Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi Allah Taala’ya hamd olsun
Salat ve selam seyidimiz Hz. Muhammed (saav) ve onun Ehli Beyt’ine (as) olsun
İlk önce siz aziz gençlere hoş geldiniz diyorum. Sizlerle görüşmek benim gibilerin üzerinde gerçek manada etkili olmakta ve umut doğurmaktadır. İnsan genç, kararlı, yetenekli ve çalışmaya hazır genç simaları görünce, Allah Taala’nın bizlerin yüreğimizde oluşturduğu ve her geçen gün biraz daha güçlendirdiği umu gittikçe yeşermektedir. Temennim odur ki inşallah sizlerin tümünüz ve bu ülkenin gençlerinin tümü Allah’ın hidayetine ve lütfuna mahzar olur ve ülkelerinin geleceği ve bir sonraki aşamada ise tüm insanlığın geleceği için yararlı olur. İnşallah.
Bizim sürekli tekrarladığımız bir lafımız var ama bugün onun hakkında fazla konuşmak istemiyoruz. O ise çok büyük insani gücün var olması meselesidir. Bir ülkenin gerçek serveti o ülkenin insani gücüdür. Özellikle eğer genç ve zeki olursa. Ben geçmiş konuşmalarımda sürekli olarak dünya normlarına karşı İranlıların zeka üstünlüğünü dile getirmişim. Bazıları bunun milliyetçilik duygularından, halka değer vermek ve benzeri gibi şeylerden kaynaklandığını zannediyorlardı; oysa durum hiç de böyle değildi; benim bu konuyla ilgili olarak elimde istatistiksel rakamlarım vardı, özellikle bu son iki üç yıl içinde dünyanın meşhur şahsiyetleri ve hatta İran halkı düşmanları ve siyaset adamları muhtelif fırsatlarda İran halkının zeka üstünlüğünü itiraf ettiklerine tanık olmaktadır. “اَلفَضلُ ما شَهِدَت بِهِ الاَعداء”[1](Düşmanların tanıklık ettikleri ve şahadette bulundukları şey bir üstünlüktür) Ülkemizde zeka seviyesi dünya normlarının üzerindedir. Elhamdülillah gençlerimizin sayısı da yeterince fazladır. Bunun kendisi büyük bir servettir, bu ülke için çok büyük bir değerdir.
Elbette tüm ülkeler ve dünyadaki muhtelif rejimler bunun gibi değiller ve gençlerin varlığı onlar için bir servet özelliği taşımamakta. Hayır, böyle değil; örneğin Pehlevi rejimi gençlerin varlığını ve onların faaliyetini bir fırsat olarak kabul etmiyordu, tehdit biliyordu. Bu da tamamen rakamlara dayalı laflardan olup şimdilik bu konuda fazla açıklamaya fırsat yoktur. Onlar gençlerin sahnede var olmasını istemiyorlardı. Ne bilimsel alanda olmasını istiyorlardı ne de siyasi ve sosyal alanlarda ve bu varlığı zayıflatmak için çok reklam yapmaktaydılar. Genci gerçek manada tehdit olarak görüyorlardı. Ellerinden geldiğince de yurt dışına gönderiyorlardı. Özellikle elit olanları, kafaları çalışanları yurt dışına gönderiyor ve burada kalmasını istemiyorlardı. Fakat İslam Cumhuriyetinde durum böyle değil, İslam cumhuriyeti kendine dayalıdır, iç dinamiklerden kaynaklanıyor, gerçekte onun insani gücünü oluşturuyor; yani bu akıllı, zeki, mesuliyetini müdrik, ilgi duyan, ders okuyan ve geleceğin fikrinde olan bu gençler. İşte bu bizim geleceğimizin kat’i yönlerindendir.
Ülkemizin sizin gibi bir takım iyi gençleri ile görüştüğüm bu toplantıda benim siz gençlere bir takım tavsiyelerim olacak. Baba nasihatleri… Elbette siz gençler benim evlatlarım yerindesiniz, bazılarınız evlatlarım ve bazılarınız ise torunlarım yerinde ve benim bir babanız olarak sizlere bazı hususları hatırlatmam yerinde olur. Birkaç da idarecilik ve işle ilgili öğüdü dile getireceğim ki daha ziyade siz gençlerin işiyle ilgilidir. Bir uyarım ve kaygım da olacak ki inşallah eğer fırsat kalırsa onu da sizlere dile getireceğim.
