunur.
Mesele 308: Ramazan ve Kurban bayramında birinci rekâtta beş kunut ve ikinci rekâtta dört kunut vardır.
Mesele 309: Kunutta her zikir veya Kur’an ayeti okunabilir ve hatta bir kez “Salavat” veya “Sübhanellah” veya “Bismillah” veya “Bismillahirrahmanirrahim” denilmesi de yeterlidir, ama Kur’an’da gelen duaların okunması daha iyidir, örneğin şu dua:
“رَبَّنا آتِنَا فِی الدُّنْیَا حَسَنَةً وَ فِی الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَ قِنَا عَذابَ النَّار”
Okunuşu: “Rabbena atina fi’d-dünya haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kına azabennar” veya Masum İmamlardan (a.s) nakledilen şu dua okunabilir:
لا اِلَهَ اِلاّ اللهُ الحَلِیمُ الکَرِیمُ، لا اِلهَ اِلاّ اللهُ العَلِیُّ العَظِیمُ، سُبْحَانَ اللهِ رَبِّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَ رَبِّ الْاَرَضِینَ السَّبْعِ وَ مَا فِیهِنَّ وَ مَا بَیْنَهُنَّ وَ رَبِّ الْعَرْشِ العَظِیمِ وَ الْحَمْدُ لِلهِ رَبِّ العَالَمینَ
Okunuşu: “La ilâhe illallahu’l-halîmu'l-kerîm. La ilâhe illallahu’l -aliyy'ul-azîm. Subhanallahi rabb'is-semavat'is-seb'‘i ve rebb'il-arażîn'es seb'‘i ve ma fîhinne ve ma beynehunne ve rab-b'il-‘arş'il-azîm, ve'l-hamdu lillahi rabb'il-âlemîn.”
Mesele 310: Kunutta her hangi bir dilde dua etmek, istiğfar etmek ve hacet istemek caizdir.
Mesele 311: Kunutun yüksek sesle okunması müstehaptır, ama cemaatle namaz kılan kimsenin sesini cemaat imamının işiteceği şekilde kunutu yüksek sesle okumak müstehap değildir.
- Namazın Takibi
Namazın Takibi
Mesele 312: Namaz bittikten sonra dua veya zikir veya Kur’an okumak müstehabtır ve bu amale namaz takibi denilir. Namaz takibinde yüzün kıbleye dönük oturulması ve abdestli veya gusüllü veya teyemmümlü olarak bu amelin yerine getirilmesi çok iyidir.
Mesele 313: Namaz takibinin Arapça olması gerekmez, ama Masum İmamlardan (a.s) ulaşan dua ve zikirlerin okunması daha iyidir ve bunların en iyisi Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) Tesbihi olarak bilinen zikirdir ki bu zikir şöyledir: 34 defa Allahu ekber, 33 defa Elhamdü lillah ve 33 defa Sübhanellah. Dua kitaplarında Masum İmamlardan (a.s) son derece nefis ve güzel içeriklerde takibatlar nakledilmiştir.
Mesele 314: Namaz kılan kimsenin namazdan sonra şükür secdesi yapması müstehaptır, yani nimetlerin tamamına ve namaz kılma başarısı nimetine şükür etme kastıyla alnın secdeye konulup üç kez veya daha fazla “Şükran lillah” denilmesi çok daha iyidir.
- Namazın Tercümesi
Namazın Tercümesi
Mesele 315: Namaz kılan kimsenin ruhun temizlenmesi ve kalbin Allah Teâlâ’ya yakınlaşması için huşu ile ve kalp dinginliğiyle namazın lafız ve zikirlerinin anlamına dikkat etmesi müstehaptır.
Mesele 316: Fatiha suresinin tercümesi şöyledir:
بِسْم ِاللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِیمِ
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla.
اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِینَ
Hamd ve övgü, varlık âleminin Rabbi Allah'a mahsustur.
الرَّحْمَنِ الرَّحِیمِ
Allah, dünyada mümin ve kâfire, ahirette ise sadece mümine merhamet eder.
مَالِکِ یَوْمِ الدِّینِ
Kıyamet gününün sultanı ve ihtiyar sahibidir.
اِیَّاکَ نَعْبُدُ وَ اِیَّاکَ نَسْتَعِینُ
Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.
اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِیمَ
Bizi doğru yol olan İslâm dinine hidayet et.
صِرَاطَ الَّذِینَ اَنْعَمْتَ عَلَیْهِمْ
Kendilerine nimet verilen peygamber ve peygamberlerin vasilerinin yoluna.
غَیْرِ المَغْضُوبِ عَلَیْهِمْ وَ لَاالضَّالِّینَ
Gazap ettiklerin ve sapmış kimselerin yoluna değil.
Mesele 317: İhlas suresinin tercümesi şöyledir:
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِیمِ: قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlıyorum. Ey Muhammed! De ki: O Allah tektir.
اَللهُ الصَّمَدُ
Allah her şeyden müstağni ve her şey O’na muhtaçtır.
لَمْ یَلِدْ وَ لَمْ یُولَدْ
O, doğurmamıştır ve doğmamıştır.
وَ لَمْ یَکُنْ لَهُ کُفُواً اَحَدٌ
Yaratıklardan hiçbir kimse O'nun dengi değildir.
Mesele 318: Rükû, secde ve müstehap zikirlerin bazılarının tercümesi:
سُبْحَانِ اللهِ
Allah pak ve münezzehtir.
سُبْحَانَ رَبِّیَ الْعَظیمِ وَ بِحَمْدِه
Yüce rabbim pak ve münezzehtir ve O’na hamd ederim.
سُبْحانَ رَبِّیَ الْاَعْلی وَ بِحَمْدِهِ
Benim herkesten en yüce olan rabbim her türlü kusur ve noksanlıktan münezzehtir ve ben O’na hamd etmekteyim.
سَمِعَ اللهُ لِمَنْ حَمِدَهُ
Allah hamd edenin hamdını işitir.
اَسْتَغْفِرُ اللهَ رَبِّی وَ اَتُوبُ اِلَیْهِ
Rabbimden bağışlanma diliyor ve O’na tövbe ediyorum.
بِحَوْلِ اللهِ وَ قُوَّتِهِ اَقُومُ وَ اَقْعُدُ
Allah’ın bahşettiği güç ve kudret ile oturuyor ve kalkıyorum.
Mesele 319: Kunut zikirlerinin tercümesi şöyledir:
رَبَّنا آتِنا فِی الدُّنْیَا حَسَنَةً وَ فِی الْآخِرَةِ حَسَنَةً
Ey rabbimiz! Bize dünyada ve ahirette iyilik ver.
وَ قِنَا عَذَابَ النَّار
Ve Cehennem ateşinden bizi koru.
لا اِلَهَ اِلاَّ اللهُ الحَلِیمُ الکَرِیمُ
Kerem ve hilim sahibi olan bir tek Allah’tan başka övgü ve kulluğa layık ilâh yoktur.
لا اِلَهَ اِلاَّ اللهُ العَلِیُّ العَظیمُ
Yüce ve üstün mertebe sahibi olan bir tek ve eşsiz Allah’tan başka, kulluğa layık ilâh yoktur.
سُبْحانَ اللهِ رَبِّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ
Yedi kat göğün rabbi olan Allah pak ve münezzehtir.
وَرَبِّ الاَرَضیْنَ السَّبْعِ
Ve yedi kat yerin rabbidir.
وَمَا فِیْهِنَّ وَ مَا بَیْنَهُنَّ
Ve gökler ve yerler arasındakilerin rabbidir.
وَ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظیمِ
Ve yüce arşın rabbi olan Allah’a hamd olsun.
وَ الْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمِینَ
Hamd âlemlerin rabbine mahsustur.
Mesele 320: Tesbihat-ı Erba’a’nın tercümesi şöyledir:
سُبْحانَ اللهِ
Allah pak ve münezzehtir.
وَالحَمْدُ لِلهِ
Ve hamd ve övgü Allah’a mahsustur.
وَ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ
Ve O’dan başka ilah yoktur.
وَ اللهُ اَکْبَرُ
Ve Allah en büyüktür.
Mesele 321: Teşehhüt ve selamın tercümesi şöyledir:
اَلْحَمْدُ لِلهِ
Hamd Allah’a mahsustur.
اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلهَ اِلاَّ اللهُ
Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur.
وَحْدَهُ لاَ شَریکَ لَهُ
O, ortağı olmayan tektir.
وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ
Ve şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir.
اَللّهُمَّ صَلِّ عَلی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ
Allah’ım! Muhammed ve Âl-i Muhammed’e selam gönder.
وَ تَقَبَّلْ شَفاعَتَهُ وَ ارْفَعْ دَرَجَتَهُ
Ve onun şefaatini kabul et ve derecesini yücelt.
اَلسَّلامُ عَلَیْکَ اَیُّهَا النَّبِیُّ وَ رَحْمَةُ اللهِ وَ بَرَکاتُهُ
Ey nebi! Allah’ın selamı rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun.
اَلسَّلامُ عَلَیْنَا وَ عَلی عِبادِ اللهِ الصَّالِحینَ
Bizim ve Allah’ın salih kullarının üzerine selam olsun.
اَلسَّلامُ عَلَیْکُم وَ رَحْمَةُ اللهِ وَ بَرَکاتُهُ
Allah’ın selamı rahmeti ve bereketleri sizin üzerinize olsun.
- Namazı Bozan Şeyler
Namazı Bozan Şeyler
Mesele 322: Namazı bozan şeyler şunlardan ibarettir:
Namazda gözetilmesi gereken şartlardan birisinin olmaması;
Abdest veya guslün batıl olması;
Kıbleden yüz çevrilmesi;
Konuşmak;
Gülmek;
Ağlamak;
Namazın şeklinin bozulması;
Yemek ve içmek;
Namazı batıl eden şekler;
Namazın erkânının çoğaltılması ve azaltılması;
Fatiha’dan sonra âmin demek;
Elleri bağlamak.
Mesele 323: Namazda, namaz halinde riayet edilmesi gereken şartlardan birisi ortadan kalkarsa, örneğin namaz halinde mekânın gasp edilmiş olduğu anlaşılırsa namaz batıldır.
Mesele 324: Namazda, uyumak veya idrar ve benzeri abdest veya gusül veya teyemmümü bozan şeylerden birisi gerçekleşirse namaz batıl olur.
Mesele 325: Sağ ve solu rahatlıkla görebilecek şekilde bilerek yüzün veya bedenin kıbleden çevrilmesi namazı batıl eder ve bu iş yanılarak yapılsa dahi farz ihtiyat gereği namaz batıldır, ama yüzün bir miktar kıbleden çevrilmesi namazı bozmaz.
Mesele 326: Namazda konuşmak, hatta bir kelime olsa dahi namazı bozar.
Mesele 327: Öksürmek, hapşırmak ve gırtlağın temizlenmesi etkisiyle çıkan sesler, hatta bu seslerden söz üretilse bile, namazı bozmaz.
