Bismillahirrahmanirrahim[1]
Allah’ın salat ve selamı Muhammed’e ve onun temiz Ehli Beyt’ine olsun
Siz aziz gençler, İran halkının değerli evlatları ve göz nurlarına tebrik diyorum. Hem bugün mukaddes muhafızlık kisvesine giren gençlere ve hem de apolet alarak bu iftihar dolu aşamaya adım atan gençlere. Bu alanda icra edilen anlamlı ve güzel programdan dolayı da teşekkür ederim. Alanın düzeni ve icra edilen programlar çok güzel olduğu kadarıyla oldukça anlamlı ve yenilik içeren hususlara da sahipti. Bilim, yöneticilik, hayatın metotlarını ilerletme, İslam inkılabı değerlerini koruma gibi yaşamın tüm meselelerinde bu birkaç önemli husus gereklidir ve mümkündür. Aynı zamanda tüm işlerde yenilik peşinde olmaya özel bir önem ve dikkat gösterilmelidir. Hem güzelliğe, ve gözlere hitap etmeye ve hem de anlamlı ve dolu olmaya önem verilmelidir. Ülkenin önemli işleri ve yaşam meselelerinde seviyesi düşük basit işlerden kaçınmak, derin, anlamlı ve kalıcı işlere ilgi göstermek gerekir.
Allah’a şükrediyoruz ki bu şecere-i Tayyibe, yani İslam İnkılabı Muhafızlar ordusu bugün bilimsel ve pratik büluğ, ilerleme, gelişme, kudret açısından kabul edilebilir bir merhaleye gelmiş bulunmaktadır. Allah’a şükürler olsun ki her geçen gün sizler ilerleme kaydettiniz. Her geçen gün kendi dış görünümünüzü ve batınınızı geliştirdiniz. Bu üniversitenin kendisi İslam İnkılabı Muhafızlar ordusunun ileriye dönük hareketlerindeki tekamülünün açık bir örneğidir. Aziz gençler ve aziz evlatlarım! Sizin üniversitenizin desteği Hurremşehrin fethidir, Feth’ul Mubin harekatıdır. Fav harekatıdır, Kerbela 5 harekatıdır. Bu ilerlemeleri sağlayan asıl zemin o ilerlemeler ve mücahidelerdir. O fedakarlıklardır, cephelerde sizlerden öncekiler tarafından parlatılan ve gözleri kamaştıran, ülkeyi harekete geçiren, bu ülkenin aziz halkını ve İran İslam cumhuriyetinin yaşam muhitini hedefler ve ülkülere uygun hale getiren o parlak nurlardır.
Bugün büyük İslam İnkılabı hareketinin devamında bayrak sizlerin elinizdedir. Hangi bayrak? Beşeriyetin saadeti için açılım ve yol gösterici olan “Modern İslami Söyleşi”si bayrağı. Her kes şunu bilmelidir ki İslami diyalog tüm insanlık için ve bütün insanlar için yol gösterici ve kurutuluş vesilesidir. Bu diyalog ise bugünkü gençliğin elindedir. Bu cazibeli, yeni ve çekici diyalogu yüce İmam Humeyni’nin liderliğindeki İslam inkılabı oluşturmuş ve bu halkın hizmetine sunmuştur. Bu uyanık, zeki ve kadirşinas halk onu alarak, ganimet bildiler ve onu bugüne kadar korumayı başardılar. Mukaddes müdafaa savaşının en belirgin ve açık örneklerinden biri olan İran halkının fedakarlığı sayesinde bu bayrağın bugün dalgalanması tahakkuk bulmuştur.