Sizlere bir baba olarak tavsiyeme gelince ilk olarak sizler kendi varlığınızı, kendinizdeki bu elitlik özelliğinizi Allah Taala'dan biliniz, bu ilahi bir nimettir, Allah'ın bir lütfudur, Allah Taala'nın sizlere verdiği nimetidir, bunun için Allah'a şükrediniz, Allah Taala ile ilişkinizi artırınız, Allah'a şükranda bulununuz ve bu şükran duygunuzu kendiniz ile Allah Taala arasında dile getiriniz. Bu, sizlerin daha başarılı olmanıza sebep olur, sizlere verilen ilahi nimeti artırır. Tüm bunları Allah Taala'dan biliniz, inkılâptan biliniz, bu da bu varlık hakkında bin bakış açısı ve düşünce tarzıdır ki ülkenin ilim yolundaki genel hareketi inkılâbın bereketi sayesindedir. Eğer inkılâp olmasaydı bunlar da olmazdı. Sayın Sattari burada benden bir hatıra anlattı[2]ve o hatıranın devamında da şunu belirtmeliyim ki 30-31 gün içinde artık tamamen hareket edemeyecek duruma geleceğini söyledikleri söz konusu uçaklar bugüne kadar çalışmaktalar, bugün o gün üzerinden 30 küsur yıl geçmekte, hava kuvvetlerindeki, teknik dallarındaki gençlerimiz gayret ederek olaya el attılar (ki onun kendi babası da o günün gençlerinden biridir)[3]kendi mucize sergileyen ellerini devreye soktular, beyin ve fikirlerini kullandılar ve artık çalışamayacak dedikleri söz konusu uçakları savaşın sonuna kadar kullandılar ve bugün de aynı uçaklar kullanılmaktadır, nakliye C-130 tipi uçakları, F-14'ler, F-4'ler, F-5'ler şu anda mevcutlar ve halen kullanılmaktalar. Bu mucizevî elleri inkılâp oluşturdu. O dönem bana iş tamam oldu diyen kardeşler iyi insanlardı, onlardan bir kaçı şehid bile oldular, fakat düşünceleri inkılâpçı düşünce değildi, düşünceleri İslam İnkılâbı öncesine ait düşünceydi ve böyle bir düşünce yapısıyla olaylara bakıyorlardı. Bu uçakların parçalarını tamir etmek istediklerinde ağzı mühürlenmiş parçayı yani içinde mesela 40-50 parça bulunduran ve onu açmaya hakları olmayan büyük bir parçayı tamir etmek istediklerinde bunları uçak vasıtasıyla Amerika'ya götürmekte ve orada değiştirmekte ve geri getirmekteydiler. Yani İranlı hava teknik subaylarının bu parçanın içini açıp, nasıl çalıştığını görmeye hakkı yoktu. İşte İnkılâp öncesi düşünce tarzı böyleydi. Fakat İnkılâp geldi ve durum değişti, İranlıya kişilik kazandırdı, cesaret verdi, kendi içindeki gücünü kullanmaya teşvik etti. Bu ise bizim bilimsel rütbe açısından 15. sıraya gelmemize sebep oldu. Bu çok önemli bir sözdür. Dünyanın 200 civarında ülkesinde ki bu ülkelerden bazılarının 200 yıllık, 300 yıllık sanayi ve bilimsel alanda geçmişi bulunuyor, İnkılâp öncesi hiçbir şeyi olmayan İran'ın İnkılâp sonrası savaş baskısına, yaptırımlara ve bunca sorunlara rağmen kendini bu seviyeye ulaştırmayı başardı. Bunu inkılâp bize vermiştir.
Bu yetenekleri, bu "başarabildiğiniz her işi yapınız"ı inkılâptan ve ülke güvenliğini temin edenlerden bilmelisiniz. Bundan birkaç gün önce şehid olan şehid Hemedani'nin[4]naaşının teşyii töreninde gördünüz ki nasıl tüm şehir halkı cenaze törenine katıldılar. Bu kadirşinaslıktır. Bunların bir adı da yoktur, bazıları meşhur oluyor ve tanınıyorlar ve ekserisinin bir şöhreti de yoktur ama bunlar benim için ve sizler için ülke güvenliğini temin ediyorlar. Güvenlik olmazsa o zaman üniversite de olmaz, araştırma da olmaz, tahkikat da olmaz, elit yetiştirme de olmaz. Güvenlik olmayan yerde gerçekte hiçbir şey yoktur; böyle bir yerde insanların hayatı daimi bir tehdit ve tehlike içindedir. Nitekim bu teyakkuzu, eğitimleri, bu fırsatları güvenliği temin edenlerden bilmelisiniz. Benim birinci tavsiyem budur. Bunu yaşlı bir babanın siz aziz gençlere tavsiyesi olarak bizlerden kabul ediniz ve zihninizde bulundurunuz.
