Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed-i Mustafa (sav)in mübarek bi’seti yıl dönümünde İslam inkılabı Rehberi bugün sabah (Salı) ülke nizamı yetkilileri, İslam ülkeleri elçileri ve uluslar arası Kur’anı Kerim yarışlarına katılan konukları kabulünde yaptığı konuşmada İslam ülkelerinin en önemli gereksiniminin, düşünce, tefekkür, basiret, İslam ümmeti düşmanlarının cephesini hakiki bir şekilde tanıma ve akidevi ve etnik ihtilaf ve ayrışmalardan kaçınmak ve birlik olduğunu bildirdi.
İslam İnkılabı Rehberinin bu konuşmasının tam metni şöyledir:
Bismillahirrahmanirrahim
والحمدلله و صلّى الله على محمّد و آله الطّاهرین و على صحبه المنتجبین و من اتّبعهم الى یوم الدّین.
Allan'a hamd, Muhammed ve onun pak ehlibeytine seçilmiş sahabesine ve tabiine selam olsun.
İnsanlığın en büyük bayramı olan yüce İslam peygamberi Hz. Muhammed sav.in Bi'seti yıl dönümünü siz saygıdeğer bacı ve kardeşlere, burada hazır bulunanlara, aziz konuklara ve toplantıda bulunan İslam ülkeleri elçilerine ve peygamberin Bi'set mesajına bağlı olduklarını ispatlayan ve bu uğurda çetin bir mücadele ve sınavdan geçen tüm İran halkına kutlarım.
Ayrıca bu büyük günü tüm Müslüman halklara, İslam dünyasına, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar tüm Müslüman fertlere ve dünyanın tüm özgürlükçülerine, özgürlük mesajı, adalet mesajı, insanlık mesajı, insanlığa değer verilmesi karşısında heyecanlanan ve ondan zevk alan her kese kutlarım.
Değerli kardeşlerim! Peygamber efendimiz (sav)in bi'setiyle ilgili söylenmesi ve incelenmesi gereken çok söz var. Bugün biz halk ve İslam dünyası için gerekli olan ve kale alınması gereken husus iki üç temel konudur. Onlardan birincisi Hz. Emir'ul Muminin Ali as. Nehc'ul Belaga kitabında buyurduğu husustur ki Peygamberlerin, ve yüce İslam peygamberinin bi'setinin nedenini şöyle açıklamıştır:
لِیَستَأدُوهُم مِیثاقَ فِطرَتِهِ وَ یُذَکِّروهُم مَنسِىَّ نِعمَتِهِ ... وَ یُثیروا لَهُم دَفائِنَ العُقول
Yani: İnsanları, şeref ve keramet içinde insani fıtrata, insani özelliğe yeniden kavuşturmak, unutulmuş ilahi nimetleri onlara hatırlatmak ve defnedilmiş akılları meb'us etmektir. [1]
Aslında insanlar akıl sayesinde peygamberlerin mesajlarını algılayabilmekteler; peygamberin nurlu yollarının çetinlik ve zorluklarından korkmamalı ve tüm o engelleri aşmalıdırlar. Akıl, düşünce ve tefekkür sayesinde insanlık Kur'ani kavram ve mefhumlardan gerektiği gibi sahih olarak yararlanabilir. Nitekim İslam toplumu eğer sadece bu tek bir düstura göre amel edecek olursa yanı tefekkür gücünü kullanır ve akletmeyi ve düşünmeyi yaygın bir mesel konumuna getirirse beşerin sorunlarının önemli bir bölümü çözüme kavuşmuş olur, keza İslam toplumunun sorunlarının da büyük kısmı hallolur.
Bakınız bugün bir yerde İslam adına masum, suçsuz insanlara ne yapıyorlar?! Maalesef İslam adına insanları katlediyorlar. Afrika'da bir merkezde, bir ülkede insanlar Müslüman oldukları için zulüm, tecavüz ve katliama uğruyor. Tüm bunların asıl sebebi ise İslam'ın mesajının Müslümanlar tarafından algılanamayışıdır. Biz Müslümanlar Kur'anı, İslam'ı sahih olarak anlamalı, akıl ölçümüzle de İslam peygamberinin talimlerinin, bu mesajların derinliğini idrak etmeliyiz.