Bu bayrak karşısında, bu diyalog karşısında, günümüz dünyasında var olan cahiliyet diyalogu yer almaktadır. İslami diyalog, adalet yanlısıdır, insanın hürriyet ve özgürlüğü yanlısıdır, sömürü ve müstekbirlik ortamının yok olması yanlısıdır, tüm dünyada sulta düzeninin yok edilmesi yanlısıdır, yani dünyada sultacı ve sultayı kabul eden iki kesim bulunmamalıdır, bu İslami düzenin diyalogudur; bu sizlerin elinde olan sancaktır. Bunun karşısında ise dünyanın tekelci güçlerince takib edilen zalimce, zorbaca, mağrurca, kendini beğenmişce bir diyalog bulunmaktadır. Bu sultacı güçler dünyanın büyük kartellerine bağlı bulunuyorlar; her zaman dünyada var olmuş ve bugün de varlar. Geçmişte açık ve sarih bir dille kendi gerçeklerini gösteriyorlardı. Bugün ise insan hakları, şiddetsizlik ve benzeri gibi güzel lafızlar kalıbında münafıkça, hilekarca kendi işlerini yürütmekteler. Fakat halkların keskin bakışları bunu teşhis edecek güçtedir. Bu iki söyleşiyi bir birinden ayrıt edecek güçtedirler. Bu iki diyalog kesinlikle birbiri ile uzlaşamaz, birbirine yakınlaşamaz ve barışamazlar. Diyaloglardan biri zülüm ve mazlumlar ve halklara karşı savaşçı, saldırgan bir diyalog; bir diğer diyalog ise mazlumları müdafaa ve zalimlere karşı mücadele etme diyalogudur. Bunlar nasıl el ele verebilirler? Nasıl birbirlerine yakınlaşa bilirler? Günümüzde artık dünya bunun farkındadır, dünya artık idrak ediyor.
Düşmanlarımız kendi propagandalarında İran İslam cumhuriyetinin münzevi olduğu görünümü yaratmaya çalışıyorlar. İslam cumhuriyeti münzevi, yalnız değildir; İslam cumhuriyeti oluşumunun ilk gününden bugüne kadar hep alemin halklarının yüreğinde var olmuştur. Doğrudur nerede propaganda olursa, karalama olursa, gerçekleri saptırma olursa, bir hakikatin üstü örtülür, ama bu sınırlı bir süreliğine üstü örtülü kalır. Sizler bakınız İslam inkılabının ilk gününden bugüne kadar İran İslam cumhuriyeti cumhur başkanlarından her biri başka ülkelere yaptıkları ziyaretlerde, halklarla karşılaştıklarında o ülkelerin halkları kendi söylem ve eylemlerinde öz sempati ve sevgilerini göstermişlerdir. Bu belli bir döneme ait değil. İslam İnkılabının ilk gününden itibaren böyle olmuştur. Hem Kuzey Afrika’da, hem Orta Afrika’da, hem Batı Asya bölgesinde ki batılılar ısrarla bu bölgenin adını Ortadoğu olarak isimlendirmeye çalışıyorlar, hem Doğu Asya’da, Hint yarım adası bölgesinde, hatta Avrupa ülkeleri çevresindeki ülkelerde İslam cumhuriyeti cumhurbaşkanları nereye gitmişlerse halk kitleleri ile buluşmaları için izin verilen veya kendileri gayret edip halkın içine gittikleri durumlarda o ülkelerin halkları kendi sempeti ve sevgilerini göstermişlerdir. Bugün dünyanın her yanında durum aynen böyledir.
Bugün sizlerin adınız, İran halkının adı, dünyada, halklar içinde ve dünyanın özgür insanları içerisinde yüce ve iftihar olunacak bir isimdir. Peki Devletler içinde nasıl? Devletler de bunun gibidir, hükümetler de insanlardan oluşmuş bulunuyorlar. Yürekli çok katı ve kara olmayanlar, şehvetler içinde batıp gitmeyenler, müstekbirliğe uşaklığı kendi can ve ruhlarında kabul etmeyenler de buna itiraf etmekteler, dile getirmekteler, İran halkının azametini, bir halkı böylesine ilerletebilen, ülke içinde böylesine sosyal bir düzen ve huzur sağlayabilen düzenin azametini çok sayıda ülkenin lideri ve en üst düzey yetkililerinin katıldığı hem İslam konferansında[2], hem bağlantısızlar hareketi[3]toplantısında dile getirmiş ve itiraf etmişlerdir. İran’ın inzivaya itildiği iddia olunuyor! İnzivada olanlar aslında mesajlarıyla, açıklamalarıyla, davranışları ile değil de sadece zorbalıkla, sadece parayla, sadece dolarla yürekleri kendilerine çekebilenlerdir.
Aziz gençlerim! İran halkının aziz evlatları! İşte bu sizlersiniz bu iftihar dola sancakla. Bu üniversitede ve ülkenin dört bir yanında muhtelif kesimlerinde gençlerimiz tam bir imanla bu yolda hareket ediyorlar.