İkinci tavsiye: Cihadi ruhunu, kendinizin öncelik nitelikli ruhunuza tercih vermelisiniz. Genellikle bir özelliğe sahip kimselerin önündeki önemli tehdit ve tehlike hususlardan biri kendilerini özel hissetmeleri ve başkalarına göre biraz daha üst seviyede bulunduklarını zannetmeleridir. Bu ise çok büyük bir tehdittir, bu bir nevi kişilik tehlikesidir, kişilik hastalığıdır, bu hastalığın sizlerde nüfuz etmesine izin vermemelisiniz; bunun yolu ise kendinizde cihatvari ruhunu ve çalışmalarını güçlendirmenizdir. Cihad ruhu, işleri Allah için yapmanız, işleri kendi göreviniz olarak kabul etmeniz, tüm güçleri doğru dürüst iş için meydana getirmektir. İşte cihad ruhu bundan ibarettir. Cihad ruhunun sizlerde güçlenmesi için de cihad kamplarına iştirak etmelisiniz, zamanımız zayi oluyor dememelisiniz. Hayır, zamanın en iyi kullanılması ve yarar sağlanması bununla mümkün olabilir. Dersinizi okuyunuz, araştırmanızı yapınız, yılın belli bir döneminde insanın zamanının birkaç haftasını alan cihad kamplarına da katılınız. Bu sizleri halkın gerçekleri ile tanıştırıyor, genellikle yetkililerin gözünden ve dikkatinden uzak kalan halkın sorun ve müşkülleriyle tanıştırıyor. Yetkililerden bazıları toplumun gerçeklerinden habersizler. Kendi çevrelerini ve belli bir alanı görebilmekteler. Köylerde neler olup bitiyor, uzak illerde neler oluyor, fakir ailelerde durum nasıldır bunlardan habersizler. Bunu ben bu 20/30 yıllık uzun tecrübem boyunca tecrübe etmişim, bazılarında şahsen görmüş bulunuyor ki şimdi siz azizlere onu arz ediyorum. Durumun nasıl olduğundan haberleri yoktur. Sizler şu anda gençsiniz, kudret ve enerji dolusunuz, sabırlısınız, zamanınız var, fazla sorunlarınız yoktur, bu fırsattan yararlanmaya bakınız. İşte bu fırsatlardan biri de bu cihad kampları meselesidir. Bu cihat kampları ne yazık ki şu anda bile var olan öteki kamplardan çok daha hayırlı ve iyidir. Daha önce de benim uyarmama ve bazılarının mesela Avrupa’ya kızlı erkekli kamplar oluşturarak gönderdikleri konusunda uyarıda bulundum. Avrupa’ya tur en yanlış girişimlerden biridir. Bu cihadi kamp ise ondan çok daha iyi, şerefli ve yararlıdır. Cihadi kamplara katılmak halkla direkt irtibata geçmek, sorumluluk almak demektir. İnsan hizmet ettiği zaman direkt olarak hizmet insan gözünde değer kazanmakta, zaaf noktaları hemen tesbit edebilmektesiniz.
Burada bir başka tavsiyem daha olacak. Elitlerimizin karşı karşıya bulundukları sorunlardan biri göç meselesidir. Çünkü burada da belirtildiği üzere elit gençlerimizin başka ülkelerde isteyeni ve peşinde olanı az değil. Birçokları bir takım sebeplerden ötürü bunun peşindedir. Sebeplerinden biri şudur ki oralarda genç nüfus azdır veya yetenekli genç azdır. Veya iştiyakı az olan yabancı genç azdır, bunun için gençleri elde etmeye çalışıyorlar. Hayali bir refah tasavvuru böyle bir durumda insanın zihnini bulandırmakta. Hayali olabilir, bir vehimden ibaret olabilir, gerçekte de olabilir, gerçekten insanı bir refah karşılayabilir; burayı tercih ediniz. Kendinizi yabancı toplumların acımasız midesinde sindirim sistemine teslim edeceğinize kendi ülkenizde yapıcı, beyni ve sinir sistemini ayarlayıcı, kendi toplumunuzun kemik yapısı olabilirsiniz. Bu bir iftihardır, bir şereftir, ülkeniz için çalışınız. Ülkenizi onarabilirsiniz. Zaaflarını giderebilirsiniz. Bizim zaaf noktalarımız çok fazladır. Ben ülkenin durumunu fazlasıyla takdir ediyorum ama belki de benden daha fazla ülkenin zaaflarını bilen yoktur. Çok zaaflarımızın olduğunu biliyorum ve bu zaafları gidermemiz gerekir. Sizler gidermelisiniz. Sizler bu ülkenin sağlık mühendisliğini tasarlayan kimse olabilirsiniz, bir bölümünü ilerletebilirsiniz. Farz edelim bir yere gittiniz ve orada da biraz para elinize geçti, farz edin eğer bu gerçek olur ve refah imkânları elde etseniz bile sizler orada bir yabancı toplumun midesinde hazmedilirsiniz, fakat burada eser kaynağı olabilirsiniz.
