İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi

İslam inkılâbı Rehberi’nin “Uluslararası İslam Âlimleri Açısından Tekfirci ve Radikal Akımlar Tehlikesi Kongresi”[1]ne katılanlara hitaben yaptığı konuşma

İslam inkılâbı Rehberi’nin “Uluslararası İslam Âlimleri Açısından Tekfirci ve Radikal Akımlar Tehlikesi Kongresi”[1]ne katılanlara hitaben yaptığı konuşma

Bismillahirrahmanirrahim

لحمد لله ربّ العالمین و صلّى الله على سیّدنا و نبیّنا المصطفى الامین محمّد و آله الطّیّبین الطّاهرین المعصومین و على صحبه المنتجبین و التّابعین لهم باحسان الى یوم الدّین.

İlk olarak aziz konuklara, muhterem hazır bulananlara ve bu oturuma katılan muhtelif İslam mezhepleri âlimlerine hoş geldiniz diyorum. Yukarıda belirtilen iki günlük çok önemli oturuma katılarak meseleleri araştırdığınız için sizlere teşekkürlerimi bildiririm. Bu konuyla ilgili kum din âlimleri özellikle de Ayetullah Mekarim Şirazi ve Ayetullah Süphani’ye böyle bir toplantıyı düzenledikleri için teşekkür ederim. Elhamdülillah bunun için gerekli olan ilk adımı attılar ve bu hareket bundan böyle de devam etmelidir. Bu konferansta dile getirtilen konuşmalardan az çok haberim oldu ve ben de bu konuda bazı hususları hatırlatmak isterim:

Birincisi bu oturum, İslam âlemi açısından çok tehlikeli ve zararlı bir akım olan tekfiri akımla ilgilidir. Bu akım gerçi yeni bir olay değil ve tarihi bir geçmişi bulunmaktadır ama özellikle son birkaç yıl içinde müstekbirliğin rolüyle, bazı bölge yönetimlerinin parasıyla ve Amerika, İngiltere ve Siyonist İsrail rejimi gibi bazı yönetimlerin casusluk teşkilatlarının tasarım ve planıyla yeniden canlandırılmış, güçlendirilmiştir. İşte sizin bu hareketiniz, bu oturum ve konferansınız böyle bir harekete karşı çok yönlü bir mukabele ve karşı koymak içindir, sadece bugün IŞİD olarak adlandırılan tek bir akıma karşı koymak için değil, bu (terör) örgütünün ortaya çıkardığı bu fesat, bu ekim ve soyun imhası, masum insanların bunca kanının akıtılması, bugün İslam dünyasında tekfircilerce işlenen suç ve cinayetlerden sadece bir bölümdür. İşte meseleye bu açıdan bakmak gerekir.

Ben kalbi bir eziklik ve üzüntü içindeyim. İslam dünyası olarak bizler tüm gücümüz ve enerjimizi Siyonist İsrail rejiminin komplolarına karşı koymak için harcamamız gerekirken, Aziz Kudüs ve Mescidi Aksa’ya yönelik yaptıkları bu son münasebetsizliğe harcamamız gerekirken ne yazık ki bugün dünya müstekbirliğinin İslam dünyası içinde oluşturduğu bu sorunlarla meşgul olmaya mecbur bırakılmışız. Bir çaresi de yoktur. Daha doğrusu tekfiri meseleyle ilgilenmek İslam dünyası âlimleri, elitleri ve bilgelerine zorla yüklenmiş bir meseledir ve düşman kendi oluşturduğu bir sorun olarak bunu İslam dünyasının önüne koymuş bulunmaktadır. Bizim de ona karşı koyma mecburiyetimiz bulunuyor. Fakat asıl mesele Siyonist İsrail meselesidir. Asıl mesele Kudüs meselesidir, asıl mesele Müslümanların ilk kıblesi meselesidir, mescidi Aksadır. İşte bunlar asıl meselelerdir.

