İslam İnkılâbı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei bugün (Pazartesi) kutsal savunma gazileri ve komutanları ile “Nur yolcuları” Etkinliği yetkilileri ve çalışanlarını kabul ettiği görüşmede, sekiz yıllık kutsal müdafaa savaşı döneminin, ülkenin çok değerli öz kültürel servetlerinden biri olduğunu bildirerek, Nur Yolcularının kutsal savunma döneminin altın kaynak ve servetinden yararlanmak için büyük ve önemli organizasyon ve modern bir teknoloji olduğunu beyan etti ve "düşmanların kültürel planlarıyla tek mücadele yolu, kültürel üretim ve her ebadıyla kutsal savunma döneminin güçlü kaynağı ve zengin servetinden yararlanmaktır” dedi.
“Nur yolcuları” sorumlularına takdir ve teşekkürlerini bildiren İslam İnkılâbı Rehberi, Kur’anı Kerim’de Allah Taala’nın “Eyyamullah” ve büyük günleri hatırlatma konusundaki özel vurgusuna temasla, kutsal savunma dönemini, İran halkının en tarih yapıcı günlerinden ve “Eyyamullah”tan (Allah’ın özel günleri) biri olarak niteleyip, asla kutsal savunma ve verdiği derslerinin unutulmasına izin vermemek gerektiğini bildirdi.
Ayetullah Hamanei "Nur Yolcuları"nı kutsal savunma dönemine ait değerler ve derslerin unutulmasını engelleyen bir etken olarak niteleyerek, her hangi bir işin yükselişi ve ileri noktaya götürülmesi amacıyla, asıl yolundan çıkmaması için onu sürekli şekilde korumak gerektiğini ama aynı zamanda ilerleme ve gelişmenin de rakamların açıklanmasıyla tahakkuk bulamayacağını, bilakis somut etkisinin ve ürününün yeryüzünde hissedilmesi gerektiğini ifade etti.
Muhtelif ülkelerin doğal ve insani servetlerine değinen Ayetullah Hamanei, İran halkı ve devletinin, çok miktarda insani ve doğal güç kaynağı ve servete sahip olduğunu, ancak bu kültürel servet ve değerlerin en önemlilerinden birinin ise, halkın büyük çoğunluğu içerisinde “mücadele inancı” ruhunun bulunması ve “din uğrunda hareket etme” özelliğinin bulunmasıdır.
İslam İnkılâbı Rehberi, "zorba karşısında direnme inancı" ve de "eğer direnirsek, kuşkusuz düşmana galip geleceğiz" anlamına inanmanın, İran halkının diğer kültürel değerleri ve servetlerinden olduğunu ve bunların ihya edilmesi ve sahneye getirtilmesi durumunda, İslam İnkılâbının zaferi ve kutsal savunma döneminde etkili olduğu gibi yine büyük işlerin kaynağı olabileceğini bildirdi.
Ayetullah Hamanei İran'a dayatılan 8 yıllık savaş hakkında ise, bir önemli ve kilit konuya dikkat çekerek, şöyle dedi: "Zoraki savaşın başlatılmasının nedeni Baas düşmanımız ve destekçilerinin, bizde zaaf olduğunu hissetmeleriydi ve Eğer Tahran’ı birkaç gün içinde ele geçireceklerinden emin olmasaydılar kesinlikle savaşa kalkışmazlardı. Bu genel bir kaidedir: Zaaf duygusuna kapılmak, düşmanı saldırıya teşvik eder, bu yüzden düşmanı saldırıya geçmekten caydırmak için, zaaflık hissini göstermekten kaçınılmalı ve sahip olduğumuz birçok güçlü noktaları ön plana çıkarmamız gerekir".
Bu genel kuralın kültürel ve ekonomik alanlarda da geçerli olduğunu belirten İslam İnkılâbı Rehberi, ülkenin şu anda içinde bulunduğu büyük ekonomik kriz karşısında yetkililerden bazılarının düştüğü asıl hatanın ekonomik alanda zaaf duygusuna kapılmaları ve düşman’ın İran’a baskı yapabileceklerini düşünerek baskıları artırmaları olduğunu söyledi
Ayetullah Hamanei konuşmasının devamında, Acaba düşmanlar zannettiği gibi İran gerçekten de zayıf mıydı? Sorusunu gündeme getirerek o dönemin mevcut şartlarını açıkladı ve “İran, savaşın ilk günlerinde fiili olarak zayıftı. Çünkü organizeli, inzibatlı, düzgün bir orduya ve yeterli silah ve askeri gerekçelere sahip değildi. Ve Mevcut teçhizattan bir miktarı da henüz tanınmıyordu ve daha önemlisi İran halkı o döneme kadar bir Savaş tecrübesine de sahip değildi” dedi.
Fakat mümin ve inkılâpçı halkın bir buçuk yıllık gibi çok kısa bir zaman zarfında, düşman ordusunun Ahvaz kenti yakınlarına kadar ilerleyişini, Feth’ul Mübin operasyonu ve düşman askerlerinden 12 bin kişinin esir alınmasıyla sonlandırdığını ve bunun ise tüm dönemlere ait bütün halk için çok değerli ve büyük bir servet ve zenginlik olduğunu söyledi.