Son tavsiyeme gelince ( fazla uzatmak istemiyorum) Kendinizi batıya kaptırmayın. Doğrudur bugün batılılar ilim ve teknoloji açısından bizden çok ilerideler ama onların bu ileride olmalarına kendimizi kaptırmamalıyız. Niçin? Çünkü sizler onlardan üstünsünüz. Onların bugün modern teknolojiye sahip olduklarını, sanayi ve icatlarının var olduğunu görüyorsanız bunun nedeni bu çalışmayı 200 yıldır başlatmış ve sürdürmeleridir. Siz 35 yıldır başlatmışsınız, sizin inkılâbınızın ömrü 35 yıldır. Siz bugün sadece 35 yıl içinde bu kadar yol gittiniz ve kalkınmada bu hızı yakaladınız. Hâlbuki onlar kendi bağımsızlıklarının ilk 35 yılında çok gerideydiler. Örneğin Amerika ülkesi, İngilizlerin sömürgesinden kurtulduktan 35 yıl sonra hiçbir şeydi. Bağımsızlığından 35-40 yıl sonra Amerika, İslam İnkılâbının zaferinden sonraki 35 yıl içindeki İran karşısında bir hiçti, yerden göğe kadar fark ediyordu. Bunun için sizler bugün onlara oranla çok daha ileridesiniz. Onların maddi uygarlıklarının ömrü, maddi uygarlıktan böyle bir mertebeye varmak isteyen sizler için çok daha kısa olacak, bunun için onlara aldanmayın. Amerikalıların İngiltere ordusu karşısındaki zaferinden ve bağımsızlığını elde etmesinden 100 yıl sonra Amerikanın bu meşhur özgürlük anıtı yapılmıştır. BU heykeli Amerikalılar yapmadılar, eğer iyi hatırlayacak olursam, eski bir meseledir, Fransa’dan gelen bir Fransız mühendis bu heykeli yapmıştır. Yani bağımsızlıklarından 100 yıl sonra Amerikalılar henüz bilimsel, teknik ve sanayi alanında böyle bir heykeli yapacak konuma ulaşamamışlardı, bunun için de Fransa’dan getirttikleri bir mühendis vasıtasıyla böyle bir anıtı yapabilmişlerdir. Ama sizler çok daha ileridesiniz, kendinizi kaptırtmayınız, sizlerin yetenek ve kudretiniz şu anda onlardan çok daha fazladır, ilerleyiniz, hareket ediniz.
Bizim dönemimizin genç nesli yani sizler böyle bir iftihar ve gururu kendi adınıza kayıtlara geçirebilirsiniz ki siz genç kuşak ülkeyi büyük bir bilimsel kalkınma aşamasına getirmeyi başardınız. Bu onur, çok büyük bir onurdur. Günümüz genç kuşağı, başkalarına tabi olup onların yolundan gideceğine, büyük bir gururla ülkenin bilimsel bağımsızlık ve bilimsel kalkınma temellerini çok güçlü kılma, sağlamlaştırma ve gayret gösterme iftiharını elde edebilirsiniz. Böyle bir onur bizim dönemimiz ve İslam İnkılâbının ilk nesil gençlerine ait olabilir. Evet, bunlar benim siz azizlerime, kardeş ve bacılarıma, aziz evlatlarıma tavsiyelerim.