Mesele 328: Bir kelime zikir kastıyla söylenirse, örneğin “Allahu ekber” denilirse ve bunun söylenmesi esnasında birisine bir şey anlatılmak için ses yükseltilirse sakıncası yoktur, ama birisine bir şey anlatmak kastıyla zikir söylenirse, zikir kastı olsa bile namaz batıl olur.
Mesele 329: Namaz kılan kimsen namaz halindeyken başkasına selam vermemelidir, ama birisi ona selam verirse selamın cevabının verilmesi farzdır ve selam da “selam” kelimesi başta gelecek şekilde olmalıdır, örneğin “Selamün aleyküm” veya “es-Selamü aleyküm” denilmeli ve “Aleykümü’s-Selam” denilmemelidir.
Mesele 330: Bir kimse bir gruba selam verse ve “Selamü aleyküm cemian” derse ve bunlardan birisi namazla meşgulse başka birisinin selamın cevabını vermesi durumunda namaz kılan cevap vermemelidir.
Mesele 331: Mümeyyiz çocuğun (iyiyi kötüyü ayırabilen) selamının cevabı tıpkı baliğ fert gibi farzdır.
Mesele 332: Selamın cevabı hemen anında farzdır ve bir kimse her hangi bir sebepten dolayı selamın cevabı sayılmayacak şekilde geciktirirse, namaz halinde olsa bile selamın cevabını vermemelidir (geciktiği için) ve namaz dışında da cevap verilmesi (geciktirildiği için) farz değildir. Cevabın ertelenmesinin ölçüsünde de şek etmenin hükmü aynıdır. Selamın cevabının bilerek geciktirilmesi durumunda günah işlenmiştir.
Mesele 333: Namaz kılan kimseye selam verileceği zaman “Selamü aleyküm” lafzı yerine “Selam” lafzı kullanılırsa, örfte (halk dilinde) buna “Selam” deniliyorsa cevap verilmesi farzdır ve ihtiyat gereği nasıl selam verilmişse öyle cevap verilmelidir.
Mesele 334: Bilerek yüksek sesle kahkahayla gülmek namazı bozar, ama yanılgıyla veya sessiz gülmek namazı bozmaz.
Mesele 335: Namaz kılan kimse gülmesinin önünü alamıyorsa içten gülmenin şiddetiyle yüzü kızarmışsa veya titrerse, namazın şekli bozulmadığı sürece namazı sahihtir.
Mesele 336: Dünyevi işler için yüksek sesle ve kasıtlı ağlamak namazı bozar, ama Allah korkusu veya uhrevi işler için olursa namazı bozmaz.
Mesele 337: Namazın şeklini bozan işlerin yapılması, örneğin alkış ve zıplama gibi, ister kasıtlı olsun veya yanılgıyla olsun namazı bozar.
Mesele 338: Namaz kılan kimse namaz halindeyken birisine bir şey anlatmak veya onun sorusunun cevaplandırmak için kısaca elini veya gözünü veya kaşını hareket ettirirse namazın dinginliğini veya şeklini bozacak şekilde olmazsa namazı bozulmaz.
Mesele 339: Rükû dışında mekruh olsa da namazda gözleri kapatmanın sakıncası yoktur ve namazı bozmaz.
Mesele 340: Namaz kılan kimsenin kunuttan sonra ellerini yüzüne sürmesi mekruhtur, ama namazı batıl olmaz.
Mesele 341: Namaz halindeyken az veya çok yeme ve içme namazı bozar. Ama dişlerin etrafında kalan yiyecek kırıntılarının yutulması veya ağızda çok az miktarda kalan tatlı veya şekerin emilmesi namazın bozulmasına sebep olmaz. Keza yanılgıyla veya unutarak bir şey yenirse veya içilirse, namazın şeklini bozmaması durumunda namaz batıl olmaz.
Mesele 342: Namaz kılan kimse bilerek veya yanılgıyla namazın bir rüknünü azaltıp çoğaltsa veya bilerek rükün olmayan farzlardan birini azaltıp çoğaltsa namazı batıl olur.
Mesele 343: Fatiha suresinden sonra “Âmin” demek caiz değildir ve namazın bozulmasına sebep olur, ama takiye için olursa sakıncası yoktur. Keza namazın bir cüzü kastıyla elin bağlanması namazı bozar ve farz ihtiyat gereği böyle bir kasıt olmasa bile özrü olmaksızın caiz değildir.
Mesele 344: Özrü olmaksızın namazın bozulması caiz değildir.
Mesele 345: Korunması farz olan bir can veya mal, namazı bozmaksızın mümkün değilse namaz bırakılmalıdır. Genel olarak namaz kılan kimsenin dikkate alması gereken can ve mal güvenliği tehlikede olursa namazı bozmak caizdir.
- Namazın Şekleri
- Sehiv Secdesi
- Unutulmuş Secde ve Teşehhüdün Kazası
Unutulmuş Secde ve Teşehhüdün Kazası
Mesele 400: Namazın rüknü olmayan farzlarından birisi yanılgıyla terk edilirse namaz batıl olmaz ve kazası da gerekli değildir, ama secde ve farz ihtiyat gereği teşehhüdün sehven unutulması durumunda namazdan sonra her ikisinin kazası yapılmalıdır.
Mesele 401: Secdelerden biri yanılgıyla terk edilirse ve bir sonraki rekâtın rükûunda veya ondan sonra anlaşılırsa namazdan sonra kazası yapılmalıdır.
Mesele 402: Teşehhüt unutulur ve sonraki rekâtın rükûunda veya ondan sonra anlaşılırsa namaz batıl değildir, ama farz ihtiyat gereği namazın selamından sonra kazası yapılmalıdır.
Mesele 403: Namazdan sonra yerine getirilen secde ve teşehhüdün kazasında beden ve elbisenin temiz olması, kıbleye dönülmesi ve vb. namazın şartlarının tamamına riayet edilmelidir.
Mesele 404: Namazın selamından sonra teşehhüdün kazasını yapan kimsenin teşehhüdün kazasından sonra selam vermesi gerekmez ve secdenin kazasını yapan kimsenin de teşehhütten sonra selam vermesi lazım değildir.
Mesele 405: Namazın selamı ve secdenin veya teşehhüdün kazası arasındaki süreçte namazı batıl eden şeylerden birisi yapılırsa, örneğin kıbleden yüzünü çevirirse secde ve teşehhüdün kazası yapılmalıdır ve namaz sahihtir.
Mesele 406: Bir kimsenin secde veya teşehhüdü kaza yapması gerekiyorsa ve başka işlerden dolayı da sehiv secdesi farz olmuşsa namazdan sonra önce secde veya teşehhüdü kaza etmeli ve sonra sehiv secdesini yapmalıdır.
- Yolcunun Namazı
- Birinci Şart: Şer’i Mesafe
- İkinci Şart: Şer’i Mesafenin Kat Edilme Kastı
- Üçüncü Şart: Şer’i Mesafede Niyetin Devamlılığı
Üçüncü Şart: Şer’i Mesafede Niyetin Devamlılığı
Mesele 444: Seferi namazının üçüncü şartı şer’i mesafe niyetinin sürekliliğidir. Dolayısıyla yolculuk esnasında bu şart aradan giderse, diğer şartlar olsa bile, namaz tamdır. Örneğin sekiz fersahı kat etmeyi kasteden ve birkaç fersah kat ettikten sonra yola devam etme kastından dönen veya şek eden, ama yolunu kaybeden ve niyet etmeksizin sekiz fersahı kat eden kimsenin namazı tamdır.
Mesele 445: Yolculuğun başında sekiz fersahlık özel bir yere gitmeyi kasteden, ama dört fersah kat etmeden önce sekiz fersah uzaklıkta başka bir yere gitmeye niyet eden kimsenin namazı seferidir.
Mesele 446: Sekiz fersahlık bir mesafeyi (gidiş) kat etmeye niyet eden ve dört fersah gittikten sonra vaz geçen ve aynı yoldan (gidiş yolundan) geri dönmek isteyen kimsenin namazı seferidir.
Mesele 447: Sekiz fersah veya daha fazla mesafeyi kat etmeyi kast eden kimse dört fersahtan önce vaz geçer veya şekke düşerse namazı tamdır ve tekrar yola devam etmek isterse bu birkaç şekilde düşünülebilir:
Yola devam etmede tereddüt veya vaz geçme halinde bir yerde durulmuştur ve bu durumda geride kalan mesafe tek başına sekiz fersah olsun veya olmasın namaz seferidir. Hatta yeniden kastedilmesinden sonra ve hareket edilmesinden önce orada namaz kılınmak istenirse seferi kılınacaktır.
Yola devam etmede tereddüt veya vaz geçme halinde mesafenin bir kısmı kat edilmiş ve geride kalan mesafe yeniden kast edildikten sonra (sadece gidiş veya gidiş ve dönüş) sekiz fersahtır; bu durumda tereddüt halindeyken kat edilen mesafede namaz tamdır, ama yeniden niyet edildikten sonra namaz seferidir.
Yola devam etmede tereddüt veya vaz geçme halinde yolun bir kısmı kat edilmiş ve geride sekiz fersahtan az kalmışsa namaz tamdır. Ama vaz geçilmeden veya tereddüt edilmeden önce mesafenin toplamı ile yeniden yola devam edilme kastından sonraki yolun toplamı şer’i mesafe miktarında olursa bu durumda farz ihtiyat gereği namaz hem tam kılınmalı ve hem seferi kılınmalıdır.
Mesele 448: Şer’i mesafe kastıyla hareket eden ve izin verilen sınırın geçilmesinden sonra namazını seferi kılan kimse kastettiği dört fersahı kat etmeden önce dönerse veya on gün kalmaya niyet ederse farz ihtiyat gereği seferi kıldığı namazını iade vaktinde tekrar tam olarak kılmalı ve vaktin dışında kaza etmelidir.
- Dördüncü Şart: Vatandan veya İkamet Yerinden Geçmemek
Dördüncü Şart: Vatandan veya İkamet Yerinden Geçmemek
Mesele 449: Namazın seferi olmasının şartlarından bir diğeri yolculuğun başında veya yolculuk esnasında sekiz fersaha ulaşmadan önce on gün kalmayı veya vatanından geçmeyi kastetmemektir.
Mesele 450: Yolculuğun başında veya yolculuk esnasında sekiz fersaha ulaşmadan önce bir yerde on gün kalmayı veya vatanından geçmeyi kasteden kimsenin namazı yolculuğun başında tamdır. Keza vatanın veya ikamet yerinin terk edilmesinden sonra, geride kalan yol bileşik şekilde (gidiş dönüş) sekiz fersah olmasa bile namazı seferi değil, tamdır.
Mesele 451: Bir önceki meselenin varsayımıyla yolculuk esnasında on gün kalınması veya vatandan geçilmesi konusunda şek edilirse şer’i mesafe kat edilmemiş ve namaz tamdır.
