Recep ayının 13.’üne tekabül eden Hz. İmam Aliyyibni Ebi Talib (as)ın mübarek veladet yıl dönümü ile birlikte başta İlam eyaleti halkı olmak üzere muhtelif halk kitleleri bugün (Salı) rahmetli İmam Humeyni hüseyniyesinde İslam inkılâbı rehberi Ayetullah Hamanei ile görüştüler.
Bu görüşmede bir konuşma yapan İslam inkılabı rehberi Ayetullah Hamanei’nin bu konuşmasının tam metni şöyledir:
Bismillahirrahmanirrahim
Elhamdulillah ve Sallallahu ala Resulihi ve Alih’il atharin’il atyabin
Uzun bir yol kat ederek bayram günü bizim bayramımızı gerçek bir bayrama çeviren siz değerli bacı ve kardeşlerime hoş geldiniz diyorum. Temennim şudur ki Allah Taala, bugün dünyaya gelen şahsiyetin hatırına kendi maddi ve manevi lütfünü İran halkına özellikle İlam’dan teşrif eden siz kardeşlerimize nazil eder.
Emir’ul Müminin (Aleyh’is Salati vesselam) hakkında çok sözler söylenmiştir, ancak onunla ilgili tüm gerçekler söylenmemiştir. Şimdiye kadar Emir’ul Müminin (Allah’ın selamı onun üzerine olsun)’in faziletleri hakkında dillerde söylenen veya kalemlerde yazılanlar tüm Emir’ul Müminin (Aleyh’is Salati vesselam)’ın faziletleri değil, sadece onun bir bölümüdür.
Allah Resulü (saa)den nakledilmiştir ki buyuruyorlar: Kardeşim Ali’nin öyle Faziletleri var ki “La Tohsa” sayılabilir değiller. Yani insanlar bu faziletleri saymaya muktedir değiller, yani insanın normal idrak, akıl ve anlayış gücünden çok daha üstündür. İşte bu Emir’ul mümindir. İyi ya bizlerin örneğe, modele ihtiyacımız var. Öyleyse Emir’ul Müminin (as)a bu gözle bakmamız gerekir. Bendeniz hakir’e göre Emir’ul Müminin (as)ın yaşamını birkaç boyutta ele alarak incelemek gerekir. Buna Emir’ul Müminin (as) hakkında incelemede bulunmak isteyen hem tahkik ve kalem ahalisi ve hem de bizler riayet etmeliyiz. Bana göre burada ilk etapta ele almamız gereken hususları dört başlık altında sıralamak mümkündür:
Bunlardan biri Emir’ul Müminin (as)ın manevi makamı, Emir’ul Mümininin tevhid marifeti makamı, onun ibadet makamı, onun Allah Taala’ya yakınlaşma makamı, onun ihlâs makamıdır. Bunların derinliğine ve künhüne, köküne (2) ulaşmak gerçekten de bizlerin kudretimiz dışındadır.
Şii’siyle Sünni’siyle ve hatta gayri Müslim âlimlerin büyükleri şimdiye kadar Emir’ul Müminin (as)ın bu özelliğini ifade konusunda acizliklerini bildirmişlerdir ve insanlar böylesine muazzam, yüce ve engin bir özelliğin boyutlarını idrak ve açıklama konusunda aciz olduklarının farkındadırlar. Bu olayın bir boyutu. Mutezile Sünni âlimlerinden İbni Ebil Hadit, Emir’ul Müminin Nehc’ul Balaga’da Tevhitle ilgili olan bir hutbesini aktardığı zaman, İbrahim Halilur Rahman’ın böyle bir evlada sahip olduğu için iftihar etmesi gerektiğini belirtiyor. İbrahim (as) soyundan bunca peygamberler geldi ama bu sözü sadece Emir’ul Müminin hakkında dile getirmektedir. Diyor ki yeridir İbrahim Halil’ur Rahman bu kendi evladına desin ki: Sen cahiliyet döneminde Tevhid’le ilgili öyle sözler söyledin ki ben Nebet cahiliye devrinde bu lafları edemedim ve bu hakikatleri dillendiremedim(4). Bu sözlerin sahibi Mutezile Sünni bir âlimdir. Bu Emir’ul Muminin’in hayatından bir fasıl ve bir bölümdür ve onun boyutları şimdiye kadar meçhul kalmıştır. Gerçekten de çok derin bir okyanus gibidir.