Burada inkâr olunamaz bir husus var ve o da şudur ki; tekfirci akımlar ve onu destekleyen yönetimler, tamamen müstekbirlik ve siyonizmin çıkar ve hedefleri doğrultusunda hareket etmekteler. Onların girişimleri, Amerika’nın, Avrupa devletlerinin ve Siyonist İsrail rejiminin hedefleri istikametindedir. Mevcut bir takım belge bunu açıkça ispatlamaktadır. Tekfirci akımın dış görünümü sözde İslami’dir ama pratikte İslam dünyasına karşı faaliyet gösteren sömürgeci, müstekbirlik ve büyük siyasi akımların hizmetindedir. Bunun açık kanıtları var ve bu kanıtlar göz ardı edilemez.

Birincisi tekfirci akım, İslami uyanış ve diriliş hareketini saptırmayı başardı. İslami uyanış hareketi tamamen Amerikan karşıtı bir hareketti, istibdat, diktatörlük ve Amerika’nın bölgedeki uşakları karşıtı bir hareketti. Kuzey Afrika bölgesinde bulunan ülkelerde oluşan halk hareketleri tamamen Amerikan karşıtı hareketlerdi, müstekbirlik karşıtı hareketlerdi ve Tekfirci akım işte bu büyük Amerikan karşıtı, müstekbirlik karşıtı ve istibdat karşıtı hareketin yönünü değiştirmeyi ve Müslümanlar arasında kardeş kavgasına dönüştürmeyi başardı. Bu mücadelede ön cephe işgal altındaki Filistin topraklarıydı, fakat tekfirci akım bu ön cepheyi Bağdat cadde ve sokaklarına, Suriye ve Şam’ın merkez camiine, Pakistan caddelerine, Suriye’nin muhtelif şehirlerine çevirmeyi başardı ve bunlar mücadelede yeni ön cephe konumuna geldi.

Libya’nın, Suriye’nin, Irak’ın, Pakistan’ın bugünkü durumuna bakınız! Bakınız Müslümanların elindeki güçler ve kılıçlar kimlere karşı kullanılıyor; Bunlar Siyonist İsrail rejimine karşı kullanılmalıydı ama tekfirci akım bu mücadelenin yönünü saptırdı kendi evlerimizin, kendi şehirlerimizin içine getirdi, İslam ülkelerimize getirdi. Şam merkez camii içinde patlama oluşturuyorlar, Bağdat’ta normal sivil halkın topluluğuna bomba sabotajı düzenliyorlar, Pakistan’da yüzlerce insanı yaylım ateşine tutuyorlar, Libya’da bu duruma bir bakınız, görünüz ki nasıl bir vaziyet ortaya çıkardılar. Tüm bunlar tekfiri akımın unutulmayacak tarihi cinayetlerinden biridir. Tüm bunlar ise Amerika’ya, İngiltere’ye hizmet amacıyla yapılmıştır, Amerika, İngiltere, Mossad ve benzer casusluk örgütlerine hizmet içindir.

Burada belirtmem gereken bir diğer delil de Müslümanlara karşı savaşmak için tekfirci akımı oluşturan ve destekleyenlerin Siyonist İsrail rejimi karşısında en ufak bir girişimde bulunmamalarıdır. Fakat İslam ülkelerine ve Müslüman halklara yönelik muhtelif bahanelerle çeşit çeşit darbe vurmakta, komplolar hayata geçirmekteler.

Bir başka delil de tekfirci akımın İslam ülkelerinde, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Lübnan’da ve diğer bazı ülkelerde ortaya çıkardıkları fitneci hareketler bu ülkelerin temel alt yapılarının tamamen imha olmasına sebep olmuştur. Bakınız bu iç savaşlar sonucu bu ülkelerde ne kadar cadde, ne kadar rafineri, ne kadar maden, ne kadar hava alanı ne kadar şehir ve ne kadar konut imha edilmiştir. Bunları yeniden yapmak ve onarmak için ne kadar zamana, güce ve maddi kaynağa ihtiyaç var. Bunlar, tekfirci akımların bu son birkaç yıl içinde İslam dünyasına yönelik vermiş olduğu zarar ve ziyanlar, darbelerdir.

Bir başka delilde şudur ki Tekfirci akım İslam’ın simasını tüm dünyada karaladı, çirkin gösterdi. Tüm dünya kamuoyu televizyonlarda tanıdıkları birinin hakkında her hangi bir suç isnadı yapılmaksızın kameraların karşısında boyun kesilerek öldürüldüğünü müşahede ettiler.