- Beşinci Şart: Yolculuğun Caiz Olması
- Altıncı Şart: Sabit ve Yerleşik Bir Yerin Olması
Altıncı Şart: Sabit ve Yerleşik Bir Yerin Olması
Mesele 473: Yolculukta namazı seferi kılmanın şartlarından biri de, kişinin yolculuk dışında sabit ve yerleşik bir ikametgâhı olmasıdır, dolayısıyla yolcunun sabit bir yeri veya ikametgâhı yoksa (derbeder bir hayatı varsa)[1] namazı tamamdır.
Mesele 474: Göçebeler ve yılın bir bölümünde bir yerde yaşayıp, diğer bölümünde yayla bölgesine göç ederek dağlara ve ovalara yerleşenler evsiz barksız hükmünde olmayıp, bu tür kişilerin iki vatanı vardır. Bu tür kimselerin iki ikametgâh arası şer’i mesafe kadarsa yolculuk esnasında namazları seferidir.
Mesele 475: Göçebe kimseler (derbeder), örneğin, hacca gitmek veya bir şehirdeki birini ziyaret etmek isterse, diğer seyahatler gibi bu seyahate de ailesi ve beraberindekilerle giderde o zaman da bu kimse için göçebe söylemlerinin kullanılması doğru olursa, mezkûr bu şahsın namazı tamdır. Ama bu şahıs beraberindekileri bir şehre bırakıp tek başına gider de göçebe söylemi kapsamına girmezse namazının seferi olması uzak ihtimal değildir.
Mesele 476: Yılın bir bölümünde ikametgâhı olup da diğer bir bölümünde sabit bir yeri yoksa ve göçebe ise, bulunduğu yerde ikamet halinde namazı tamdır ve dışarı çıktığı ve ikamet yeri olmadığı zaman (bazı kabileler gibi) farz ihtiyat gereği bu kimsenin namazı hem seferi ve hem tamdır.
Mesele 477: Evi ve yaşam ihtiyaçlarını beraberinde taşıyan kabile fertlerinden birisi bitki veya gölet bulmak için kabilesinden ayrılırsa sekiz fersah veya daha fazla gitse de namazı tamdır.
[1] - Derbeder ve berduş (Farsça hane be duş) söylemi evi ve yaşamını beraberinde taşıyıp ikamet edeceği bir yeri, bir evi ve bir vatanı olmayan kimse için kinaye olarak kullanılır.
- Yedinci Şart: Mesleğin Yolculuk Olmaması
Yedinci Şart: Mesleğin Yolculuk Olmaması
Mesele 478: Yolculukta namazın seferi olmasının şartlarından biri de yolculuğun meslek olmamasıdır. Dolayısıyla yolculuk meslek olursa; şoför ve pilot gibi ister yolculuk, mesleğin aslını ve esasını oluştursun ve ister mesleği için yolculuk yapan doktor ve öğretmen gibi yolculuk, mesleğin mukaddime ve ön koşulu olsun, namaz adı geçen yolculuklarda tam kılınır ve tutulan oruç da sahihtir.
Mesele 479: İş ve mesleği yolculuk olmayan kimsenin namazı, çeşitli yolculuklara çıksa da seferidir ve bu kimse ister ilk etapta çeşitli yolculukları kastetsin ziyaret için kırk Cuma Tahran’dan Cemkeran mescidine gidilmesi gibi, veya ister ilk etapta çeşitli yolculukları kast etmesin tedavi olmak için sürekli başka bir şehre gidilmesi gibi, namazı seferi olacaktır.
Mesele 480: Meslek ve iş yolculuğunun gerçekleşmesi için üç şart gereklidir:
Mesleki yolculuk niyeti;
Mesleki yolculuğun başlaması;
Mesleki yolculuğun niyetinin sürekliliği.
Mesele 481:Yolculuğun meslek olmasının ölçüsü örftür ve yolculuğa meslek unvanının verilmesinde örf şek ederse namaz seferidir ve oruç batıldır.
Mesele 482: Yolculuğun meslek olması mal ve rızık kazanılmasına bağlı değildir, dolayısıyla ücretsiz ders vermek amacıyla yolculuğa çıkan bir öğretmen için yolculuk meslek sayılır ve yolculukta namazı tamdır.
Mesele 483: Yukarıdaki şartların gerçekleşmesinden sonra ilk mesleki yolculuk geçerli olur ve namaz tam ve oruç sahihtir.
Mesele 484: İlim öğrenmek için seyahat etmek mesleğin ve işin bir parçasıysa, örneğin bir memura kurs düzenlense ve kursiyer kurs almak için sefere çıksa, namazı tamdır.
Mesele 485: İleride bir iş seçmek doğrultusunda ilim tahsili için sefere çıkan öğrenci, farz ihtiyat gereği, ilmi yolculuğunda namazını hem tam hem de seferi kılmalı ve orucunu tutmalı sonra da kaza yapmalıdır.
Mesele 486: İlim tahsili, meslek unvanı olan bir topluluğa katılmakla beraber yapılırsa, örneğin tahsilin en başından itibaren “din adamı” unvanı verilen bir talebenin tahsili veya üniversitede birkaç ay eğitim ve öğretim gördükten sonra rütbe alan askeri üniversite öğrencisinin tahsili bir meslek olarak kabul edilirse ve bu kimseler tahsil yolculuğunda namazı tam kılmalı ve oruç tutmalıdırlar.
Mesele 487: Bir kimse uzun bir deniz yolculuğuna çıkmak örneğinde olduğu gibi mesleği için bir kez uzun bir yolculuğa çıksa, örfün bu yolculuğu meslek olarak kabul etmesi uzak ihtimal değildir, dolayısıyla böyle bir kimse sürekliliği kast etmesede, yani uzun bir yolculuk süreklilik kastının yerini alır namaz tam kılınır.
Mesele 488: Yılda bir defa, hac kafile reisliği gibi bir ay süreli bir işte çalıştırılan kimse, bunu her sene yapmayı kastederse ilk seferinde bile namazı tamdır, ama devam etmeye niyet etmezse namazı seferidir.
Mesele 489: Senenin bir kısmında iş seyahati olup da niyeti yazın bir veya iki ayında araba kullanmak gibi her sene devam edip yapmaya niyetlenen kimsenin, yolculuğu meslek sayılır ve yolculuğunun başından itibaren namazı tamdır.
Mesele 490: Yılın bir bölümünde sadece bir kez çalışmak isteyen ve gelecek yıllarda çalışmaya devam etmeyi düşünmeyen kimse, istihdam süresi düzenli ve sürekli olarak en az üç ay ise (yani tatil günlerinde ve yas merasimlerinde tatil yapıyorsa), ilk yolculuğunda dahi namazı tamdır. Ama süre uzun değilse, örneğin bunu bir ay yapmak istiyorsa, örfün bunu mesleki sefer olarak doğrulaması çok açık değildir ve şek edilmesi durumunda namaz seferidir.
Mesele 491: Bazı taksi şoförleri gibi işi şehir dışına şer’i mesafeden az gitmek olan kimse, tesadüf eseri aynı iş için şer’i mesafe kadar yolculuk yaparsa, iş gezisi sayılmaz ve namazı seferidir.
Mesele 492: Mesleği yolculuk olan kimse (ister sefer mesleğin aslından olsun ister sefer mesleğin ön koşulu olsun) mesleki olmayan bir yolculuğa çıkarsa, her ne kadar çıkacağı yolculuk iş yeri olsa dahi, namazı seferidir.
Mesele 493: Bir önceki meselenin varsayımıyla bir kimse iş harici kendi iş yerine gitmek için yolculuğa çıkar, ama mesleğinden ötürü orada kalmaya karar verirse orada durduğu müddetten işine gidinceye kadar ve işinden dönünceye kadar namazı tamdır. Her ne kadar farz ihtiyat gereği orada durduğu süreçte işine gidinceye kadar namazı hem tam hem seferidir.
Mesele 494: Mesleği yolculuk olan kimse, kendi vatanında[1] veya gurbette kasıtlı veya kasıtsız on gün kalırsa, on günden sonraki ilk yolculukta namazı seferidir.
Mesele 495: Mesleği seyahat olan kimse, vatanında veya gurbette on gün kalıp sonra iş dışı bir geziye çıkarsa, örneğin ziyaret yolculuğuna çıkmak gibi farz ihtiyat gereği ziyaret yolculuğundan sonraki iş yolculuğunda namazı hem seferi ve hem tam kılmalıdır.
Mesele 496: Mesleği yolculuk olan kimse, bir yerde on gün veya daha az kalacağından şüphe ederse ve şüphesi o yere ulaştığı gün hakkındaysa, ilk mesleki yolculuğunda namazını tam kılmalı ve şüphesi, o yerden ayrıldığı gün hakkındaysa namazını seferi kılmalıdır.
Mesele 497: Mesleği seyahat olan kimse, iş seyahati sırasında gideceği bir yer olup da gideceği yere varmadan önce bir yerde on gün kalırsa, maksada kadar yolculuğun devamıyla vatana dönüş mesiri ilk sefer sayılır ve namazını seferi kılmalıdır.
Mesele 498: Önceki meselenin varsayımıyla birkaç maksat (mekân) olursa ilk sefer (on gün ikametten sonra) ilk maksada ulaşmakla tamam olur ve ikinci maksada hareket anından itibaren ikinci sefer sayılır ve namaz tam kılınır.
Mesele 499: Mesleki yolculukta namaz tam kılınır ve oruç sahihtir ve güzergâhın veya işin türünün veya seyahat aracının önceki yol olması veya değişmesi arasında fark yoktur.
Mesele 500: Mesleği şoförlük olan bir kimse, şoförlük işine başladıktan sonra aracı bozulur ve tamir ve parça almak için şer’i mesafeyi kat ederse bu yolculuğu da iş yolculuğudur ve namazını tam kılar.
Mesele 501: Önceki meselenin varsayımıyla mesleğe başlamadan önce araç bozulur ve tamir ve parça almak için şer’i mesafeyi kat ederse namazını seferi kılar.
Mesele 502: Mesleği yolculuk olan kimse, iş dışı seyahate çıkarsa namazı seferîdir, örneğin işi bir şehirden başka bir şehre yolcu götürmek olan kimse, hacca veya ziyarete giderse namazı seferî kılmalıdır. Ancak mesleki yolculukla birlikte ziyaret gibi şahsi bir iş yaparsa - asıl maksat ister şahsi iş olsun ister işine bağlı olarak yolcu alsın veya tam tersi olsun veya her iki maksat da eşit olsun - namazı tamdır.
Mesele 503: Mesleği yolculuk olan kimse mesleği dışı yola çıkarda oradan iş için iş yerine giderse orada on gün kalmaması durumunda (kasıtlı veya kasıtsız) iş yerine yolculukta namazı tamdır.
Mesele 504: Mesleği yolculuk olan biri, iş yolculuğundan dönerken namazı tamdır, fakat ziyaret veya tatil gibi iş dışı maksatlarla birkaç gün (on günden az) kalıp sonra dönerse, farz ihtiyat gereği yolculuk dönüşünde namazı hem tam hem seferi kılmalıdır.
