İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi

İslam İnkılâbı rehberinin 28. İslami Vahdet Konferansı konuklarına ve ülke yetkililerine hitaben yaptığı konuşmanın tam metni

Bismillahirrahmanirrahim[1]

Yüce İslam peygamberi Hz. Muhammed (sav) ve 6. İmam Hz. İmam Sadık (as)ın mübarek veladetini tüm muhterem konuklara tebrik ederim. Burada ülke yetkilileri bulunuyor, vahdet haftasının aziz konukları bulunuyor, İslam ülkelerinin muhterem elçileri bulunuyor. Bu mübarek bayramı sizin hepinize kutlarım. Ayrıca bu bayramı İran halkına ve tüm müslüman halklara, İslam ümmetine ve dünyanın özgür insanlarına, hürriyet ve insanlık meselesinin onlar için önem taşıyan her kese kutlarım. Çünkü bugün ilim peygamberinin veladetidir. İlim peygamberi, akıl peygamberi, ahlak peygamberi, rahmet peygamberi, vahdet peygamberi ve tüm büyük insani hasletlerin peygamberi. Bu büyük insani özellik ve sıfatlara sahip olan her kes İslam peygamberine aşk besliyor, yakınlık hissediyor.

Bu yüce insana mensup olma iddiasında bulunan, onunla iftihar eden, onun uğruna mukavemet etmeye, canımızı ve malımızı bile feda etmeye hazır olan ben ve tüm siz Müslümanlar, yüce İslam peygamberinin garantilediği bu talim ve öğretileri takib etmeye muhtacız. Yani İslam peygamberinin garantilediği ve Hz. Ebi Abdullah Cafer bin Muhammed es-Sadık (aleyhissalatu vesselam)’ın yaymak için yoğun çaba ve gayret sarf ettiği ve tahakkuku için büyük zahmetlere katlandığı bu akıl, hikmet, rahmet, vahdet, ahlak, insani özellikleri bilmeli ve onlar için çaba harcamalıyız. Bu bugün tüm Müslümanların görevidir. Elbette halk kitleleri ülkelerin yetkililerinin takipçileridirler. Hükümetler, elitler, aydınlar, âlimler, siyasetçiler ve benzerleri bu geniş alanda asıl sorumluluk sahipleridirler. Ben bugün bizzat kendi toplumumuzun, İslam dünyasının meselelerine bir göz attığımda, tüm bu büyük muhteva ve içeriklerin önemli olduğunu görmeme rağmen İslam dünyası açısından gerek ilim olsun önemlidir, hem akılcılık ve hem de ahlak ama tüm bunlara rağmen bugün İslam dünyası açısından ilk etapta önemli olan şey vahdettir. Biz Müslümanlar birbirimizden bayağı uzaklaşmış durumdayız, bu husustaki siyasetler, ne yazık ki Müslümanları, yürekleri birbirinden koparmak ve uzaklaştırmak için büyük uğraşılar verilmesi yönünde olmuş. Nitekim bugün vahdete fazlasıyla ihtiyacımız var.

Eğer dünya nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan bu geniş bölgenin tümünde İslam ülkeleri halkları eğer ayrıntılar değil de genel siyasetlerde hep birlikte hareket edecek olurlarsa İslam dünyası ilerleme ve kalkınmanın zirvesini yakalamış olur. Elbette genel meselelerde bile birbirinin yanında gözükmeleri durumunda bile oldukça etkilidir. İslam ülkeleri başkanları veya aydınlarının eğer hep birbiri aleyhe konuşacak olmaları bile düşmanı daha da cesaretlendirmekte, düşmanı umutlandırmaktadır ve bu günümüzün bir gerçeğidir. Bizlerin hatta sadece açıklamalarımızda bile birbirimizin yanında olmamız dahi İslam dünyasına bir azamet bahşediyor, İslam ümmetinin şahsiyetine azamet kazandırıyor. Nerede bu topluluğun, dayanışmanın örneğine tanık olduysak onun dünyadaki yankısının İslam ve Müslümanların haysiyet ve şeref kaynağı olduğunu, peygamberin haysiyeti olduğunu müşahede etmişizdir. Bayram namazı kıldığımızda bir birimizin yanında yer alıyoruz ve diyoruz ki: “اَلَّذی جَعَلتَهُ لِلمُسلِمینَ عیداً وَ لِمُحَمَّدٍ صلّی‌الله‌علیه‌وآله ذُخراً وَ شَرَفاً وَ کَرامَتاً وَ مَزیداً؛[2] (Onu Müslümanlar için bayram karar kıldın ve Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi için varlık, onur, keramet ve fazilet karar kıldın.

