İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei bugün Tahran Cuma
namazında dev kalabalıklara hitaben yaptığı konuşmada bu yıl İslam
İnkılabı yıldönümü törenlerinin apayrı bir atmosfer ve heyecana sahip
olduğunu hatırlatarak, İslam İnkılabı’nın yol açtığı derin
değişiklikleri izah etti.
Ayetullah Hamenei şöyle konuştu: ‘Bu derin değişiklikler, milletin 32 yıl boyunca koruduğu direniş yüzünden gerçekleşebilmiş ve şimdi uzun yıllar süren mücadelelerden sonra mazlum ama güçlü haykırışlarının yankısı son Kuzey Afrika olaylarında ve özellikle de Mısır ve Tunus halklarının İslami uyanışında gözlemlenmiştir.’
Tahran Üniversitesi ve etrafındaki cadde ve sokakları dolduran yüzbinlerce müslümanın katıldığı Cuma namazının ilk hutbesinde İslam İnkılabı’nın İran’da zafere ermesi öncesindeki şartları analiz ederek, İslam İnkılabı’nın zaferinin dünyadaki siyasal denklemleri nasıl etkilediğini yorumlayan İnkılap Rehberi şunları söyledi: ‘Çok önemli ve stratejik Ortadoğu bölgesindeki çıkarlarını koruyup arttırmak peşindeki uluslararası zorbalar ve emperyalistler, hazırladıkları ayrıntılı planı yıllar boyu başarıyla uyguladılar. Ancak, İslam İnkılabı’nın zaferi onların tüm denklemlerini bozdu.’
Ayetullah Hamenei, İslam İnkılabı öncesinde emperyalist dünyanın Ortadoğu bölgesi için hazırladığı haritanın özelliklerine değinerek sözlerine şöyle devam etti: ‘Emperyalistlerin o dönemde Ortadoğu bölgesi ülkeleri için çizdikleri profil şöyleydi: Zayıf ve birbirine düşman ülkeler, kukla ve Batı’ya itaatkar yöneticiler, ekonomik açıdan tüketici, bilimsel açıdan geri kalmış, kültürel alanda Batı taklitçisi, askeri açıdan zayıf, ahlaki açıdan sapık ve kokuşmuş, dini açıdan da tamamen yüzeysel ve birey düzeyinde ya da göstermelik bir durum.’
Ayetullah Hamenei, İslam İnkılabı’nın yol açtığı büyük patlama ile İmam Humeyni gibi seçkin, bilge, fakih, mücahid, cesur, her türlü tehlikeyi göze alan ve etkileyici bir ifadeye sahip olan bir alimin ortaya çıkmasının, Batı’nın çok önemli Ortadoğu bölgesindeki stratejilerini bozduğunu vurgulayarak, ‘bu büyük adamın yetişmesi, zuhuru ve varlığı gerçekten Allah’ın hikmetiydi’ dedi.
İslam İnkılabı Rehberi, İran halkının uyanışı, hazırlıklı oluşu ve İmam’ı desteklemesinin inkılabın zaferine zemin hazırladığını belirterek, İslam İnkılabı’nın zaferi ve sürdürülmesinde İmam ve halkın sıradağlar gibi dayandığını ve düşman cephesinin hangi yolla olursa olsun bu büyük İslam İnkılabı’nı yıkamadığını ya da saptıramadığını kaydetti.
Ayetullah Hamenei, düşmanların inkılabı başarısızlığa uğratmak için başvurdukları planlar ve girişimlere değinerek, çatışma çıkartmak, kavimler arasında savaş başlatmak, askeri darbe, sekiz yıllık savaş, ekonomik abluka ve 32 yıldır aralıksız süren psikolojik savaşı hatırlattı ve düşmanın bütün bu girişimleriyle üç hedefi gütmekte olduğunu söyledi.
İnkılabın çökmesi ve İslam Cumhuriyeti nizamının devrilmesinin, düşman cephesinin 32 yıldır üzerinde odaklaştığı en önemli hedef olduğunu ifade eden İnkılap Rehberi, bu nizamın devrilmemesi durumunda da Amerika’nın ikinci hedefinin inkılabın saptırılması, yani dış yüzünün ve zahirinin korunması ve ancak batın ve ruhunun ortadan kaldırılması olduğunun altını çizdi.
