İslam İnkılabı Rehberi Bürosu Resmi Sitesi

İslam İnkılâbı Rehberinin rahmetli Askerevladi’nin ailesi ve anma komitesi üyelerini kabulü sırasında yaptığı konuşma

İslam İnkılâbı Rehberinin rahmetli Askerevladi’nin ailesi ve anma komitesi üyelerini kabulü sırasında yaptığı konuşma 

Bismillahirrahmanirrahim

Mümin’in hayat ve ölümü mübarektir, bir takım bereketi kendinde bulunduruyor. Askerevladi işte böyle biriydi. Hem hayatı bereketli bir hayattı ve hem ölümünden sonra bir takım bereketlere sebep olmuştur. Kanaatimce Askerevladi üç açıdan güzide bir insandı:

Birincisi) Dini yöndü, dindarlığıydı. Kelimenin tam anlamıyla kendisi gerçek bir dindardı, abit biriydi, kelimenin gerçek manasında şer’i ve dini meselelere tamamen bağlı biriydi. Gerek gençlik döneminde olsun ve gerekse Mutelife grubuna girdiği dönemlerde ve hatta cezaevine girdiği dönemde (çünkü o cezaevinde de mücadele vermekteydi), ondan sonra da İslam inkılâbının zaferine ve İslam İnkılâbının zaferinden sonra da ömrünün sonuna kadar verdiği mücadelelerden amacı hep dindarlıktı, gerçekten sorumluluk hissettiği içindi. Bu son dönemde de yazışmaları ve mektuplarında bile bunun izlerine rastlamak mümkün. Bu son dönemde benim için de bir mektup yazmıştı. Mektubun içeriği şuydu ki diyordu ömrümün son döneminde kudretim yettiğince, mümkün olduğunca bu mektupları yazmak suretiyle kendi şer’i ve dini sorumluluğumu yerine getirmeye gayret ediyorum” diyordu. Yani gerçekten dindarlığı sayesinde o bu gibi işlerde bulunuyordu. Bu kadar uzun yıllar boyunca böylesine çetin mücadelelere girmesine neden olmuştur. İnkılâptan öncesi mücadele döneminden, Fedaiyan döneminden, ulemanın mücadelesi dönemine, 1962 ve 63 yıllarına ve ömrünün sonuna kadar verdiği tüm mücadelesinde asıl saik onun dindarlığı ve dini hedefler peşinde olmasıydı. Bu, ideal bir husustur ki kanaatimce bir insanın şahsiyetinde büyük önemi bulunmaktadır.

Salın Askerevladi’nin ikinci hususu onun ahlaki yönüydü. Kendisi hasanı şer’i ahlakına sahipti, oldukça metin, tahammülü bol, sabırlı bir şahsiyete sahipti, insaflıydı. Dindarlık ruhu da zaten bunlardan ibarettir. Aksi takdirde namaz kılan, sünnetleri yerine getiren ve hatta gece namazı ibadetlerini yapan birinin kalkıp da halka karşı insafsız biri olması dindarlıkla bağdaşmamaktadır. Rahmetli Askerevladi, ahlakı bakımından tamamen dini ahlaka sahip bir fertti, sabırlı bir fertti, çok metanetli biriydi, insaflıydı ve biz bunu onun davranışlarında açıkça müşahede etmişiz. Çok dikkatli biriydi, kendine, davranışına, konuşmasına dikkat ediyordu. Aklımıza gelen her şeyi dile getirmememiz, dışarı vurmamamız ve kendimizi kontrol etmemiz çok önemlidir. İşte bu onun ikinci seçkin özelliğiydi. Ahlaki yönüydü ve bu ahlak dinin ruhudur, özüdür. Tüm insanlar için insani ahlak onun dindarlık ruhudur. “بُعِثتُ لِاُتَمِّمَ مَكارِمَ الاَخلاق” (yani: Ben mekarim ahlakı, iyi ahlakı tamamlamak için mebus oldum) Mekarimi ahlak işte budur, yani insan sabırlı olmalı, metanetli olmalı, insaflı olmalı, halka karşı hayırsever olmalı, hizmetkâr olmalı, gayret ehli olmalı, icatçı olmalı, ilerici olmalı, tembellik etmeli. Bunlar işte sözünü ettiğimiz İslami ahlakiyattır ve tüm bu özellikle sayın Askerevladi’deydi ve her kes bunu görmüş ve farkındaydı.