لا یَنهکُمُ اللهُ عَنِ الَّذینَ لَم یُقاتِلوکُم فِى الدّینِ وَ لَم یُخرِجوکُم مِن دِیارِکُم اَن تَبَرّوهُم وَ تُقسِطوا اِلَیهِم اِنَّ اللهَ یُحِبُّ المُقسِطین. اِنَّما یَنهکُمُ اللهُ عَنِ الَّذینَ قاتَلوکُم فِى الدّینِ وَ اَخرَجوکُم مِن دِیارِکُم وَ ظاهَروا عَلى‌ اِخراجِکُم اَن تَوَلَّوهُم.[2]

Yani: “Allah, din husûsunda sizinle savaşmayan ve sizi, ülkenizden çıkarmayanlara iyilik etmenizi, onlara karşı insafla, adâletle muâmelede bulunmanızı nehyetmez; şüphe yok ki Allah, adâletle muâmele edenleri sever. Allah, ancak din uğrunda sizinle savaşanlara ve sizi ülkenizden çıkaranlara ve çıkmanız için onlara yardımda bulunanlara dost olmanızı nehy etmektedir…”

Fakat bunlar (tekfirciler) tam da bunun tersini yaptılar, saldırgan olmayan gayri Müslümanları kılıncın altına yatırdılar, onun görüntülerini tüm dünyaya yaydılar ve tüm dünya buna tanık oldu. Tüm dünya, İslam adına birinin öldürülmüş bir insanın yüreğini nasıl da vücudundan çıkararak dişleri arasına aldığına tanık oldu. Tüm bunlar İslam adına tamamlandı, rahmet İslam’ı, akıl İslam’ı, mantık İslam’ı, (لا یَنهکُمُ اللهُ عَنِ الَّذینَ لَم یُقاتِلوکُم فِى الدّین) işte bu İslam’ı bunlar böyle tanıttılar. Bundan daha büyük bir cinayet ne olabilir; Bu fitneden daha habis nasıl bir fitne olabilir; Bu tekfirci akımın uygulamasıdır.

Bir başka delil de bunlar direniş eksenini yalnız bıraktılar. Gazze 50 gün tek başına savaştı, 50 gün tek başına direndi. İslam ülkeleri Gazze’nin yardımına gidemediler. Paralar ve petrol dolarları Gazze’nin hizmetine sunulmadı. Gerçi bunlardan bazıları Siyonist İsrail rejiminin hizmetine sunulmuştur.

Bir diğer kanıt da Tekfiri akımın tüm İslam dünyasında Müslüman gençlerin coşku ve hamasetini saptırmasıydı. Tüm İslam dünyasında gençlerin bir coşku ve hamaseti var, İslami uyanış bunlar üzerinde etkili olmuştur ve İslam’ın büyük hedefleri doğrultusunda hareket etmeye hazır konuma gelmişlerdi. Fakat bu tekfirci akım işte bu coşku ve hamaseti saptırdı, habersiz ve cahil gençlerden bazılarını Müslümanların, bir köy halkının kadın ve çocuklarının başını kesmeye yönlendirdi! Bu tekfirci akımın günahlarından biridir.

Bu karine ve delillerden öyle kolay kolay vazgeçmek mümkün değil. Tüm bunlar tekfirci akımın müstekbirliğin hizmetinde olduğunu, İslam düşmanlarının hizmetinde olduğunu, Amerika’nın hizmetinde olduğunu, İngiltere’nin hizmetinde olduğunu ve Siyonist İsrail rejiminin hizmetinde olduğunu gösteriyor. Burada bir başka kanıt daha var ve o da şudur ki elde ettiğimiz malumatlar uyarınca Amerika’nın lojistik uçaklarının Irak’ta IŞİD terör örgütünün ihtiyacı olduğu malzeme ve silahları onların mevzilerinin bulunduğu bölgede havadan bırakmış ve onlara yardım ulaştırmışlardır. İlk başta bunun bir yanlışlık olduğunu düşündük ama daha sonra bu tekrarlandı. Öyle ki bana bildirdiklerine göre bu tam 5 defa tekrar edilmiştir! 5 defa hata mı işliyorlar? İşte bunlar gelmiş zahirde sözüm ona IŞİD’e karşı mücadele koalisyonu oluşturmuşlardır! Bu apaçık bir yalandır; bu koalisyonun başka habis amaçları bulunuyor. Bu fitneyi canlı tutmak istiyorlar. İki tarafı birbirine düşürmek, Müslümanlar arasında iç savaşı sürdürmek istiyorlar. İşte onlar böyle bir amacı güdüyorlar. Gerçi bunda başarılı olamayacaklar. Bu böyle biline.

