İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi

Öğretmenler ve Eğitim ve Öğretim Bakanlığı sorumlularına hitaben konuşmasının tam metni

Bismillahirahmanirrahim[1]

Allah’ın Salât ve Selamı Muhammed’e (saav) ve onun pak Ehli-beyt’ine (as)a olsun

Azizlerim çok hoş geldiniz. Kendi temiz nefislerinizle bu ortamı, bu hüseyniyeyi muattar kıldınız. Gerçekten de öğretmenin nefesi tayip, pak bir nefestir, muallimlerin, öğretmenlerin var olduğu her ortamda ilahi rahmet ve ilahi bereket var olur. Bu büyük işi, bu büyük sorumluluğu yerine getirmeniz için Allah Taala’nın sizlere imkân ve fırsat vermesini temenni ederim.

Recep ayı içindeyiz ve sizlerin de şu anda okuduğunuz bu çok anlamlı ve güzel marş, recep ayına, tevessül ayına, dua ayına temas etmekteydi. Bu mübarek ayda dua eden müminler Allah Tebarek ve Taala katından şöyle talep etmekteler:

اَللهُمَّ فَاهدِنی هُدَی المُهتَدینَ وَ ارزُقنی اجتِهادَ المُجتَهِدینَ وَ لا تَجعَلنی مِنَ الغافِلینَ المُبعَدین[2]

Allah’ım hidayete ermişlerin hidayetine beni erdir, müçtehitlerin içtihadını bana rızık olarak ver ve beni seni kapından uzaklaşmış gafillerden eyleme.

Bu üç hususun her biri de doğrusu ne kadar büyük bir öneme sahip. Özellikle mağfiretten ibaret olan son husus tüm işlerin temelidir. “وَ اغفِر لی یَومَ الدّین[3]Hidayete ermişlerin hidayeti, gayret gösterenlerin gayreti, bu duada insan Allah Taala’dan talep ettiği husustur. Sizler dikkat ediniz eğer bu iki husus bende ve sizlerde var olursa tüm sorunlar hallolmuş olur, ilahi hidayete ermişlerin tüm hidayetleri bizlere kısmet olur hem de beşeri tarih boyunca gayret gösterenlerin gayretleri davranışımızda, söylemimizde, ahlakımızda his olunur. Üçüncü hususta ise kastettiğimiz hasar ve olumsuz hususa değinilmiştir. “وَ لا تَجعَلنی مِنَ الغافِلینَ المُبعَدین” Gaflet en büyük hasardır, istikametten gaflet, hedeften gaflet, yetenekten gaflet, fırsattan gaflet, düşmandan gaflet, bugün benim ve sizlerin omzundaki sorumluluktan gaflet. Bizlerin en büyük düşmanımız gaflettir. Öteki düşmanlarımız karşısında bizim sırtımızı ilk yere getiren düşmanımız gaflettir; “وَ لا تَجعَلنی مِنَ الغافِلینَ المُبعَدین” Bu gafletin sonucu uzaklaşmaktır; Allah’tan uzaklaşmak, hedeften uzaklaşmak, başarıdan uzaklaşmak. Marifet ve tanım dualarının mazmunu tevhid’dir, yaşam dersidir. Böyle bir eğilimle duaları okumalıyız, bu ayın böyle bir ortamından yararlanmaya çalışmalıyız.

Öğretmen haftasını aziz şehidimiz rahmetli Ayetullah Mutahhari’nin mübarek adıyla isimlendirdiler. Şehid Mutahhari’nin çok belirgin, güzide özellikleri vardı, ama bana göre onun tüm vasıfları içinde en seçkini, öne çıkanı öğretmenlikti, kendisi öğretmendi, din havzasında öğretmendi, üniversitede öğretmendi, ama aynı zamanda normal yaşam alanında da öğretmendi, yaptığı konuşmalar da eğitim amaçlıydı, çünkü ihlâslıydı, çünkü içtihatlıydı, gayret içindeydi. Ben bu büyük şahsiyetin bilimsel faaliyetlerini çok yakından gördüm, her konu için not tutmuştu, nerede ilginç bir husus görecek olsaydı onu derhal not almakta ve uygun belirli bir yerde bulundurmaktaydı. Bizzat bana almış olduğu ve sınıflandırdığı notlarını göstermişti. O dönemde ben hayretimi gizlemeyerek ne kadar sabırlı olduğunu, zevk sahibi olduğunu, gayretli olduğunu kendisine söylemiştim. İyi de onun bu çalışmasının sonucu bugün şehadetinden 35 yıl geçmesine rağmen onun kitapları, konuşmaları halen canlı ve dinamiktir.