Öyle bir ortamda İslam'ın mesajından gaflete düşmüş bulunuyoruz ki Kur'anı Kerim buyuruyor:
وَ قالَ الرَّسولُ یرَبِّ اِنَّ قَومِى اتَّخَذوا هذَا القُرءانَ مَهجورا[2]
Meali: " Ve Peygamber, yâ Rabbi dedi, bu kavmim, şu Kur'ân'ı ihmâl etti, terkedilmiş bir hale getirdi."
Kur'anı terk ettiğimizde, örtülü tuttuğumuzda, Kur'ani mefhumlar sahih olarak dikkate almadığımızda, insan yaşamı için kamil bir macmua olan Kur'anı mefhumlar genelinin doğru şekilde görmediğimizde işte o zaman ayağımız kaymakta ve akıl gücümüz artık Kur'ani mefhumları sahih bir şekilde idrak edemez konuma gelir.
Bugün dünyada bazı düşmanlar aleni olarak İslam'a karşı koymaya çalışıyorlar. İlk etapta onlar ihtilaf oluşturarak mukabele etmeye çalışıyorlar. İhtilafların en köklüsü ve en derini akidevi ve imani ihtilaflardır. Günümüz dünyasında ise Müslümanları birbirinin canına düşürmek amacıyla müstekbirlik güçler akidevi ve imani anlaşmazlıklardan yararlanıyorlar. Birileri diğer birilerini tekfircilikle suçluyor, birileri başka birilerine karşı kılıç çekiyor, kardeşler, kendi kardeşleri ile dayanışma içinde olmaları, işbirliğinde bulunmaları ve el ele vermeleri gerekirken kardeşlerine karşı düşmanlarla el ele vermekte, Şii-Sünni savaşı başlatmakta, etnik ve kavmiyetçi ayrışımları daha da körüklemekteler, elbette tüm bunları yapan eller tanındık ellerdir. Eğer akıl gücü, Kur'anın bize emrettiği tefekkür ve bilinç lambası devreye sokulursa, işte o zaman düşman'ın elini görür, düşman'ın nasıl bir hedef peşinde olduğunu anlarız.
Günümüzde müstekbirlik organları kendi istikbari amaçlarına ulaşmak, kendi sorunlarını dikkatlerden uzak tutmak için İslam dünyasında Müslümanlar arasında ihtilaf ve anlaşmazlık oluşturmakta, Şia korkusu oluşturmakta, İran korkusu oluşturmakta, tüm bunlardan asıl amaçları ise işgalci Siyonist İsrail rejimini korumaktır. Müstekbirlik biyasetlerinin bu bölgede akamete uğramasına yol açan çelişkilerini çözmek amacıyla Müslümanları birbirine düşürmek ve ihtilaf çıkarmak istemekte ve bununla kendi sorunların çözebileceklerini sanıyorlar. İşte bunu görmek, bunu kavramak gerekir. Topulumun elitlerinden, seçkin şahsiyetlerinden beklenti budur.
Bugün batının siyasi kurumlarının yaymaya çalıştıkları şey aslında,İslam peygamberinin bi'setinin beşeri toplum düzeyinden silip yok etmek için geldiği cahiliyettir. O cahiliyetin belirtileri günümüz dünyasında fasit batı kültürü uygarlığında görmek mümkündür. Adaletsizlik, ırkçılık, ayrım, insani değerlerin görmezlikten gelinmesi, cinsel meselelerin ön plana çıkarılması bunlardandır.
Kur'anı Kerim Allah Resulü (sav)in değerli eşlerine hitaben şöyle buyuruyor:
: وَ قَرنَ فى بُیوتِکُنَّ وَ لاتَبَرَّجنَ تَبَرُّجَ الجَهِلِیَّةِ الاُولَى[3]
Meali: " Ve evlerinizde oturun ve ilk câhiliyet devrinde olduğu gibi sokaklara çıkmayın…"
İlkel cahiliyetin belirtilerinden biri kadınlık teberrücü, aşırı süslenmesidir. Günümüzde batı uygarlığının en belirgin özelliklerinden biri işte bu kadınımsı süslenme ve bezekliktir. İşte bu cahiliyettir, ancak kendini modern propaganda silahı ile silahlandırmış, gerçekleri halkın gözünden uzak tutmuştur. İşte bunları biz Müslümanlar idrak etmeliyiz, anlamalıyız.
