Bismillahirrahmanirrahim[1]
والحمدلله ربّ العالمین و الصّلاة و السّلام علی سیّدنا و نبیّنا ابی القاسم المصطفی محمّد و علی آله الطّیّبین
الطّاهرین و صحبه المنتجبین و من تبعهم باحسان الی یوم الدّین.
Aziz bacı ve kardeşlerim! Çok hoş geldiniz. Tüm içtenlikle hepinize hoş geldiniz diyorum. Sizler burada aslında kendi evinizde ve kendi kardeşlerinizin içindesiniz.. Biz dünyanın neresinde olursa olsun tüm Müslüman kardeşlerimize bu gözle bakıyoruz.. Sizleri kendi kardeşlerimiz kabul ediyor ve pratikte de Allah’ın izni ve yardımıyla bu kardeşlik duygumuzu göstermişiz.
Ehli Beyt (as)’a karşı sevgi ve muhabbet olan bu konferansın ana gündem maddesi çok önemli bir konudur.. Ehli Beyt (as)’a muhabbet İslam’da belli bir grub ve zümreye mahsus bir mesele değil; tüm Müslümanlar Allah Resulü’nün Ehli Beyt’ini sevmekteler¸tüm Müslümanlar Allah Resulü’nün Ehlibeytine karşı muhabbet göstermekteler. Elbette tarihte nasibiler adında küçük bir azınlık grub bunun dışında tutulmalıdır. Onlar da muhtemelen dini Saikler değil de siyasi Saiklerden dolayıydı; fakat Müslümanların genel kesimi asrı saadet döneminden bugüne kadar Ehli Beyt (as)’ın muhipleri olmuşlardır. İşte bu bir cümle bizler için bir derstir; o ders de şudur ki Ehli Beyt (as)’ın sevgisi sayesinde Müslümanlar arasından icma ve birlik oluşturulabilinir; bun Müslümanların birlik ve dayanışması yönünde bir temel ve ana eksen etmek mümkün. Yüce İslam Peygamberi’nin (sav) mübarek varlığı Müslümanlar içerisinde eksen ve vahdet ekseni olduğu; veya Kur’anı Kerim ve Kabe Müslümanların birlik ekseni olduğu gibi Ehli Beyt (as) sevgisi de Müslümanların vahdeti ve gönül birlikteliği için bir temel eksen olabilir.
Ben siz değerli kardeşlerime şunu vurgulamak isterim ki bugün İslam dünyası işte böyle bir vahdet ve dayanışmaya aşırı derecede muhtaçtır. İslam dünyasının vücudu günümüzde yaralanmıştır; İslam düşmanları bugün Müslümanlar içerisinde savaş ve ihtilaf çıkararak onların gücünü yok etmiş, kendileriyle meşgul etmiş ve düşmanlar, Müslümanları güvenli bir mıntıkaya itmeyi başarmış; buna karşılık Siyonist İsrail rejimi için Batı Asya bölgesinde güven oluşturmuşlardır. Müslümanlar ise birbirinin canına düşmüş durumda; işte bugün karşı karşıya bulunduğumuz gerçek budur; bu ise düşmanların işidir; Amerika’nın işidir; uluslar arası siyonizmin işidir; onların bu bölgedeki uzantıları ve işbirlikçilerinin işidir. Üzülerek kabul etmeliyiz ki İslam ümmeti ve İslam devletlerinin kendi içinde, Amerika’nın istediği, Siyonistlerin istediği şeyleri yapmaktalar, masraflarını karşılamaktalar, alt yapısını hazırlamaktalar, onlar için birer araç haline gelmekteler; niçin? Çünkü İslam ümmetinin varlığına darbe vurmak istiyorlar. İşte böyle bir ortamda İslam ümmetinin birlik ve vahdeti farzların en farz olanıdır. Yan yana kenetlenmeliyiz.
Ehli Beyt (as) sevgisinin Kur’anı kökü bulunmakta, hadis kökü bulunmakta; yeni bir mesele değil. Tüm İslam fırkaları ve mezheplerinin üzerinde görüş birliği içinde oldukları hadis, sakaleyn hadisidir.
-اِنّی تارِکٌ فیکُمُ الثَّقَلَینِ کِتابَ اللهِ وَ عِترَتی اَهلَ بَیتی فَاِنَّهُما لَن یَفتَرِقا حَتَّی یَرِدا عَلَیَّ الحَوض[2]
Gerçi bize öğrettiği husus, Ehli Beyt (as)a itaattir ama muhabbet ve sevginin olmadığı bir itaatin de anlamı yoktur; bu hadisten muhabbet, sevgi anlaşılıyor. Nitekim kur7anı kerimde de şöyle buyruluyor:
اِنَّما یُریدُ اللهُ لِیُذهِبَ عَنکُمُ الرِّجسَ اَهلَ البَیتِ وَ یُطَهِّرَکُم تَطهیرًا[3]
“…Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi temiz yapmak istiyor.”
