İran’ın işçi camiasının verdiği 14 bin şehidi anma milli kongresi Pazartesi günü sabah saatlerinde İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei’nin kongreye gönderdiği mesajla çalışmalarına başladı.
İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamanei, 5 Şubat 2018 tarihinde 14 bin şehit işçi milli kongresini düzenleyen yetkililerle görüşmesinde ve yine bu sabah Tahran’da kongrenin düzenlendiği salonda yayımlanan beyanatında, inkılap düşmanlarının işçi kesimini İran İslam Cumhuriyeti nizamına karşı kışkırtma çabalarının başarısızlıkla sonuçlandığını belirterek, “Düşmanların en önemli faaliyetlerinden biri, işçileri fabrikalarda üretimde durgunluk yaratma yönünde kışkırtmak olmuştur. Ancak işçilerimiz İslam inkılabından sonraki yıllarda sürekli büyük basiret, himmet ve dindarlık örneği sergileyerek düşmanlara hayır” dedi.
Ayetullah Hamanei, İranlı işçilerin Saddam rejiminin dayattığı savaşa karşı yürütülen kutsal savunma yıllarında da savaş cephelerini boş bırakmamaları, işçilerin dini inancı ve gayretinin sergilendiği bir başka alan olduğunu belirterek şöyle devam etti:
-Ne zaman rahmetli İmam Humeyni (ra) çağrı yaptıysa, hatta ekmeği ve geçimi, günlük yevmiyesine bağlı olan yiğit ve mümin genç ve cesur işçilerimiz gönüllü olarak cephelere akın ederdi ve mantıkları ve gerekçeleri de şöyleydi: Bizler gidip ülkemizi ve sınırlarımızı savunmalıyız, zira eğer düşman bize musallat olursa, o zaman ne ekmeğimiz ne de başka hiç bir şeyimiz olur.
Şehitler İran İslam inkılabının büyük kurucusu İmam Humeyni’nin –ks– yüce ve parlak düşüncesinde özel yeri bulunan büyük insanlardır, nitekim İmam Humeyni –ks– şehitleri beşeriyet mahfilini aydınlatan muma benzetmiştir.
Gerçekte ülkelerin ve toplumların tarihinde bir çok çatışma ve bir çok savaş vuku bulmuştur, fakat bu tür devranlardan ebedi hale gelen ve unutulmaz hamasetlere dönüşen şey, değerlerin savunulmasıdır. Nitekim İran İslam inkılabı tarihinin gerçekleri ve tüm sayfaları ve tüm anları, değersel ve inanca dayalı olan şehadet ve fedakarlık gibi unsurları içermesi bu tarihin unutulmaz ve bitmez değerleridir. Bu değerler aynı zamanda gelecek kuşaklara da sürekli, mevcut siyasi tezler ve teorilerle izah edilemeyen dersler vermiştir. Saddam’ın Baas rejiminin İran İslam Cumhuriyeti’ne dayattığı savaş dönemi de bu cinsten bir olaydı.
Bu savaşta zorba ve sultacı devletler tüm imkanları ve tüm kapasiteleri ile Saddam rejimine sırf kendi gayri meşru çıkar ve hedefleri uğruna destek verdiler ve hatta bölgesel ittifaklar kurarak yeni yeni ayakta durmaya çalışan İran İslam Cumhuriyeti nizamını devirmek istediler, fakat hiç bir zaman bu şom hedeflerine ulaşamadılar. Gerçekte düşmanların hezimete uğramasının tek sebebi, İran milletinin nezdinde hakikatleri savunma uğruna şehit olmak gibi kutsal değerlerin hiç bir zaman değerini yitirmemesiydi.
“İran, dini tartışmadan inkılaba” adlı kitabın yazarı Michael Fisher bu noktaya temas ederek şöyle yazıyor: İran milletinde yaşanan değişim, dini ve inkılapçı kültürle oldu ve inkılabın şekillenmesi ve zafere ulaşması ile sonuçlandı.
Bu söz halen devam eden tarihi bir gerçektir. Eğer bugün İranlı yiğit mücahitler kutsal mekanları savunmak üzere Suriye’de tekfirci IŞİD terör örgütü ile savaşın en öne saflarında yer alarak şehit düşüyorsa, tüm bunlar kutsal savunma yıllarından miras kalan değerlerin halen devam ettiğinin işaretidir ve tekfirci IŞİD terör örgütünün, başını keserek şehit ettiği Muhsin Hoceci’ler de bu değerlerin üzerinde yeşeren şehitlerdir.
Bu yüzden İslam İnkılabı Lideri Ayetullah Hamanei İran genelinde şehitleri anma etkinliklerinin düzenlenmesini ilahi lütuf ve irade sayıyor ve böylece şehitlerin gölgesi İran’ın üzerinde devam etmesine vesile olduğunu belirterek şöyle diyor: başta işçi şehitlerimiz olmak üzere şehitleri saygı ile anmanın ayrı bir değeri vardır, zira inkılap döneminde, terör örgütleri ile mücadelede ve kutsal savunma yıllarında yiğit ve basiretli işçiler her zaman sahnede olmuştur.