İslam dünyası bugün düşünmeye, tefekküre yönelmeye, düşünmeyi alışkanlık haline getirmeye, meseleleri sağlıklı olarak idrak etmeye ve yorumlamaya muhtaçtır. İslam dünyası bugün, İslam ümmetinin düşman cephesini gerçek olarak tanımaya, düşmanlarımızı öğrenmeye, dostlarımızı tanımaya muhtaçtır. Bazen biz müslümanlardan bir grubun, kendi dostlarımızı, kendi kardeşlerimizi vurmak için düşmanlarımızla el birliği içinde olduğunu, görüyoruz. İşte bu bize zarar vermekde, bize darbe vurmaktadır. İslam ümmetini zayıflatmakta, dağınıklığa sürüklemektedir. Bu basiretsizlikten kaynaklanıyor. İslam dünyası günümüzde işte böyle bir basirete muhtaçtır, Böyle bir düşünce ve tefekküre muhtaçtır. Akılın defineleri üsaresine muhtaçtır (وَ یُثیروا لَهُم دَفائِنَ العُقول[4] ) ve akılların gizli kalmış özelliklerini alenileştirmektedir.
İslam dünyasının bir başka önemli ihtiyacı da Birlik ve ittihaddır. Ufak tefek anlaşmazlıklardan, akidevi anlaşmazlıklardan el çekerek İslam ümmetini kurmak gerekir.
اِنَّ هذِهِ اُمَّتُکُم اُمَّةً وَحِدَةً وَ اَنَا رَبُّکُم فَاعبُدون[5]
Meali: " Hiç şüphe yok ki bir tek ümmetsiniz siz ve ben Rabbinizim, bana kulluk edin. "
Evet Allah Taala cc. Böyle buyuruyor. Kur'anı Kerim'e itikat, Allah'ın tekliğine inanmak, tek bir kabeye inanmak, tek bir kıbleye inanmak, düşman karşısında ortak bir cepheye sahip olmak bunlar İslam dünyasının birliği ve vahdeti için yeterli değil mi? Niçin bazıları bunu anlamıyorlar?. Niçin birileri bu açık hakikati idrak edemiyorlar? Amerika ve batının İran ve İslam korkusu oluşturmadaki amacı nedir? Niçin bunu düşünmüyorlar?! Bugün İslam aleminin en büyük baş belası konumundaki işgalci siyonist İsrail rejiminin rahat yaşaması amaçlanıyor, kendi sorunlarına galebe çalmasını sağlamak amaçlanıyor. Bu rejimi yok edici unsurların ortadan kaldırılması amaçlanıyor. Bu ise ancak müslümanları bir şeylerle meşgul etmekle, onlar arasında ihtilaf çıkarmak, küçük meseleleri büyütmekle mümkün olabilir.
Kanaatimizce İslami uyanış artık gerçekleşmiştir. İslam düşmanları bu İslami dirilişi sindirmeye çalıştı ve hatta bazı bölgelerde sindirme konusunda başarılı da olabildi, ama İslami diriliş sindirilebilir değil. İslami onur bayrağı artık dalgalanmıştır, bugün müslümanlar içerisinde İslami kimlik duygusu dünyanın her yanında güç kazanmış ve daha da güçlenecektir. İran halkı bu alanda çok büyük sorumluluklar taşıyor ve bu sorumluluklarını yerine de getirmiş ve bundan böyle de yerine getirecektir. İran halkı, Kur'anı Kerime inanarak, Bi'set'in mesajına inanarak, kendi içinde birlik oluşturarak, düşman karşısında ceisaret ve yiğitlik duygusu içinde ve düşman'dan korkusuzca, Allah'ın sarih vaadi olan yardım vaadine inanarak; اِن تَنصُروا اللَّهَ یَنصُرکُم وَ یُثَبِّت اَقدامَکُم[6] (Ey inananlar, siz yardım ederseniz Allah'a, o da yardım eder size ve ayaklarınızı diretir, size sebat verir.) ve bu gibi değerlerle ilerlemektedir.