Kutsal müdafaa savaşı dönemini toplum içinde renksizleştirmeye ve dikkatlerden uzak tutmaya çalışan ve ona eleştirel yaklaşan kimseleri veya akımları eleştiren Ayetullah Hamanei, bu kimse veya cereyanların, bir halkın çok değerli nefis kitaplarını ateşe veren veya bir halkın petrol servetini denize döken kimselere benzediklerini bildirdi ve “yetkililer bu hususa çok dikkat etmeli, kutsal müdafaa savaşı değerleri ve büyük hazinesine karşı her hangi bir kitap veya filmin hazırlanmasına izin vermemeleri gerekir” ifadesini kullandı.
Bazılarının iki meseleyi birbirine karıştırdıklarını belirten İslam İnkılâbı rehberi, “savaşın şiddet içerikli ve hasarlı olması meselesinde hiçbir kuşkunun olmadığını, ancak bir halkın saldırıya uğraması karşısında kendi gücünü meydana getirmemesi durumunda nasıl bir sonucun meydana geleceği sorusuna açıklık getirtilmesi gerektiğini söyledi.
“Kutsal müdafaa savaşı dönemi aslında hayati bir nitelik taşımakta ve İran halkı için nefes çekme mesabesindeydi ve eğer bu nefes alma olmasaydı halk ölmüş olurdu” diyen Ayetullah Hamanei, “kutsal müdafaa savaşı döneminde 20 yaşında olan o Hemedanlı savaşçı kendi hatıratında bizlere şu dersi vermekte ki ”dikenli telden geçmek istersen ilk önce kendi nefsindeki dikenli teli aşman gerekir ve kendi nefsimize esir olduğumuz sürece hiçbir şey yapamayız” ifadesini kullandı.
Ayetullah Hamanei, İran’ın Kutsal Müdafaa savaşı Dönemi’nin başlangıcında pratik olarak güçsüz olduğuna işaret ederek, şöyle dedi: Düzenli askeri teçhizattan yoksun olan İranlı güçler aynı zamanda savaş tecrübesine de yabancıydı. Tüm bu nedenlerden dolayı düşman ortamdan yararlanıp topraklarımıza girmeyi başardı, ancak İmam Humeyni’nin yerinde verdiği uyarılar ve buyruklarının doğrultusunda bir mucizeye şahit olduk ve Ordu, Devrim Muhafızları ve Seferberlik güçleri sahaya inip güçlü yanları olan inançları ve azimleriyle kutsal direnişi yönetmeyi başardılar.
İslam İnkılâbı Rehberi “Nur yolcuları” projesinin yetkililerini bu etkinliği ziyaretçileri tarafından unutulmayacak şekilde planlamaya tavsiye ederek, “Bu konuda sürekli yapılan kültürel ürünler, ülkeyi düşmanın kültürel komploları karşısında koruyacaktır. Kültürde de ekonomi gibi ihracata sahip olmazsak ithalat yapmak zorunda kalacağız ve bunun sonucu da iç ürünlerin dik durmayı başaramamasıdır” değerlendirmesini yaptı.
Ayetullah Hamanei, düşmanın kültürel planlarının onların güvenlik ve hatta askeri alanlardaki tehditlerinden daha tehlikeli olduğunun altını çizerek, “Düşmanın askeri girişimi milleti daha da güçlendirip birlik kurmalarını sağlıyor, ancak kültürel hamleler buna ters, iradeleri ortadan kaldırarak, genç nesilleri zayıflatıyor” şeklinde konuştu.
İslam inkılâbı rehberi konuşmasının sonunda ise “Nur yolcuları” için röportajcılık ve haber hazırlamanın da büyük önem taşıdığını ve bunun normal habercilik ve röportajcılıktan farklı olduğunu bildirerek, “Nur yolcuları” hususunda haberciliğin içeriğinin, kutsal savunma döneminin güçlü yönleri ve başarılarının beyanının yanı sıra marifet ve gerçekleri de ihtiva etmesi gerektiğini, aynı zamanda bu hususta kesinlikle abartıdan kaçınılması gerektiğini söyledi.
İslam inkılâbı rehberi ayrıca “Nur yolcuları”nın gittiği eyaletlerin Huzistan, İlam, Kirmanşah, Kürdistan ve Batı Azerbaycan eyaletlerine temasla bu eyaletlerden her birinin kendi özel konum ve değeri bulunduğunu ve bunların ziyaretçiler için açıklanması gerektiğini, aynı zamanda bu eyaletlerin halklarına da gerekli ilginin gösterilmesi gerektiğini, zira bu eyaletlerin halklarının savaşın galibiyetinde büyük rol ifa ettiklerini söyledi.
İslam inkılâbı Rehberinin konuşmasından önce İran İslam cumhuriyeti ordusu genelkurmay başkanı tümgeneral Bakıri yaptığı konuşmada şimdiye kadar ülkenin kuzey kıyılarından, Fars körfezine ve Mekran kıyılarına kadar “Nur yolcuları” ile ilgili 57 anma töreninin düzenlendiğini hatırlatarak, “Nur yolcuları”nın, insanı yüceltici turizmle ilgili eşsiz bir örnek olarak, İslam İnkılâbı, kutsal savunmanın kimliğinin korunması ve İran halkının 8 yıllık mücadele ve cihad hareketinin unutulmaması ve saptırılmamasını sağlamanın yanı sıra aynı zamanda kültürel ve sosyal alanda kalıcı güvenliğin korunmasında da etkili bir rol ifa ettiğini söyledi.