İkinci bir bölüm ise Emir’ul Muminin’in mücadele ve mücahedeleridir ve bu mücahede ve fedakârlıklar fedakârlıkların zirve yaptığı noktadır.
Emir’ul Müminin (as)ın İslam için, din için, Peygamberin canını korumak için, peygamberin canını korumak için ve İslam ümmetinin azameti ve onuru için yaptığı bunca fedakârlıklar gerçekten de beşerin tahammül sınırının çok üstünde cihadlardır. Çocukluk döneminden, peygamberi kendi eğiticisi olarak tanıdığı ve peygamberin kucağında büyüdüğü ve İslam’ı çocukluğundan itibaren kabul ettiği andan itibaren, Mekke’de geçirilen 13 yıllık çetin dönem ardından Medine’ye çetin muhaceret ve ardından Medine’de Allah Resulünün 10 yıllık hayatı döneminde, onca savaşlar, onca fedakârlıklar ve onca sorunlar tüm bu dönemlerde bu insan fedakârlıkların zirvesine çıkmış bir insan simgesidir. İslam peygamberinin vefatı sonrası da durum aynen böyledir: Emir’ul Muminin’in sabrı fedakârlıktı, onun girişimleri fedakârlıktı, onun işbirliği fedakârlıktı, hilafeti kabul edişi fedakârlıktı, kısa hilafet döneminde yaptığı icraatlar bir biri ardınca fedakârlıktı. Emir’ul Müminin (as)’ın fedakârlıkları kitabı tek başına tüm insanlar için çok kalın ve uzun bir kitaptır ve gören herkesi hayrette bırakıyor. İnsan böylesine hem de kendi azim ve iradesiyle Allah yolunda kendi canını, haysiyetini, kabiliyetini, kendi meselelerini kısacası her şeyini takdim edebilir! Bunun tasavvuru dahi benim ve benim gibilerin idrakimiz dışındadır. Bu da Emir’ul Müminin (as)ın hayatından bir fasıldır ki çok detaylı kitaplarla özetlenebilir.
3. Fasıl hükümeti döneminde Emir’ul Müminin (as)ın sülukudur. Gerek ferdi süluku olsun ve gerekse sosyal ve hükümet süluku, Ferdi süluku, Ali (as)ın hükümet ve iktidar dönemindeki zahidane yaşam tarzıydı. Emir’ul Müminin (as)ın kudretinde çok geniş ve büyük bir devlet var, doğunun en ücra köşesinden Mısır’a kadar, Afrika’ya kadar bu büyük ülke İslam devletini oluşturuyordu ve Emir’ul Muminin’in kontrolü dâhilindeydi. Bu büyük ve muktedir hâkim ise böylesine zengin ve engin bir ülkeye rağmen tüm maddi lezzetlerden kendini soyutlamış, fakir, muhtaç bir insan gibi yaşamaktaydı. Tek bir kıyafeti vardı kuru arpa ekmeği ise onun yiyeceğiydi. Bizzat kendisi yanındakilere, çalışma arkadaşlarına ve dönemindeki devlet adamlarına hitaben buyuruyordu ki:
اِنَّکُم لا تَقدِرونَ عَلى ذلِک؛
Sizler bunu yapamazsınız (5)