Mesele 505: Mesleği yolculuk olan bir kişi, son iş yolculuğuna çıkarsa veya yolculuğun ortasında çalışmaya devam etmekten vaz geçerse, şoförlük gibi mesleğin aslını yolculuk oluşturuyorsa bu durumda son yolculuktan dönerken yolcu getirmezse dönüşü, ister kendi aracıyla ister başka bir araçla olsun, iş yolculuğu sayılmaz ve namazı seferidir. Ama yolculuk mesleğin ön koşuluysa son yolculuk dönüşünde farz ihtiyat gereği namazı hem tam ve hem seferi kılmalıdır.
[1] - Vatanla ilgili hükümler hakkında daha fazla bilgi edinmek için 527 den 557’ye kadar olan meselelere müracaat ediniz.
- Sekizinci Şart: Ruhsat Sınırına (Şer’i Yolculuğa Başlama Sınırı) Ulaşmak
Sekizinci Şart: Ruhsat Sınırına (Şer’i Yolculuğa Başlama Sınırı) Ulaşmak
Mesele 506: Vatanından çıkan ve şer’i mesafeyi kat etmek isteyen kimsenin namazı belirli bir sınıra ulaşınca seferi olur ve keza dönerken namazın seferi olduğu sınıra ulaşınca da namazı tamdır ve bu sınıra “haddi terahhus (izin sınırı)” denilir. Ruhsat sınırı ve şehre giriş arasındaki mesafede müstehap ihtiyat gereği namaz hem seferi ve hem tam kılınır.
Mesele 507: İzin sınırının belirlenmesinde ölçüt, şehrin duvarları gürünsün veya görünmesin şehrin son evinden ezan sesinin hoparlörsüz duyulmayacağı kadar uzaklaşılmasıdır.
Mesele 508: Bir kimse eğer şehir dışında ezan sesini işitir ve bunun ezan olduğunu anlar, fakat ezanın bölümlerini birbirinden ayırt edemezse, ezan sesini hiç işitmeyeceği kadar yoluna devam etmediği sürece farz ihtiyat gereği namazını hem seferi ve hem tam kılmalıdır.
Mesele 509: Ruhsat sınırının ölçüsü, şehrin sonunda yüksek bir yerde eski camilerde müezzinlerin alışılagelmiş ezan sesinin işitilmesidir.
Mesele 510: Ezan sesinin yüksekliği için ölçü orta ve normal bir ses olması, ezan sesini duymanın ölçüsü işitme gücünün orta ve normal olması ve atmosferin ölçüsü ise normal atmosfer olmasıdır, yani atmosferin havasının şiddetli tozlu ve sisli olmamasıdır.
Mesele 511: Yolcu, vatanından ezan sesi duyulmayacak, fakat dua ve Kur’an tilaveti gibi yüksek sesler işitilecek kadar uzakta ise, orada namaz kılacaksa ihtiyat gereği namazını hem seferi ve hem tam kılmalı veya ses işitmeyecek kadar uzaklaşmalıdır.
Mesele 512: Bir yolcu, on gün kalacağına karar verdiği bir yere giderse, ikamet edeceği yerin izin sınırına ulaşmadan önce namazı seferidir ve izin sınırı ve ikamet yeri arasındaki mesafede farz ihtiyat gereği namazını hem tam kılmalı ve hem seferi kılmalıdır.
Mesele 513: Yolcu on gün kalmaya kastettiği yerden şer’i mesafenin kat edilmesi için çıkarsa farz ihtiyat gereği ikamet yeri ve izin sınırı arasındaki mesafede namazını hem tam hem seferi kılmalı veya namazını geciktirip izin sınırını geçtikten sonra seferi kılmalıdır.
Mesele 514: Bir yerde otuz gün tereddüt ve ikilem halinde kalan[1] ve otuz birinci gün namazını tam kılan kimse kaldığı yerden şer’i mesafeyi kat etme maksadıyla çıkarsa farz ihtiyat gereği ya izin sınırına ulaşmadan önce namazını hem seferi ve hem tam kılmalı veya namazını erteleyip (izin sınırını geçtikten sonra) seferi kılmalıdır.
Mesele 515: Vazifesi namazı tam kılmak iken seferiye dönüşen kimse için (üç yer dışında)[2] başka yerlerde namazını seferi olarak kılması için izin sınırı ölçü değildir. Örneğin haram bir yolculuğa çıkan ve sonra yolculuğunu mubaha dönüştüren veya yolculuk kastı olmaksızın sekiz fersah gidip dönmek isteyen kimse için izin sınırı ölçü olmayacaktır.
Mesele 516: Vatanından şer’i mesafeyi kat etme kastı ile yola çıkan ve izin haddine ulaşıp ulaşmadığından şüphe eden kimse izin sınırına gelmediğini esas almalı ve namazını tam kılmalıdır ve dönüşte de aynı şek olursa namazını seferi kılmalıdır. Elbette hem giderken hem de dönerken izin sınırını geçip geçmediğinden şüphe ettiği bir yerde namaz kılmak isterse, namazı hem seferi ve hem tam kılmalıdır ve sadece gidişte namazını tam kılmışsa seferi olarak da kılmalıdır.
Mesele 517: Vatanından yolculuğa çıkan kimse, izin sınırına ulaşmadan önce bu sınıra ulaştığını düşünerek namazını seferi kılar da sonra yanlış yaptığını anlarsa namazını tekrar kılmalıdır. Vatana dönerken de aynı şey olur da namazını tam kılarsa, hüküm aynıdır.
Mesele 518: Vatanından yolculuğa çıkan kimse izin sınırını geçtikten sonra izin sınırına gelmediğini düşünerek namazını tam kılar ve sonra böyle olmadığını anlarsa, namazını tekrar kılmalıdır. Dönüşte de böyle bir şey olur ve namazını seferi kılarsa hüküm aynıdır.
Mesele 519: Vatanından yolculuğa çıkıp izin sınırını geçtikten sonra tekrar izin sınırına giren kimse namazını izin sınırı içinde tam kılmalıdır ve bu kimsenin dönüşünün kendi isteğiyle olup olmaması veya göç sebebiyle yolda olması arasında fark yoktur (hüküm aynıdır).
Mesele 520: Önceki meselenin varsayımıyla izin sınırına girilmesi yolun eğri olması gibi tabiat koşulu sebebiyle olursa kalan mesafenin şer’i mesafe olması gerekmez, bilakis şer’i mesafe miktarı yolun başından itibaren izin sınırı içine girip döneceği mesafe miktarıyla hesap edilir.
Mesele 521: Önceki meselenin varsayımıyla izin sınırına girilmesi yolun eğri olması gibi tabiat koşulu sebebiyle değil de izin sınırında bırakılan valizin alınıp önceki yolculuğa devam edilmesi örneğinde olduğu gibi isteyerek veya istemeyerek[3] izin sınırına gireceği başka bir işten dolayı olursa, bu durumda şer’i mesafe yolculuğun başından hesap edilir. Ama valizin alınıp tekrar aynı yere dönüleceği izin sınırından fazla kat edilen mesafe şer’i mesafe hesap edilmez.
Mesele 522: Bir kimse vatanının izin sınırı mesafesinden çıksa ve namazını seferi kılsa ve tekrar izin sınırına girdikten sonra yolculuğuna devam ederse kıldığı namazı yeterlidir ve namazını iade etmesine gerek yoktur.
Mesele 523: On gün kalmayı kastettiği bir yerden şer’i mesafeyi kat etmeye niyet eden ve izin sınırından geçtikten sonra her hangi bir sebeple tekrar izin sınırına veya ikamet yerine dönen kimse, on gün kalmaya niyet etmezse namazı seferidir.
Mesele 524: Bir kimse en azından sekiz fersah şehir dışından hareket etmeye niyet ederse ve bu hareket izin sınırı içinde olursa namazı tam kılar, ama izin sınırı dışında olursa namazı seferi kılar ve yolun eğri veya kıvrım kıvrım olması sebebiyle bazen izin sınırı içinde olunması ve izin sınırı dışındaki mesirin sekiz fersahtan az olması bu durumu değiştirmez.Elbette eğer izin sınırı içinde namaz kılmak isterse tam kılmalıdır.
Mesele 525: Önceki meselenin varsayımıyla izin sınırına girilmesi mesirin doğal koşullarından değil, bilakis şahsın kendi isteği sebebiyle olursa bu durumda geride kalan yol dönüp çıkacağı yol mesafe miktarı dışında sekiz fersah olmazsa namaz tam kılınır ve sekiz fersah olursa namaz seferi kılınır. Elbette izin sınırı içinde namaz tamdır.
[1] - Kaldığı yerden ne zaman gideceğini bilmeyen anlamındadır ve bu sebeple on gün kalmaya niyet edemez.
[2] - Yani vatan konusu, on gün kalma konusu ve ikilem içinde otuz gün kalma konusu dışında.
[3] - Elinde olmaksızın ve gayri ihtiyari yani maksada doğru hareket eden ve izin sınırından geçen bir geminin rüzgâr sebebiyle tekrar izin sınırına girmesidir.
- Seferiliği Ortadan Kaldıran Diğer Konular
- 1. Vatandan Geçmek
- 2. On Gün Kalma Niyeti
- 3. İkamet Niyeti Olmaksızın Bir Ay Kalınması
3. İkamet Niyeti Olmaksızın Bir Ay Kalınması
Mesele 588: Sekiz fersahın kat edilmesinden sonra bir yerde tereddüt halinde otuz gün kalan kimse otuzuncu günden sonra oradan ayrılıncaya kadar (yarım gün de olsa) namazını tam kılmalıdır.
Mesele 589: Bir yerde on günden az kalmaya karar veren bir yolcu, bu sürenin bitiminden sonra kararından vaz geçerse ve yeniden on günden az, örneğin bir hafta daha kalmaya karar verirse ve bu şekilde orada kalmayı bir aya kadar uzatırsa, bu durumda bir önceki meselede olduğu gibi otuz birinci günden itibaren namazı tamdır.
Mesele 590: Bir aydan az, örneğin 28 gün tereddüt halinde bir yerde kalınırsa, başka bir yere gidilip orada da tereddüt halinde otuz günden az kalınırsa ve sonra aynı şekilde üçüncü yerde de kalınırsa, her üç yerde namaz seferidir.
Mesele 591:Otuz günün hesaplanması şöyledir: Güneşin batış zamanı bir yere girilmiş olsa otuzuncu gün güneşin batışından sonra namaz tamdır ve otuzuncu günün yatsı namazı ve otuzuncu günden sonra dört rekâtlı namazlar tam kılınmalıdır. Ama güneşin doğuşundan sonra bir yere girilirse otuz birinci gün giriş yapılan zamanla otuz gün tamamlanmış olur. Dolayısıyla güneşin doğuşundan bir saat sonra giriş yapılırsa otuz birinci günün güneşinin doğuşundan bie saat sonra otuz gün tamamlanmış olur ve ondan sonra dört rekâtlı namazların tam kılınması gerekir.
Mesele 592: Eğer tereddüt zamanı kameri ayın ilk günü olursa, kameri ay 29 gün olursa yirmi dokuzuna kadar namaz seferi kılınmalıdır ve otuzuncu gün farz ihtiyat gereği hem seferi ve hem tam kılınmalı ve otuz birinci günden itibaren namaz tam kılınmalıdır.