Birkaç tavsiyem de idarecilik ve çalışmayla ilgili olacaktır. BU tavsiyemin muhatabı hem elitler kurumu, bilimsel yardımcılık ve siz gençlerdir. Birincisi elitler kurumu ciddiye alınmalıdır. Elitler kurumu milli bir kurumdur, stratejik bir kurumdur, bunu oldukça ciddiye almak icap ediyor. Elitler kurumunun bazı görevlerinin üniversitelere devredileceğini işittim. Bu iş maslahat değil. Üniversiteler madem Elitler kurumunu işi yapabilseydiler biz böyle bir oluşumun kurulmasına müsaade etmezdik. Üniversitelerimizden bazıları gerçekten de çok üstündür, elitler için bir merkezler ama Elitler kurumunun çalışmasını yapamazlar. Üniversitenin çalışma alanı başka elitler kurumunun faaliyet alanı başka bir şeydir. Elitler kurumunun çalışmasını ciddiye alınız, milli bir kurumdur aynı zamanda stratejik bir kurumdur da. Hem kurumun yetkilileri, hem ülke yetkilileri, hem bütçe ve planlama teşkilatı, hem ilgili muhterem bakanlar, hem bilimsel konseyle ve benzerleri ve hem de sizler gençler çok önemlisiniz ve bu kurum önemli bir kurumdur.
İkinci bir öğüdüm daha var elitler kurumunun program ve çalışmaları, elit genç kendi varlığının çok yararlı olduğu duygusuna sebep olacak şekilde olmalıdır. Şimdi sıra siz gençlere de gelecek. Sizlerin de rolünüz bulunmakta ve bu alanda rol ifa edebilirsiniz. Elit genç için çalışma alanı oluşturulmalıdır. Yararlı olduğu duygusu içinde olmalıdır. Bu mesele onu kendi yolunu sürdürmesi konusunda teşvik edici faktörlerdendir. Aynın kendi evinde kalmaya, kendi ülkesinde kalmaya, kendi ülkesi için çalışmaya teşvik ettiği gibi. Gençler bu tahsil sürecini tamamlamalı ve onların daha üst bilimsel kademelere ulaşmaları için şartlar kolaylaştırılmalı. Tahsillerini daha da yükseltmelidirler. Bu hususta bir takım engelleyici kurallar olabilir, bu kuralların engel teşkil etmemesi gerekir.
Bir diğer konu da kök bilim şirketlerinin kurulması meselesidir. Ben daha sonra bu hususta açıklama yapacağım. Bu kök bilim şirketleri çok iyi bir meseledir. Elbette bugün benim kesin haberim var ve ülkede binlerce kök bilim şirketleri mevcuttur, ama bu miktar bile halı hazırda on kat daha da artırılabilir. On katı… Gençler; bilimsel ürünleri olan kimseler, varlıkları kök bilim şirketlerinde yararlı olan kişiler daha da artırılabilir.
Üniversitelerde seçkin öğretim hocaları ekseninde bilimsel çekirdeklerin oluşturulması bu işlerden biridir. Bu durum, üniversitelerle ilgili olarak böyle bir çalışmaya imza atabilir. Muhtelif üniversitelerde bilimsel çekirdekler oluşturulabilir ve bunun eksenini ise bir veya birkaç seçkin hoca oluşturabilir. Elbette hocalar sorumluluk hissetmeliler, mesuliyetlerini müdrik olmalılar, İran’ı sevmeliler. Bizim tanıdığımız hocalardan bazıları (Elbette ben uzaktan onları tanıyorum) İran’ı sevmiyorlar, İran’ın kalkınması, geleceği onlar için bir önemi yoktur. Bu gibi hocalığın bir faydası yok. Kendi yüreğimde böyle bir hocaya umutlu olamam. Ülkesini sevmeyen, ülkesinin birlik ve beraberliğini sevmeyen, ders saatinde ülkedeki etnik gruplar arasında tefrika çıkarıcı laflar eden, öğretim üyelerini öbür yana iten hoca iyi bir hoca olamaz. Mesuliyetini müdrik, sorumluluk hisseden, ülkesini seven, inkılâbını seven, yüksek bilimsel seviyede olan hocalar… İşte böyle bir hoca ekseninde eğer bilimsel bir çekirdek de oluşursa bu çok yararlı ve ideal olur, öğrenciyi harekete geçirir, öğrenci yararlı olduğunu, ilerlemekte olduğunu hisseder.
Bilimsel dernekler; genç elitler ve yetenekler kendilerini ortaya koyma ve gösterme fırsatını yakalamaları gerekiyor. İkinci planda elitler kurumu ve bunun yanı sıra da öteki organlar araştırmada bulunmalı ve elde edilen sonucu gözden geçirmeliler, çünkü elde edilen sonucun bir hatası olması durumunda, yolun ortasında işin aksaması doğaldır. Bunun için hataları belirlemeli, hatalara çare bulmalıdır. Benim önemli tavsiyelerimden biri işte budur.