Allah Taala’nın Ehli Beyt’te olmasını irade ettiği bu temizlik Müslümanların Ehli Beyt (as)a karşı besledikleri bu sevgi ve muhabbetten ibarettir. Bunun için de bu Müslümanların birliği olur.
İslam dünyasının içine savaşı yaymak, İslam düşmanlarının çıkarlarını temin etmekte, ve ne yazık ki bugün bunu başarmışlarda. Biz düşman’ın bu komplosu karşısında durmuşuz ve durmaya da devam edeceğiz. Benim sizlere arzım şudur; Allah taala’nın yardımı, iradesi ve meşiyyeti ve müsadesi sayesinde bizler düşmanlarımız karşısındaki bu direniş ve mücadelede muzaffer olacağız.
Bugün Filistin, İslam dünyasının en öncelikli meselesidir. Filistin meselesini sahih olarak idrak edip, yakından bilenler, Filistin meselesinin İslam dünyasının birinci meselesi olduğunu kabul ve iz’an etmekte. İslam düşmanlarına galebe çalma anahtarı Filistin meselesidir. Bugün İslam dünyasının en önemli meselesi hiç kuşkusuz Filistin meselesidir. Niçin? Çünkü Filistin bir İslam beldesi, ülkesidir ve gelerek bu ülkeyi işgal ettiler, halkından zorla aldılar. Mesele bir şehir veya köyün işgl edilmesi meselesi değil, bir ülkeyi işgal ettiler ve orayı kendileri için bölge ülkelerinin güvenlik ve huzurunu yok etmek yönünde bir üs haline getirdiler; kanset tümörü ile mücadele etmek gerekir. Şimdi dikkat ediniz biri kalkmış din müftüsü kisvesinde siyonizme karşı mücadele etmenin haram olduğu veya siyonizme karşı mücadele eden filan gruba yardım etmenin caiz olmadığı fetvasını vermektedir. İslam dünyasında İslam’ın çıkarları aleyhinde bu gibi fetvalar veren, düşmanlarla dostça ilişki içinde olan kimselerin olması bir faciadır; bu, müminleri (اَشِدّآءُ عَلَی الکُفّارِ رُحَمآءُ بَینَهُم) kafirlere karşı serttirler ama kendilerine karşı merhametli şeklinde tanımlayan Kur’anı Kerim’in açık ifadesine aykırıdır; onlara karşı dostlar anma Müslümanlara karşı bakınız neler ediyorlar! Irak, Suriye ve başka yerlerdeki IŞİD habis şeceresi ve benzerlerini oluşturmaları ve ihtilaf çıkarmalarına bakınız.
Elbette bu şecere Irak ve Suriye’de hezimete uğradı ama bu garanti edilemez ve başka yerde bu oyunu sergileme imkanları var; Amerika, İslam’a karşı düşmanlıktan el çekmiyor; uyanık olmalıyız, bilinçli olmalıyız; hazırlıklı olmalı, gafil avlanmamalıyız. İmam Ali (as) Nehc’ul Belaga’da şöyle buyuruyor:
وَ اللهِ لَا اَکونُ کَالضَّبُعِ تَنامُ عَلیٰ طولِ اللَدم[4]
Allah’a andolsun ki ben, taş ve sopanın vurulmasından yükselen nağmeyle kendi yuvasında uyutulmak istenen sırtlan değilim…
İşte bizler böyle olmalıyız; uyumamalıyız, gaflette olmamalıyız, düşman’ın hilesini göz ardı etmemeliyiz. Uyanık olmamız gerekir.
Bu uyanık olmanın bir takım gerekleri var; Bu gereklerden biri işte bu sahip olmamız gereken kardeşlik ve muhabbettir. Bu muhabbet, İslam dünyasına karşı alenen düşmanlıkta bulunan veya o düşmanlara yardımda bulunan faktörlere karşı mukabele ve mücadele etmeyi gerektirmektedir; sizler muhtelif ülkelerde bu moralin münadisi olmalısınız; mukabele ve mücadele için Müslümanları teyakkuz halinde tutmalısınız. Bundan gaye her yerde savaş ve militarist olmak değil, bilakis sizlerin sözlerinizi işiten, sizlere muhatap olan zihinleri bugün İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu gerçeklerle tanıştırmaktır. Biz kesin olarak bu sorumluluktan vazgeçmeyeceğiz; bu sorumluluktan el çekmeyeceğiz ve eminim ki Allah taala’da bu hedefin tahakkukunda bizlere yardımda bulunacak.