Ve gerçek söylüyordu hiç kimse bunu yapamaz ve gerçekten de çok ilginçtir ki Emir’ul Muminin’in özel yaşamı hem de iktidarı döneminde böyle olsun, çok hakir bir evde yaşasın, geçim meselesi en asgaride olsun, tamamen fakir, muhtaç bir insan gibi olsun ve bunca böylesine büyük işlerle meşgul olsun. Sosyal süluku ve gidişatı hakkın ikamesi, adaletin ikamesi, ilahi hükmün hayata geçirilmesi (6) için direniş içindi. Gerçekten de bunca azamet ve bunca kudret karşısında her akıl hayran kalıyor. Bu nasıl bir insandır? Bu manevi makamlarının dışındadır, siyasi makamıdır. Dünyadaki siyaset adamları, devlet adamları nasıl yaşadılar? Emir’ul Müminin nasıl yaşadı? Bu da çok önemli bir fasıldır ve bugüne kadar bir emsali görülmemiş ve görülmeyecektir de. Emir’ul Muminin’in Zühtü, ferdi süluku ve iktidarı dönemindeki ibadeti… İmam Seccad (as)a arz ettiler ki; Yebne Resulullah! Siz niçin kendinizi bu kadar zorluğa sürüyorsunuz, niçin kendinize bunca zahmet veriyorsunuz? Böylesine ibadette bulunuyor, böylesine oruç tutuyor ve açlık çekiyorsunuz? Bu soru üzerine İmam Seccad (as) ağlayarak buyurdular ki: Benim yaptığım, ceddim Emir’ul Muminin’in yaptıkları karşısında ne ki! Benim yaptığım nere onun yaptığı nere! Yani İmam Seccad kendi ibadi ve züht sülukunu Emir’ul Muminin’in ibadet ve züht süluku karşısında bir hiç görüyor. Bu çok önemlidir. Bu da üçüncü fasıl….
Dördüncü fasıl Emir’ul Muminin’in hükümeti döneminde halka karşı taşıdığı sorumluluktu. Bu ise çok önemli ve temel bir husustur. Ben bu konu üzerinde biraz detaya inmek istiyorum.
Emir’ul Muminin’in buyurmuştur: Bana itaat edecek olursanız sizleri cennete ulaştırırım. Emir’ul Muminin’in bu sözü Nehc’ul Belagadadır. Buyuruyor: فَاِن اَطَعتُمونى فَاِنّى حامِلُکُم اِن شاءَ اللَّهُ عَلى سَبیلِ الجَنَّة buyurdu ki söylediklerimi eğer dinler, yerine getirirseniz ben sizleri cennete ulaştırırım inşallah; “وَ اِن کانَ ذا مَشَقَّةٍ شَدیدَةٍ وَ مَذاقَةٍ مَریرة؛ “ (7) Gerçi bu iş çok zordur, çok çetindir, acıdır. Bu hareket küçük bir hareket değil, kolay bir hareket de değil. İşte bu Emir’ul Muminin’in hedefidir. İnsanların cennete ulaştırılması hem halkın fikri alanında, hem ruhi, kalbi alanında ve hem de halkın sosyal hayatında rol ifa ediyorlar. Bu bakımdan benim özellikle vurgum şu hususadır ki halkın hidayeti ve irşadı söz konusu olduğunda bazen köşe kenarda birileri, meğer biz halkı cennete ulaştırmakla görevliyiz? Gibi laflar ettiğini işitiyorum. Elbette ki böyledir” Tabiî ki böyle bir sorumluluğumuz var. İslam yöneticisi ile öteki yöneticilerin zaten farkı budur. İslam yöneticisi halkın cennete gitmesi yönünde çaba harcıyor. İnsanları uhrevi ve ukbai ve gerçek saadete ulaştırmak istiyor. Bunun için de gerekli zemini oluşturmalıdır. Mesele yardım etme meselesidir. İnsan fıtratı saadete eğilimlidir. Bizler yolu açmalıyız, cennete gitmeleri yönünde halka yardımcı olmalıyız, bu bizim vazifemizdir. Emir’ul Müminin bu işin sorumluluğunu sırtladı ve halkı cennete ulaştırma yönünde sorumluluk üstlendi.