Vücutların namazda bir birinin yanında yer alması peygamber için şeref kaynağıdır, İslam ümmeti için saygınlık ve azamet kaynağı. Hac topluluğu da bunun gibidir. Bu yıl Hüseyni Erbain törenleri sırasında gördünüz nasıl milyonlarca insan birbirinin yanında yer aldılar. Müslümanlardan oluşan bu hareket ve topluluk sadece Şiilerden oluşmuyordu Sünni Müslümanlar da bu topluluğun içinde yer almışlardı ve bu dünyada bayağı yankılandı, dünyanın saygınlığını kazandı, takdir ettiler ve onu dünyanın en büyük topluluğu olarak vasıflandırdılar. Kimler? İslam meselelerini yakından takib edenler.

Ben burada bu büyük topluluktan dolayı Irak devleti, hükümeti ve halkından ve bu sınavda oldukça başarılı çıkan, fedakârlıkta bulunan, hizmet eden, kendi kerem ve yüceliklerini gösteren Irak aşiretlerinden teşekkür etmeyi kendime bir borç biliyorum. Bu yılki Hüseyin Erbain merasimi acayip bir olaydı. İslam düşmanları, Ehli Beyt düşmanları kendi zanlarınca bu yolu kapatmışlardı. Bakınız ne kadar büyük, azametli bir hareket tahakkuk buldu. Vücutlar birbirinin yanında yer aldı mı işte böyle bir yankısı olur. Bizler bir olursak, İslam ülkeleri, ( sünnisiyle, şiisiyle, Sünni ve Şii gruplarıyla) Müslüman halkların yürekleri bir olunca, birbirlerine karşı suizanları olmazsa, birbirlerine karşı kötü duygular beslemeyecek olurlarsa, birbirlerine karşı hıyanette bulunmazlarsa işte o zaman dünyada nasıl bir olayın vuku bulacağına bakmak gerekir. Görünüz ki İslam nasıl bir izzet ve azamete kavuşur! Vahdet, Vahdet...

Bugün gerek Enli Sünnet Müslümanları arasında olsun ve gerekse Şii Müslümanlar arasında bunlar arasında ihtilaf çıkarmak için bir takım gizli eller mevcuttur. Bu ellerin izini takib edecek olursanız onların tümünün, yalnız İran ve Şia düşmanları değil de İslam düşmanlarının istihbarat ve casusluk merkezlerine ulaştığınızı görürsünüz. İngilizlerin MI6 casusluk merkezi ile bağlantılı olan sözüm ona o Şii veya Amerika’nın CIA casusluk merkezinin uşaklığını yapan sözüm ona Sünni, o ne Şii’dir ve ne de ötekisi Sünni. Her ikisi de İslam karşıtıdır. Biz 35 yıldır İran İslam Cumhuriyetinde böyle bir feryatta bulunuyoruz. Sadece lafla da kalmıyor bizzat pratikte de uyguluyoruz. İran İslam Cumhuriyeti bu güne kadar kardeşlerine yaptığı yardım genellikle hep Ehli Sünnet Müslümanlara yönelik olmuştur. Biz Filistinlilerin yanında yer almışız, bölgenin mümin halklarının yanında yer almışız. Çünkü vahdet meselesinin bugün tüm İslami meselelerin başında geldiğini biliyorduk. Benim burada İslam âlimlerine, İslam âlemi aydınlarına, İslam dünyası siyasetçilerine ısrarlı tavsiyem bu kadar tefrika’dan söz etmemeleridir. Bir grub dünyada İslam korkusu oluşturmak, İslamofobia için para harcamaktadır, İslam’ın dünyadaki simasını karalamak istemektedir. Buna karşılık bizler de kendi içimizde birbirimizin simasını karalamaya, bozmaya çalışıyoruz. Halkı birbirinden korkutuyoruz. Bu ise hikmete, siyasete aykırıdır.