Mesele 593: Tereddüt edilen yerin örfi olarak tek bir yer olması gerekir, dolayısıyla otuz günden az bir yerde ve bir miktar başka bir yerde tereddüt halinde kalınırsa otuz gün tereddüt halinde kalmanın hükmünü taşımaz ve namaz seferi olmaya devam eder.
Mesele 594: Tereddüt halinde olunduğu otuz gün süresinde dört fersahtan az bir mesafeye gidilirse, gidiş, örfe göre bir yerde otuz gün kalmaya aykırı olmaması durumunda otuz günün geçmesinden sonra namaz tamdır. Örneğin günün bir kısmı dışarı çıkılsa (tam gün değil) ve otuz gün süresinde dışarı çıkışların sayısı her defasında üç dört saat olacak şekilde dört beş kez olması gibi.
Mesele 595: Bir yerde ikamet kastı olmaksızın otuz gün kalan kimse, otuz birinci günden itibaren ikamet etmeyi kasteden kimse gibidir. Dolayısıyla otuzuncu günün bitmesinden sonra namazını tam kılmalıdır. Şer’i mesafeden az bir yere gitmek isterse bu kimsenin hükmü “On Gün Kalma Niyet” bölümünde açıklandığı gibidir. Örneğin dört fersahtan az gider ve tekrar otuz gün kaldığı aynı yere dönerse ve ikamet kastı olmaksızın orada kalırsa gidiş mesirinde, gideceği yerde ve dönüşünde namazı tamdır.
Mesele 596: Otuz günün geçmesinden sonra namazı tam olan kimse şer’i mesafe kastıyla oradan dışarı çıkarsa farz ihtiyat gereği ya ikamet yeri ile izin sınırı arasındaki mesafede namazını hem tam ve hem seferi kılar veya namazını erteleyerek seferi kılar.
-
- Yolculukta Nafilelerin Hükmü
Yolculukta Nafilelerin Hükmü
Mesele 597: Namazın seferi kılındığı yolculukta öğle ve ikindi namazının nafilelerinin kılınması (kabul edilmesi ümidiyle olsa dahi) caiz değildir.
Mesele 598: Yolculukta yatsı namazının nafilesi(vuteyre) sevap ümidiyle kılınmasında sakınca yoktur.
Mesele 599: Yolcunun üzerinden kalkan günlük namazların nafilesi on gün kalmaya niyet eden kimse için meşru ve müstehaptır. Aynı şekilde müstehap oruçların da tutulması müstehaptır.
Mesele 600: Namazın tam veya seferi kılınmasında seçim özgürlüğü verilen mekânlarda namazını tam kılmak isteyen kimse günlük namazların nafilesini de kılabilir.
Mesele 601: Gece namazı ve sabah namazıyla akşam namazının nafilesi yolcudan düşmez.
Mesele 602: Günlük namazların nafileleri dışında Cafer-i Tayyar namazı (çok önemli ve faziletli bir namazdır) ve İmam-ı Zaman (a.s) namazı gibi müstehap namazlar ve keza Cuma günü için zikredilen namaz gibi özel günlerde kılınan namazlar yolcunun üzerinden düşmez.
- Vazifenin Seferi Olduğu Yerde Namazın Tam Kılınmasının Hükmü
Vazifenin Seferi Olduğu Yerde Namazın Tam Kılınmasının Hükmü
Mesele 603: Şartların varlığıyla birlikte yolculukta namazın seferi kılınacağını ve keza yolculuğunun o şartları taşıdığını bilen kimse namazını tam kılması durumunda namazı batıldır ve ister vaktin içinde olsun ister vaktin dışında olsun o namazı tekrar seferi kılmalıdır.
Mesele 604: Yolculukta namazın seferi olduğunu bilmeyen ve vazifesinin aksine namazını tam kılan kimse cahil-i kasırsa (suçsuz cahil) hükmü anladıktan sonra namazını iade etmesi gerekmez.
Mesele 605: Önceki meselenin varsayımıyla cahil-i mukassırsa (suçlu cahil) öğrenme konusunda vurdumduymazlık yaptığı için günah işlemiştir ve hükmü anladıktan sonra vakit içinde namazını iade etmeli ve vakit dışında namazını kaza etmelidir.
Mesele 606: Yolculukta namazın hükmünü bilen, ama hükmün özelliklerinin bilinmesi konusunda cahil olması sebebiyle namazı tam kılan kimse farz ihtiyat gereği namazın vaktinde anlarsa namazını iade etmeli ve vaktin dışında anlarsa kaza etmelidir. Örneğin yolculukta namazın seferi kılınacağını bilen, ama on gün ikamet kastından sonra dört rekâtlı namazın kılınmasından önce kastından dönülmesi durumunda namazının seferi olduğunu bilmeyen kimsenin namazı tam kılması gibi.
Mesele 607: Yolculukta namazın hükmünün seferi olduğunu bilen, ama konu hakkındaki cehaleti sebebiyle namazını tam kılan kimse namazını iade etmelidir. Örneğin yolculukta namazın seferi olduğunu bilen, ama sekiz fersahlık belli bir yere gitmeyi kasteden, ancak o yere kadar yedi fersah olduğunu düşünerek namazını tam kılan kimsenin gerçek vazifesi namazını seferi kılmasıdır.
Mesele 608: Yolculukta namazın seferi kılınacağını veya yolculukta olduğunu unutan kimse namazını tam kılar da vaktinde hatırlarsa namazını iade etmelidir ve iade etmezse o namazın kazası farzdır. Anacak vakit sonrası hatırlarsa namazın kazası yoktur.
Mesele 609: Yolculukta vazifesinin namazı seferi kılmak olduğunu bilmeyen kimsenin namazı kaza olmuşsa ve vaktinden sonra hükmü anlarsa kaza namazını seferi kılmalıdır.
Mesele 610: Önceki meselenin varsayımıyla kazaya kalan namazını tam kılarsa ve sonra hükmü anlarsa cahil-i kasır olması durumunda namazın iadesi gerekmez.
Mesele 611: Yolculuktan namazın seferi kılınacağını veya yolculukta olduğunu unutan kimse namazın tam kılınacağı niyetiyle namaza başlasa ve üçüncü rekâtın kıyamından önce hatırlarsa namazını iki rekât olarak tamamlamalıdır ve namazı sahihtir. Üçüncü rekâtın kıyamından sonra ve rükûdan önce hatırlarsa oturmalı ve selam vermelidir.
Mesele 612: Önceki meselenin varsayımıyla üçüncü rekâtın rükûuna gitmeden önce hatırlarsa namazı batıldır; ister vakti geniş olsun ister bir rekât miktarı haddinde bile vakti olmasın namazını iade veya kaza etmelidir.
- Vazifenin Tam Olduğu Yerde Namazın Seferi Kılınmasının Hükmü
Vazifenin Tam Olduğu Yerde Namazın Seferi Kılınmasının Hükmü
Mesele 613: Vazifesi namazı tam kılmak olan yolcu, vazifesine aykırı olarak namazını seferi kılarsa, namazı batıl olur ve bu hükümde, bilmek, kasıtlı davranmak, unutmak veya hüküm ve konuyu bilmemesi arasında fark yoktur.
Mesele 614: Bir yerde on gün kalmak isteyen bir yolcu, hükmü bilmeyerek namazı seferi kılarsa namazı sahihtir, ama mevzuyu bilmezse veya seferi kılınacağını unutursa namazı batıldır ve namazını yeniden kılması gerekir.
Mesele 615: Vazifesi namazı tam kılmak olan kimse, örneğin on gün kalmayı kastedip unutkanlık veya hükmü bilmemek veya mevzuyu bilmemekten ötürü seferi niyetiyle namaza başlayan ve namazın bitiş selamının[1] söylenmesinden önce hatırlayan kimse namazına tam olacak şekilde devam ederse namazı sahihtir.
[1] - Birinci selam yani “es-selamü aleyke eyyühenne biyyü ve rahmetullahi vebere katuhu” müstehaptır ve bu selamla namazdan çıkılmaz. Ama ikinci selam yani “es-Selamü aleyna ve ala ibadillahi’s-salihin” veya üçüncü selam yani, “es-Selamü aleyküm verahmetullahi vebere katuhu” namazdan çıkmaya sebep olur.
- Müteferrik Meseleler (Konuyla Alakalı Çeşitli Meseleler)
Müteferrik Meseleler (Konuyla Alakalı Çeşitli Meseleler)
Mesele 616: Vatanda vaktin başında veya on gün kalmaya niyet ettiği yerde namaz kılmadan yolculuğa çıkan kimse yolculukta namaz kılmak isterse seferi kılmalıdır.
Mesele 617: Vaktin başında yolcu olup namazını kılmayan ve vatanına veya ikamet ettiği yere ulaşan kimse namazını tam kılmalıdır.
Mesele 618: Vaktin başında yolcu olup namazını kılmayan ve vatanına veya ikamet ettiği yere döndükten sonra namazı kazaya kalan kimse kazaya kalan namazını tam ve kaza olarak kılmalıdır.
Mesele 619: Namazın ilk vaktinde vatanında veya ikamet yerinde olup yolculukta namazı kaza olan kimse namazını seferi olarak kaza etmelidir.
Mesele 620: Namazın tam veya seferi olarak kılınmasında özgür olunan yerlerde (Mekke şehri, Medine şehri, Kufe Mescidi ve İmam Hüseyin’in (a.s) türbesi) dört rekâtlı namazlar seferi veya tam kılınabilir ve tam kılınması daha faziletlidir, ama müstehap ihtiyat gereği seferi kılınmalıdır.
Mesele 621: Fiili Mekke ve Medine şehrinin tamamında namazın seferi veya tam kılınması hükmü geçerli olup Mescidü’l-Haram ve Mescidü’n-Nebi’ye (s.a.a) has değildir, ama müstehap ihtiyat gereği bu iki mescitle yetinilmelidir.
Mesele 622: Kufe’de namazın seferi veya tam kılınma seçimi Kufe mescidine hastır ve Kufe şehrinde farz ihtiyat gereği seçim hükmü geçerli değildir.
Mesele 623: İmam Hüseyin’in (a.s) türbesinde seçim hükmü kümbetin altı ve İmam Hüseyin’in (a.s) kabri yanı için geçerlidir ve ihtiyat gereği revaklar ve sahnları kapsamaz.
Mesele 624: Adı geçen bu dört mekânda seçim hakkının sürekliliği vardır ve yolcu dört rekâtlı namazlarını ister tam isterse seferi kılabilir.
Mesele 625: Adı geçen bu mekânlarda yolcunun namazı kazaya kalsa (bilerek veya yanılgıyla) ve bu mekânların dışında namaz kaza edilmek istense güçlü görüş esasınca seferi kılınmalıdır ve bu mekânlarda namazın kazası kılınmak istenirse farz ihtiyat gereği seferi kılınmalıdır.
Mesele 626: Adı geçen mekânlarda seçim hükmü orucu kapsamaz, dolayısıyla yolcu bu mekânlarda mübarek Ramazan ayı orucunu tutamaz.