یٰاَیُّهَا الَّذینَ ءامَنوا لا تَتَّخِذوا عَدُوّی وَ عَدُوَّکُم اَولِیآءَ تُلقونَ اِلَیهِم بِالمَوَدَّة[5]
“Ey inananlar, düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinip onları sevmeyin, onlara haber yolluyorsunuz ama onlar, size gerçek olarak gelen şeye kâfir olmuşlardır…”
Ayeti kerimenin açık ifadesine aykırı olarak hareket ettiler.
Allah’a şükürler olsun ki İslam dünyası artık uyanmıştır, Biz Müslümanlar muhtelif ülkelerde bugün artık büyük bir gerçeğiz; müstekbirlik ve küfre tahmil edilmiş bir gerçeğiz bizler. İslam dünyası bugün artık küfür ve istikbar karşısında durabilecek ve kendi sözünü kabullendirebilecek konumdadır. Allah’a şükürler olsun ki bugün İran coğrafyasında İslam adına bir devlet bulunmaktadır ki İslami bir devlet olmasıyla iftihar ediyor. Elbette bugün bizler ülkede İslam’ın egemenliğiyle ilgili tüm hedef ve arzularımızı tahakkuk ettirebilmiş değiliz; biz henüz yolun yarısında bulunuyoruz; hedefimiz tüm bu İslami hedeflerin tahakkuku ve İslam şeriatının tam olarak egemen olmasını sağlamaktır. İşte bu bizim hedefimizdir ve Allah’ın izniyle bu hedefi tahakkuk ettireceğiz; bu ise İslam düşmanlarına karşı zafer kazanılmasına sebep olacak; işte bugün bu gerçek burada mevcuttur.
Aziz bacı ve kardeşler!
İslam Cumhuriyetinin kurulmasından yaklaşık 40 yıl geçmekte. İlk günden itibaren küfür, istikbar ve Siyonist cephe bize karşı düşmanlıkta bulundu, komplolar hazırladı ve ellerinden geleni ardına koymadılar. Yaptırımda bulundular, askeri saldırı gerçekleştirdiler, muhtelif işler yaptılar; fakat tüm bunlara rağmen bu 40 yıllık zaman diliminde bizler sürekli olarak ilerleme kaydettik. Bugün Allah’ın izniyle İslam Cumhuriyetinin ilerlemesi 30 yıl veya 35 yıl önceye göre mukayese edilemez; onlar bizleri yok etmek istediler; Allah Taala onlara rağmen bizleri güçlendirdi, bizlere kudret verdi; bizleri arzu ettiğimizden de çok güç verdi; bugün İslam Cumhuriyeti Allah’ın izniyle kudret ve gücün zirvesinde bulunmaktadır. Bizler kendi sözümüzü açıklık ve kararlılıkla söylemekteyiz, kendi sözümüzün üzerinde durmaktayız, bizlerin varlığımıza ihtiyaç olan her yerde, küfür ve müstekbirliğe karşı koymak için bizlerin yardımına ihtiyaç duyulan her yerde var olmuş ve yardımda bulunmuşuz ve bulunmaya da devam edeceğiz. Bunu sarahetle dillendirmekte ve bunu söylemekten de hiç korkumuz yoktur. Bugün biz hiç kimseyi kale almıyoruz, kendi sözümüzü, yüreğimizin sözünü açıklıkla beyan etmekteyiz. Bugün İslam dünyasında böyle bir gerçek var ve temennimiz o ki Allah’ın yardımıyla Filistin’in Filistin halkına yeniden iade edilmesi, Filistin halkının kendi topraklarının sahibi olması, Filistinli mültecilerin kendi öz vatanlarına geri dönmelerine tanık olmamızdır. İşte o gün İslam dünyasının bayram günüdür ve o gün dünya müstekbirliğinin sırtına kahredici darbe indirilecektir ve biz o gün için gayret gösteriyoruz, çaba harcıyoruz ve inşallah o gün gelip çatacak. Ben bir kez daha siz aziz bacı ve kardeşlere hoş geldiniz diyorum ve tüm sizlere Allah Taala’ya emanet ediyorum ve temennim o ki inşallah bu toplantınız mübarek bir toplantı olur.
Vesselamü Aleyküm ve rahmetullah ve berekatuhu