Bu hususta yapmak istediğim bir diğer tavsiyem de direniş ekonomisiyle ilgilidir. Biliyorsunuz ki ilan olunan direniş ekonomisinin siyasetleri de elhamdülillah açıklandı, ekonomi, siyasi ve diğer uzmanların ve işin ehillerinin rağbetine muhatap oldu, bu arada direniş ekonomisi adı da bolca tekrarlanmakta. Şimdi direniş ekonomisinin ülke içinde ne kadar ilerleme kaydettiğine bakmak gerekir. Ama benim şu anki sohbetim bu değil. Elbette ben bu düşünce ve bu kurumun ülke genelindeki ilerlemesinden pek hoşnut değilim ama her haliyle bu hususta bir hareket mevcuttur. Direniş ekonomisinin sağlam temellerinden biri hiç kuşkusuz kök bilim ekonomisidir. Direniş ekonomisinin temelinde kök bilim ekonomisi yatmakta. Çünkü direniş ekonomisi iç eksenli bir ekonomidir, kendi içinde güçlü dayanaklara sahip bir ekonomidir ve uluslar arası ebatta, dünyada baş gösteren ekonomik sarsıntı ve krizler onu yerinden sarsamamakta. İşte bu direniş ekonomisidir. Dirençli ekonomidir. Bu ekonominin en köklü temellerinden bir diğeri kök bilim ekonomisidir. Bilime dayalı olan ekonomi ve bu çok önemlidir. Genç elitlerimiz ve yeteneklerimiz direniş ekonomisinin temeli niteliğinde olan kök bilim ekonomisinde rol ifa edebilirler. Ama nasıl rol ifa etmeleri gerekir? İşte bunun plana, tasarıma ihtiyacı var. Direniş ekonomisinde gençlerimiz nasıl rol ifa etmeliler. Ben bu sorunun cevabını sizlerden istiyorum. Oturup tasarımda bulununuz, başkalarının tasarlamasını da beklemeyiniz. Siz elitler, yetenekli gençler kendi toplantılarınızdan birisinin konusunu bu meseleye tahsis ediniz. "Genç elit ve yetenekler direniş ekonomisinde veya kök bilim ekonomisinde nasıl rol ifa edebilirler?" gibi başlık altında. Bu konuda gruplar oluşturulmalı, görev bölümü yapılmalı, çalışılmalı, araştırmalar gerçekleşmeli ve bu gibi toplantılara eli dolu, hazırlıklı katılmalıdır. Böyle bir durumda da elitler kurumu elitlerin kendi içinden kaynaklanan bu tasarı ve plana destek vermelidirler, maddi açıdan himaye etmelidir. Kanaatimce bu durumda hem düşünmek ve çalışmak alanında bir gelişme yaşanır, hem de dünyadaki gerçekler alanında, ekonomi meselesinde kendin bir gelişme oluşur.
Burada son bir husus da eğitim ve öğretim alanında üstün yeteneklerin belirlenmesi meselesidir. Burada değindikleri "Şahap"[5]planı aslında iyi bir plandır. "Şahap" planının beklenen ilgiyi görmediğini duydum, buna müsaade etmeyiniz, planı koruyunuz. İlk ve Orta öğretim döneminde üstün yeteneklerin belirlenmesi meselesi çok önemlidir. BU aslında gerçek eliti bizlere tanıtmakta. Geleceğin deha çocuğunu bizlere göstermektedir. Elbette her toplumda deha ve elitler sınırlıdır, elitlerden birçoğu varlıklarının tanınmaması bakımından ister istemez etkisiz konuma geliyorlar, toplum içinde kaybolup gidiyorlar çünkü tanınmamışlar. Bazen insan ücra bir köyle okuryazarı olmayan birinin, dehasını gösteren bir laf söylediğine veya bir iş yaptığına tanık oluyor. Bu onun yeteneğini gösteriyor. Bu eğer eğitilseydi, yeteneğinden gerektiği gibi yararlanılsaydı kesin olarak şimdi seçkin, güzide bir insan olurdu. Fakat ne yazık ki tanınmamış, meçhul kalmıştır. Ülkenin böyle bir hasara uğramasına müsaade etmemeliyiz. Bu mesele tahsil çağında çok önemlidir, bu tasarıyı takip ediniz. Muhterem bakan ciddi olarak "Şahap" planının hangi aşamada olduğunu, belirlenen hedeflerini takip ettiğini gidip araştırmalıdır.