İslam toplumu maddi açılardan İslam’a göre amel etmesi durumunda kesin olarak ilmi, sanayi, geçim, sosyal, izzet, onur, dünya şerefi, milli ve uluslar arası açısından zirvede yer alır. Ama bu hedefin tümü değil, işlerin tamamı değil, eğer dünyadaki yaşamımız iyi bir yaşam olur da ölüm anımız felaket ve karanlık bir ölüm anı olursa bunun faydası nedir? İmam Seccad (as) Sahifei Seccadiye’de bir duasında şöyle buyuruyor: “اَمِتنا مُهتَدینَ غَیرَ ضالّینَ، طائِعینَ غَیرَ مُستَکرِهین “ (8) Yani: Allah’ım! Senin hidayetine kavuşmuş olarak beni bu dünyadan götür ve öldür! Rağbet ve istekli olarak öbür yana gideceğim bir ortamda beni bu dünyadan götür.
Kim rağbet ve iştiyakla bu güzergâh’tan geçmekte? Elbette ki öbür taraftan emin olan kimse. Gençlerimizi gördünüz, sizlerin o günkü gençlerinizi gördünüz. Savaş alanlarında nasıl da korkusuzca sahneye adım attılar. Dile getirdikleri bu operasyonlarda (9) nasıl da tehlike alanlarına adım atıyorlardı.
Gerek İlam bölgesinde olsun, gerek Huzistan ve gerekse batı bölgelerinde bu gençler nereye gittiler, neler yaptılar, ölümü küçümsediler, çünkü bunların yüreği gerçeklerle aşinaydılar. İnsan o tarafı gördüğünde, o nimeti gördüğünde, gönlü o taraftan rahat olduğunda daha rahat yaşamakta, rahatça fedakârlıklarda bulunabilmekte, sorunlar karşısında rahatça sabır göstermekte, tehlike alanlarına daha rahat adım atabilmekte, ilerleyebilmekte. İşte mesele budur.
Bizler eğer dünyevi hedeflerimizde de başarılı olmak istiyorsak ölüm ötesi için imanımızı, inancımızı, amelimizi güçlendirmeliyiz. Emir’ul Müminin halkı cennete götürmek istiyorum diye buyuruyor. Bu bizim vazifemizdir, Nahyi anil münker etmeliyiz, Emri Bil maruf etmeliyiz, (iyiliklere emir kötülüklerden nehyetmeliyiz). Ülke genelinde hayır ve haseneler için gerekli ortamı oluşturmalıyız, şer ve afetler ortamını yok etmeliyiz. Bu devlet yetkililerinin görevleri dâhilindedir.
Halkı cennete yakınlaştıran hususlardan biri halkın geçim şartlarının iyileştirilmesidir. “کادَ الفَقرُ اَن یَکُونَ کُفرا “(10) fakirliğin olduğu bir toplumda, işsizliğin, çözümü imkânsız sorunların olması, sınıfsal ayrışmaların olması durumunda imani huzur ortamı oluşamaz. Fakirlik insanı fesada çeker, küfre çeker, fakirliğin kökü kurutulmalı. Ekonomi iş alanları ve faaliyetleri yetkililerin planlamalarında ciddi olarak ele alınmalı. Ve Allah’a çok şükürler ki bugün yetkililerin de bu yönde ciddi çabaları var. Düşünceleri tanzim etmeli, yolu doğru bir şekilde teşhis etmek ve doğru hareket etmek gerekir.