Önceki yıl İran’da planlanan fitne hareketlerini, düşmanın inkılabı saptırmak için başvurduğu son mizansen olarak niteleyen Ayetullah Hamenei sözlerini şöyle sürdürdü: ‘O fitne eyleminde planlayıcı ve yönetici, ülke sınırlarının dışındaydı ve birileri nefis ve makam düşkünlükleri yüzünden bu entrikaya esir düştüler ve bilerek ya da bilmeyerek onlarla işbirliği içine girdiler.’
İslam İnkılabı Rehberi, inkılabın zaferinden sonra İran’da meydana gelen derin ve esaslı değişiklikleri açıklarken, Pehlevi rejiminin İslam’la ne denli çatışma içinde olduğunu hatırlattı ve inkılabın bu siyaseti 180 derece değiştirerek ülke idaresi ve toplumun müdüriyetinde İslam’ı temel eksen olarak benimsediğini dile getirdi.
İnkılap Rehberi ayrıca Pehlevi rejiminin Amerika ve İngiltere’ye olan bağımlılığına son verildiğini ve İran’ın dünyada bir bağımsızlık sembolüne dönüştürüldüğünü kaydederek şu görüşleri savundu: ‘Bu bağımsızlık ve siyasal onur, milletleri büyük ölçüde etkilemektedir. Milletlerin İslam İnkılabı’na olan saygısının önemli bir bölümü, bu büyük meseleye dayanmaktadır.’
Ayetullah Hamenei daha sonra inkılap öncesindeki monarşi rejiminde halkın ülke yönetiminde hiç bir rolü bulunmadığını belirterek şöyle konuştu: ‘İnkılaptan sonra, devletin temeli dini demokrasi oldu ve önceki rejimdeki veraset sistemi yerine yönetimde halk iradesi etkin güç haline geldi. İnkılap öncesinde sıkı bir emniyet diktatörlüğü egemen iken, İslam İnkılabı, halk için eleştiri, reform ve hatta muhalefet ve protesto atmosferini açtı ve bu süreç 32 yıl boyunca daima sürdü.’
İslam İnkılabı’nın yol açtığı gelişmeleri anlatan İnkılap Rehberi konuşmasının devamında bu bağlamda İran halkındaki özgüven, İran’ın bölgesel ve uluslararası sorunlardaki etkinliği, kültürel taklitçilikten uzaklaşılması, İslam Cumhuriyeti anayasasının başka ülkeler için bir model teşkil etmesi, bilim ve ekonomi sektörlerindeki ilerlemeler ile siyasi ve askeri başarıların altını çizerek böylesine özelliklere sahip bir ülkenin dünyada yepyeni bir uygarlığı temellendirebileceğini vurguladı.
Ayetullah Hamenei konuşmasının devamında inkılabın dini içeriği ve halka dayalı özelliğine atıfta bulunarak, inkılabın İslami olduğu ve İslami kalacağının öteden beri halk tarafından haykırıldığını ve dini demokrasi bağlamında hatta savaş döneminde ve düşmanın füze ve bomba yağmuru altında bile seçimlerin bir gün bile aksatılmadan düzenlenmesinin halkın bu alandaki duyarlılığını gösterdiğini belirtti.
İslam İnkılabı Rehberi, daha sonra inkılap döneminde sosyal adalete verilen önem, uluslararası zalimlerin zulmü karşısında teslim olmama ve istikrarlı bir duruşun taşıdığı önemi açıklayarak, İran milletinin şimdi tüm halklar için çekici bir örnek durumunda olduğunu söyledi.