Onun kitapları, sözleri, öğretileri bugün bile genç neslin işine gelmekte, araştırmalar yararlanmaktalar. Bunların yeterli olduğunu söylemek istemiyorum, hayır! Yeni sözler var, yeni düşünceler var, yeni kuşkular var ve birilerin daha Mutahharivar ortaya çıkması ve faaliyet göstermesi gerekir. Ama bu isim kalıcı bir isimdir.

Bugün benim konuşmamın önemli bir bölümü eğitim ve öğretim bakanlığı ile ilgili bir takım hususlarla ilgilidir. Başka mevzular da var ve belki onlara da değinebiliriz ama bugün bizim en önemli meselemiz ”Eğitim ve Öğretim” meselesidir. Bu mesele benim için çok önemlidir. Bunun sebebi ise eğitim ve öğretimin gelecek dünyayı yaratmak için var olan merkez olmasındandır. Bizim bir yarınımız olacak, 20 yıl sonra, 25 yıl sonra, bugün üretim halinde olan bir nesil iktidara geçecek ve bu nesil bugün şekillenmek halindedir ve bunun kaynağı ise eğitim ve öğretimdir. Sizler bir nesil ortaya çıkarıyorsunuz. Peki, onu nasıl üreteceksiniz? Bunun büyük bir önemi var, gelecek dünyamız, ülkemizin geleceği eğitim ve öğretimin bugünkü faaliyetine bağlıdır. Bu küçük bir mesele değil. Bu kadar büyük bir öneme sahip başka hiçbir kuruma sahip değiliz. Evet, üniversitede de eğitim alıyorlar, dini ilimler merkezlerinde de ders okuyorlar, sosyal alanlarda da eğitiliyorlar ama öğretmenin etkili rolü eşsizdir, bugünün çocuğu olup da yarının kadın ve erkeği olan muhatabın fikir ve ruhunda öğretmenin bırakacağı etki ve rol eşsizdir, görkemlidir, ne annesi, ne babası ne de çevrenin hiç biri bu role sahip değil. İşte öğretmen böyle bir şeydir. Eğitim ve öğretim böyle bir mekanizmadır. Halkın yaşam muhiti ile de halk ile en fazla irtibat ve teması eğitim ve öğretim gerçekleştirmektedir, sizler 13 milyon civarında öğrenciye sahipsiniz, anne ve babaları ile de (yaklaşık 26 milyon bunların anne ve babasıdır) 39 milyon eder, bir milyon da öğretmen ve eğitim ve öğretim bakanlığı çalışanları hemen hemen 40 milyon insan direkt olarak bu kurumla yakından ilgilidir. Siz halkla böyle direkt irtibat içinde olan ve etki bırakın bir başka hangi kurum tanıyorsunuz. Nitekim eğitim ve öğretimi meselesini ısrarla vurgulamamızın nedeni budur.

Bu kurumla ilgili bir hususu hatırlatmak isterim ve o da şudur ki( defalarca şunu söyledim ve tekrar etmek isterim) böyle bir kurum için biz ne kadar harcama yaparsak harcama sayılmaz, belki yatırımdır. Eğitim ve öğretim ekonomisini bu açıdan ele almak gerekir. Eğitim ve öğretim ekonomisi öteki kurumların ekonomisine benzemez. Siz burada her ne kadar harcarsanız gerçekte yatırımdır. Bu temel bir ifadedir ki ülke yetkilileri, hükümet mesulleri ve halkımızın ona gereken ilgiyi göstermesini beklerim. Bu eğitim ve öğretimin önemiyle ilgili.

