İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi

İslam İnkılabı rehberinin hac yetkililerine hitaben konuşmasının tam metni

Bismillahirrahmanirrahim[1]

 

الحمدلله ربّ العالمین و الصّلاة و السّلام علی سیّدنا ابی‌القاسم المصطفی محمّد و علی آله الاطیبین الاطهرین المنتجبین سیّما بقیّةالله فی الارضین.

Alemlerin rabbına hamt ve seyidimiz Muhammedi Mustafa’ya, onun tayip, pak, mutahhar ve seçilmiş Ehli Beyt’ine ve özellikle yeryüzündeki Bakiyetullah’ıl A’zem’e selal ve salavat olsun.

Değerli bacı ve kardeşlerim, hac ve hacılar hizmetçileri ve çalışanları çok hoş geldiniz. Bu yıl halkımız için yeniden hac fırsatının ortaya çıkması çok güzel bir haberdi; Allah’a hamt olsun ki üç erkin yetkilileri ve öteki sorumlular, meseleyi detaylı inceledi, tetkik etti ve bu yıl hacc törenine katılma konusunda karar verdiler. Temennim o ki inşallah Allah Taala bu mübarek yolu aziz halkımız için bereket, hayır, salah ve kurtuluşa vesile kılır.

Hac çok önemli bir farizadır; belki de biz İslami farzlar içerisinde hac gibi daha önemli bir farizaya sahip değiliz. Birincisi bu büyük ve engin farizada çok büyük, geniş manevi potansiyeller mevcuttur. Allah Taala c.c. ile manevi bir bağ oluşturmak isteyenler, maneviyat, ruhaniyet ve bunun gibi meselelerin peşinde olanlar, bu büyük fariza ve vecibenin kenar ve köşesinde çok büyük imkanlar ve acayip kapasite elde edebilirler. Namaz, tavaf, vukuf, Sa’y, İhram ve bu büyük farizanın her bir parçası maneviyat yaymakta, maneviyat yağmuruna sebep olmakta. Kadrini bilecek olursak, maneviyat peşinde olmak istersek, haccın kapasitesi öteki tüm farzlardan daha fazladır. Bu meselenin bir yönüdür. Aynı zamanda hac sosyal açıdan da eşsiz bir kapasite ve potansiyele sahiptir. Dikkat ediniz bu, İslami farizaların en belirgin özelliklerindendir. İslam bunca maneviyat meselesine temas etmekte, ama İslami maneviyat halktan uzaklaşmak, inziva, ruhbanilik ve bir köşeye çekilmek anlamında değil. Maneviyat kapasitesini kendinden bulunduran vecibe ve farz aynı zamanda sosyal varlık açısından en fazla kapasiteye sahiptir.

Hac, İslam ümmetinin varlığının azametinin tecellisidir. Hac vahdet tecellisidir. Hac bir bütünlüğün tecellisidir. Hac İslam ümmetinin gücünün tecellisidir. Her yıl ümmetin en büyük içtiması, aralıksız, belirli durum ve özelliklerle belirli bir dönemde gerçekleşmekte; yani İslam ümmeti hac vasıtasıyla kendini göstermekte, kendini göstermekte. Haccın dış yönünü oluşturan bu özelliklerin yanı sıra bir iç yönü de mevcuttur. O da Müslüman halkların hac sırasında birbirleri ile yakından tanışmaları, birbirinin dilini anlamalarıdır. Elbette bundan maksat bildiğimiz ve konuştuğumuz dil değil, maksat birbirimizin düşüncesine egemen kültür ve anlayıştır, işte onunla aşina oluyorlar, birbirlerine yakınlaşıyorlar, gönüller birbirine yakınlaşıyor, eller birbirinin yardımına koşuyor, ülkeler birbirine yardım edebilir, halklar birbirinin yardımına koşabilir, işte bu hacdır. Ancak pratikte buna ne kadar riayet olunuyor, birbirlerine ne kadar yardımda bulunuluyor veya haccın bu şekilde tahakkuk bulmasına yardımcı olunuyor o ayrı bir mevzuudur, ama hac işte budur, eşsiz manevi bir gerçek ve eşsiz sosyal bir kapasiteyle birlikte İslam ümmetinin inanç ve düşüncesinin açıklanması için muazzam bir mekan..