Burada yerine getirilmesi gereken birkaç önemli büyük görev bulunuyor.

Siz muhterem beyler bu iki gün içinde düzenlenen oturumlarda gerekli çözüm yollarını araştırdınız, olayları takib ettiniz ve görevleri belirlediniz.. Ben burada göz ardı edilmemesi gereken gerekli bu işlerden iki üçünü hatırlatmak istiyorum. Birincisi tekfirci akımın kökünün kurutulması amacıyla tüm İslam Mezhepleri ulemasının bir araya gelmesiyle çok yönlü bilimsel ve mantıklı bir hareketin oluşturulması gerekir. Bu ise bir mezhebe ait olup başka bir mezhebi ilgilendirmeyecek bir mesele değil, İslam’ı kabul eden, İslam için çaba harcayan ve kalpleri İslam için atan tüm İslam mezhepleri bu göreve ortaktırlar; bilimsel büyük bir hareket oluşturulmalıdır. Onlar “Selefi Salihin” (Salih geçmişleri)[3]gibi sahte bir sloganla bu vadiye atım atmış bulunuyorlar. Selefi salihin’in onların bu davranış ve girişimlerinden ne kadar rahatsız olduğunu, din diliyle, bilim diliyle, sahih mantıkla isbat etmek gerekir. Gençleri kurtarınız! Bu sapkın düşüncelere aldanan bir grup mevcuttur. Zavallılar iyi bir iş yaptıklarını zannediyorlar. Bunlar şu ayeti kerimenin kapsamına giriyorlar:

«قُل هَل نُنَبِّئُکُم بِالاَخسَرینَ اَعمالًا * اَلَّذینَ ضَلَّ سَعیُهُم فِى الحَیوةِ الدُّنیا وَ هُم یَحسَبونَ اَنَّهُم یُحسِنونَ صُنعًا»[4]

Yani: De ki: İşledikleri işler bakımından en fazla ziyan edenler kimlerdir, haber vereyim mi size? Onlardır en fazla ziyan edenler ki dünyâ yaşayışında bütün çalışmaları boşa gider, halbuki onlar, gerçekten de kendilerinin iyilik ettiklerini, iyi işlerde bulunduklarını sanırlardı.

Şimdi bunlar da cihad ettiklerini zannediyorlar. İşte bunlar kıyamet günü şöyle diyecek olanlardırlar:

رَبَّنآ اِنّآ اَطَعنا سادَتَنا و کُبَرآءَنا فَاَضَلّونَا السَّبیلَا * رَبَّنآ ءاتِهِم ضِعفَینِ مِنَ العَذابِ وَ العَنهُم لَعنًا کَبیرا[5]

“Ve Rabbimiz derler, gerçekten de ulularımıza ve büyüklerimize itâat ettik de onlar, sapıttı yolumuzu. Rabbimiz, onları iki kat azaplandır ve onlara, pek büyük bir lânetle lânet et.”

Bu zavallılar işte onlardır. Şam camiinde büyük Müslüman bir din âlimini öldürenler bu güruhun bir parçasıdır, Müslümanları dinden sapıttığı bahanesiyle baş kesenler bunların bir parçasıdır. Pakistan’da, Afganistan’da, Bağdat’ta, Irak ve Suriye’nin muhtelif şehirlerinde terör patlama olaylarıyla masum insanları öldürenler bunlardandırlar ki kıyamet günü diyecekler:

رَبَّنا اِنّآ اَطَعنا سادَتَنا و کُبَرآءَنا فَاَضَلّونَا السَّبیلَا. رَبَّنآ ءاتِهِم ضِعفَینِ مِنَ العَذابِ[6]