Tahran Cuma namazının ikinci hutbesinde Kuzey Afrika ve özellikle de Tunus ve Mısır’da meydana gelen olaylara değinen Ayetullah Hamenei, bu olayları ‘gerçek bir deprem’ olarak niteleyerek şunları söyledi: ‘Eğer Mısır halkı Allahu tealanın yardımıyla hareketini ilerletebilirse, Amerika ve siyonist rejim için bölgede telafisi mümkün olmayan bir yenilgi sözkonusu olacaktır. Siyonistler, eğer Mısır onların müttefikliğinden çıkarsa bölgede ne gibi büyük olaylar meydana geleceğini herkesten daha iyi bilmekteler. Dünya medyalarındaki analizlerde Mısır ve Tunus’daki halk kıyamlarının temel nedeni salt ekonomik sorunlar olarak lanse edilmeye çalışılmaktadır. Oysa, temel faktör, Tunus ve Mısır’daki yöneticilerin yaptıklarının halk arasında oluşturduğu aşağılık duygusudur. Bin Ali tamamen Amerika’ya bağlı idi ve hatta bazı haberlere göre Amerikan casusluk örgütü hesabına çalışmaktaydı. Bir millet açısından, yöneticilerinin Amerikan şebekelerinin resmi uşağı olması ne kadar çetin bir meseledir. İşte bu gerçek, Tunus halkının kıyamının nedenlerinden biridir. Tunus halkının bu kıyamdaki dinamiklerinden biri İslamcılık olup, Batı’lı gözlemciler bu konuyu gizleme uğraşındalar. Tunus’da şu anda yüzeysel bir değişim meydana gelmiştir ve Tunus halkı tüm dikkatiyle bir durum değerlendirmesi yapmalı ve düşmana kanmamalıdır.’
Ayetullah Hamenei, konuşmasının devamında Mısır’daki son gelişmelere değinerek, bu ülkenin dini, siyasi, tarihi ve kültürel geçmişine işaretle, bu ülkenin 18. Yüzyılda Batı kültürüyle tanışan ve yine bu kültür karşısında direnen ilk İslam ülkesi olduğunu hatırtarak, şu değerlendirmede bulundu: ‘Mısır, İslamcılar ve müslüman düşünürler için tarih boyunca bir üs durumundaydı. Mısır toprakları, büyük ve cesur İslamcı Seyyid Cemaleddin ve onun Muhammed Abduh gibi tilmizlerini hatırlatmaktadır. Mısır, bağımsızlık hareketlerinde siyasi ve fikri açıdan önemli konuma sahip idi ve Mısır ordusu siyonist rejim ordusuyla savaşmıştı. Tarihte böylesine önemli bir geçmişe ve konuma sahip olan bu ülke otuz yıldır ne özgürlükçü ve ne de anti-siyonist olan bir adamın elindeydi. Bu adam özgürlük düşmanı ve siyonistlerin uşağı ve işbirlikçisiydi. Namübarek döneminde, bu ülke arap ve İslam dünyasında kendisinden ilham alınan bir ülke durumundan, Filistin’lilerin düşmanı ve siyonistlerin işbirlikçisi bir ülke konumuna düştü.’
İslam İnkılabı Rehberi bu bağlamda siyonist rejimin Gazze halkı aleyhindeki 22 günlük savaşı ve bu mazlum halkın ablukada tutulması sırasında Hüsnü Mübarek’in nasıl davrandığını hatırlatarak, bu tavrın Mısır halkını bıktırdığını, zira Mısır rejiminin İsrail taraftarı ve Amerika’nın dümen suyunda ilerleyen bir rejim haline gelmesinin halkı alçalttığını belirtti.
Ayetullah Hamenei Mısır halkının İslamcı geçmişine işaretle, Mısır’daki halk hareketinin önemli faktörlerinden birinin dini amaçlar olduğunu kaydederek, ‘Mısır halkı hareketlerini Cuma namazlarından ve camilerden başlatıyor ve başta ‘Allahu Ekber’ olmak üzere çeşitli dini sloganlar atıyor; bu yüzden Mısır’daki en güçlü akımın İslamcılık olduğu unutulmamalıdır’ dedi.
Batı’lıların, Mısır ve diğer bölge ülkelerindeki milletler arasındaki kıyamın İslamcı yönünün açığa çıkmasından korktuklarını ve bu yüzden yalnızca ekonomik saikleri öne çıkardıklarını belirten İnkılap Rehberi bu konuyu şöyle değerlendirdi: ‘Etkisiz de olmayan bu ekonomik faktör bile Mübarek’in Amerikan uşaklığından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, Mısır ekonomisinin gelişmesi önlenmiş ve durum öylesine kötüye gitmiştir ki Kahire halkından yüzbinlerce fakir, mezarlıklarda yaşamak zorunda kalmıştır. Amerika’lılar, Mübarek gibi bir uşaklarına hatta ekonomik prim de vermediler ve bugün de vermeyeceklerdir. Mısır diktatörünün kaçacağı her saatte onun yüzüne kapanacak olan ilk kapı, Amerika olacaktır. Tıpkı Bin Ali ve Muhammed Rıza Pehlevi’ye kapandığı gibi. Bütün bu olaylarda, kalpleri Amerika için atmakta olanlar için ibret dersleri vardır. Bunlar, Amerika’lıların, uşaklarına nasıl arkalarını döndüklerini görmelidirler.’