“Direniş Ekonomisi” meselesini gündeme getirdik. Direniş ekonomisi yani biz eğer kendi iç gücümüze, gençlerimizin inisiyatifine, yerli düşünce ve iş gücüne dayanmamız ve itimat etmemiz durumunda düşmanların minnetinden, büyüklük taslamalarından kurtulmuş oluruz. Asıl doğru olan da budur. Direniş ekonomisinin anlamı ülke içinde sınırsız potansiyelleri araştırmamız, belirlememiz ve sahih bir programlamayla bu kapasite ve potansiyelleri devreye sokmamız, bu yetenekleri işe almamızdır. Bundan bir iki gün önce bir görüşmemede (11) ben tekrar şunu belirtmiştim ki biz nerede kendi gençlerimizin yetenek ve gücüne dayandıysak orası bir anda bir çeşme gibi çağlayama ve açılmaya başladı. Nükleer meseleler, ilaç alanındaki meseleler, muhtelif tedavi alanları, kök hücre alanları, Nano teknoloji, müdafaa sanayi hususu gibi alanlarda nerede yatırım yaptık ve bu genç, gönüllü, mümin ve ihlâslı kendi iş gücümüze dayandık ve değer verdiysek ilerleme kaydettik. Şimdi bu hedefe ulaşmalıyız. Ekonomik mevzuular da bunun gibidir. Ekonomik potansiyeller aktif hale getirtilmeli. Ülkenin kalkınma yolu işte budur. İşte o zaman ülke hem maddi ve ekonomik açıdan, hem uluslar arası açısından, hem milli onur ve İran halkının özgüvenine dayanma açısından ve hem de maddi, manevi, ahlaki ve ruhi açıdan ilerleme kaydedecektir. İşe bu Emir’ul Muminin’in bizim karşımıza getirdiği yoldur. Durum böyle olunca rahmetli İmam (Humeyni)’nin şu sözünü çok iyi kavrayabiliyoruz ki “Amerika hiçbir halt edemez” (12) ifadesini kullandı. Nitekim bugüne kadar da böyle olmuştur. Öteki güçler de bunun gibidir. Onlar hiçbir halt işleyemezler Bu halt ise sadece askeri açıdan halt değil, zorba güçler İran milletinin dize gelmeyeceği ve teslim olmayacağını bilmeliler. Zira Allah’a şükrediyorum ki İran milleti dinamik bir millettir ve Allah’a şükrediyorum ki bu ülkenin gençleri doğru yolda hareket etmektedir. Bazıları gençlere baktıklarında sadece bir grup dini bozukluğu olan gençleri görmekteler. Evet, bir takım olumsuzluklar var yoktur demiyoruz ve bundan bizim de haberimiz var ama İran halkının ve gençlerimizin genel uyum ve özellikleri, dini özellikleri mevcuttur, dine, vatana, İslam’a, Kur’ana, maneviyata, milliyete ve bunun gibi hususlara bağlıdırlar. Bunu unutmamak gerek. Gençlerimiz elhamdülillah iyi gençlerdir, bizim vazifemiz ise bu gençlerin iyi kalmasını, iyi ilerlemesini sağlamaktır. İnşallah ülkeleri için en iyi şekliyle yararlı olurlar.
Umut ederim ki Allah Taala yüce İmam’ın ruhunu bizlerden razı eder. Temenni ederim ki Allah Taala Veliyi Asr (ervahına Fedah)ın mukaddes kalbini bizlerden razı kılar. Bizleri o hazretin duasının kapsama alanında karar kılar. İnşallah aziz şehitlerimizi peygamber ile mahşur eder.
Vesselamu aleyküm ve rahmetullah ve berakatuhu.
1-İlam eyaleti halkından muhtelif kitleler nizam ve rehberin ülküleri ile ahitlerini yenilemek amacıyla “Velayetle misak kafilesi” adı altında İmam Humeyni (ra) hüseyniyesinde İslam İnkılâbı rehberini ziyaret ettiler
2-Bihar’ul envar C. 36 S.239
3-Hakikat
4-Şerhi Nehc’ul Belaga C. 7 S. 23
5-Nehc’ul Belaga 45. Mektub
6-İnfaz etmek
7-Nehc’ul Belaga 156. Hutbe
8-Sahife-i Seccadiye 40. Dua
9-İlam Cuma imamı Huccet’ul İslam Seyyid Muhammed Taki Lütfi verdiği brifinginde İlam halkının kutsal savunma savaşının muhtelif kesitlerinde özellikle Meymek’in fethi, aşura, Nasr 3, Nasr 4, Feth’ul Mubin, Muharrem, Vel Fecr 1, Velfecr 3, Velfecr 5, Velfecr 5, Velfecr 6, aşura 2 ve Kerbela 1 operasyonlarına değindi
10-Bihar’ul envar C. 37 S. 247
11-İslam İnkılâbı muhafızlar ordusu hava-feza gücünün kazanımlarını ziyaret
12-Sahife-i Seccadiye C. 10 S. 516