“Ve Rabbimiz derler, gerçekten de ulularımıza ve büyüklerimize itâat ettik de onlar, sapıttı yolumuzu. Rabbimiz, onları iki kat azaplandır…”

Kur’anı Kerimin bir başka yerinde ise şöyle buyruluyor:

لِکُلٍ‌ ضِعفٌ[7]

Her zümre için diyecek, kat-kat fazla azap var

Bir başka yerde de şu ayet zikredilmekte:

تَخاصُمُ اَهلِ النّار

“Şüphe yok ki cehennem ehlinin, birbirleriyle şu münâkaşaları, gerçektir”

Bunları kurtarmak gerekir, bu gençler kurtarılmalıdır, bu ise din âlimlerinin üzerine düşmekte. Din âlimlerinin aydın çevrelerle de ilişkileri mevcuttur, halk kitleleri ile de ilişki içindedir, çaba göstermeliler. Allah Taala cc. Kıyamet günü din âlimlerinden ne yaptıklarını soracak. Bunun için bir şeyler yapmak gerekir.

Yapılması gereken çok önemli ikinci iş, Amerika ve İngiltere’nin müstekbirlik siyasetlerinin ifa ettiği rol hakkında aydınlatıcı çalışmalar yapmak gerekir. Aydınlatmak gerekir. Amerika’nın bu arada rolünün ne olduğunu tüm İslam âleminin bilmesi icap ediyor. Bu tekfirci fitne akımlarının ortaya çıkarılmasında Amerika, İngiltere ve Siyonist İsrail rejimi casusluk teşkilatlarının nasıl bir rol ifa ettiklerinin bilinmesi gerekir. Her kes bunların bizzat onlar için çalıştığını bilmesi gerekir. Plan onların planıdır, destekleyenler de onlardırlar. Yolu gösterenler onlardır ve parası da onların uşaklarından geliyor yani bölge yönetimleri finans sağlıyorlar. Bu zavallıları bedbaht ediyorlar ve İslam dünyasını da sorunlarla yüz yüze bırakıyorlar. Bu da yapılması gereken bir diğer önemli çalışmadır.

Yapılması gereken üçüncü iş ise Filistin meselesine gereken ilginin gösterilmesidir.

Filistin, aziz Kudüs ve Mescidi aksa meselesinin unutulmasına izin vermeyin. Onlar da bunu istiyor. Onlar İslam dünyasının Filistin meselesinden gaflete düşmesini istiyor. Dikkat ediniz bu son günlerde Siyonist rejim bakanlar kurulu Filistin ülkesinin Yahudi oluşunu ilan etti. Filistin’in Yahudi bir ülkesi olduğunu ilan etti. Epey zamandan beri bu meselenin peşindeydiler ve şimdi açıkça bunu ilan etmekteler. İslam âleminin gafletinden, Müslüman halklar ve fertlerin gafletinden yararlanarak Siyonist rejim aziz Kudüs’ü ele geçirmeye çalışıyor, Mescidi Aksa'yı ele geçirmeye çalışıyor, Filistinlileri daha da zayıflatmak istiyor. Buna dikkat etmek gerekir. Tüm halklar kendi hükümetlerinden Filistin meselesine ilgi göstermesini istemeliler. İslam uleması kendi hükümetlerinden Filistin meselesine daha fazla ilgi göstermesini istemeliler. Bu çok önemli görevlerden biridir. Biz Allah Taala’ya şükrediyoruz ki İran İslam Cumhuriyetinde halk ve hükümet bu yönde birlikte hareket ediyor, aynı dili kullanıyorlar. İslam Cumhuriyeti ve rahmetli imam ilk baştan itibaren Filistin’e destekleme ve Siyonist İsrail rejimi ile düşmanlık siyasetini ilan etmiş ve bayrağını havaya kaldırmıştır ve bugüne kadar da sürdürmektedir. 35 yıldır biz bu çizgiden sapmadık ve halkımız da büyük bir rağbetle bu konuya eşlik etmekte. Bazen gençlerimiz bu hususta müracaata bulunuyor ve cevap almadıklarında bana mektup yazarak yalvarırcasına Siyonist rejime karşı ön cephede savaşmaları için izin verilmesini istemekteler.