Bizler, İslam, İslam nizamı, inkılapçı hareket ve inkılapçı bakış ve ülkülerle elde edilen kendi izzet ve onurumuzu kaybetmeyeceğiz. Bugün düşmanlar sorun oluşturmakla meşguldürler ve her gün İslam cumhuriyeti karşısında yeni bir sorun oluşturmaktalar; bizim bundan bir korkumuz yoktur, bir çekincemiz yoktur. Bizler eğer cansız ve hareketsiz bir cisim olsaydık, bize karşı bunca sorun oluşturulmazdı. Bizler hareketliyiz, bizler canlıyız, bizler ileriye dönüğüz, bizler aktifiz, bunun için de bizlerin karşısında sorun oluşturmalarının beklentisi içinde olmalıyız; kudretle, Allah’a tevekkül ederek, Allah’ın vaadine tam güvenerek, özgüvene ve nefse itimata dayanarak bu sorunlardan, zorluklardan geçeceğiz. Düşmanlarımız kötü anladılar. İran halkını iyi tanımadılar. Anlaşılan İslam Cumhuriyeti yetkililerini iyi tanımamışlardır ki zorbalıkta bulunmak istiyorlar. Nükleer meselelerle ilgili sürdürülen bu görüşmelerde bile zorbalıkta bulunmak istiyorlar, konuşuyorlar; bu ise, İran halkını tanımadıklarını gösteriyor; hükümetimizi tanımadıklarının belirtisidir, hükümetimiz de teslim olmayacak, hükümetimiz de halkımızın bir parçasıdır, bu halkın bir sırrıdır, bu halkın içinden çıkmıştır, bu ülkülerle ilerlemiştir, bu ülkülerle gelişme sağlamıştır. Bir halk, bir hükümet ve yetkililer bu düşmanlar karşısında geri adım attığı nisbetinde onlar ilerleme sağlamaktalar, daha fazla talepleri dillendirmekteler, onlar kendi müstekbirlikleri, sömürgecilikleri, halklar üzerindeki sultalarından başka hiçbir şeyle ikna olmazlar, ellerinden gelebildiğince ileri gitmek istemekteler, nitekim onlar karşısında kendi milli irade, iktidar, kudret ve tevekkülümüzle sağlam bir duvar oluşturmalıyız.
Şimdi bu görüşmelerde yine yeni laflar etmeye başlamışlar. Örneğin denetimler. Demiştik ki yabancılar tarafından hiçbir askeri tesis ve merkezlerimiz üzerinde en ufak bir denetimin yapılmasına kesinlikle izin vermeyiz. Diyorlar biz gelip sizin bilim adamlarınızla konuşmamız gerekir, yani aslında sorgulamalıyız demek istiyorlar. Fakat biz kritik ve önemli dallardaki bilim adamları ve nükleer bilimcilerimize yönelik en ufak bir hakaretin dahi yapılmasına izin vermeyiz. Şahsen ben, yabancıların gelip de bilim adamlarımızla, bu bilimleri kendi iradeleriyle bu aşamaya getiren bu aziz halkın seçkin evlatları ile oturup konuşmalarına izin vermem. Dünya da hiçbir akıl sahibi de izin vermez, hiçbir hükümet izin vermez, bilim adamlarını gizli tutmaya çalışıyorlar, hatta isimlerinin dahi hiç kimse tarafından bilinmesini istemiyorlar. Şimdi utanmaz, arsız düşman, gelip bizim bilim adamlarımızla, hocalarımızla, alimlerimizle, araştırmacılılarımızla görüşme ve müzakerede bulunma beklentisi içindedir. Ne konuda? Ülkede tamamen yerli imkanlarla sağlanan temel bilimsel bir bulgu hakkında. Böyle bir izin kesinlikle verilmeyecektir. Bunu hem düşmanlar bilmeli ve hem de İran İslam cumhuriyeti düzeninin bu konudaki kararının ne olacağı beklentisi içinde olanlar bilmeliler.