Benim açımdan tehlike ve tehdit olan hususa gelince: Biz ülke içinde ne yazık ki umutsuzluğa düşürücü unsurlara sahibiz, dikkatli olunuz, yetkililer dikkatli olmalıdır. Nasıl ye’se düşürüyorlar? Varlıkları inkâr ediyorlar. Bilim merkezlerinin bilimsel ilerleme kriterlerini tüm dünyaya tanıtmaktalar, bu merkezler her kesin tanıdığı belli merkezlerdir. Bunlar İran İslam Cumhuriyeti hakkında tanıklıkta bulunurken bu baylar ülke içinde veya gazete ve dergilerde, resmi ve gayri resmi tribünlerde bu kazanımları inkâra kalkışıyorlar, bu kazanımları bir hayal ürünü niteliyorlar. Bu durumları ara sıra işitiyoruz. Bu bir vehim değil bir gerçektir. Kök hücreler bir gerçektir, gelişmiş nano bir gerçektir, nükleer kazanımlar bir gerçektir, tüm dünya bu gerçeklerin farkındadır ama bunlar halen inkâr ediyorlar. Günün birinde, örneğin 15-16 yıl önce eğer birileri kalkıp da bu söylediklerimi inkâr edecek olsalardı haklıydılar, çünkü henüz işin başlangıcıydı, malumatları yoktu. Fakat bugün tüm dünya biliyor ki (yani bilen kurumlar biliyor) İran ilim ve teknoloji caddesinde çok hızlı bir şekilde ilerlemekte olduğunu görüyorlar, artık bunu tüm dünya biliyor, böyle bir durumda birileri kalkıp da gençlerimize umutsuzluk aşılamak istemeleri gerçekte hıyanettir. Hem bugünle ilgili umutsuzluk ve hem geleceğe yönelik umutsuzluk. Bayım bunun ne yararı olabilir, niçin bu çalışmalar yapılsın ki gibi laflar etmeleri gerçekte umutsuzluk aşılamaktadır. Kim bunu yaparsa hıyanet yapmış olur. Bunu yapan bir müdür ise haindir, üniversite hocasıysa haindir, gazete veya dergi yazarı yapmışsa haindir, ülkeye hıyanet etmiş olur, milli namusa hıyanet etmiş olur.
Tehditlerden bir diğeri de, elit ve yeteneklerin yabancı misyonlar için belirlenmesi meselesidir. Bu mesele de söz konusudur, bana bu konuda da rapor sunulmaktadır, malumatım var, araştırmakta, tahkik etmekte elitleri, yetenekleri bulmaktalar. Bu ise ülke içinde teşvik olunmaları, gerekli eğitim almaları için değil bilakis dış misyonlar içindir ve bu yetenekleri onlara tanıtmak istiyorlar, Elitlerin, yeteneklerin göç etmeleri ve beyin kaymaları konusunda aracı olmaktalar. Bu da hıyanettir. bu bir hıyanettir. Bu mesele söz konusu öğrenciye merhamet duygusunun aşılanması bahanesiyle yapılabilir ama aynı zamanda umutsuzluk aşılamakta. Öğrenciyi teşvik ederek buranın faydasının olmadığı konusunda onu ikna etmeye çalışmak, kim seninle ilgileniyor? Kim sana değer veriyor, çek git buralardan, hayatını yaşa, ilerle, gelişme kaydet gibisinden laflar etmek hıyanettir. Bu ülkeye, ülkenin çıkarlarına ve ülkenin geleceğine sırt çevirmektir. Elit bir genci bu işlere mecbur etmektir.
Saygıdeğer bakanların dikkate almaları gereken uyarılardan biri de üniversitelerde dindar ve inkılâpçı gençlere karşı bir nevi baskı ve mukabelenin var olması meselesidir. (Üniversitelerde) İnkılâba karşı bağlı, sorumlu kimseler var, inkılâba bağlıdırlar, din meselelerine bağlı ve tabiidirler, yetkililerden bazılarının, (elbette öğrencilerin kendi aralarında da muhtelif zevklere sahip kişiler var, bunun bir sakıncası da yoktur, hatta kendi aralarında tartışma da yaşanabilir önemi yoktur, her ne kadar olsa üniversite muhitidir) hocalar veya müdürler tarafından bunlara karşı bu sorumlu ve mesuliyetini müdrik genç kız ve erkeklere karşı tavır ortaya konulması kabul edilebilir değil, mümin kimseler teşvik edilmelidir. Şu anda böyle bir mesele söz konusudur.