Bizler Allah’ın tevfiği ve yardımı sayesinde mezhep ihtilafı kısıtlamasını aşmış bulunuyoruz. Şii olan Lübnan Hizbullah’ına yaptığımız yardımın aynısını süne olan Hamas’a ve cihad’a[8]da yaptık ve bundan böyle de yapacağız. Biz mezhebi sınırlamaların esiri olmadık. Bunun Şii olduğunu ötekinin süne olduğunu belirtmedik. Bu Hanefi'dir, bu Hanbeli'dir, bu Şafii'dir bu Zeydi’dir demedik. Biz asıl hedefe odaklandık ve Gazze ve öteki bölgelerde Filistinli kardeşlerimizin yumruklarını daha da güçlendirmek istedik ve inşallah devam da edeceğiz. Ben açıkladım ve kesinlikle de böyle olacak Ürdün nehri batı yakası da Gazze gibi silahlandırılmalı ve müdafaaya hazır vaziyete getirtilmelidir.
Siz kardeşlere şunu da hatırlatmalıyım ki Amerika’nın heybetinden korkmayınız, düşman artık zayıflamıştır. İslam’ın düşmanı olan müstekbirlik ve son 100 yılın, 150 yılın en zayıf dönemini geçiriyor. Sömürgeci Avrupa devletlerini zaten görüyorsunuz, ekonomik, siyasi, güvenlik ve diğer birçok sorunlarla yüz yüzedirler. Amerika’nın durumu bunlardan da kötüdür, ahlaki sorunlar, siyasi sorunlar, güvenlik sorunlar, mali ve finans sorunları, süper güç olma zaafı başlarından aşıyor, artık bunlar sadece İslam dünyasında değil de tüm dünyada süper güç olma zafiyeti yaşıyorlar. Siyonist İsrail rejimi geçmişe oranla çok daha fazla zayıf konuma düşmüştür. Bu bir zamanlar “Nil’den Fırat’a kadar” sloganı atan rejimdi. Feryat ediyor ve açıkça Nil’den Fırat’a kadar tüm bölgelerin kendine ait olduğunu iddia ediyordu. Fakat 50 gün boyunca Gazze’de Filistinlilerin tünellerin dahi imha etmeyi başaramadı. İşte bu o rejimdir. 50 gün boyunca tüm gücünü kullanarak Hamas ve İslami Cihad’ın yeraltı tünellerini tahrip etmek, ele geçirmek istediler ama başaramadılar. Bakın durum ne kadar farklı olmuştur, ne kadar zayıflamışlardır.

İslam düşmanlarının sorunları çok fazladır. İslam düşmanları Irak’ta akamete uğradılar, Suriye’de akamete uğradılar, Lübnan’da akamete uğradılar, dünyanın muhtelif bölgelerinde akamete uğradılar ve amaçları tahakkuk bulmadı. İran İslam Cumhuriyeti karşısında bakınız Amerika ve Avrupa devletleri bir araya toplanmış ve tüm güçlerini kullanarak nükleer meselede İslam Cumhuriyetini dize getirmek istediler ama başaramadılar ve başaramayacaklarda. Bu karşı tarafın zaafıdır. İnşallah sizler her geçen gün güçleneceksiniz. Gelecek sizlere aittir. “وَ اللهُ غالِبٌ عَلى‌ اَمرِه[9] Allah, yaptığı işte üstündür daima..

Vesselamu Aleyküm Ve rahmetullah ve Berekatuh



[1] - Bu kongre Kum taklit mercilerinden Ayetullah Nasır merakim Şirazi ve Ayetullah Cafer Süphani’nin girişimleri sonucu 21 ve 22 Kasım tarihlerinde Kum kentinde düzenlendi

[2] - Mümtehine suresi 8. ayetle 9. ayetin bir bölümü

[3] - Resulullah (sav)in asıl sünnetine itaat

[4] - Kehf suresi 103 ve 104. Ayetler

[5] - Ahzab suresi 67 ve 68. ayetler

[6] - Yukarıdaki Ayet

[7] - Araf suresi 38. ateyin bir bölümü

[8] - Filistin İslami Cihad hareketi

[9] - Yusuf suresi 21. Ayetin bir bölümü