Bizim bunca ısrar ettiğimiz ve değerli İmam Humeyni’nin “beraatsiz” (teberrisiz) haccın hac olmadığını belirttiği bu beraat meselesinin işte sırrı budur. Hac’da İslam ümmeti kendi sahih ve görüş birliğine vardıkları görüşlerini dile getirebilirler. Kimin görüş birliğine varması? Elbette ki halklar ve kitleler’in. Hükümetler farklı bir şekilde düşünebilirler, farklı bir şekilde hareket edebilirler ve ne yazık ki Müslüman devletlerden bir çoğunun kendi halklarının iradesinden farklı bir yolda olduklarını ve hareket ettiklerini görüyoruz. Ama halkların yüreği daha başka bir şeydir. İşte burada halklar muhtelif meselelerle ilgili kendi görüş ve tutumlarını dile getirebilirler.

Şu sıralarda Mescidi aksa meselesi gündemdedir. Kudüs meselesi gündemdedir. Bu küçük, basit bir mesele değil. Siyonistler saldırganlaştılar, cesaretlendiler, Mescidi Aksa’nın asıl sahiplerine yani Müslümanlara baskıda bulunmayı kendileri için bir hak olarak biliyorlar. Bir gün kapıyı kilitliyorlar, bir gün engel oluşturuyorlar, bir gün birilerinin girişine izin veriyorlar ve birilerinin girişine izin vermiyorlar, yaş sınırı getiriyorlar ve bunun gibi davranışlar. Bunlar Siyonist İsrail rejimi tarafından adiliktir, yüzsüzlüktür, çirkefliktir. İslam halklarının kalbinin Mescidi Aksa için çarptığı bir gerçektir. Burada görüş belirtmenin zamanıdır; işte haccın böyle bir kapasitesi var, işte hac budur. Müslümanların, İslam ümmetinin, Filistin hakkında, Mescidi aksa hakkında ne dedikleri, ne istedikleri ve nasıl düşündüklerinin dile getirtilmesi için Beytullah’ıl haram, Mekke, Medine, Arafat, Meş’ar ve Mina’dan daha iyi bir yeri nerede bulabilir? Haccın böyle bir kapasitesi bulunuyor, Amerikanın İslam ülkelerine müdahaleleri, İslam ülkelerindeki bölgedeki şirretlikleri, bu tekfiri terörist akımları oluşturmak ve benzeri girişimler ki bu terör örgütlerinin en şirretlisi de bizzat Amerikan rejiminin ta kendisidir, kendisi tüm bunlardan daha habis olanıdır, işte tüm bu meseleler hakkında görüş belirtmenin en uygun yeri neresi olabilir? Hac en iyi mekandır bu hususta İslam ümmeti için, tüm ülkelerden her kes burada görüş belirtebilmelidir, tavır takınabilmelidir, hac işte böyle bir kapasitedir; bunun kadrini bilmek gerekir, bunu takip etmek gerekir. Bu bir konu.

Burada Gazi Askeri’nin ve hem de hac kurumu başkanının dile getirdiği bir diğer önemli konu hac’da güvenlik meselesidir.

وَ اِذ جَعَلنَا البَیتَ مَثابَةً لِلنّاسِ‌ وَ اَمنًا

Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık.[2]

Mesele budur. Kura’nı kerim burayı toplanma ve güven merkezi ve halkın güven merkezine girişleri mekanı karar kıldığını beyan buyurmakta. Güvenlik çok önemlidir. Hacıların güvenliği çok önemli meselelerdendir. Biz 2015 yılı acı hac olaylarını unutmadık.[3] Bu olay İslam ümmeti ve biz İranlıların yüreğini dağladı ve asla unutulamaz, bu yara iyileşecek yaralardan değil. Elbette o yıl hac yetkilileri çok zahmet çektiler, çok gayret sarfettiler ama olay çok büyük bir faciaydı. Haccın güvenliği, Haremeyni Şerifeyn’in kontrolünü elinde tutan, kendi sultası ve gücü altında olan ülkenin sorumluluğu dahilindedir; o hükümet güvenliği temin etmelidir, bu bizim ciddi olarak her zamanki beklenti ve talebimizdir. Haccın güvenliği sağlanmalıdır. Tüm hacıların güvenliği ama şimdilik bizim asıl üzerinde durduğumuz özellikle İranlı hacılardır. Öteki devletlerin de kendi hacılarının güvenliği konusunda titiz olmaları gerekir, dinamik olmalılar; biz bu konuda ciddi bir şekilde meseleyi takib ediyoruz, hacılarımızın güvenliği korunmalıdır, elbette sadece güvenlik değil, onurları, refahları, huzurları da korunmalıdır. Burada baylar bazı hususları dile getirdiler elbette haklıdırlar da. Dikkatli olmalılar, her türlü olaya hazırlıklı olmalılar. Hacıların güvenlik, huzur ve asayişleri çok önemlidir. Elbette bizim dile getirdiğimiz güvenlik ve emniyetten maksadımız orada bir polisiye sistem oluşturmaları ve bu yolla da hacıları yeni bir takım baskılarda bulunmaları değil. Kendilerini güvende hissetmeleri fikren asude olmalılar. Mescidi Haram ve Mina’daki o facia’nın bir daha tekrarlanmaması gerekir, o anılar bir kez daha canlanmamalı. Muhtelif erklerden, Milli güvenlik yüksek konseyinden yetkililer bir araya gelerek düşündüler, meselenin boyutlarını irdelediler ve bu yıl hacca gidilmesi yönünde karar verdiler. Bu haccın en iyi şekilde düzenlenmesi temennimizdir.

