Bismillahrrahmarinirrahim
و الحمدلله ربّ العالمین و صلّى الله على محمّد و آله الطّاهرین
Bu samimi toplantıya katılan siz değerli kardeşlere, burada hazır bulunan konuklarımıza ve İslam ülkeleri elçilerine tebriklerimi bildiririm. İnşallah bayram sizler için kutlu olur. Yüce İran halkına, tüm dünya Müslümanlarına, dünyadaki bütün mümin ve özgür insanlara tebriklerimi bildiririm.
Din büyüklerinin konuşmaları ve eserlerinden anlaşıldığı üzere Fıtır (Ramazan) bayramının özelliklerinden biri tek bir ümmetin bayramı oluşudur. اَلَّذى جَعَلتَهُ لِلمُسلِمینَ عیدا؛ [1]“Tüm Müslümanlar için bayram karar kıldın. Bunun anlamı Mukaddes İslam dini ve yüce İslam peygamberinin ümmet oluşturucu bakışıdır. İslami Talim ve öğretilerden birçoğunun tek bir ümmetin oluşturulması yönünde belirtileri olduğu görülmektedir. Bugün İslam ümmeti dağınıktır bu dağınık doğal bir mesele olan ve tek bir ümmetin oluşturulmasına da engel teşkil etmeyen tek gruplar ve mezhepler bazında olması anlamında değil zira usul ve fer’i meselelerde muhtelif görüşler ve ayrılıklar söz konusu olabilir ama aynı zamanda tek bir ümmet oluşturulabilinir.
Ancak bugün İslam ümmeti fertlerini birbirinden ayıran asıl mesele siyasetlerdir, siyasi amaçlardır, iktidar elde etme hedefleridir ve Müslüman ülkeler bu gayeleri geride bırakabilirler. Bu ise İslam ülkelerinde var olan siyasi elitler, iktidar sahipleri ve hükümet yetkililerinin üzerine düşen bir sorumluluktur. Bu ise tahakkuk etmesi durumunda kelimenin gerçek anlamında tüm saldırgan ve Müstekbir güçlerden çok daha güçlü ve üstün bir güç ortaya çıkar ve böyle bir durumda ise artık bir İslam ülkesine kaba kuvvet kullanamaz ve artık hiçbir güç İslam ülkelerinden ve Müslüman devletlerden haraç talep edemez; eğer birlikte olursak, ortak yönlerimizi dikkate alır ve onlar üzerine odaklanırsak, güç sevdası, iktidar hırsı, mağrurluk, bağımlılıklar ve fesatlar bizi birbirimizden ayırmazsa öyle bir güç oluşmuş olur ki bir buçuk milyarlık Müslüman toplumun tüm fertlerinin haklarını savunur, destekler. Ama ne yazık ki bugün böyle bir mesele söz konusu değil.
Bugün karşımızda olan tablo, Gazze ve Filistin olaylarıdır. Niçin saldırgan Siyonist tahrip edici silahlar, uçaklar, füzeler, bomba, ateş ve barut elde eder etmez bir İslam ülkesini, bir Müslüman ülkeyi böylesine tüm dünyanın yüreğini yakan bir vaziyette kendi acımasız saldırısına hedef alma iznini kendine veriyor. Batılı ülkelerdeki gösterileri gördünüz. Elbette bu kadarı bile batıdaki gizli sansürün halkın bilgilendirilmesi ölçüsünde vermiş olduğu izin miktarı dâhilindedir. Gizli sansürler halkın gerçekleri anlamasına izin vermiyor. Zira hakikatler, batı medyasının Gazze olaylarıyla ilgili yansıttıkları şeyden çok daha fazla ve acıdır. Buna rağmen bakınız bu kadarı bile İslam’dan hiç nasiplenmemiş ülkelerde halkın yüreğini nasıl sarstığına bir bakınız. Olay çok acıdır, bu kadar korkunçtur.
Fakat İslam dünyası bugün Siyonistlerin bu tecavüz, bu vahşilik, bu kan emiciliği karşısında kendilerinden bir tepki koymaya ve onu durdurmaya gücü yoktur. Nitekim Gazze halkı yapayalnız kalmıştır. Siyonizm’in İslam kalbindeki varlığından mutlu olan ve bu yolla bir takım sulta amaçları peşinde olan dünya müstekbirliği ise mazlumu himaye etmedikleri gibi hatta utanmadan zalimi desteklemekteler. Burada İslam ülkeleri bir şey yapmakla sorumlu oluyor.