Tüm bu sözlerden özetim geleceğe yönelik benim taşıdığım iyimserliktir. Bu da sadece bir slogandan ibaret değil, gerçek budur. Allah’ın lütuf ve yardımıyla ülkenin geleceği iyi bir gelecektir, ülke gençliğinin içerisinde çok sayıda elit ve yetenekli bulunuyor, şu anda elitlerden önemli bir bölümü üniversitelidirler. Başka alanlarda da akademik olmamalarına rağmen elitler var ve gerçek manada da elittirler, rol ifa edebilirler. Bu elitler kendi görevlerini yerine getirerek sorumluluklarını ifa etmekteler. Elhamdülillah inkılâpçı hedefler, inkılâpçı sloganlar hala dinamiktir, düşman şimdiye kadar inkılâpçı sloganları renksizleştirememiştir. Öyle ki birileri de kendi yüreklerinde bu sloganları tasvip bile etmeseler kendi dillerinde kamuoyu yüzünden, halkın varlığı yüzünden bu sloganlara eşlik etme mecburiyetindedirler. Allah’a şükürler olsun ki İnkılâpçı slogan ve söylemler halen canlıdır, inkılâp hareketi canlı bir harekettir ve bu tarihin istisnalarındandır. Dünyada üzerinden 35 ila 40 yıl geçmiş, hakkında bunca düşmanlıklar yapılmış bir inkılâp ve devrimin kendi müstakim ve doğru çizgisini koruduğuna ve sürdürdüğüne tanık olamamışız. Hatta dünyada bildiğiniz çok büyük devrimlerde bile. Kendilerini inkılâp, devrim olarak tanıtmak isteyen küçük gelişmeler, darbeler ve benzerleri ki hiç, hedefleri değişmiştir. Ve bu mesele de düşmanlarımızı sinirlendirmiştir. Bunun içinde bugün, eğer yabancı haberlerle irtibatınız varsa sürekli dile getiriyorlar ki İran inkılâp çizgisini izlediği sürece bizim İran ile işimiz çok zordur ve doğru da diyorlar. Ve ben şunu da ekliyorum ki bu inkılâpçı hareket, inkılâpçı düşünce var olduğu sürece Allah’ın lütfu sayesinde İran’ın kalkınması, İran’ın günü gününe etkinliğinin artması, İran’ın bölge üzerindeki ve bölge dışındaki manevi etkinliği inşallah her geçen gün daha da artacaktır.[6]Çok teşekkür ederim galiba bu tekbirleriniz bu toplantımızın da son bulduğunun ilanıydı.[7]
Allah Taala inşallah sizleri korusun. İnşallah sizlerin tümünüz gelecek için bereketli varlıklar olursunuz. İnşallah bu ülkenin sizlerin elinizde olduğu gelecek 30 yıl boyunca, 40 yıl boyunca veya 50 yıl boyunca, sizlere hat veren, kendi hedefinde istikrarlı kılan bu onur verici dönemden iftihar ile söz edersiniz ve inşallah iyi bir gelecek sizlerin olur, Allah Sizlere Tevfik verir.
Allah’ın selam ve bereketi üzerinize olsun
[1] - Men La Yahzor’ul Fakih C. 4 S. 438
[2] - Elitler Bilimsel Kurumu başkanının, İslam İnkılâbı rehberinin 27 Temmuz 2009 tarihli konuşmasında aktardığı bir hatıraya değinmekte
[3] - Orgeneral Şehid Mansur Sattari ( İran Hava Kuvvetleri Eski Komutanı)
[4]- İslam İnkılâbı Muhafızlar Ordusunun üst rütbeli komutanlarından olup, Suriye’de müsteşarlık görevindeyken tekfiri IŞİD teröristleri tarafından gerçekleştirilen bir füze saldırısında şehid düşmüştür.
[5] - Şahap planı (Üstün yeteneklerin belirlenmesi ve yönlendirilmesi) İlk ve Ortaçağ döneminde yetenekli öğrencilerin belirlenmesi amacıyla 2007 tarihinde Elitler Milli Kurumu Yönetim Kadrosunca tasvip olmuştur
[6] - Katılımcıların Allah Ekber sloganları
[7] - Katılımcıların gülümsemesi