Filistin meselesinden gaflet olunmamalıdır, önemli bir meseledir. Filistin meselesi son 60-70 yıl içinde sürekli gündemde olmuştur. Bazen çok bazen de az. Bugün de işte çok gündemde olan dönemlerden biridir. Siyonistlerin sahip oldukları habislik ve melaneti gözler önüne sermekte ve bu olayların İslam ülkelerinden bazılarının liderlerinin hıyaneti sonucu olduğu görülmektedir. Her halükarda bugün İslam dünyasının en önemli meselesi Filistin meselesidir, asıl eksin Filistin meselesidir.

İslam ümmetinin vahdeti meselesi de çok dikkatte tutulmalıdır. Bugün İslam mezhepleri arasında ihtilaf ve çatışma çıkarılması için çok paralar, milyarlarca paralar harcamaktalar. Hiç kimse böyle bir ihtilafa yardımcı olmamalıdır, yardım edecek kimseler onların komplolarına katkıda bulunmuş olurlar.

Hacıların uymaları gereken bir takım görevleri bulunmakta. Muhterem hacılar cemaat namazlarına büyük önem vermeli, titiz olmalılar; namazın ilk vakitlerine önem vermeliler, Mescidi Haram ve Mescidi Nebi’de cemaat namazlarına iştirak etmeliler, Kur’an tilavetine önem vermeliler. Özellikle bu günlerde Haremeyni Şerifeyn’de, Arafat amellerine ve Arefe gününe büyük önem vermeliler, çarşı Pazar dolaşmalardan kaçınmalılar. Ben defalarca ve hatta defalarca bu konuyu dile getirmişim. Çarşı dünyanın her tarafında mevcuttur, bu Tahranda da çarşı var, türlü türlü eşyalar mevcuttur, izinli kaçak eşyalar her yerde var; Tahranda da öteki şehirlerde de var. Tahran’da olmayan şey Kabe’dir, Tahran’da ve sizin yaşadığınız muhitte olmayan şey Mescid’ul Haram’dır, Mescid’un Nebevi’dir. İşte bu sadece oradadır ve bu fırsattan azami yararlanmak gerekir. Vallahi çarşı, türlü türlü eşya her yerde bulunur. Değerli zamanınızı bu gibi şeylerle zayi etmeyin. Hac meselesinde hacı her şeyden daha ziyade kendi nefsini arındırma ve tezkiye etme fikrinde olmalıdır, ruhunu arındırmalı, inşallah Allah’ın yardımıyla büyük manevi sonuçlar alabilmelidir. Böyle olursa işte o zaman o sosyal sonuç da Allah’ın izniyle sağlanmış olur.

Bu yıl aziz ülkemizden hacca gidecek olan tüm değerli hacılara ilahi başarı ve ilahi lütuf arzu ederiz, ilahi koruma ve manevi ve maddi güvenlik temenni ederiz. Yetkililer için de Allah Taala’dan Tevfik ve başarılar dileriz. Her kes kendi sorumluluklarını yerine getirmeye dikkat etmeli, özen göstermeliler umulur ki bu yıl inşallah onurla ve azametli bir hac elde edilmiş olur.

Vesselamu Aleyküm ve Rahmetullah ve Berekatühü

 

[1] - Bu konuşmadan önce, Veliyi Fakih’in hac temsilcisi ve İranlı hacılar başkanı Huccetil İslam Seyyid Ali Gazi Askeri ve İran hac ve ziyaret kurumu başkanı Hamit Muhammedi bir konuşma yaparak hac töreni çalışmalarıyla ilgili açıklamalarda bulundular.

[2] - Bakara – 125. Ayetin bir bölümü

[3] - 24 Eylül 2015’te Kurban bayramı günü Mina’da vuku bulan facia’da 464’ü İranlı olmak üzere toplam 2431 hacı hayatını kaybetmişti.