Bir takım bölge ülkelerinin kendi dış siyasetini İran’la düşmanlık esasına göre kurduklarını işittim. Niçin. Bu akıla ters düşmektedir, hikmete aykırıdır. Bu ahmakça bir iştir. Peki, niçin insan böyle büyük bir hataya düşmektedir? Ama biz bunun tam aksineyiz. Biz dış siyasetimizi, tüm Müslüman ülkelerle, bölge ve komşu ülkelerle dostluk esasına göre kurgulamış bulunuyoruz. Siyasetimiz budur. Bunun gibi davranmışız ve bundan böyle de bunun gibi davranacağız. Bugün elhamdülillah İran halkı böyle bir basireti, şuuru ve üstün marifeti tanımıştır ve ülkelerinin gelecek maslahatının İslami vahdete, öteki Müslüman halklarla, İslam ülkeleri ile dayanışma ve birlik içinde olmaya bağlı olduğunu anlamış bulunmaktadır. Fakat bu hususta birileri kötümserlik oluşturmak, aksama oluşturmak istemektedir. Fakat çok şükür halkımız artık bunun farkına varmıştır. İslam İnkılâbının zaferinden öncesinden ve daha sonra İslam Kurulması ardından İmam Humeyni’nin bu feryadı, vahdet talep nidası kendi işini gördü ve halkımız şuurlanarak, bilinçlendi. Bu her kesin görevidir. Bugün dünyanın dört bir yanında Müslümanlar İslam ümmetinin, İslami vahdetin fikrinde olmalıdır. Eğer biz İslam ümmetinin birlik ve beraberliği fikrinde olursak o zaman ülkelerimizin çıkarları da temin edilmiş olacak. Bizi birbirimizden ayırmak, ihtilaf çıkarmak düşman’ın çıkarınadır. Bir ülkeye saldırsın, başka bir ülkeden yardım alsın, işte düşman’ın çıkarı bundadır. Biz buna izin vermemeliyiz. Peki, düşman kimdir? Düşman Amerikan kapitalizmi ve Global istikbardır. Bugün onun başında Amerika ve Siyonistler bulunuyor. Bugün işgal altındaki Filistin’de konuşlanan Siyonist rejim de o korkunç topluluğun ve tehlikeli kanserin bir parçasıdır. Bunlara karşı direnmek gerekir, bunlara karşı İslam’a yönelmemiz gerekir, Kur’anı kerim’e yönelmemiz gerekir.

İnsan bir şeyler görüyor ve bir takım yazıları müşahede ediyor, bazen bazıları bir şeyler yazıyor ve dile getiriyorlar ki Kur’anı Kerim’in ayetlerine uygun olarak yazılmamıştır. Kur7anı Kerim buyuruyor ki; “قولوا ءامَنّا بِاللهِ وَ مآ اُنزِلَ اِلَینا وَ ما اُنزِلَ اِلی‌ اِبرهیمَ وَ اِسمعیلَ وَ ... و ما اوتِیَ موسی و [عیسی‌ و ما اوتِیَ‌] النَّبیّون[3] Deyin ki: Allah'a, bize indirilen kitaba, İbrahîm'e İsmâîl'e, İshak'a, Yakup'a, Yakup'un oğullarına indirilenlere, Mûsâ'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık...