Ayetullah Hamenei, Amerika ve siyonist rejimin Mısır’daki halk kıyamı karşısında nasıl ellerinin ayaklarına dolaştığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Onlar şimdi bu şartlardan nasıl çıkmaları gerektiğini araştırmaktalar. Aldatmacalarına da başladılar. Elbette Amerika ve Batı’lı senaryoların başarılı olup olmayacağı Mısır halkının eylemlerine ve kararlarına bağlıdır.’
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, Cuma namazı hutbelerinin sonunda bölge halklarına hitaben arapça bir konuşma daha yaptı. Ayetullah Hamenei bu konuşmasında Mısır’daki mevcut durumdan Mısır halkı ve düşmanları arasındaki bir irade savaşı olarak söz etti ve bu savaşta sağlam iradeye sahip olan tarafın zafer kazanacağını söyledi.
Mısır halkını düşmanları karşısında dayanışmaya çağıran Ayetullah Hamenei, düşmanın hileleri, Amerika ile Batı’nın senaryoları ve tavsiyeleri karşısında halkın çok dikkatli olması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: ‘Henüz bir kaç gün öncesine kadar Mübarek’i destekleyen Amerika’lılar, şimdi ondan umut kestikleri için kendilerini Mısır halkının dert ortağı olarak göstermeye çalışmakta ve böylelikle diledikleri birini işbaşına getirmeye uğraşmaktalar.’
İslam İnkılabı Rehberi, Mısır İslam uleması ve özellikle de El-Ezher ulemasının mevcut şartlardaki hassas konumuna değinerek, ‘Mısır’lı din uleması, halk kıyamındaki tarihi rolünü ifa etmek zorundadır’ dedi. Ayetullah Hamenei ayrıca siyonist rejimle tarihte iki kez savaşmış olan Mısır ordusunu halkın yanında yer almaya çağırdı.
Ayetullah Hamenei şöyle konuştu: ‘Bu derin değişiklikler, milletin 32 yıl boyunca koruduğu direniş yüzünden gerçekleşebilmiş ve şimdi uzun yıllar süren mücadelelerden sonra mazlum ama güçlü haykırışlarının yankısı son Kuzey Afrika olaylarında ve özellikle de Mısır ve Tunus halklarının İslami uyanışında gözlemlenmiştir.’
Tahran Üniversitesi ve etrafındaki cadde ve sokakları dolduran yüzbinlerce müslümanın katıldığı Cuma namazının ilk hutbesinde İslam İnkılabı’nın İran’da zafere ermesi öncesindeki şartları analiz ederek, İslam İnkılabı’nın zaferinin dünyadaki siyasal denklemleri nasıl etkilediğini yorumlayan İnkılap Rehberi şunları söyledi: ‘Çok önemli ve stratejik Ortadoğu bölgesindeki çıkarlarını koruyup arttırmak peşindeki uluslararası zorbalar ve emperyalistler, hazırladıkları ayrıntılı planı yıllar boyu başarıyla uyguladılar. Ancak, İslam İnkılabı’nın zaferi onların tüm denklemlerini bozdu.’
Ayetullah Hamenei, İslam İnkılabı öncesinde emperyalist dünyanın Ortadoğu bölgesi için hazırladığı haritanın özelliklerine değinerek sözlerine şöyle devam etti: ‘Emperyalistlerin o dönemde Ortadoğu bölgesi ülkeleri için çizdikleri profil şöyleydi: Zayıf ve birbirine düşman ülkeler, kukla ve Batı’ya itaatkar yöneticiler, ekonomik açıdan tüketici, bilimsel açıdan geri kalmış, kültürel alanda Batı taklitçisi, askeri açıdan zayıf, ahlaki açıdan sapık ve kokuşmuş, dini açıdan da tamamen yüzeysel ve birey düzeyinde ya da göstermelik bir durum.’