Bu eksen noktayı oluşturan büyük kurumda, alanı idare eden sancaktar, meselenin idarecisi ve her kesin onun lojistik yardımcısı olması gereken kimdir? Elbette ki öğretmen.. Asıl aktör öğretmendir. Muhtelif kurumlar, muhtelif teşkilatlar, muhtelif belgeler, ders kitapları, müfredatlar, başkaları tümü bu sancaktarın destekçisi, hamisidirler. Öğretmen de daha önce de hatırlattığım için etkisi, rolü eşsizdir. Şimdi eğer biz iyi muallime, öğretmene sahip olursak, hatta mektep hane sistemi gibi bir düzende büyük insanlar eğitmeyi başarabilecektir. Hatta eğittiklerine de tanık olmaktasınız. İyi muallim, büyük insanları, büyük şahsiyetleri, seçkin kimseleri ortaya çıkarabilir. Hatta bulunduğu kurum pek de uygun olmasa bile. Bunun için temel olan öğretmendir.

İyi de öğretmen ne yapmak istiyor? Ben burada not aldım. Şu özelliklere sahip bir nesil yetiştirir: Bilge olur, imanlı olur, özgüvene sahip olur, umut sahibi olur, coşku sahibi olur, vücut ve ruh sağlığına sahip olur, iradeli olur, az masraflı ve çok yararlı olur. Öğretmen işte böyle bir nesil eğitmek istiyor. Bunlar ise az bir şey değil.. Öğretmen’in peygamberlerin işini yaptığı söylendiğinde bu bizim dile getirdiğimiz sadece bir laftan ibaret değil. Bu sözün derinliğine bakmamız, neyi ifade ettiğini görmemiz gerekir. “یُزَکّیهِم وَ یُعَلِّمُهُمُ الکِتبَ وَ الحِکمَة[4] (Yani: onları arıtmada, onlara kitap ve hikmet öğretmede...) İşte peygamberin yaptığı şey budur. Peygamberlerin işi insanlığı kurtarmaktır, peygamberlerin işi üstün ve seçkin bir toplum oluşturmaktır. İşte peygamberin işi budur. “Öğretmenin mesleğinin peygamberlerin mesleği” olduğunu söylediğimizde bunun anlamı, bunun derinliği işte budur. İşte muallim budur.

Bunun ise bir takım gerekleri var. Gereklerinden biri az önce belirttiğim ekonomik boyutudur. Eğitim ve öğretimin ekonomisi, öğretmenlerin geçim meselesi bu gereklerden biridir. Kamu kuruluşlarının kısıtlamalarından haberim var. Var olan kısıtlamalar ve sorunların yabancısı değilim. Ama hükümet yetkililerinin özellikle bu kesimi özel ilgi alanlarına alması gerekir. Az önce de belirttiğim gibi bu bir yatırımdır. Bunun getirisi var, bu üretim katma değer getiriyor bu sadece bir harcama ve masraftan ibaret değil. Bu devlet kararları ve hükümet idareciliğinde bizim bir numaralı meselesi olmalıdır. Biz yapmazsak düşman bundan suiistifade eder. Durumu zaten görüyorsunuz. Bu meseleden yararlanan düşman kendi radyolarında, kendi medyasında, kendi figüranlarını devreye sokarak, kötü kalpli insanlarla, İslam’a ve nizama karşı bu araçları kullanarak suiistifade edecektir. Elbette bizim muallimlerimiz, öğretmenlerimiz hem uyanıktırlar, hem neciptirler ve hem de mümin. Bu benim gerçek kanaatim. Bu yıllar boyunca bunu deneyden geçirmişiz, bugün de ülke çapında müşahede ediyoruz. Öğretmenlerimiz düşman’ın komploları karşısında gaflette değiller. Geçim bahanesiyle bir slogan atanlar aynı zamanda siyasi ve fitneci diğer birkaç slogan da onunla birlikte atmaktalar. Bunun ise her kes farkındalar ve onların maksadının sağlıklı bir maksat olmadığını biliyorlar, öğretmenin hayrı için olmadığını, başka hedefler peşinde olduklarını biliyorlar. Nitekim filanca yabancı medya organının bu mesele hakkında geniş faaliyette bulunduğunu görüyorsunuz (aslında bunlar çok daha önceden bu mesele hakkında faaliyette bulunuyorlardı) bu, acıma duygusu hissettiklerinden ötürü değil, belki nizama karşı sorun oluşturma hedefini taşıyor, nizam için baş ağrısı oluşturmaya çalışıyorlar, İslam’a, ülkenin bağımsızlığına ve İran İslam cumhuriyetine karşı duydukları kin ve nefretten ötürüdür. Ama netice itibariyle bunların eline bahene vermemek gerekir. Hükümet yetkilileri ve ilgili kurumun ekonomik ve mali işler mesulleri bu hususu dikkatte bulundurmaları gerekir. Bu bir konu... Elbette belirttiğim gibi öğretmenler dikkatli olmalılar ve dikkatlidirler de. Öğretmenlerimiz bu hususta oldukça dikkatlidirler. (Şu sıralar) birileri İnkılâba ve nizama karşı mümkün her yolla insafsızlıkta bulunmaktalar, iğnelerini batırmakta, kendi zehirlerini dökmekteler, düzene karşı kötüdürler, bu da öğretmenlere karşı muhabbet ve sevgiden değil de nizama karşı kin ve nefretten dolayıdır. Buldukları başka her sloganla da bu yararı sağlamaya çalışıyorlar.