Elhamdülillah bizler zulüm, cehalet ve adaletsizlikle ilgili ihtiyaç duyulan tüm alanlarda mevziileri bir biri ardınca fethediyor ve ilerliyoruz. Elhamdülillah İran halkı ilahi Tevfik ve ilahi yardıma sahiptir, adım adım ilerlemekte, sorunları birbiri ardınca çözümlemektedir.
Bugün çok şükür hükümetimiz yeni bir nefesle hizmete hazırdır, İslam'la ve müslüman olmakla onurlanarak muhtelif alanlarda gayretlerini sürdürmektedir. Allah'a olan inançlarından dolayı gururlu ve onurlu oldukları duygusundalar ve gerçekte böyledir. Sorun ve engelle karşılaşıyorlar, ister istemez bir takım sorunlar karşılarına çıkıyor. Tüm zorluklara, Allah Taala katına daha da yakınlaşmak ve takarrub uğruna katlanıyorlar. Akılsız olan insanların hayatlarında da aynı sorun ve engeller mevcuttur, ancak onlar zillet ve aşağılık duygusu içinde onları tahammül ediyorlar. İlahi velayeti kabul edeceklerine şeytanın velayetini kabul ediyorlar.
وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ ءَالِهَةً لِیَکونوا لَهُم عِزّاً، کَلّا سَیَکفُرونَ بِعِبادَتِهِم وَ یَکونونَ عَلَیهِم ضِدّاً؛[7]
Yani: "Onlar, kendilerine bir yücelik versinler, şefaatçi olsunlar diye Allah'tan başka mâbutlar kabûl etmişlerdir."
Akılsız insanların, akılsız kurum ve organların, gafletteki insanların dünyada takib ettikleri formül işte Kur'anı Kerim'de Allah Taala tarafından böylesine aşağılanmış, tahkir edilmiştir. Allah'a sığınmaları, ilahi velayeti kabul etmeleri, ilahi hidayetten medet ummaları gerekirken, şeytan'ın velayetine, İslam ve insanlık düşmanlarının velayetine dayanmakta, medet ummaktadırlar. Kendi izzet ve onurlarını bunda aramaktadırlar, ama kesinlikle bunda onlar için bir izzet ve onur yoktur ve medet umdukları şeytanlar ve düşmanlardan da onlara bir fayda çıkmayacak:
کَلّا سَیَکفُرونَ بِعِبادَتِهِم وَ یَکونونَ عَلَیهِم ضِدّا[8]
Yani: "Hâşâ. Onların kulluğunu inkâr edecek o mâbut sandıkları şeyler ve onlara düşman kesilecek onlar."
Kur'anı Kerim'in bu tanımı, açık bir tanımdır ve tanımlamadan gereken dersi almak gerekir, doğru yolu tanımak gerekir. Kur'ani hidayet çizgisi insanları gerçek saadete kavuşturuyor. Bunun için Allah Taala cc.dan yardım almak gerekir.
Allah'a şükürler olsun ki İran İslam Cumhuriyeti ilk baştan beri düşmanlar karşısında Allah taala'nın bu vaadinin farkında olup, güvenmiştir. Allah'ın kavline ve vaadine bizler inandık, iman getirdik, hüsnü zannımız oldu, imansızlar ve kafirler gibi kötü zanda bulunmadık. Bunun için de muzaffer olduk. İnkılapta muzaffer olduk. Bundan böyle de böyle olacak. İşte bu İran halkının yoludur.
Allah'ın rahmeti bu yolu bizlerin yüzümüze açan İmam Humeyni'ye, bu yolda kendi canlarını feda eden şehitlerimize olsun. Tüm alanlarda kendilerinden beklenen hazırlığı gösteren İran halkına Allah'ın rahmeti olsun, Ve Allah'ın rahmeti yetkililerimize, devlet adamlarına olsun ki bu alanda çaba, gayret ve çalışmaya, fedakarlığa hazırdırlar.
Vesselamu Aleykum ve Rahmetullah
[1] - Nehc'ul Belaga birinci hutbe
[2] - Furkan suresi Ayet: 30
[3] - Ahzab suresi 33. Ayetin bir bölümü
[4] - Nehc'ul Belaga 1. Hutbe
[5] - Enbiya suresi Ayet 92
[6] - Muhammed suresi- 7. ayetin bir bölümü
[7] - Meryem suresi Ayet 81
[8] - Meryem suresi Ayet 82