Ayetullah Hamenei, İslam İnkılabı’nın yol açtığı büyük patlama ile İmam Humeyni gibi seçkin, bilge, fakih, mücahid, cesur, her türlü tehlikeyi göze alan ve etkileyici bir ifadeye sahip olan bir alimin ortaya çıkmasının, Batı’nın çok önemli Ortadoğu bölgesindeki stratejilerini bozduğunu vurgulayarak, ‘bu büyük adamın yetişmesi, zuhuru ve varlığı gerçekten Allah’ın hikmetiydi’ dedi.
İslam İnkılabı Rehberi, İran halkının uyanışı, hazırlıklı oluşu ve İmam’ı desteklemesinin inkılabın zaferine zemin hazırladığını belirterek, İslam İnkılabı’nın zaferi ve sürdürülmesinde İmam ve halkın sıradağlar gibi dayandığını ve düşman cephesinin hangi yolla olursa olsun bu büyük İslam İnkılabı’nı yıkamadığını ya da saptıramadığını kaydetti.
Ayetullah Hamenei, düşmanların inkılabı başarısızlığa uğratmak için başvurdukları planlar ve girişimlere değinerek, çatışma çıkartmak, kavimler arasında savaş başlatmak, askeri darbe, sekiz yıllık savaş, ekonomik abluka ve 32 yıldır aralıksız süren psikolojik savaşı hatırlattı ve düşmanın bütün bu girişimleriyle üç hedefi gütmekte olduğunu söyledi.
İnkılabın çökmesi ve İslam Cumhuriyeti nizamının devrilmesinin, düşman cephesinin 32 yıldır üzerinde odaklaştığı en önemli hedef olduğunu ifade eden İnkılap Rehberi, bu nizamın devrilmemesi durumunda da Amerika’nın ikinci hedefinin inkılabın saptırılması, yani dış yüzünün ve zahirinin korunması ve ancak batın ve ruhunun ortadan kaldırılması olduğunun altını çizdi.
Önceki yıl İran’da planlanan fitne hareketlerini, düşmanın inkılabı saptırmak için başvurduğu son mizansen olarak niteleyen Ayetullah Hamenei sözlerini şöyle sürdürdü: ‘O fitne eyleminde planlayıcı ve yönetici, ülke sınırlarının dışındaydı ve birileri nefis ve makam düşkünlükleri yüzünden bu entrikaya esir düştüler ve bilerek ya da bilmeyerek onlarla işbirliği içine girdiler.’
İslam İnkılabı Rehberi, inkılabın zaferinden sonra İran’da meydana gelen derin ve esaslı değişiklikleri açıklarken, Pehlevi rejiminin İslam’la ne denli çatışma içinde olduğunu hatırlattı ve inkılabın bu siyaseti 180 derece değiştirerek ülke idaresi ve toplumun müdüriyetinde İslam’ı temel eksen olarak benimsediğini dile getirdi.
İnkılap Rehberi ayrıca Pehlevi rejiminin Amerika ve İngiltere’ye olan bağımlılığına son verildiğini ve İran’ın dünyada bir bağımsızlık sembolüne dönüştürüldüğünü kaydederek şu görüşleri savundu: ‘Bu bağımsızlık ve siyasal onur, milletleri büyük ölçüde etkilemektedir. Milletlerin İslam İnkılabı’na olan saygısının önemli bir bölümü, bu büyük meseleye dayanmaktadır.’
Ayetullah Hamenei daha sonra inkılap öncesindeki monarşi rejiminde halkın ülke yönetiminde hiç bir rolü bulunmadığını belirterek şöyle konuştu: ‘İnkılaptan sonra, devletin temeli dini demokrasi oldu ve önceki rejimdeki veraset sistemi yerine yönetimde halk iradesi etkin güç haline geldi. İnkılap öncesinde sıkı bir emniyet diktatörlüğü egemen iken, İslam İnkılabı, halk için eleştiri, reform ve hatta muhalefet ve protesto atmosferini açtı ve bu süreç 32 yıl boyunca daima sürdü.’