Bir başka mesele ise benim daha önce de muhterem bakanla özel toplantımda veya öğretmenlere hitaben yaptığım konuşmalarda belirttiğim gibi eğitim ve öğretim çalışanlarına mahsus kültür üniversitesi meselesidir. Bu mevzuu çok önemlidir. Öğretmen istihdamıyla, eğitim ve öğretim ile sonuçlanacak olan tüm girişim ve süreç oldukça sağlıklı, İslam ve İnkılâp ölçüleri ile değerlendirilmesi gerekir. Eğer bunu başaracak olursak sonuç, sizlerin istediğiniz şey olur. Hem Allah Taala’nın rızasına uygun olacak ve hem de ülkenin geleceği için daha önce de belirttiğim üzere çok büyük azametli, umut bahşeden bir neslin yetişmesine sebep olacak. Bu özenler gösterilmeyecek olursa her şey nafile olur. Kültür üniversitesinde hem ders maddeleri ve derslerin içeriği çok önemlidir hem de hocalar ve öğretim kadrosu. Bunun için bizlerin ne gibi insanları eğitip halkın çocuklarını eğitme sorumluluğuna getirmemiz ve onların insan üretmelerini, insan yetiştirmelerini sağlamamız çok önemlidir. Bunun için üniversitede salahiyetler meselesi, hocalar meselesi, ders kitapları meselesi, müfredat meselesi çok önemlidir.

Bir diğer husus da eğitim ve öğretim’de temel değişim meselesidir. Ve muhterem eğitim ve öğretim bakanı bugün burada bu konuya temas ederek, yapılan çalışmalarla ilgili açıklamalarda bulundular. Ben daha önce de bu konuyla ilgili rapor almıştım. Burada asıl önemli olan husus, temel değişimle ilgili asıl mesele, eğitim ve öğretim’de bizlerin temel bir değişime ihtiyacımız olduğu meselesinin herkesçe kabul edilmesi meselesidir. Ülkede geçerli olan eski eğitim ve öğretim sisteminin eğer hiçbir sorunu olmasa bile en azından zamanın ilerlemesiyle artık her hangi bir yenilik getirememesi insanın onu reddetmesini ve köklü bir değişime tabii tutulmasını gerektirme açısından önemlidir. Bundan iki veya üç yıl önce hazırlanan ve ilan edilen eğitim ve öğretim’de değişim belgesi[5]eğitim ve öğretim dalındaki seçkin uzmanlarca da çok güzel ve metanetli bir belgedir. Bu işin ehli olanlar, işin uzmanları bu belgeyi teyit ediyorlar, uzun zamanlar, birçok saatler ve yoğun gayretler sarf edilerek hazırlanan bu belgenin hazırlanmasında her kes katkıda bulunmuş ve ilan edilmiştir. Bunu eğitim ve öğretim uzmanları ve ehil kişileri de teyit etmekte ve çok önemli, değerli bir belge olduğunu ilan etmekteler. Nitekim bu belge hayata geçirilmelidir. Bu gibi çalışmalardan ise kısa vadede sonuç alınması beklentisi içinde olmamak gerekir. Bunlar bir yıl, iki yıl veya beş yıl içinde sonuçlanacak mesele değil, sabır gerektiren meselelerdir, çalışmak gerekir, sürekli bir çalışma gerektirir.