Bu alanda yiğitlikle hareket eden aziz yetkililerimiz şunu bilmeliler ki arsız düşmana karşı mukabele etmenin tek yolu, sarsılmaz bir irade ve taviz vermemektir. Bunlar İran halkının mesajını, İran halkının azametini görüşmelerde göstermeliler. Bizlerin hepimiz her şartta, İslam inkılabının bereketi sayesinde sorumluluk üstlenme fırsatını elde etmiş bulunuyoruz. Sizlerin selefleriniz, (sizler, yüksek arzulara sahip ders okuyan genç bir öğrenci olarak) muhtelif bölümlerde İslam nizamı için, o yüce, ulvi hedeflere ulaşmak için çaba gösterme iftiharına, onuruna sahiptir; hepimiz hizmetçileriz, bu hakir de tüm sizlerin hizmetçisiyim. Hepimiz düşman’ın zorbalıkları karşısında, düşman’ın arsızlığı karşısında, düşman’ın yersiz beklentileri karşısında ve düşman’ın komploları karşısında tam bir kudretle durmak, direnmekle görevliyiz..
Bana ulaşan bazı haberler uyarınca düşmanımız Fars körfezi bölgesinin bir takım aptal yetkilileri ile (elbette tümü değil sadece bazıları) vekalet savaşını İran’ın sınırlarına çekmeye çalışıyorlar. İslam İnkılabı Muhafızlar ordusu ve muhtelif kurumlardaki milli güvenlik harimini korumakla görevli her kes uyanıktırlar. Şunu iyi bilmeliler ki eğer bir sinsilik, şeytanlık yapılacak olursa İslam cumhuriyetinin tepkisi çok amansız olacak.
Bu aydın bir yoldur, bu açık ve geniş bir yoldur. Bu aydın ufuk İran halkının karşısındadır ve İran halkı Allah’ın izniyle tam bir umut içinde bu yolu kat etmektedir. Elbette büyük hedefler istikametinde yolların kat edilmesi bir takım zahmetleri, yorgunlukları da beraberinde getirmekte, masraflara yol açmakta, sorunları beraberinde bulundurmaktadır. Tarih boyunca liyakatli insanlar olarak sayılan kimseler, tarihten liyakat madalyaları alan halklar, sorunlar karşısında pes etmeyen, zorluklar karşısında dize gelmeyen, zorbacı güçler karşısında geri adım atmayan, milli azim ve iradenin sağlam duvarını her türlü tecavüze (dil tecavüzü, pratik tecavüz, yumuşak ve uygulamalı tecavüz) karşısında gösteren kimselerdir. İşte İran halkı bu halklardandır.. 35 yıldır İran halkı bu yolda ilerlemektedir, bugün siz aziz gençler, bu alanın yeni yetişmiş meyvelerisiniz. İnşallah bu ağır yükü sizler ve ülkede görevli olan, çaba gösteren, eğitim içinde olan diğer tüm gençler omuzlarınıza alacaksınız. İnşallah bu emaneti bizlerden daha iyi, kendinizden önceki nesillerden daha iyi ilerletecek ve aziz ve yüce şehitlerimizin yüzünü Allah katında, ilahi melekut karşısında aydın çıkaracaksınız.
Allah’ım! Muhammed ve Al-ı Muhammed’in hürmetine kendi rahmet ve bereketini değerli şehitlerimizin Tayyib ruhuna, aziz imamımızın mutahhar ruhuna nazil eyle.
Allah’ım! Kendi rahmet ve bereketini bu genç kalplere, bu temiz insanlara nazil eyle.
Allah’ım! Bu Şaban ayında, önümüzde olan Ramazan ayında bu gençlere daha fazla kullukta bulunma, daha fazla takarrub etme tevfiki inayet eyle.
Allah’ın selam, bereketi ve rahmeti tümünüzün üzerine olsun ve rahmetullah ve berekatuhu
[1] - İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali hamanei’nin konuşmasından önce İslam İnkılabı Muhafızlar Ordusu komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi ve İmam Hüseyin (as) üniversitesi komutanı Tuğamiral Murtaza Safari birer konuşma yaparak brifing sundular.
[2] - 9 Aralık 1997 tarihinde Tahran’da düzenlenen ve 55 İslam ülkesi liderinin katıldığı 8. İslam Konferansı Teşkilatı zirve oturumu
[3] - 26 Ağustos 2012 tarihinde 100’ün üzerinde ülkenin liderinin katılımıyla Tahran’da düzenlenen 16. Bağlantısızlar Hareketi zirvesi