Askerevladi’nin üçüncü özelliği ise onun fikri özellikleriydi. Bir fikir adamıydı, siyasi ve sosyal meselelerde çok güze görüşlere sahip biriydi. Kesinlikle avam biri değildi, müdahale ettiği tüm meselelerde kendine has görüşleri vardı, iktisadi, siyasi meselelerde de görüş sahibi bir fertti. Meselelerin farkındaydı, idrak ehliydi ve konumu teşhis etme kabiliyetine sahipti. Ben sayın Askerevladi’yi uzaktan tanıyordum (eski dönemde) Onu yakından görmemiştim. Çünkü cezaevinde bulunuyordu. Serbest bırakıldıktan sonra Haydari beyefendiyle birlikte Meşhed kentinde bize geldiler ve ben işte o zaman ilk kez sayın Askerevladi ile yakından tanışma fırsatı bulabilmiştim. O tarihe kadar onunla karşılaşmamıştım. Bize geldiğinde ilk işi cezaevi içinden rapor vermeye başladı. Olayları yorumluyordu. Daha doğrusu hücrede bir arada olduğu dostları ve hatta anlaşmazlık içinde olan ve sorun yaşayan kimseler hakkında bana detaylı bilgi verdiler. Ben daha ilk karşılaşmada onun fikirlerine hayran kalmıştım. Bunların (cezaevinde bulunan münafıkların) konumunu öyle güzel, cazip, kanıtlarıyla ve detaylı teşrih etmişti ki ben bu insanın ne kadar da güzel kavradığını ve insanları tanıdığını dile getirmiştim. Bir fikir adamıydı. Her zaman da benimle görüşmeleri vardı, bazen buraya gelir ve muhtelif meseleler konusunda sohbet ederdi. Siması da fikri bir simaydı. Yani fikir, düşünce ehli biriydi, güzel fikirleri vardı, istidlal ehliydi, mantık ehliydi, gerçekten de muhtelif meseleler konusunda kafası çok iyi çalışıyordu. Geniş kapsamlı bir insandı.

Allah ona rahmet etsin, çok hizmetleri olmuştur. İnşallah Allah ona iyi mükâfat verir. Biz de öğrenmeliyiz. Onunla ilgili ben burada dile getirdiğim bu üç özellik gerçekte bizler için bir dersdir. Hem dindarlık özelliği, hem ahlak özelliği ve hem düşünce, tefekkür özelliği. Gerçek manada da insan hem dini ilkelere, şeriata bağlı kalmalıdır. İlahi haramlardan kaçınmalıyız. İlahi muharremat insanlar için farklıdır, bazıları için ilahi muharremat bir şeydir ve bizler içinse başka bir şey, gıybet ediyor, gıybet dinliyor, gerçeklerin aksini söylüyor, yanlış yargılarda bulunuyoruz. Konuşmamız gereken yerde sessiz kalıyoruz, sessiz kalmamız gereken yerde ise konuşuyoruz. Bizlerin şer’i yanlışlarımız bunlardan ibarettir. Bu meselelere riayet etmek gerekir, dikkatli olmak gerekir. Bunları öğrenmek gerekir. Bakınız o 80 küsur yaşında bile siyasi aktivitelerinden el çekmiyor. İnsanın mücadele ve çalışma alanında kendinde yaşlılık duygusu hissetmemesi çok önemlidir. Yorgunluk, tembellik, inziva ve yalnızlık duygusu içinde olmamalıdır. Bunlar çok önemlidir.

İnşallah Allah Taala ona karşı ve bizlere karşı kendi lütfuyla davranır ve ona rahmet eder.

Vesselamu Aleyküm ve Rahmetullah ve Berekatuhu