-
- Kaza Namazı
Kaza Namazı
Mesele 627: Günlük farz namazını, bilerek veya unutarak veya bilmeyerek, vaktinde kılmayan veya vaktinden sonra namazının batıl olduğunu anlayan kimse, kazasını kılmalıdır.
Mesele 628: Ayet namazı gibi günlük farz namazları dışında bir namazı vaktinde kılmayan kimse bu namazın kazasını yerine getirmelidir.
Mesele 629: Namazın kazası, mükellefin terk ettiğine veya batıl olduğuna yakîn etmesi durumunda farz olur, ama namazın terk edildiği veya batıl olduğuna şek edilir veya ihtimal verilirse namazın kazasının kılınması farz değildir.
Mesele 630: Namaz vaktinin tamamında baygın olan kimsenin namazını kaza etmesi farz değildir, ama baygınlık kendi istemi dâhilindeyse farz ihtiyat gereği namazını kaza etmelidir.
Mesele 631: İslam dinine giren gayri Müslim birisi Müslüman olmadan önce kılmadığı namazları kaza etmesi gerekmez, ama mürtet, yani İslam’dan dönen kimse tövbe ettikten sonra bu süreçte kılmadığı namazlarını kaza etmelidir.
Mesele 632: Vaktin tamamında adet veya lohusa halinde olan kadının namazlarının kazası yoktur.
Mesele 633: Kaza namazı olan kimsenin çabucak kazasını kılması gerekmez, elbette kazaya kalan namazın kılınmasından gaflet edilmemelidir.
Mesele 634: Konuyu ve şer’i hükmü bilmemesinden dolayı hadesten temizlenmeden namaz kılan kimse, örneğin cünüp olup gusül almadığını veya namazını gusüllü veya batıl abdestle kıldığını bilmeyen kimse namazlarını kaza etmelidir.
Mesele 635: Farz namazının kazası hangi şekilde kazaya kalmışsa o şekilde kılınmalıdır, dolayısıyla vazifesi dört rekât kılmak olan ve namazını kazaya bırakan kimse o namazın kazasını (yolculukta olsa bile) dört rekât kılmalıdır. Yolculukta dört rekâtlı namazlar (ki bu durumda seferidir) kazaya kalmışsa, her ne kadar yolculukta olmasa da, seferi kılınmalıdır.
Mesele 636: Farz namazlarının kazası gece ve gündüzün her hangi bir zamanında kılınabilir ve örneğin sabah namazının kazası sabah vaktinde veya öğle namazının kazası öğle namazının vaktinde kılınması gerekmez.
Mesele 637: Namazın kazasında ölçü vaktin sonudur. Dolayısıyla vaktin sonunda kazaya kalan namaz yolculukta kazaya kalmışsa, her ne kadar vaktin başında vatanda da olmuş olsa, seferi kılınmalıdır. Ve vaktin sonunda yolculukta değilse, vaktin başında yolculukta olsa dahi, namazını tam kılmalıdır.
Mesele 638: Bir gün öğle ve akşam namazlarının kazaları ile bir gün akşam ve yatsı namazlarının kazaları dışında kazaya kalan namazın kılınmasında sıralamaya riayet edilmesi farz değildir.
Mesele 639:Kaza namazlarının sayısını bilmeyen kimse yakîn ettiği miktarla yetinebilir.
Mesele 640: Kaza namazı olan kimse eda namazı kılabilir, ama farz ihtiyat gereği bir tek kaza namazı varsa ve özellikle kazaya kalan namaz o güne has ise, önce kaza namazını kılmalıdır.
Mesele 641: Üzerinde kaza namazı olan kimse nafile ve müstehap namaz kılabilir.
Mesele 642: Günlük namazların nafilesinin kazası müstehaptır.
- Kiralık Namaz
Kiralık Namaz
Mesele 643: Namaz veya oruç gibi ibadetler ölü tarafından yapılmamışsa ölü adına kaza yapması için birini kiralamak caizdir. Keza bir kimsenin bedelsiz olarak bunları yerine getirmesi de caizdir ve bunların yapılmasıyla meyyitin sorumluluğu ortadan kalkar.
Mesele 644: Ölü adına ücret karşılığı kılınan namaza kiralık namaz denir.
Mesele 645: Ölen kişi, kaza namazlarını kılması için ücret karşılığı birisinin kiralamasını vasiyet etmişse, mirasın üçte birine kadar buna amel edilmelidir ve üçte birinden fazlası için ise varislerin izni gerekir.
Mesele 646: Ölünün namazlarının kılınması için kiralanan kimse namaz esnasında ölüyü özellikleriyle belirlemesi gerekmez, bilakis özetle ve genel olarak ölüyü belirlemesi yeterlidir. Örneğin iki kişinin namazları için kiralanan kimse “Birinci ölünün namazı için niyet ediyorum” demesi yeterli olacaktır.
Mesele 647: Kiralık namaz için özel bir şart (cemaatle kılınması veya camide kılınması gibi) yoksa kiralanan kimse sadece namazları farzlarıyla kılmalıdır..
Mesele 648: Ölünün namazlarının kılınması için aynı cinsten olması şart değildir, yani ister ücret karşılığı isterse ücretsiz, erkek, kadının kaza namazlarını ve kadın erkeğin kaza namazlarını kılabilir.
Mesele 649: Ölünün namazının yüksek veya alçak sesle okunmasında naibin kendi sorumluluğuna amel etmesi gerekir. Dolayısıyla kadının namazlarını kılmak için naip olan erkek sabah, akşam ve yatsı namazlarında Fatiha ve sureyi yüksek sesle okuması gerekir.
Mesele 650: Ölünün kaza namazlarının kılınması için naip olan kimsenin aşağıdaki koşulları taşıması gerekir:
Namaz meselelerini içtihat veya taklitle sahih bilmelidir.
Namazı doğru bir şekilde yerine getireceğine itminan edilmesi gerekir.
Özrünün olmaması gerekir, örneğin oturarak namaz kılan kimse ölünün namazları için naip olamaz.
- Baba ve Annenin Kaza Namazları
Baba ve Annenin Kaza Namazları
Mesele 651: Büyük erkek evladı ölen babasının ve farz ihtiyat gereği ölen annesinin namazlarını kaza etmesi farzdır.
Mesele 652: Baba veya anne hiç namaz kılmadıysa, farz ihtiyat gereği kaza namazları büyük erkek evlada farzdır.
Mesele 653: Büyük oğuldan, reşit olsun veya olmasın, ana babası öldüğünde sağ olan en büyük erkek çocuk kastedilir.
Mesele 654: Ölenin en büyük çocuğu kız, ikinci çocuğu erkek ise, anne ve babanın namazları, farz ihtiyat gereği ikinci çocuk olan büyük oğula farzdır.
Mesele 655: Anne ve babanın namazlarını (büyük oğuldan başka) başkası kaza ederse, büyük oğulun üzerinden düşer.
Mesele 656: Büyük oğula, anne ve babasının kılmadığından emin olduğu namazlarını kaza etmesi farzdır ve onların kaza namazlarının kalıp kalmadığını bilmiyorsa ona bir şey farz olmaz ve bu konuda araştırılması lazım değildir.
Mesele 657: Büyük oğula anne ve babasının namazlarını mümkün olan her şekilde kaza etmesi farzdır ve bundan acizse üzerinde herhangi bir sorumluluk yoktur.
Mesele 658: Kendi kaza namazı olan ve ana-babasının kaza namazıyla da sorumlu olan kimse her birinin önce kılınmasında serbesttir ve istediğini önce kılabilir.
Mesele 659: Anne ve babasının ölümünden sonra büyük oğul ölürse, diğer çocukların ana babalarının namazlarını kılmaları farz değildir.
- Âyât Namazı
- Ramazan ve Kurban Bayramı
Ramazan ve Kurban Bayramı
Mesele 681: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı namazı, Masumun (a.s) huzuruyla birlikte farzdır ve cemaatle kılınmalıdır ve içinde bulunduğumuz asırda (ki büyük gaybettir) müstehaptır.
Mesele 682: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı namazının vakti güneşin doğuşundan öğleye kadardır.
Mesele 683: Kurban Bayramı namazının güneş doğup yükselmeye başladıktan sonra kılınması müstehaptır ve Ramazan Bayramı’nda ise güneş doğduktan sonra iftar edilmesi, fitre zekâtının verilmesi ve sonra bayram namazının kılınması müstehaptır.
Mesele 684: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı iki rekâttır: Birinci rekâtta Fatiha ve sureden sonra beş tekbir söylenir, her tekbirden sonra bir kunut okunur, beşinci kunuttan sonra bir tekbir daha söylenip rükûa gidilir ve iki secdeden sonra ikinci rekâtta Fatiha ve sureden sonra dört tekbir söylenir ve her tekbirden sonra bir kunut okunur ve beşinci tekbir söylenip rükûa gidilir ve namaz bitine kadar devam edilir.
Mesele 685: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramında kıratın yüksek sesle okunması müstehaptır.
Mesele 686: Bayram namazının özel suresi yoktur, ama birinci rekâtta “Şems” suresi ve ikinci rekâtta “Gaşiye” suresinin okunması ya da birinci rekâtta “Ala” ve ikinci rekâtta “Şems” suresinin okunması çok daha iyidir.
Mesele 687: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramında her hangi bir dua ve zikir yeterlidir, ama sevap ümidiyle şu duanın okunması çok daha iyidir:
اَللَّهُمَّ اَهْلَ الْکِبْرِیَاءِ وَالْعَظَمَةِ وَ اَهْلَ الْجُودِ وَالْجَبَرُوتِ وَ اَهْلَ الْعَفْوِ وَالرَّحْمَةِ وَ اَهْلَ التَّقْوَی وَالْمَغْفِرَةِ اَسْأَلُکَ بِحَقِّ هَذَا الْیَوْمِ الَّذِی جَعَلْتَهُ لِلْمُسْلِمِینَ عیِداً وَ لِمُحَمَّدٍ صَلَّی اللَّهُ عَلیْهِ وَ آلِهِ ذُخْراً وَ شَرَفاً وَ کَرَامَةً وَ مَزِیداً اَنْ تُصَلِّیَ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ وَ اَنْ تُدْخِلَنِی فِی کُلَّ خَیْرٍ اَدْخَلْتَ فِیهِ مُحَمَّداً وَ آلَ مُحَمَّدٍ وَ اَنْ تُخْرِجَنِی مِنْ کُلِّ سُوءٍ اَخْرَجْتَ مِنْهُ مُحَمَّداً وَ آلَ مُحَمَّدٍ صَلَوَاتُکَ عَلَیْهِ وَ عَلَیْهِمْ اَللَّهُمَّ اِنّی اَسْأَلُکَ خَیْرَ مَا سَأَلَکَ بِهِ عِبَادُکَ الصَّالِحُونَ وَ اَعُوذُ بِکَ مِمَّا اسْتَعَاذَ مِنْهُ عِبَادُکَ الْمُخْلَصُونَ
Okunuşu: “Allahumme ehle’l-kibriyâi ve'l-‘azemeti ve ehle’l -cûdi ve'l-ceberûti ve ehle’l-‘afvi ve'r-rehmeti ve ehle’t-takva ve'l-meğfire. Es'eluke bihakki haze'l-yevm ellezî ce‘altehu li'l-muslimîne ‘îden ve li-Muhemmedin sellellahu aleyhi ve âlihi zuhren ve şerefen ve kerameten ve mezîden en tusalliye ala Muhemmedin ve al-i Muhemmedin ve en tudhilenî fî kulli hayrin edhalte fîhi Muhemmeden ve âl-e Muhemmedin ve en tuhricenî min kulli sûin ahrecte minhu Muhemmeden ve âl-e Muhemmedin selevatuke aleyhi ve aleyhim. Ellahumme innî es'eluke hayre ma seeleke bihi ‘ibaduke’s-salihûn ve e‘ûzu bike mimmeste‘aze minhu ‘ibaduke’l-muhlesûn.”
