İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei bu sabah Uzmanlar Meclisi Başkanı ve üyelerini kabulü sırasında yaptığı konuşmada İmam Humeyni'nin İslam fıkhına dayalı bir siyasal rejim kurması şeklindeki tarihi girişimine işaretle Velayet-i Fakih ilkesinin gerçek anlamını değerlendirdi ve İslam Cumhuriyeti sisteminin hareket çizgisinin düzenli olarak daha da kusursuz hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Ayetullah Hamenei bölgede çok büyük olayların meydana gelmekte olduğunu hatırlatarak, müslüman halklar için dini demokrasi kavramının dakik ve doğru bir biçimde anlatılması ve bu olayların geleceğindeki boşluğun doldurulması gerektiğinin altını çizdi.
İnkılap Rehberi, Şia'da siyasal fıkhın sahip olduğu tarihi geçmişe değinerek şunları söyledi: 'Bu köklü geçmişe rağmen, İslam fıkhına dayalı bir sistem oluşturulması fikri, İmam Humeyni'ye kadar söz konusu edilmemişti. İlk olarak dini bir demokrasi ve Velayet-i Fakih'e dayalı bir siyasi nizamı teori ve pratikte gündeme getirip hayata geçiren şahsiyet, İmam Humeyni'dir.'
Ayetullah Hamenei, sistemin kimliği ile maddi ve manevi ilerlemelerinin birbirleriyle örtüştüğünü, bu yüzden bu iki olgu arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını ifade etti.
İslam İnkılabı Rehberi hem sistemin kimliğinin korunması ve hem de maddi, ekonomik, siyasal, bilimsel, sosyal ve kültürel hedeflerinin tahakkukunun çok önemli, çetin ve girift bir mesele olduğunu dile getirerek şöyle konuştu: 'İlkelerin korunması sayesinde bugün ülkede elde edilen gelişmeler, inkılabın ilk dönemiyle kıyaslanabilecek gibi değildir. Bu hakikat şunu göstermektedir ki, sistemin ilkeleri ve kimliğinin korunması vasıtasıyla toplumun gelişip yükselmesi mümkündür. Bu arada halk yalnızca İslam ilkelerine vefalı kalınması durumunda ilahi zafere ulaşabilir.'
Ayetullah Hamenei konuşmasının devamında son aylarda Mısır, Tunus, Libya ve Yemen'de meydana gelen dev hadiselere değinerek şunları söyledi: 'Amerika ve Batı'ya dayalı diktatörler birbiri ardı sıra devrilmekte olup, şu anda milletlerin geleceği çeşitli ihtimallerle karşı karşıya gelmiştir ki bunların üzerinde durulması gerekir. Bu ihtimallerden biri, dini liderlerin yönetimi ele geçirmesidir. Diğer ihtimaller ise eski diktatörlük rejimlerinin uşaklarının farklı maskelerle geri dönüşü ya da demokrasi ve özgürlük kisvesi altında Batı'ya bağımlı rejimlerin kurulmasıdır. İşte böylesine büyük bir tehlike karşısında ve mevcut karmaşık şartlarda dini demokrasinin gündemde tutulması bölge halklarına katkıda bulunabilir.'
Ayetullah Hamenei bölgede çok büyük olayların meydana gelmekte olduğunu hatırlatarak, müslüman halklar için dini demokrasi kavramının dakik ve doğru bir biçimde anlatılması ve bu olayların geleceğindeki boşluğun doldurulması gerektiğinin altını çizdi.
İnkılap Rehberi, Şia'da siyasal fıkhın sahip olduğu tarihi geçmişe değinerek şunları söyledi: 'Bu köklü geçmişe rağmen, İslam fıkhına dayalı bir sistem oluşturulması fikri, İmam Humeyni'ye kadar söz konusu edilmemişti. İlk olarak dini bir demokrasi ve Velayet-i Fakih'e dayalı bir siyasi nizamı teori ve pratikte gündeme getirip hayata geçiren şahsiyet, İmam Humeyni'dir.'
Ayetullah Hamenei, sistemin kimliği ile maddi ve manevi ilerlemelerinin birbirleriyle örtüştüğünü, bu yüzden bu iki olgu arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını ifade etti.
İslam İnkılabı Rehberi hem sistemin kimliğinin korunması ve hem de maddi, ekonomik, siyasal, bilimsel, sosyal ve kültürel hedeflerinin tahakkukunun çok önemli, çetin ve girift bir mesele olduğunu dile getirerek şöyle konuştu: 'İlkelerin korunması sayesinde bugün ülkede elde edilen gelişmeler, inkılabın ilk dönemiyle kıyaslanabilecek gibi değildir. Bu hakikat şunu göstermektedir ki, sistemin ilkeleri ve kimliğinin korunması vasıtasıyla toplumun gelişip yükselmesi mümkündür. Bu arada halk yalnızca İslam ilkelerine vefalı kalınması durumunda ilahi zafere ulaşabilir.'
Ayetullah Hamenei konuşmasının devamında son aylarda Mısır, Tunus, Libya ve Yemen'de meydana gelen dev hadiselere değinerek şunları söyledi: 'Amerika ve Batı'ya dayalı diktatörler birbiri ardı sıra devrilmekte olup, şu anda milletlerin geleceği çeşitli ihtimallerle karşı karşıya gelmiştir ki bunların üzerinde durulması gerekir. Bu ihtimallerden biri, dini liderlerin yönetimi ele geçirmesidir. Diğer ihtimaller ise eski diktatörlük rejimlerinin uşaklarının farklı maskelerle geri dönüşü ya da demokrasi ve özgürlük kisvesi altında Batı'ya bağımlı rejimlerin kurulmasıdır. İşte böylesine büyük bir tehlike karşısında ve mevcut karmaşık şartlarda dini demokrasinin gündemde tutulması bölge halklarına katkıda bulunabilir.'