Bir diğer husus da bu meselenin bütünlüğü, insicamı korunmalıdır. Bu belgenin bazı maddelerinin yürürlüğe girdiği belirtildi. Bu iyidir, ama belgenin tüm maddeleri hayata geçirilmelidir, bu bir bütün projedir. Bizim şimdi gelip mesela bu belgenin 40 maddesi veya bu kadarlık bir miktarını icra etmemiz ve geri kalanını ise terk etmemiz durumunda bundan bir sonuç sağlanamaz. Bu projenin insicamı, bütünlüğü korunmalıdır. Bu projenin tüm maddelerinin uygulanması durumunda işlerde o zaman ilerleme sağlanacaktır, hızlanacaktır, doğru icra olunacaktır.

Bir diğer önemli husus da eğitim ve öğretimin genel yapısının bu belgeyi yakından tanıması, belgenin taleplerinin ne olduğunu fark etmesidir. İlkokul, ortaokul veya lise’de öğretim göreviyle meşgul olan öğretmen bu temel değişim belgesinin onun şahsından ne istediğini, nasıl bir beklentisinin olduğunu bilmesi gerekir. Okul müdürleri, bu belge uyarınca öğrenciler karşısındaki sorumluluklarının ne olduğu bilinci içinde olmaları gerekir. Bu belgenin talepleri belirlenmelidir. Bizlerin, belgenin taleplerini eğitim ve öğretim alanında geniş oranda gündeme getirmemiz, topluma anlatmamız, üzerinde tartışmamız hususunda gerekli planlamaları yapmalıyız.

Bir diğer husus da milli medya ve tebliğ organları da yardıma koşmalıdırlar. Hatta bazen bu konunun daha detaylı açıklanması ve aydınlatılması için radyo Televizyonun bir kanalının bu meseleye tahsis edilmesi bile teklif edilmektedir. Elbette bu husus eğitim ve öğretim yetkililerinin bu mevzuu Radyo Televizyon yetkilileri ile görüşmelerini ve ayrıntılarını belirlemelerini icap ediyor.

Eğitim ve Öğretim bakanının da bugünkü konuşmasında açıkladığı bu hususta bir diğer mesele de 6. planın kapasitesi meselesidir. Şu anda 6. kalkınma planının siyasetleri hazırlanmaktadır, daha sonra planı yazarak tasvip ve icra edecekler. Bu palan çerçevesinde eğitim ve öğretim meselesi, ülke eğitiminde kök değişim belgesinin kesin ele alınması, detaylı üzerinde durulması ve 2015 yılında eğitim ve öğretim’de ne yapacağımızın kesinlik kazanması gerekir.

Burada temel bir mesele de şudur ki ben şahsen eğitim ve öğretim yetkililerine demek istiyorum ki dikkat ediniz ki güncel, düzeysel ve basit değişimler temel değişimin yerini almasın, bununla bizleri razı etmemeli, bizleri sevindirmemeli ve bizlerin değişim yaptığımız hissine kapılmamız gerekir. Düzeysel değişimlerin önemi yoktur. Asıl olan kök değişimin maddelerinin temin edilmesi ve eğitim ve öğretimin tamamen yenilenmesidir. Asıl önemli olan işte budur.

Memnuniyetle belirtmek gerekir ki gerekli şartlar da mevcuttur. Ülke geneline baktığımda ülkede eğitim ve öğretim dalında temelli ve köklü bir değişim oluşturulması konusunda sizler ve eğitim ve öğretim yetkilileri için şartların müsait olduğunu görmekteyim.