Mesele 688: Bayram namazının kunutunun kısa veya uzun okunmasının sakıncası yoktur, ama duanın eksiltilmesi veya çoğaltılması caiz değildir.
Mesele 689: Namazın tekbirleri ve kunutlarında şek edilirse, yeri geçmemişse en azının yapıldığı esas alınmalıdır ve sonradan yerine getirildiği hatırlanırsa sakıncası yoktur.
Mesele 690: Kıraatler veya tekbirler veya kunutlar unutulursa namaz sahihtir, ama rükû veya iki secde veya iftitah tekbiri unutulursa namaz batıldır.
Mesele 691: Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramının kazası yoktur.
- Cemaat Namazı
- Cuma Namazı
-
- İKİNCİ BÖLÜM ORUÇ
- Terimler Sözlüğü
A
Adak (Nezir): Adak, dinen mükellef olmadığı halde, kişinin farz veya vacip türünden bir ibadeti yapacağına dair Allâh’a söz vermesi şeklinde tanımlanabilir. Adak, ferdin, arzu ettiğine kavuşmak, korktuğundan sakınmak hususunda Allâh’ın yardım ve desteğini sağlamak amacıyla, kendiliğinden bir takım dinî mükellefiyetler altına girmesi olarak yorumlanabilir. Serbest bırakmak, salıvermek; köle veya cariyeyi hürriyetlerine kavuşturmak demektir.
Adalet: Büyük günah işlememek ve küçük günahları tekrar etmemek vesilesiyle oluşan içsel halet.
Adil: Adalet niteliğine sahip olan kimse, adaletle davranan kimse.
Ahit: Bir işin terk edilmesi için Özel lafızlarla gerçekleşen Allah ile kul arasındaki sözleşme.
A’lem (en bilgili müçtehit): Allah'ın hükümlerini belirli kaynaklardan anlayıp çıkarmada kendi zamanında yaşayan müçtehitlerin hepsinden daha üstün olan kimse.
Âyat Namazı: Deprem olduğu, ay ve güneşin tutulduğu vb. durumlarda kılınması gereken iki rekât namaz. Adet Hâli: Kadının her ay belirli günlerde özel nitelikli kan görme durumu.
B
Bâliğ: Buluğ alametlerinden birisinin gerçekleşmesiyle şer’i tekliflerini yerine getirmekle yükümlü kimse.
Bedel: Bir ameli yapma imkânının olmaması sebebiyle onun yerine geçece başka bir amelin yapılması, örneğin abdest alınması veya gusül yapılması imkânının olmaması sebebiyle teyemmüm edilmesi.
Batıl: Rükünlerini veya şartlarını büsbütün veya kısmen kendisinde toplamayan herhangi geçersiz bir ibadet ve muameledir. Bir özür bulunmaksızın abdestsiz kılınan namaz veya faiz üzere yapılan anlaşma gibi.
Bayram Namazı: Ramazan ve Kurban Bayramı günü özel bir şekilde kılınan iki rekât namaz.
C
Cahil-i Kasır (Suçsuz Cahil): Ya kesinlikle kendi cehaletinin farkında olmayan veya farkında olsa da cehaletini gidereceği bir yolu olmayan kimse.
Cahil-i Mukassır (Suçlu Cahil): Kendi cehaletinin farkında olup onu giderme yollarını bilen ve bunu yapmaya da gücü yeten, ama aldırmazlık eden veya vurdumduymazlık yapan kimse.
Cünüp: Kendisinden meni çıkan veya cinsel ilişkide bulunan kimse.
Cenabet: Cünüp olma hâli, insandan meni çıktıktan veya cinsel ilişkide bulunduktan sonraki hâl.
Cuma Namazı: Cuma günü öğlen vakti, öğlen namazı yerine, en az 5 kişiden oluşan ve sadece cemaatle kılınan iki rekât özel namaz.
Cüz: Bir şeyin aslı ile ilgili olan ve olmaması onun aslına zarar veren şey, o şeyin cüz’ü ve bir parçası sayılır. Dolayısıyla, rükû ve secde namazın aslıyla ilintili olduğundan namazın bir cüz’ü sayılırlar.
E
Ecîr: Belli bir anlaşma üzere, yaptığı işin karşılığında ücret alan kimse.
F
Farz-ı Kifaye: Müslümanlardan bir kısmının yerine getirmesiyle başkalarının üzerinden kalkan farz bir amel.
Fetva: Müçtehidin muteber kaynaklardan elde ettiği şer’i hüküm.
Fecir: Sabaha karşı güneş doğmadan önce, ufkun doğusunda görülen aydınlık, tan yerinin ağarması.
Fecr-i Sadık: İkinci fecir, birinci fecirden sonra ufukta yatay şekilde görülen ağarma. Bununla sabah namazının vakti girmiş olur.
Fecr-i Kâzib: Birinci fecir, sabah ezanına yakın doğuda dikey şekilde görülen ağarma.
Fidye: Bir özür sebebiyle yerine getirilmeyen ibadetin telafi edilmesi için kanun koyucunun verilmesi üzere belirlediği malın bir miktarı.
Fakir: Muhtaç, ihtiyacı olan; kendisinin ve ailesinin yıllık ihtiyacına sahip olmayan kimse.
Farz: Yapılması din yönünden kesin şekilde gerekli olan herhangi bir görev. Farzların yapılmasında büyük sevaplar vardır. Özürsüz olarak yapılmamaları, Allah'ın azabını gerektirir.
Farz Gusül: Yapılması gerekli olan gusül. Farz gusüller şunlardır: 1) Cenabet guslü. 2) Hayız guslü. 3) Nifas guslü. 4) İstihaze guslü. 5) Ölüye dokunma guslü. 6) Cenaze guslü. 7) Nezretme, yemin etme vb. sebeple farz olan gusül.
Farz İhtiyat: Fetva açıklanmaksızın ihtiyatın beyan edilmesidir. Mükellefin bu ihtiyata amel etmesi veya o konuda daha bilgili bir müçtehidi taklit etmesi gerekir.
Fitre: Fıtır sadakası; Ramazan Bayramı dolayısıyla fakirlere verilmesi veya zekâtın masraf edilecek yerlerinde harcanması gereken yaklaşık 3 kilogram buğday, arpa, pirinç veya mısır gibi yiyecek maddesi ya da onlardan birinin tutarı miktarındaki nakit para.
G
Gece Namazı: Gece yarısından sonra ikişer rekât olarak kılınan sekiz rekât namaz.
Güneşin Zevali: Şer’i öğle vakti (güneşin tam tepede yer alması) ve öğle namazının farz olduğu zaman.
Gusül: Bedenin bütününün özel bir şekilde kurbet (Allah’a yaklaşma) kastı ile yıkanması. Buna boy abdesti ve “taharet-i kübra” (büyük temizlik) da denir. Böyle bir temizliği gerektiren hâl, cünüplüktür. Ayrıca kadınların hayız ve nifas kanlarının sona ermesi ve diğer bir takım durumlardır.
Günlük Nafileler: Günlük müstehap namazlar.
Günlük Namazlar: Her gece-gündüz kılınması farz olan toplam 17 rekât namaz.
H
Hayız Kadın: Âdet gören kadın.
İ
İftar: Orucu bozmak.
İftitah Tekbiri: Namaza girmek kastıyla söylenen "Allah-u Ekber”. Bu tekbire “Tekbiretü’l-İhram” da denir.
İhtilâm: İnsandan uykuda meni çıkması.
İhtiyat Namazı: Günlük namazların rekâtlarında şüpheye düşüldüğü zaman şüpheyle ilgili hükümlere göre namaz tamamlandıktan sonra, şüpheye düşülen rekâtları telafi etmek için bazen bir bazen de iki rekât olarak suresiz kılınan namazdır.
İkamet Kastı: Yolcunun, on gün bir yerde kalmaya karar vermesi.
İstihaze: Kadınların gördüğü üç çeşit kandan birinin ismidir. Bu rahimden değil de bir damardan gelip tenasül organı yolu ile akan kokusuz bir kandır. Bu durumda olan bir kadına müstehaze denir.
İstimnâ: Mastürbasyon; kendi kendine cinsî tatmin; meni çıkmasına sebep olacak bir işi yapmak, elle meni çıkmasına sebep olmak gibi.
İhtiyat: Mükellefin gerçek vazifesine yakîn veya itminan oluşturacak şekilde amal etmesi.
K
Kâfir: Allah’ı, tevhidi veya Peygamber Ekrem’in (s.a.a) nübüvvetini inkar eden kimse. Masumlara küfreden ve nübüvvetin inkârıyla sonuçlanması durumunda dinin gerekliliklerini inkâr eden kimse
Kefaret: İnsanın mürtekip olduğu hatasını telafi etmesi veya bazı günahların cezalandırılması unvanıyla kanun koyucunun kararlaştırdığı iş.
Kaza Etmek: Namaz ve oruç gibi vaktinde yerine getirilmeyen bir ameli vakti dışında yerine getirmek.
Kıraat: Sözlükte okumak anlamına gelir. Fıkıh ilminde ise, günlük namazlarda Fatiha ve bir kâmil sureyi okumaya denir.
Kıyam: Ayakta durmak; namazda ayakta durmak
Kunut: Namazın ikinci rekâtında kıraatten sonra ellerin iç kısmını yüzün karşısında tutarak zikir ve dua okumak.
Kurban Bayramı: İki büyük İslâmî bayramdan biri olan Zilhicce ayının onuncu günü.
Küçük Hades: Abdesti bozan şeyler; idrar, gaita, yellenmek, uyumak, aklı gideren şeyler, istihaze ve gusül gerektirmeyen şeyler.
M
Me’mum: Cemaat namazında cemaat imamına uyan kimse
Mubah: Bu terim namazın şartları konusunda kullanılması durumunda namaz kılınan yerin gasp edilmemiş olmaması ve hükümler konusunda ise helal anlamını taşır.
Mekruh: Allah Teâlâ nezdinde matlup olmayan, ama Allah Teâlâ’nın haram etmediği iş.
Mukallit: Müçtehidi taklit eden, onun sözlerine göre hareket eden.