İslam İnkılabı’nın yol açtığı gelişmeleri anlatan İnkılap Rehberi konuşmasının devamında bu bağlamda İran halkındaki özgüven, İran’ın bölgesel ve uluslararası sorunlardaki etkinliği, kültürel taklitçilikten uzaklaşılması, İslam Cumhuriyeti anayasasının başka ülkeler için bir model teşkil etmesi, bilim ve ekonomi sektörlerindeki ilerlemeler ile siyasi ve askeri başarıların altını çizerek böylesine özelliklere sahip bir ülkenin dünyada yepyeni bir uygarlığı temellendirebileceğini vurguladı.
Ayetullah Hamenei konuşmasının devamında inkılabın dini içeriği ve halka dayalı özelliğine atıfta bulunarak, inkılabın İslami olduğu ve İslami kalacağının öteden beri halk tarafından haykırıldığını ve dini demokrasi bağlamında hatta savaş döneminde ve düşmanın füze ve bomba yağmuru altında bile seçimlerin bir gün bile aksatılmadan düzenlenmesinin halkın bu alandaki duyarlılığını gösterdiğini belirtti.
İslam İnkılabı Rehberi, daha sonra inkılap döneminde sosyal adalete verilen önem, uluslararası zalimlerin zulmü karşısında teslim olmama ve istikrarlı bir duruşun taşıdığı önemi açıklayarak, İran milletinin şimdi tüm halklar için çekici bir örnek durumunda olduğunu söyledi.
Tahran Cuma namazının ikinci hutbesinde Kuzey Afrika ve özellikle de Tunus ve Mısır’da meydana gelen olaylara değinen Ayetullah Hamenei, bu olayları ‘gerçek bir deprem’ olarak niteleyerek şunları söyledi: ‘Eğer Mısır halkı Allahu tealanın yardımıyla hareketini ilerletebilirse, Amerika ve siyonist rejim için bölgede telafisi mümkün olmayan bir yenilgi sözkonusu olacaktır. Siyonistler, eğer Mısır onların müttefikliğinden çıkarsa bölgede ne gibi büyük olaylar meydana geleceğini herkesten daha iyi bilmekteler. Dünya medyalarındaki analizlerde Mısır ve Tunus’daki halk kıyamlarının temel nedeni salt ekonomik sorunlar olarak lanse edilmeye çalışılmaktadır. Oysa, temel faktör, Tunus ve Mısır’daki yöneticilerin yaptıklarının halk arasında oluşturduğu aşağılık duygusudur. Bin Ali tamamen Amerika’ya bağlı idi ve hatta bazı haberlere göre Amerikan casusluk örgütü hesabına çalışmaktaydı. Bir millet açısından, yöneticilerinin Amerikan şebekelerinin resmi uşağı olması ne kadar çetin bir meseledir. İşte bu gerçek, Tunus halkının kıyamının nedenlerinden biridir. Tunus halkının bu kıyamdaki dinamiklerinden biri İslamcılık olup, Batı’lı gözlemciler bu konuyu gizleme uğraşındalar. Tunus’da şu anda yüzeysel bir değişim meydana gelmiştir ve Tunus halkı tüm dikkatiyle bir durum değerlendirmesi yapmalı ve düşmana kanmamalıdır.’
Ayetullah Hamenei, konuşmasının devamında Mısır’daki son gelişmelere değinerek, bu ülkenin dini, siyasi, tarihi ve kültürel geçmişine işaretle, bu ülkenin 18. Yüzyılda Batı kültürüyle tanışan ve yine bu kültür karşısında direnen ilk İslam ülkesi olduğunu hatırtarak, şu değerlendirmede bulundu: ‘Mısır, İslamcılar ve müslüman düşünürler için tarih boyunca bir üs durumundaydı. Mısır toprakları, büyük ve cesur İslamcı Seyyid Cemaleddin ve onun Muhammed Abduh gibi tilmizlerini hatırlatmaktadır. Mısır, bağımsızlık hareketlerinde siyasi ve fikri açıdan önemli konuma sahip idi ve Mısır ordusu siyonist rejim ordusuyla savaşmıştı. Tarihte böylesine önemli bir geçmişe ve konuma sahip olan bu ülke otuz yıldır ne özgürlükçü ve ne de anti-siyonist olan bir adamın elindeydi. Bu adam özgürlük düşmanı ve siyonistlerin uşağı ve işbirlikçisiydi. Namübarek döneminde, bu ülke arap ve İslam dünyasında kendisinden ilham alınan bir ülke durumundan, Filistin’lilerin düşmanı ve siyonistlerin işbirlikçisi bir ülke konumuna düştü.’