Günün birinde bizler 18 milyon öğrenciye sahiptik ama bugün bu rakam 13 milyonun altındadır. Bu bir fırsattır. Günün birinde eğitim ve öğretim alanında bizler ciddi sorun ve zorluklar içindeydik, okullar ülke genelinde iki ve hatta üç vardiyalıydı. Ama bugün artık o durum söz konusu değil. Ülkenin genel bir bölümünde okullar olumlu bir konumdadır, hayırseverler de bu konuya ilgi gösteriyor ve meseleye el atıyorlar ve bu vaziyetin korunması icap ediyor. İşte bugün mevcut şartlar uyarınca bizlerin bu değişim belgesini hayata geçirmemiz için şartlar oldukça olumludur. Ülke istikrarlıdır, güvenlik içindedir. Yetkililer rağbetle çalışmaktalar. Bugün bizlerin inşallah eğitim ve öğretimi kalite, nitelik, nicelik, muhteva ve kök değişim açısından temel bir noktaya ulaştırmamız gerektiği gündür. Belirttiğim gibi bu değişimin temeli ise öğretmenlerdir. Meydanın tam orta kesiminde duranlar siz aziz öğretmenlersiniz. Ben bu vesileyle ülkede bütün öğretmenlere selam arz ediyorum ve Allah Taala’nın bütün aziz öğretmenleri kendi himayesi altında tutmasını, korumasını temenni ediyorum.

Burada dile getirmek istediğimi ancak eğitim ve öğretim mevzuunun dışında olan önemli bir husus düşmanların İslam cumhuriyeti nizamı karşısındaki tutum ve tavırlarıdır. Bu son 35 yıl içinde her zaman ve sürekli olarak bu halk hareketinin heybet ve meymeneti, İslam Cumhuriyeti düşmanlarının gözünü kamaştırmıştır. Çok tehditler savurdular, ellerinden geleni ardına koymadılar. Ama İran halkı ve İslam cumhuriyeti nizamı bunlar açısından meymenetliydiler, Bu meymeneti bizler korumalıyız, bu meymenet korunmalıdır. Bu bir gerçektir ve evham değil. Biz büyük bir ülke olarak, 70 küsur milyonluk bir nüfusa sahip, dünyanın başka yörelerine oranla daha köklü ve soylu bir tarihi derinlik ve kültürel geçmişi olan, yiğitlik, azimli ve kendi hüviyetini, kendi şahsiyetini korumakta olan bir milletiz. Bunun bir örneğini 8 yıllık kutsal müdafaa savaşında müşahede ettik. Bu sekiz yıllık savaşta doğusuyla, batısıyla, onların uşakları, gericiler ve tümü olmak üzere dünyanın bütün güçleri el ele vererek İran halkını dize getirmeye çalıştılar ama başaramadılar. İşte böyle bir halkın yabancı gözlemcilerin nazarında meymeneti, heybeti olmaz mı? Bu azametin korunması gerekir. Başka ülkelerin siyasi yetkilileri ve olaydan haberdar olanlar bu hususu bizzat bize iletmişlerdir. Bazıları direkt olarak bize bunu dile getirdi ama bazıları ise dile getiremediler ama kendi toplantılarında bu konuyu dile getirdiler ki bunun haberi bize ulaşmıştır. Bunların İran’a karşı uyguladıkları bu yaptırımlar, İran İslam Cumhuriyetine karşı uygulamakta oldukları bu baskılar eğer başka her hangi bir ülkeye karşı uygulanacak olsaydı o ülke yok olurdu, darmadağın olurdu. Ama İran İslam Cumhuriyetini hatta sarsıntıya bile uğratamadılar. Bu ufak bir mesele değil. Çok büyük bir olaydır. Elbette küresel propaganda her zaman muhatapların gözü önünde bir perde, bir örtü oluşturmuş ve insanların gerçekleri görmesine engel olmaktadır. Ama buna rağmen dünya halkının önemli bir bölümü özellikle bizlere yakın olanlar artık gerçekleri görmekteler, dünyanın tüm siyasi yetkilileri gerçekleri görüyorlar. Konuşmalarına bakmayınız. Bazen ilgisiz laflar eden batılı ülkeler ve Amerikanın muhtelif siyasi organları yetkilileri ve sözcüleri kendi yanlarında İran halkının bu azametini, bu meymenetini, bu kudretini bu liyakatini teyit etmekte ve görmekteler ama dile gelince başka şekilde ifade ediyorlar.

