İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei bu sabah Yargı Gücü Başkanı Ayetullah Amuli Laricani ve beraberindeki çok sayıda yargıç ve hukukçuya hitaben yaptığı konuşmada İran halkının 33 yıllık badirelerden sabır ve basiretle geçtiğini hatırlatarak, Yargı Gücü'nün kamu iktidarı ve güveni gibi iki önemli ilkeye gereksinim duyduğunu söyledi.
İslam Cumhuriyeti Partisi merkez bürosunda 28 Haziran 1981 tarihinde meydana gelen terör eyleminde Dr. Beheşti ve çalışma arkadaşlarından 72 kişinin şehadetinin yıldönümü eşiğinde gerçekleştirilen bu görüşmede, söz konusu hadisede şehid düşen şahsiyetlerin ailelerinden bir grup da yer almaktaydı.
Ayetullah Hamenei bu patlamada hayatını kaybeden inkılapçı şahsiyetlerin hatırasını saygıyla anarken şöyle konuştu: ‘Bu olay gerçekten de bir mihnet idi ve fakat İran halkı büyük İmam tarafından aşılanan sabır ve basiret içerisinde bu mihneti nimete dönüştürmesini bildi ve gelen dalgayı düşmana doğru çevirmesini becerdi. İran halkı İslami değerlere erişilmesi, İslam ilkelerinin toplumda hayata geçirilmesi ve tüm dünyada yayılması şeklindeki yüce hedefleri dolayısıyla daima dünyadaki zorbalar, sömürücüler ve diktatörler ile onların dayattıkları sıkıntılarla karşı karşıya gelmiştir ve gelecektir. Bu yüzden, sıkıntılar karşısında sabır ve sağduyu ile dikilmek ve sıkıntıları yükseliş için bir merdivene dönüştürmek gerekmektedir.'
İslam İnkılabı Rehberi konuşmasının devamında Yargı Gücü'nün iç yapılanmasında layık, erdemli, güvenilir ve sağlam insanların yetiştirilmesine önem verilmesini öğütlerken, adaletin hakim kılınması yolunda toplumun Yargı Gücü'ne olan güvenin yükseltilmesi zaruretinin altını çizdi ve şunları söyledi: ‘Adaletin kapsamlılık ve süreklilik kazanabilmesi için, Yargı Gücü'nde takvaya, küçük ve büyük olaylarda tarafsız davranışa ve kanunlara uygun olarak dakik ve hikmetle harekete ihtiyaç vardır.'
Ayetullah Hamenei ithamların medyalar tarafından gündeme getirilmesi konusuna da değindi ve şöyle konuştu: ‘İtham edilmek, suçluluk anlamına gelmemektedir. Bu yüzden, herhangi bir suç ispatlanmaksızın gerek Yargı Gücü'nde ve gerekse dışarıda ve medya organlarında hiç kimse sanıkları karalama hakkına sahip değildir. Hiç kimsenin bir müslümanın haysiyetiyle oynamaya hakkı yoktur.'
İslam Cumhuriyeti Partisi merkez bürosunda 28 Haziran 1981 tarihinde meydana gelen terör eyleminde Dr. Beheşti ve çalışma arkadaşlarından 72 kişinin şehadetinin yıldönümü eşiğinde gerçekleştirilen bu görüşmede, söz konusu hadisede şehid düşen şahsiyetlerin ailelerinden bir grup da yer almaktaydı.
Ayetullah Hamenei bu patlamada hayatını kaybeden inkılapçı şahsiyetlerin hatırasını saygıyla anarken şöyle konuştu: ‘Bu olay gerçekten de bir mihnet idi ve fakat İran halkı büyük İmam tarafından aşılanan sabır ve basiret içerisinde bu mihneti nimete dönüştürmesini bildi ve gelen dalgayı düşmana doğru çevirmesini becerdi. İran halkı İslami değerlere erişilmesi, İslam ilkelerinin toplumda hayata geçirilmesi ve tüm dünyada yayılması şeklindeki yüce hedefleri dolayısıyla daima dünyadaki zorbalar, sömürücüler ve diktatörler ile onların dayattıkları sıkıntılarla karşı karşıya gelmiştir ve gelecektir. Bu yüzden, sıkıntılar karşısında sabır ve sağduyu ile dikilmek ve sıkıntıları yükseliş için bir merdivene dönüştürmek gerekmektedir.'
İslam İnkılabı Rehberi konuşmasının devamında Yargı Gücü'nün iç yapılanmasında layık, erdemli, güvenilir ve sağlam insanların yetiştirilmesine önem verilmesini öğütlerken, adaletin hakim kılınması yolunda toplumun Yargı Gücü'ne olan güvenin yükseltilmesi zaruretinin altını çizdi ve şunları söyledi: ‘Adaletin kapsamlılık ve süreklilik kazanabilmesi için, Yargı Gücü'nde takvaya, küçük ve büyük olaylarda tarafsız davranışa ve kanunlara uygun olarak dakik ve hikmetle harekete ihtiyaç vardır.'
Ayetullah Hamenei ithamların medyalar tarafından gündeme getirilmesi konusuna da değindi ve şöyle konuştu: ‘İtham edilmek, suçluluk anlamına gelmemektedir. Bu yüzden, herhangi bir suç ispatlanmaksızın gerek Yargı Gücü'nde ve gerekse dışarıda ve medya organlarında hiç kimse sanıkları karalama hakkına sahip değildir. Hiç kimsenin bir müslümanın haysiyetiyle oynamaya hakkı yoktur.'