İslam İnkılabı Rehberi bu bağlamda siyonist rejimin Gazze halkı aleyhindeki 22 günlük savaşı ve bu mazlum halkın ablukada tutulması sırasında Hüsnü Mübarek’in nasıl davrandığını hatırlatarak, bu tavrın Mısır halkını bıktırdığını, zira Mısır rejiminin İsrail taraftarı ve Amerika’nın dümen suyunda ilerleyen bir rejim haline gelmesinin halkı alçalttığını belirtti.
Ayetullah Hamenei Mısır halkının İslamcı geçmişine işaretle, Mısır’daki halk hareketinin önemli faktörlerinden birinin dini amaçlar olduğunu kaydederek, ‘Mısır halkı hareketlerini Cuma namazlarından ve camilerden başlatıyor ve başta ‘Allahu Ekber’ olmak üzere çeşitli dini sloganlar atıyor; bu yüzden Mısır’daki en güçlü akımın İslamcılık olduğu unutulmamalıdır’ dedi.
Batı’lıların, Mısır ve diğer bölge ülkelerindeki milletler arasındaki kıyamın İslamcı yönünün açığa çıkmasından korktuklarını ve bu yüzden yalnızca ekonomik saikleri öne çıkardıklarını belirten İnkılap Rehberi bu konuyu şöyle değerlendirdi: ‘Etkisiz de olmayan bu ekonomik faktör bile Mübarek’in Amerikan uşaklığından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, Mısır ekonomisinin gelişmesi önlenmiş ve durum öylesine kötüye gitmiştir ki Kahire halkından yüzbinlerce fakir, mezarlıklarda yaşamak zorunda kalmıştır. Amerika’lılar, Mübarek gibi bir uşaklarına hatta ekonomik prim de vermediler ve bugün de vermeyeceklerdir. Mısır diktatörünün kaçacağı her saatte onun yüzüne kapanacak olan ilk kapı, Amerika olacaktır. Tıpkı Bin Ali ve Muhammed Rıza Pehlevi’ye kapandığı gibi. Bütün bu olaylarda, kalpleri Amerika için atmakta olanlar için ibret dersleri vardır. Bunlar, Amerika’lıların, uşaklarına nasıl arkalarını döndüklerini görmelidirler.’
Ayetullah Hamenei, Amerika ve siyonist rejimin Mısır’daki halk kıyamı karşısında nasıl ellerinin ayaklarına dolaştığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Onlar şimdi bu şartlardan nasıl çıkmaları gerektiğini araştırmaktalar. Aldatmacalarına da başladılar. Elbette Amerika ve Batı’lı senaryoların başarılı olup olmayacağı Mısır halkının eylemlerine ve kararlarına bağlıdır.’
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, Cuma namazı hutbelerinin sonunda bölge halklarına hitaben arapça bir konuşma daha yaptı. Ayetullah Hamenei bu konuşmasında Mısır’daki mevcut durumdan Mısır halkı ve düşmanları arasındaki bir irade savaşı olarak söz etti ve bu savaşta sağlam iradeye sahip olan tarafın zafer kazanacağını söyledi.
Mısır halkını düşmanları karşısında dayanışmaya çağıran Ayetullah Hamenei, düşmanın hileleri, Amerika ile Batı’nın senaryoları ve tavsiyeleri karşısında halkın çok dikkatli olması gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: ‘Henüz bir kaç gün öncesine kadar Mübarek’i destekleyen Amerika’lılar, şimdi ondan umut kestikleri için kendilerini Mısır halkının dert ortağı olarak göstermeye çalışmakta ve böylelikle diledikleri birini işbaşına getirmeye uğraşmaktalar.’
İslam İnkılabı Rehberi, Mısır İslam uleması ve özellikle de El-Ezher ulemasının mevcut şartlardaki hassas konumuna değinerek, ‘Mısır’lı din uleması, halk kıyamındaki tarihi rolünü ifa etmek zorundadır’ dedi. Ayetullah Hamenei ayrıca siyonist rejimle tarihte iki kez savaşmış olan Mısır ordusunu halkın yanında yer almaya çağırdı.