Ben sürekli olarak bu görüşmelerle, nükleer meselelerle ve benzeri konularla ilgili birçok açıklamalarım olmuştur ve bu konularda denilmesi gereken hususları belirtmişim. Ama her kes şuna dikkat etmeli ki hem dış siyaset sorumlularımız, hem öteki yetkililerimiz, hem ülke elitleri, bir halk eğer kendi hüviyetini, kendi azametini yabancılar karşısında koruyamayacak olurlarsa, kesin zillete düşecekler ve bunun başka çıkış yolu da yoktur. Kendi şahsiyet ve kimliğinin kadrini bilmek gerekir. Düşman tehdit etmektedir. Bu son birkaç gün içinde Amerikalı resmi yetkililerinden ikisi[6]askeri tehditlerde bulundular. Bu arada çok önemli sorumlulukları olmayan kişilerin açıklamalarını dikkate almıyoruz. Ben anlayamıyorum tehdit gölgesinde yapılan görüşmelerin nasıl bir anlamı var. Başımızın üzerinde bir kılıcın durmasına benzer. İran halkı böyle değil. İran halkı tehdit gölgesinde sürdürülen görüşmeyi kabul etmez. Niçin tehdit ediyorlar? Niçin bu kadar halt işliyorlar? Diyor eğer böyle olmazsa, şöyle olmazsa biz İran’a askeri saldırıda bulunabiliriz. Birincisi halt ediyorlar, ikincisi ben Amerika’nın önceki cumhurbaşkanı döneminde de (o zaman da askeri tehditte bulunuyorlardı) vur kaç[7]döneminin artık bittiğini söylemiştim. Artık vurup kaçarız diyeceğiniz zaman değil. Hayır, kesinlikle böyle değil. Ayaklarınız takılıp kalır, biz takip ederiz. İran halkının kendine saldıranları takipten el çekeceğini zannetmeyin. Biz olayın takipçisi oluruz. Bunu her kes böyle bile. Görüşmecilerimiz de bu hususa dikkat etmeliler. Açıklanan temel çizgiler ve kırmızıçizgileri unutmamalılar elbette dikkatte de bulunduruyorlar ve inşallah bundan sonra da dikkate bulunduracak ve bu kırmızıçizgileri aşmayacaklar. Ama onların da sürekli olarak tehdit etmeleri kabul edilemez. Tehdit de ne demek? Sizlerin bu görüşmelere olan ihtiyacınız bizden az değil. Evet, doğrudur biz yaptırımların kaldırılmasını istiyoruz ama eğer yaptırımlar da eğer kaldırılmayacak olsalar bile biz diğer yollarla kendi işlerimizi idare edebilecek güçteyiz. Bu ispatlanmıştır. Günün birinde ben bunu dile getirmiştim[8]bugün ekonomistlerin, muhtelif yetkililerin, ülke ekonomisinde yetenekleri kişilerin tümünün sürekli olarak bu konuyu tekrarlamakta ve ülke ekonomisi meselelerinin bu yaptırımlara bağlı olmadığını, yaptırımların kalkmasıyla tüm ekonomik sorunların giderilemeyeceğini belirtmekteler. Ekonomik sorunlar kendi irademiz, kendi niyetimiz, kendi elimiz ve kendi önlemlerimizle çözümlenebilir. Yaptırım olsa da olmasa da: Elbette yaptırımın olmaması durumunda işler daha kolay olur. Yaptırımın olması durumunda işler biraz zor olur. Ama mümkündür. Görüşmelerle ilgili bizim tutumumuz işte budur. Ama Amerikanın mevcut hükümetinin bu görüşmelere gerçekten ihtiyacı var. Bunlar kendi dosyalarında gündeme getirebilecekleri temel bir husus şudur ki İran İslam cumhuriyetini görüşme masası başına çekmeyi ve mesela filanca meseleyi zorla kabullendirmeyi başardıklarını söylemeye aşırı derecede ihtiyaçları var[9]. Karşı tarafın bu görüşmelere olan ihtiyaçları bizden daha fazla olmasa bile (ki kesinlikle daha fazladır) bizden az da değil. Öyleyse niçin tehditte bulunuyorlar? Ben tehdit gölgesinde sürdürülen görüşmelere onay vermiyorum. Gitsinler, konuşsunlar, görüşmelerde bulunsunlar ve anlaşmaya varsınlar bir sakıncası yoktur elbette o kırmızıçizgilere riayet etmeleri şartıyla- Ama kesinlikle zorbalığı kabul etmemeleri, aşağılamayı, tehdidi kabul etmemeleri gerekir.