Müçtehit: Muteber kaynaklardan şer’i hükmü elde etmede uzman kimse.
Muvâlât: Peş peşe yapmak; namazın bölümlerini ara vermeden peş peşe yerine getirmek.
Mûd: Yaklaşık 750 gram ağırlığında olan bir ölçü birimi.
Mükellef: Bulûğ çağına ermiş akıllı insan.
Mümeyyiz: İyi ve kötüyü anlayıp birbirinden ayırt edebilen çocuk.
Münferid: Namazı cemaatle değil tek başına kılmak.
Mürtet: İslâm dininden ayrılıp başka bir dine geçen; İslâm dinini terk eden; önce Müslüman olup Müslümanlıktan çıkarak Allah’ı ya da Peygamberi (s.a.a) veya Allah’ı ve Peygamberi inkâr etmek manasına gelen dinin zarurî (tartışma götürmez apaçık) hükümlerinden birini inkâr eden kimse. Mürtet şartlarına göre iki kısma ayrılır:
1) Millî Mürtet: Gayrimüslim anne-babadan doğan ve kâfir olduğunu bildirdikten sonra Müslüman olup, tekrar kâfir olan kimse.
2) Fıtrî Mürtet: Müslüman babadan veya Müslüman anneden veyahut Müslüman baba ve anneden doğan ve daha sonra kâfir olan kimse.
Müstehap: Yapılması iyi ve sevabı olan, ama yapılmaması azabı gerektirmeyen iş.
Müstehap Gusül: Bazı günler ve geceler veya bazı ibadetler ve ziyaretler münasebetiyle yapılmasında sevap olan gusüller, cuma guslü, ziyaret guslü gibi.
Müstehap İhtiyat: Fetva eşliğinde ihtiyatın açıklanması. Bu ihtiyata amel edilmesi farz değil, müstehaptır.
N
Nafile: Müstehap namaz.
Namahrem: Şer’î bakımdan mahrem olmayan; evlenmeleri şer’en mümkün olan; bir erkeğin veya kadının şer’en bakması yasak ve haram olan kimse.
Necaset: İdrar, dışkı, meni, lâşe, kan vb. gibi pislik sayılan şeyler.
Necis: Temiz olmayan şey, pisliğe bulaşan şey.
Nezir: Adak, özel bir akit ile iyi bir işi yapmayı veya kötü bir işi yapmamayı kendine farz etmek.
Niyetten Dönme: Niyeti bir niyetten başka bir niyete çevirmek.
Nifas: Çocuğun doğumu arkasından kadınlardan gelen kan.
Farz İhtiyat: Fetva olmaksızın ihtiyatın açıklanması. Mükellef bu ihtiyata amel etmeli veya konu hakkında fetvası olan daha bilgili bir müçtehidi taklit etmelidir.
İtihaze: Kadının rahminden gelen üç kandan birisidir (diğer iki kısmı hayız kanı ve lohusa kanı olup bunların her birinin özel alameti vardır).
İstimna: Meni çıkarmak kastıyla insanın kendi kendine yaptığı eylem.
İftar: Orucu açmak.
İmsak: Orucu bozmaktan kaçınma.
T
Tâbi: Bir başka birisi için şoförlük yapan kimsenin örneğinde olduğu gibi bir kimsenin yolculuk yapma kastı olması beraberinde götürdüğü kimsedir.
Tezkiye: Bir takım şartlara amel edilmesiyle cüzlerin temizlenmesi veya hayvan etinin helal edilmesi.
Taklit: Müçtehidin fetvasına tabii olma.
Tekbiretü’l-İhram: Namaza başlama niyetiyle “Allahu ekber” söylemek.
Tenkiye: Büyük bağırsağa su veya her türlü sıvının akıtılmasına tenkiye denir ve genellikle bu işten bazı hastalıkların tedavi edilmesi için tenkiyeden yararlanılır.
C
Cahil-i Hükm: Şer’i hükmü bilmeyen kimse.
H
Hayız: Aylık periyodunda olan kadın.
Hakim-i Şer’: Toplumun işlerinin üstlenilmesinde koşulların tamamını taşıyan fakih.
Hades: İdrar ve dışkı veya cenabet ve hayızlıkla oluşup abdest veya gusülle giderilen içsel temiz olmama hali.
Hadd-i Terahhus: Yol mesafesinin bir kısmı – bazı araştırmalar esasınca 1350 metreden sonra ulaşılan şehrin en son noktası ki hoparlör olmaksızın şehrin ezan sesi işitilir, şehrin evlerinin duvarları görünmez ve namaz seferi ve oruç batıldır.
Harec: Bir işin yapılmasında tahammül edilemeyecek ölçüde meşakkat ve zorluk.
R
Rekât: Namazın bölüklerinden her birine denir. Şöyle ki, bir namazda kıyam, rükû ve iki secdenin toplamı bir rekâttır. Bir namazda iki kıyam, iki rükû ve dört secde bulunursa, o namaz iki rekâtlı olur.
Ruhsat Haddi: İkamet yerinden, oranın ezanı duyulmayacak ve duvarı görülmeyecek uzaklıktaki mesafe ve ötesi.
Rükün: Bir şeyin temel direği, ibadetlerin temel ve aslını teşkil eden şeyler; yapılmadığı takdirde ibadetin batıl olmasını gerektiren şeyler.
Rükû: Sözlükte eğilme demektir. Din deyiminde namazdaki okuyuştan sonra eğilerek baş ve sırtı düz bir şekle getirmektir.
S
Sehiv Secdesi: Namazda yanılarak yapılan yanlışlıklar için namazdan sonra yerine getirilen iki secde.
Sakıncalıdır (Sorunludur): Net bir hükmü olmayan konu.
Secde: Allah-u Teâlâ’nın azameti karşısında alnı, elin iç kısmını, diz kapaklarını ve ayak başparmaklarının ucunu yere koymak.
Seferî: Dört rekâtlı namazları yolculukta kısaltarak iki rekât kılması gereken kimse.
Seferî Namaz: Yolculukta iki rekât olarak kılınan günlük dört rekâtlı namazlar.
Ş
Şükür Secdesi: Namaz dışında Allah’a teşekkür etme kastıyla alnın secdeye konması.
Şek: İki tarafı eşit olan ve bir tarafı diğer bir tarafa tercih edilmeyen iki veya daha çok şey arasında şüphe edilmesi olup tarafların en iyisi “zan” ve en zayıfı “vehim” olarak adlandırılır.
Şâhıs: Öğlen vaktini tayin etmek için yere dikilen ağaç ve benzeri şey.
Şef’ Namazı: Sekiz rekât gece namazından sonra kılınan iki rekât müstehap namaz.
Şer’î Hâkim: İslâm hükümlerini icra makamında olan müçtehit veya onun naibi; başka bir deyişle, İslâmî ölçülere göre hükmü geçerli olan müçtehit veya naibi.
Şer’î Öğlen: Bazı yerlerde şâhısın gölgesinin yok olduğu, bazı yerlerde de şâhısın gölgesinin en az miktarına ulaştığı zaman şer'î öğlen ve öğlen ezanının vaktidir.
Şek Günü: Kameri ayın yirmi dokuzuncu günü ayın gün batımında havanın bulutlu olması veya başka bir sebepten dolayı görülmemesi veya ayın görülmesinde ihtilaf edilmesine şek günü denilir. Dolayısıyla Şaban ayının, Şaban’ın son günü ve Ramazan’ın ilk günü arasında olması durumunda Şaban’ın sonu hesap edilir ve o gün müstehap veya kaza orucuna niyet edilmesi caizdir. Ama o gün Ramazan ayı orucuna niyet edilmesi haramdır. Ramazan ayının sonu ve Şevval ayının birinci günü şek edilirse Ramazan ayının sonu hesap edilir ve oruç farzdır.
Şükür Secdesi: Allah-u Teâlâ’ya verdiği nimetler karşısında teşekkür etmek amacıyla alnı yere koymak.
T
Taklit: Müçtehidin fetvalarına göre amel etmek.
Taharet: 1. Necasetten temizlenmek. 2. Abdest veya gusül veya teyemmümle gerçekleşen içsel manevi temizlenme.
Tilavet Secdesi: Belirli ayetler okunduğunda veya duyulduğunda, Allah'ın büyüklüğü ve azameti karşısında yerine getirilen secdeye denir. Farz olan tilavet secdesinde aşağıdaki ayetlerden birisinin işitilmesiyle hemen secdeye gidilmelidir:
21’rinci cüz, Secde Suresi, 15’şinci ayet
24’düncü cüz, Fussilet Suresi, 37’dinci ayet
27’dinci cüz, Necm Suresi, Son ayet
30’zuncu cüz, Alak Suresi, Son Ayet.
Ö
Örf: Halkın genelinin âdeti, geleneği ve göreneği.
Özür: Vazifenin yerine getirilmemesinde kabul edilebilir delil.
V
Vâris: Ölen kimsenin malına şer’an sahip olan kimse.
Vasî: Yetkili; ölünün kendisinden sonra vasiyetini yerine getirmesini için tayin ettiği kimse; vesâyeti yüklenen şahıs; ölünün yetki sahibi olduğu kimseler hakkında, ölü tarafından onların işlerine bakmak üzere yetkili kılınan kim-se; bir peygamberin tayin etmesi üzere ölümünden sonra onun yerine geçen kimse.
Vasiyet: İnsanın, ölümünden sonraki işler hakkında bulunduğu tavsiyeler. Örneğin, bazı işlerin kendisi için yapılmasını istemesi, malının bir kısmının birilerine verilmesini söylemesi ve evladı gibi yetki sahibi olduğu kimseler hakkında, birini vasî tayin etmesi.
Vatan: İnsanın, kendine ikamet ve yaşamak yeri olarak seçtiği yer.
Vatandan Dönme (Yüz Çevirme): Vatanda ikamet etmeyi sürekli terk etmeye karar vermek.
Vekâlet: Vekil olma; bir kimseyi, kendisi için bir işi yapmakla vazifelendirmek.
Vekil: Başkası için bir işi yapmakla görevli olan kimse.
Veli: Çocuğun bakımı ve idaresi üzerinde olan, hâl ve hareketlerinden sorumlu bulunan kimse; şer’en çocuğun, delinin ve sefih insanın yetkilisi ve yöneticisi olan kimse; baba, büyük baba ve şer’î hâkim gibi.
Vitir Namazı: 8 rekât gece namazı ve 2 rekât şef' namazından sonra kılınan bir rekâtlık namaz.
Z
Zeval: Güneşin gün ortasından batıya doğru eğilmesi.
Zarurî Konular: Müslümanların dinin bir parçası olarak kabul ettikleri tartışma götürmeyen hükümler, namaz ve orucun farz olması gibi.
Zekât: Bir takım şartlarla belirli yerlerde kullanılması gereken malların (buğday gibi) bir kısmı.
Zekat-ı Fıtr: Yaklaşık üç kilo hububat veya üç kilo hububata denk gelen para olup Ramazan Bayramı akşamından bayram öğle vaktine kadar verilmesi farzdır.