Bizim İslam dünyasına ve İslam devletlerine mesajımız şudur ki kendi gücünüzü, kendi ulusal, iktidar ve genel kudretinizden yararlanarak mazlumu himaye ediniz, İslam dünyasının vahşilik ve saldırganlık karşısında sessiz kalmayacağını düşmanlara anlatınız. Bizim İslam devletlerine mesajımız budur… Bazı İslam devletleri ile muhtelif siyasi veya gayri siyasi konularda aramızda olan anlaşmazlıklara rağmen bu hususta tüm o anlaşmazlıktan vazgeçilmesi gerekir. İslam ümmetinin bir parçası mazlum bir halk çerçevesinde kan emici ve kan dökücü bir kutrun pençesinde el aya çırpmakta. Her kes onun yardımına koşmalıdır. Bizim sözümüz budur. Gazze meselesi bugün İslam dünyasının en önemli meselesidir. Allah Resulü (sava) buyurmuşlardır ki; “: مَن اَصبَحَ وَ لَم یَهتَمَّ بِاُمورِ المُسلِمین فَلَیسَ بِمُسلِم”[2]Yani kim sabahlar da ama Müslümanların işleriyle ilgilenmezse o Müslüman değil. Nitekim bu meseleyle ilgilenmek tüm İslam dünyasının ilgilendiği konuların en başında gelmelidir. Tüm halk fertleri, halklar, hükümetler ve özellikle devlet adamları ve iktidar yetkililerin tümü bu düşünce ve kaygı içinde olmalılar. İki iş yapmalılar. Bunlardan birincisi mazluma yardım meselesidir. Bu yardım onların hayati önem taşıyan ihtiyaçların temini mevzuudur. Bugün onların (Gazze halkının) gıda, ilaca, hastaneye, suya, elektriğe, evlerinin, şehirlerinin, meskenlerinin onarılmasına ihtiyacı var ve İslam dünyası bunları temin etmekle sorumludur. Bunların silaha da ihtiyacı var. Düşman, keyfi çektiği ve istediği zaman bahaneyle veya bahanesiz bunlara saldırmak ve onların da hiç karşılık gösterememesi, kendilerini savunamaması için silahı bunların elinden almaya çalışıyor. Bu düşman’ın isteğidir. Düşman’ın bu haksız talebi karşısında İslam dünyası kendini göstermeli. Bu yapılması gereken ilk iştir ve mazlumun yardımına koşulması icap ediyor; “وَ لِلمَظلومِ عَونا”[3] ve mazlumun yardımcısı olunuz. Bu yardım tüm İslam devletlerinin üzerine vazifedir. Ben buradan tüm İslam devletlerine ki onların elçileri şu an bu toplantıda hazır bulunuyorlar sesleniyorum ki geliniz Gazze halkına yardım ulaştırılması ve Siyonist rejimin bu hususta oluşturduğu engellerin aşılması için el birliği edelim, birlikte çalışalım ve bunlara her türlü yardımı ulaştıralım.
İkinci sorumluluk ve vazife ise bu zulmü, tarihi büyük cinayeti, soy kırımı, hayâsızlığı, katliamları gerçekleştirenlere karşı mukabele ve savaşmaktır. İnsan gerçekten de bunların hayâsızlığından, sivil insanları katliam etmelerine getirmiş oldukları bahane ve gerekçelerden hayret ediyor. Bu kadar hayâsızdırlar” Küçücük çocukları, masum ve mazlum çocukları öldürmelerine gerekçe üretiyorlar. Bunlar bu kadar utanmazdırlar! Bu cinayetleri işleyenler kesin canidirler, cinayetlere teşebbüs edenlerdir. Elbette sadece bunlarla sınırlı değil. Bugün Amerika, İngiltere ve diğerleri gibi Siyonistleri himaye eden Müstekbir ülkeler veya kendi yandan ve insafsız açıklamalarıyla onları destekleyen BM vs. gibi uluslar arası kuruluşlar bu olaylarda suç ortaklarıdırlar. Tüm İslam dünyası, İslam devletleri Müslüman fertler ve halklar bunlara karşı koymakla, onlardan beri olduklarını, kendi nefretlerini bildirmek ve onları bu tutumlarından ötürü eleştirmekle sorumludurlar. Bu genel bir vazifedir, onların münzevi edilmesi gerekir, edebilirlerse ekonomik yaptırımlar, siyasi yaptırımlarda bulunsunlar. Bu İslam ümmetinin vazifesi ve üzerine düşendir.
İran halkı çok şükür bu alanlarda sarsılmaz iradeyle var olduğunu ispatlamıştır, bunu gösterdik. İran halkı bu tecavüz karşısında, bu düşmanlık ve iğrençlik karşısında hiç kimseyle her hangi bir mülahazası yoktur, bu gücün, o gücün, bu ferdin veya o ferdin mülahazası çerçevesinde kalamaz, kendi sözünü açık bir şekilde dile getirmektedir. Ramazan ayının son Cumasında İran halkının o sıcak günde, oruç ağızlı, kadın, erkeğin tüm ülke genelinde nasıl sahneye çıktığına ve kendi feryatlarını nasıl tüm dünyaya ilan ettiklerini gördünüz. Bu halk mustehkem ve direnin bir halktır. İnşallah bu halkın hedef ve ülküleri, İslam ümmetinin üstün hedef ve ülküleri düşmanların gözünün kör olması pahasına Allah’ın izin ve yardımıyla tahakkuk bulacaktır.
Allah’ım!
Muhammed7 ve Al-ı Muhammed hatırına bizleri sorumluluklarımızla aşina kıl ve onları yerine getirmede başarılı kıl.
Vesselamu Aleyküm ve Rahmetullah ve Berekatuhu
[1] - “Men La Yahzor’ul Fakih – C. 1 S. 512 Salat’ul Iydeyn babı – Bayram namazı kunutunun bir bölümü
[2] - İlel’uş Şerayii S. 131
[3] - Nehc’ul Belaga 47. Mektup