Bugün artık bunların dünyada da haysiyetleri yok olmuştur. Dikkat ediniz Suudi yönetiminin Yemen’deki bu hareketi hiçbir mantık tarafından, hiçbir açıklama tarafından açıklanamamaktadır. Uçakları, başka bir ülkeyi bombalamaya göndersinler ve siz niçin filanca şahsı başkanlığa kabul ediyorsunuz veya filancayı kabul etmiyorsunuz gibi bahanelerle halkı hedef almaları, alt yapıyı yok etmeleri, cinayet işlemeleri, kadın ve çocukları öldürmeleri, her yeri ateşe vermelerinin kesinlikle bir açıklaması yoktur. Amerikalılar bu açıklanamayan davranışları, bu büyük cinayetleri desteklemekteler. Bundan daha büyük bir haysiyetsizlik olur mu? Amerikalıların bugün bölge halkları nezdinde hiçbir haysiyeti yoktur ve her kes bu durumu müşahede etmektedir. Alenen de kendilerinin destek verdiklerini dile getirmekteler.[10]Utanmıyorlar da. Ardından kalkıp bize, siz niçin yardım ediyorsunuz diyorlar. Biz ilaç yardımında bulunmak, hastalara ilaç göndermek istiyorduk. Biz silah ki göndermek istemiyorduk, zaten onların bizim silahlarımıza ihtiyaçları yoktur. Biz onlara ilaç gönderiyorduk. Yemen’in, ordusunun tüm askeri garnizonları, üsleri mücadeleci ve inkılâpçı halkın elindedir, Ensarullah grubunun elindedir. Onların bizim silahlarımıza ihtiyacı yoktur. Biz sadece ilaç göndermek istiyorduk. Siz geldiniz bir halkı ilaç ablukasına almışsınız, gıda ablukasına almışsınız, enerji ablukasına almışsınız. O zaman kalkıp da hiç kimse bunlara yardım etmesin diyorsunuz. Siz hatta kızıl aya hizmette bulunma izni dahi vermediniz. Ardından kalkıp Suudilere askeri istihbarat bilgileri veriyorlar, silah veriyorlar, imkân sağlıyorlar, siyasi teşviklerde bulunuyorlar. İşte bunların haysiyeti yoktur. İran halkının seçtiği yol, metin ve sağlam ve iyi akıbetli bir yoldur, Allah’ın yardımıyla ve düşmanların gözlerin kör olması hasebiyle bu yol sonuçlanacak ve İran halkı muvaffak olacak ve düşmanlar İran halkına karşı kendi uğursuz hedeflerini tahakkuk ettiremeyeceklerini göreceklerdir.

Allah’ın rahmeti canlarını feda eden şehitlere, bu yolu bizim karşımızda açan yüce imama olsun. Allah’ın rahmeti böylesine rağbetle meydanda var olan siz mümin aziz bacı ve kardeşlerin üzerine olsun.

Allah’ın rahmet ve bereketi sizlerin üzerinize olsun.



[1] - İslam İnkılâbı Rehberinin konuşmasından önce Eğitim ve Öğretim bakanı Ali Asgar Fani bakanlığın faaliyetleri hakkında bir brifing sundu

[2] - İkbal’ul A’mal c.2 S.643

[3] - İkbal’ul A’mal c.2 S.643

[4] - Al-ı İmran suresi – 164. Ayetin bir bölümü

[5] - Ülke eğitim ve öğretim sisteminde temel değişikliklere gidilmesi genel siyasetleri (30 Nisan 2013)

[6] -

[7] - 22 Eylül 2007 tarihinde ülke yetkililerine konuşması

[8] - 7 Temmuz 2014 tarihinde ülke yetkililerine hitaben yaptığı konuşma

[9] - Lozan bildirisinin yayınlanması ardından Amerika başkanının yaptığı konuşmaya değinilmekte

[10] - ABD dışişleri bakanlığının 26 Mart 2015 tarihli bildirisi ve Suudi rejiminin Yemen’e saldırısına destek vermesine değinilmektedir.