Tüm Müslümanların inanmakla mükellef olduğu önceki peygamberlerin şeriatını zikrettikten sonra devamla şöyle buyuruyor: “فَاِن ءامَنوا بِمِثلِ مآ ءامَنتُم به‌ فَقَدِ اهتَدَوا.[4] Sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse mutlaka doğru yolu buldular demektir. Fakat yüz çevirdiler mi onlar, ancak ayrılık, aykırılık içindedir. İslam dini Plüralizmi kabul etmiyor. İslam Hz. Musa ve Hz. İsa’yı takdir ettiği için Plüralizm’e inanmaktadır düşüncesini yaymaya çalışanlar. Kur’ana başvurmalı ve İslami metinleri mütalaa etmeliler. Habersizlikten ve gaflete düşerek bir konuyu aktarıyorlar. İslam şudur: “فَاِن ءامَنوا بِمِثلِ مآ ءامَنتُم به‌ فَقَدِ اهتَدَوا وَ اِن تَوَلَّوا فَاِنَّما هُم فی شِقاقٍ فَسَیَکفیکَهُمُ الله[5]Fakat yüz çevirdiler mi onlar, ancak ayrılık, aykırılık içindedir. Onlara karşı koymak için sana, Allah yeter ve o, her şeyi duyandır, bilendir. Bu Kur’anı Kerimin beyanıdır. O zaman Müslümanlar içerisinde “حَریصٌ عَلَیکم[6]pek düşkündür size. Peygamber hakkında da yine şöyle buyuruyor: “حَریصٌ عَلَیکم بِالمُؤمِنینَ رَءوفٌ رَحیم” pek düşkündür size, müminleri esirger, rahîmdir. Müminlere karşı pek merhametlidir. “اَشِدّاءُ عَلَی الکُفّارِ رُحَمآءُ بَینَهُم[7]Size karşı düşmanlıkta bulunanlara ve düşmanlarınıza karşı sert olunuz, yumuşak bir siper gibi olmayın ki düşman dilediği her noktadan rahatlıkla oraya nüfuz edebilsin. Müstahkem olunuz, direniniz ve Ama “رُحَمآءُ بَینَهُم” kendi aranızda yürekleriniz temiz olsun ve birbirine karşı merhametli olunuz. İsimler sizler içerisinde ayrıcalık oluşturmamalı, coğrafi sınırlar sizleri kendi içinizde düşman konumuna getirmemeli. Bu, peygamberin derslerindendir. Biz bugün (Allah Resulünün veladeti günü) ders almalıyız. Bugün bizden beklenen şey sadece peygamberi övmek ve takdir etmek olmamalı, ders almalı, ibret almalıyız, Allah resulünün meb’us olduğu, görevlendirildiği hedefini tahakkuk ettirmeye çalışmalıyız. İslam dünyasında bugün öncelik vahdettir. Temennim Allah Taala bizleri söylediklerimizi tahakkuk ettirme konusunda başarılı kılmasıdır.

Allah’ın!İslam dünyasını ve İslam ümmetini her geçen gün daha güçlü ve daha azametli kıl!

Vesselamu Aleyküm ve rahmetullah ve Berekatuhu



[1]- İslam İnkılâbı Rehberinin konuşmasından önce Cumhurbaşkanı hasan ruhani bir konuşma yaptı.

[2]- El-İkbal – s. 289 – ramazan bayramı kunut duası

[3]- Bakara Suresi 136. Ayetin bir bölümü

[4]- Bakara suresi 137. Ayetin bir bölümü

[5]- Yukarıdaki ayet

[6]- Tevbe suresi 128. Ayetin bir bölümü

[7]- Feth suresi 29. Ayetin bir bölümü